Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Bakan Fidan milletvekillerinin sorularını yanıtladı | Dış Haberler

        Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ermenistan'la normalleşmeye ilişkin, Türkiye'nin bu konuyla ilgili defalarca ilan edilmiş bir politikasının olduğunu belirterek, "Azerbaycan'la Ermenistan nihai barış anlaşmasına imza attıkları zaman biz Ermenistan'la normalleşmeye hazırız." dedi.

        Fidan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2026 yılı bütçesine ilişkin yapılan görüşmelerde milletvekillerinin sorularını ve eleştirilerini yanıtladı.

        Çeşitli fikirlerin varlığının demokrasinin bir gerçeği olduğunu vurgulayan Fidan, "Herkesin farklı bulduğu bir yer var ama ortak olan husus herkes Türkiye'nin iyiliğini, daha iyi olmasını istiyor." diye konuştu.

        Fidan, milletvekillerinin Özel Kalem Müdürlüğü'ne fazla bütçe ayrılması eleştirilerine ilişkin, şu yanıtı verdi:

        REKLAM

        "O para, şimdi önergeyle değiştireceğiz, yapılacak NATO Zirvesi'nin parasını nereye koyalım demişler, Özel Kalem'e koymuşlar. Antalya Diplomasi Forumu'nu da oraya koymuşlar. Bu paralar, oraya ait paralar. Şimdi arkadaşlara dedim, ben onu orada görmek istemiyorum. Ne gerekiyorsa yapın, atın. Protokol Genel Müdürlüğünün bütçesine atın onları. O kadar parayla zaten bir işimiz yok. Parayla bir işimiz yok."

        Fidan, Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki kadrolar konusunda eleştiriler ve tespitler olduğuna işaret ederek, "Şu anda Dışişleri Bakanlığı'nın herhalde bütün genel müdürleri yanımda görev yapan... Liyakatten bahsettiler, dışarıdan atama vesaire. Şu anda diplomatik konularla ilgili genel müdürlerin ve genel müdür yardımcılarının hepsi kariyerden gelen arkadaşlar." dedi.

        Dışişleri Bakanlığı'nda genel müdür olarak görev yapan ve bunların arasından büyükelçilik sırası gelip büyükelçi olmayan kimsenin bulunmadığını dile getiren Fidan, "Dışarıdan büyükelçi atamayla ilgili konu, siyasi tasarruf ve irade meselesi başka bir tartışma konusudur demokrasilerde. Fakat bunu yaparken, burada kimin önünü tıkıyorsunuz? Bizim Bakanlığımızda genel müdür olmuş, sırasını tamamlamış, atanmamış insan yok. Genel müdür yardımcısı olmuş, sırası gelmiş, atanmamış insan yok." diye konuştu.

        REKLAM

        Fidan, Bakanlıkta daimi olması gereken ve uzmanlık gerektiren birimler için dışarıdan atama yapıldığını belirterek, "Bu benim bu vatana borcum. Bu Bakanlıkta sırf makam vermek için birisine bir şey verilmez. Bir bilgi işlemci atayacaksanız, bilgi işlemci getirirsiniz. Diplomat yapmazsınız. Bu işin raconu budur." ifadelerini kullandı.

        Milletvekillerinin Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışan kadın sayısının azlığına değinmesi üzerine Fidan, şunları kaydetti:

        "Herhalde sistem içerisinde en fazla kadın yönetici ve kadın personel yüzdesi olan bakanlık, Dışişleri Bakanlığı. Ve ben geçen sefer de söyledim, ilk defa ve ilk defa Dışişleri Bakanlığı tarihinde ben Bakan olduktan sonra en üst unvana gururla bir meslektaşımızı Berris Hanım'ı (Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayşe Berris Ekinci) kariyerden atadık. Daha önce o unvana gelmiş bir kadın meslektaşımız olmadı."

        Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı

        Dışişleri Bakanlığı'nı Güçlendirme Vakfı'na ilişkin soruya yanıt veren Fidan, şunları söyledi:

        "Vakıf, Meclisin onaylamasından sonra hayata geçti. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki milletvekillerimiz bunu aldılar, Anayasa Mahkemesi'ne götürdüler. Sayın Vekilin yerinde bulduğu ve cevabını sorduğu faaliyetlerle ilgili konuların hepsini Anayasa Mahkemesi'ne götürdüler, bütün maddelerin hemen hemen iptali için. Ben bunu yakından takip ettim, gittim, mesai ayırdım. Anayasa Mahkemesi'nin heyetinin üyesi önüne çıktım. İki buçuk saat bütün maddelerle ilgili, iptal istenen bütün maddelerle ilgili bizim buna neden ihtiyacımız var? Yani biz bunu isterken perspektifimiz neydi, niyetimiz neydi? Onu anlattım. Yüksek mahkeme bunu not aldı. Herhalde kendileri karar vereceklerdir."

        REKLAM

        Fidan, Vakıf'ın kurulduktan hemen sonra faaliyetlerine başladığını ve daha sonra da bir şirket kurduğunu söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:

        "Bu ticari faaliyetlerin özellikle vize ile ilgili faaliyetlerin yapılması aslında önemli. Vize ile ilgili işlemler daha önce yine Meclisimiz tarafından geçirilen bir kanunla belli şirketlere veriliyordu. Bu şirketler kazandıkları gelirin bir kısmını Maliyeye gönderiyorlardı, Dışişleri'nde kullanmak üzere. Geri kalan gelirleri kendilerinde kalıyordu. Biz de dedik yani böyle bir alan var. Bakanlığımızın da gelire ihtiyacı var belli alanlarda, onun için bir vakıf üzerinden hem diğer teşkilata desteği hem de bu vize gelirlerinden istifadeyi hayata geçirelim."

        Vize şirketinin kurulduğunu aktaran Fidan, "Bu şirket diğer şirketlerle şu anda görüşmeler halinde. Yürütülen çalışmalar var. Çünkü şirketlerin önceden yapılmış 2026'dan sonra bitecek olan sözleşmeleri var. Bizim de kuruluş aşamalarımız yeni bitiyor." dedi.

        Fidan, Vakıf'la sadece gelir elde etmenin değil aynı zamanda vize sürecine disiplin ve kontrol getirilmesinin hedeflendiğini kaydederek, "Türkiye'ye her yıl 60 milyondan fazla insan geliyor. Bu gelen insanların birçoğu vize uygulamasıyla geliyor. Gerçi Turizm Bakanımız mümkün olduğunca benden vizeyi kaldırmamı istiyor birçok ülkeye. Onunla da zaman zaman istişarelerimiz oluyor. Ama biz de vize verirken açıkçası bizden vize isteyen ülkelerin perspektifiyle yaklaşıyoruz." diye konuştu.

        REKLAM

        Türkiye için vize meselesinin önemli olduğunu vurgulayan Fidan, şöyle konuştu:

        "Bunu daha iyi nasıl yönetiriz diye ilk defa daha önce olmayan bir şey yaptık. Bütün başkonsoloslarımızı topladık. Biliyorsunuz iki sene önce geçirdiğimiz 1 No'lu kararla teşkilat yapımızı değiştirmiştik. Konsolosluk hizmetlerini yürüten ayrı bir genel müdürlük, vize işlemlerini yürüten de ayrı bir genel müdürlük kurduk ki yabancılara ve Türk vatandaşlarına yönelik hizmetleri uzmanlık alanı olarak birbirinden ayırdık."

        Başkonsoloslar Konferansı'yla çok detaylı bir çalıştay yapıldığını hatırlatan Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Bir tane kapı var vizeyle ilgili problemimizin olduğu; Avrupa Birliği (AB) kapısı. Gittiğiniz yirmi yedi ülkenin hepsi AB'ye müracaat. Bu ülkelerin kendilerinden bir inisiyatifi yok. Hepsi ortak veri tabanından, ortak kriterlerle, ortak kontrol mekanizmalarıyla ve kotalarla vize veriyorlar. Dolayısıyla 'Biz her ülkeye gittik, pasaportumuz itibarsızlaştı, yüzümüze kapılar kapanıyor.' ifadesi, biraz buradan abartmaya doğru gidiyor."

        REKLAM

        AB'nin bir irade ortaya koyması lazım

        Fidan, AB'nin getirdiği vize sınırlamasının nedeninin, yine AB'in kendi içerisindeki göç meselesinin inanılmaz derecede iç siyasi denklemi değiştiren bir husus olduğunu kaydetti.

        Fidan, şöyle devam etti:

        "Aşırı sağın yükselmesini göçmen hareketlerine bağlamışlar. Özellikle Müslüman göçmen hareketlerine, belli Müslüman ülkelerden göç almasına. Şimdi Avrupalı tırnak içerisinde modern olduğu için ben Müslüman istemiyorum diyemiyor. Belli ülkeleri açıktan zikredemiyor. Onun için adı konmamış örtülü bir takım uygulamalar getirebiliyor. Biz bunları arazide birebir tespit edip üstüne giderek Avrupalı muhataplarla bir yere getirmeye çalışıyoruz. Ama burada tabii ki sürecin bu kadar karşılıklı bağımlılık yetiştirdikten sonra olması gereken aşaması vize serbestisi aşaması olmalıymış."

        Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasında fazlaca işbirliği ve sosyal, öğrenci ve iş insanı hareketliliği olduğuna işaret eden Fidan, "Bu hareketliliği mümkün kılacak tek şey vize serbestisi. Avrupa da bunun bilincinde ama kimlik politikasından dolayı Avrupa, Türkiye ile olan ilişkilerinde belli konuları askıya almış durumda." dedi.

        REKLAM

        Fidan, hem Suriye'deki olayların hem de Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ortaya koyduğu diplomatik duruşun, Avrupa'nın Türkiye'ye karşı bir takım tavırlar almasına sebep olduğunu belirterek, şunları söyledi:

        "Avrupa Birliği ile ilgili, üyeliğimizle ilgili gündeme getirilen hususlar var. Genel manada onlara da cevap vermek istiyorum. Avrupa Birliği fasılları açtığı zaman, bizi fasıllardaki kriterler üzerinden değerlendirmesi kadar normal bir şey yok. Fasıl açar der ki 'Senin şuran hatalı şunu düzelt, şuran hatalı bunu düzelt veya bunları beraber götürelim.' Fakat bu irade yok değerli milletvekilleri. Yani 2007'de bu irade donduruldu. Lütfen bunu anlayalım."

        Bakan Fidan, AB'nin Müslüman bir ülkeyi kendi içlerine almama konusunda bir irade ortaya koyduğunu belirterek, "Avrupa'nın iki itici gücü; Fransa daha net irade koydu, Almanya burada sessiz kaldı." dedi.

        AB'nin Türkiye'ye üyelik vermek istediği sürece yeniden evrilmeyecek bir durum olmadığını söyleyen Fidan, şöyle konuştu:

        "Belli hatalarımız yok mu? Hatalarımız var. Düzeltilemez mi? Rahat düzeltilir. Ama bu bizim AB ile olan üyelik ilişkisinde karşılaştığımız anomaliyi değiştirmiyor. Bunların ilk önce bir irade ortaya koyması lazım. Demeli ki 'Biz Türkiye'yi şu gerekli şartları karşıladığı zaman kendi içimize almaya hazırız. Biz sadece ulus üstü bir yapı değil, medeniyetler üstü bir yapı olmaya ve 21. yüzyılda insanlığın ihtiyaç duyduğu vizyonu ortaya koymaya hazır bir yapıyız. İnsanlığı daha ileri taşıyacağız. Farklı medeniyetlerin bir arada durduğu ama aynı uygulamaya, esaslara tabi olduğu bir ortama biz hazırız.' diyecek bir irade olacak ki biz oradan gidelim yolumuza. Böyle bir irade vardı da biz gitmedik değil."

        REKLAM

        "Ermenistan'la normalleşmeye hazırız"

        Fidan, bazı milletvekillerinin Gezi Parkı davası hükümlüsü Osman Kavala'ya ilişkin sorular yöneltmesi üzerine, şunları kaydetti:

        "Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Avrupa Konseyi'nin bu davalardan dolayı ortaya koyduğu sıkıntı var. Ben size daha önce de söyledim. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne ifade ettim. Bu davayı ilk siyasallaştıran siz oldunuz. Bunu mahkeme sokaklarından parlamento koridorlarına siz taşıdınız, biz taşımadık. Davayı siyasallaştıran biz olmadık. Siz oldunuz."

        Fidan, Türkiye- Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine ilişkin Türkiye'nin normalleşme konusuyla ilgili defalarca ilan edilmiş bir politikasının olduğunu söyledi.

        "Azerbaycan'la Ermenistan nihai barış anlaşmasına imza attıkları zaman biz Ermenistan'la normalleşmeye hazırız. Bunu önce deklare ettik. Ermenistan'ın bölgede barış için bu kadar istekli olmasının en büyük sebebi, Türkiye ile ilişkileri normalleştirmesine ilişkin, bizden bir irade beyanı görmesi." diyen Fidan, Ermenistan'ın Türkiye'yle ilişkilerinin normalleşmesi, sınırın açılması ve ekonominin canlanması meselesinin kendileri için önemli olduğunu kaydetti.

        REKLAM

        Fidan, Güney Kafkasya'da özellikle donmuş bir çatışma istemediklerini belirterek, "Biz ilişkileri şu an itibariyle normalleştirirsek, Ermenistan'ın elinden Azerbaycan'la barış anlaşmasını imzalaması için gerekli olan en büyük nedeni almış olacağız. Dolayısıyla bölgede bir donmuş savaşla karşı karşıya kalma ihtimalimiz var. Biz bunu istemiyoruz." şeklinde konuştu.

        İki ülkenin Washington'da anlaşmaya paraf attıklarını aktaran Fidan, anlaşmada olmayan iki tane hususun bulunduğunu, bunlardan birisinin Zengezur Koridoru meselesi, ikincisinin ise Ermeni anayasası ile ilgili bazı hususlar olduğunu, bu hususların aşılması ve Azerbaycan'ın nihai anlaşmaya imza atmasıyla, Türkiye'nin de Ermenistan ile sınır kapılarını açacağını söyledi.

        Fidan, şöyle devam etti:

        "(Zengezur Koridoru) Arazi Ermenistan'da talep eden Azerbaycan. Birleştirilecek olan toprak da Nahçıvan'la Azerbaycan. Biz burada tarafların kolaylaştırıcısı ve Avrupa'dan gelen transit rotanın en büyük aslında kara parçasını teşkil eden, bizim için de buraya ihtiyaç var. Normalde biz kendi ticaretimizi şu an itibariyle Zengezur Koridoru olmadığı için Gürcistan üzerinden ve İran üzerinden Orta Asya'yla, Kafkasya'yla ve Rusya'yla olan kara yolu ticaretini hayata zaten geçiriyoruz. Deniz yolu da kullanıyoruz Rusya limanlarına, Karadeniz'den ve diğer yerlerden. Savaştan önce daha çok kullanıyorduk. Zengezur Koridoru şu anda özellikle Azerbaycan ve Ermenistan arasında tartışması devam eden bir konu."

        REKLAM

        Fidan, komisyonda devam eden bütçe görüşmeleri esnasında DEM Parti milletvekillerinin Kıbrıs meselesine ilişkin kapsamlı bir açıklama yaptığını hatırlatarak, "DEM'in Kıbrıs konusunda kapsamlı bir açıklama yapması aslında konuların nereye geldiğini de gösteriyor. Güzel bir şey. Yani ilk defa Suriye dışında bir şey konuştunuz. Onun için tebrik ediyorum." ifadelerini kullandı.

        Fidan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığının kendileri için tarihsel bir zorunluluk olduğunu vurguladı.

        "Parayla zaten işimiz yok"

        Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bir milletvekilinin Özel Kalem'in bütçesine ilişkin eleştiride bulunduğunu hatırlatarak, bu konuya ilişkin bir önerge verileceğini belirtti.

        Fidan, şunları kaydetti:

        "Yapılacak NATO Zirvesi'nin parasını nereye koyalım demişler, Özel Kalem tertibine koymuşlar. Antalya Diplomasi Formu'nu da oraya koymuşlar. Bu paralar oraya ait paralar. Arkadaşlara 'Onu, orada görmek istemiyorum, ne gerekiyorsa yapın. Protokol Genel Müdürlüğü'nün bütçesine atın. Parayla zaten işimiz yok.' dedim."

        Komisyon Başkanı Mehmet Muş da söz konusu önergenin divana ulaştığı bilgisini verdi. AK Parti milletvekillerinin imzasını taşıyan önerge, komisyonda oy çokluğuyla kabul edildi.

        Kabul edilen önerge ile 2026 yılında Türkiye'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi için kullanılmak üzere belirlenen ödenek, Protokol ve Diplomatik İşlemler Genel Müdürlüğü bünyesindeki ilgili tertibe aktarıldı.

        Komisyonda daha sonra Dışişleri Bakanlığının yanı sıra Avrupa Birliği Başkanlığı ve Türk Akreditasyon Kurumunun 2026 yılı bütçeleri kabul edildi.

        BAKAN FİDAN SUNUM YAPTI

        Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Suriye sahasından ulusal güvenliğimizin tehdit edilebileceği bir ortamın kök salmasına izin vermeyeceğiz." dedi.

        Fidan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Dışişleri Bakanlığının 2026 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptı.

        Bu yılın, Türkiye'nin gelişmeleri yönlendiren etkili bir aktör olarak uluslararası alandaki saygın konumunu pekiştirdiği bir dönem olduğunu dile getiren Fidan, "Ülkemiz sözüne itimat edilen, işbirliği aranan ve uluslararası girişimlere öncülük eden bir ülke olarak öne çıkmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliğiyle yürüttüğümüz bağımsız ve milli dış politika, ülkemizin itibarını, güvenliğini ve istikrarını daha da tahkim etmiştir." dedi.

        Bakanlığın, dünyanın her bölgesinde Türkiye'nin güvenliğini, refahını ve itibarını korumak, vatandaşların ve soydaşların, akraba toplulukların yanında olmak için yılmaz bir iradeyle faaliyet gösterdiğini anlatan Fidan, "Çalışmalarımızda yüce Meclisimizin desteği bizim için son derece değerlidir." ifadesini kullandı.

        Fidan, bu yıl Türkiye'nin yakın coğrafyasından küresel düzleme uzanan çok katmanlı sınamalar silsilesiyle karşı karşıya olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:

        "Küresel ölçekte güç dengelerinin yeniden şekillendiği ve rekabetin arttığı, öngörülebilirliğin azaldığı mevcut uluslararası ortamda, gündemi artık 'Hangi kriz ne zaman nereye sıçrar' endişesi belirlemektedir. Bununla birlikte yeni ve kapsamlı bir teknolojik dönüşüm dalgasıyla da karşı karşıya olduğumuz açıktır. Yapay zeka, kuantum bilişim, otonom sistemler ve ileri robotik gibi çığır açan teknolojilerin geliştirilmesi, ticarileştirilmesi ve kontrolü üzerindeki rekabet, uluslararası güç mücadelesinin merkezine yerleşmiş durumdadır. Aynı zamanda, küresel ekonomideki kırılganlıkların derinleştiği ve korumacılık eğilimlerinin güç kazandığı kritik bir dönemden geçiyoruz."

        Türkiye'nin bloklaşma ve kutuplaşma eğilimlerinin güç kazandığı mevcut konjonktürde, krizlerin ve fırsatların kesiştiği stratejik bir konumda yer aldığına işaret eden Fidan, bunun yanı sıra ulaştırmadan enerjiye, ticaretten veri akışına uzanan bağlantısallık alanlarında kıtalararası ölçekte merkezi bir konuma sahip olduğunu vurguladı.

        Fidan, Türkiye'nin küresel sistemde yaşanan dönüşümün gerisinde kalmayarak değişime yön verebilecek bir ülke olarak hedefe sebatla yürüdüğünü belirterek, "Bu iradeyi sahada hayata geçirebilmek, güçlü bir teşkilatı, yaygın temsil ağını, donanımlı insan kaynağını ve modern imkan ve kabiliyetleri gerektirmektedir." diye konuştu.

        "Gazze, 2025 dış politikamızın ana gündem maddelerinden biri"

        Gazze'deki son gelişmelere de değinen Fidan, "Gazze'deki soykırım, 2025 yılı boyunca dış politikamızın ana gündem maddelerinden biri olmuştur. İsrail'in saldırgan politikaları, Gazze ile sınırlı kalmamış, Lübnan, Suriye ve İran'ı içine alan geniş bir coğrafyaya yayılmış, hatta arabulucu konumundaki Katar'a kadar uzanarak bölgemiz için büyük bir tehdide dönüşmüştür." değerlendirmesini yaptı.

        Türkiye'nin, İsrail'in soykırım politikaları ve bölgeyi istikrarsızlığa sürükleme girişimleri karşısında kararlı bir duruş sergilediğine değinen Fidan, "2025 yılında mesaimizin önemli bir bölümünü, Gazze'de ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve İsrail'in saldırganlığının sona erdirilmesine tahsis ettik. Filistin konusundaki tutumumuzu Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere tüm platformlarda en güçlü şekilde dile getirdik." şeklinde konuştu.

        Gazze'de akan kanın durması için, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde New York'ta ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye dahil 8 Müslüman ülke arasında gerçekleştirilen toplantıyla başlayan sürece dikkati çeken Fidan, bu sürecin 10 Ekim'de ateşkesin sağlanmasına temel teşkil ettiğini vurguladı. Fidan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

        "Şu ana kadar, İsrail'in ihlallerine rağmen ateşkes büyük ölçüde korunmuş, çeşitli kısıtlamalara karşın Gazze'ye yönelik insani yardım sevkiyatı başlamıştır. Ülkemizin bu süreçte oynadığı rol, uluslararası toplum tarafından takdirle karşılanmıştır. Gazze'de sağlanan ateşkesi uluslararası mekanizmalar eliyle tahkim etmeye dönük çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu çerçevede, New York'ta başlatılan süreçte yer alan ülkelerle, 3 Kasım 2025 tarihinde, İstanbul'da Gazze konulu bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda yapılan istişareleri takiben, ortak önerilerimiz çerçevesinde güncellenen karar tasarısı, ABD tarafından BM Güvenlik Konseyi'ne sunulmuş ve bu sabah kabul edilmiştir. Bundan sonraki aşamada, sürecin yakın takipçisi olacak ve iki devletli çözüm hedefiyle çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz."

        Fidan, Filistin meselesinde Türkiye'nin en başından beri izlediği ilkeli tutuma değinerek, Filistin'in "devlet" olarak tanınması ve iki devletli çözüm vizyonunun ilerletilmesi amacıyla sürdürülen yoğun diplomatik çabayı anımsattı.

        Türkiye'nin süreci dönüştüren, barış zeminini hazırlayan aktörlerden biri olduğuna işaret eden Fidan, "Bu sayede Netanyahu hükümetinin Filistinlileri tehcir ve Batı Şeria'yı ilhak etme emellerinin önüne set çekildi. Birleşik Krallık, Fransa, Belçika, Avustralya ve Kanada'nın da aralarında bulunduğu 11 ilave ülke Filistin Devleti'ni resmen tanıdı. Diğer yandan Gazze krizinin başından bu yana masum sivillere yardım ulaştırılması için yoğun çaba sarf etmekteyiz." dedi.

        Fidan, Dışişleri Bakanlığının yürüttüğü kurumlar arası çalışmayla, Türkiye'nin 103 bin tondan fazla insani yardımla, Gazze'ye en çok ayni yardım gönderen ülkelerden biri olduğunu söyledi.

        Türkiye'nin yardım sevkiyatlarının Mısır'ın El Ariş Limanı'na gönderdiği gemiler vasıtasıyla devam ettiğini diğer yandan da Gazze'ye desteğin hasta ve yaralıların Türkiye'de tedavisini de kapsadığını dile getiren Fidan, "Aynı zamanda, Yakın Doğu'daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) gerek maddi gerek siyasi desteğimizi sürdürüyoruz. Bunun bir yansıması olarak, UNRWA'nın Ankara Temsilcilik Ofisinin açılmasına dair anlaşma Yüce Meclisimiz tarafından onaylanmıştır. Gazze'deki insani yardım çalışmalarının sahada uyumlu ve etkin biçimde yürütülmesini teminen tesis edilen Filistin İnsani Yardımlar Koordinatörlüğü görevini, Büyükelçi Mehmet Güllüoğlu titizlikle sürdürmektedir." diye konuştu.

        Filistin'de ve bölgede barışın anahtarının iki devletli çözüm olduğunu belirten Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi Dönem Başkanı olarak, Türkiye'nin Filistin davasında İslam dünyasında ortak duruş sergilenmesi için çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceğini dile getirdi.

        Suriye'nin tüm terör unsurlarından temizlenmesi

        Fidan, Türkiye'nin en uzun kara sınırına sahip olduğu Suriye ile tüm veçheleriyle dış politikanın öncelikli konusu olmaya devam ettiğini vurgulayarak, "Suriye halkının özgürlüğe kavuşmasından bu yana geçen 11 aylık dönem, Suriyeli kardeşlerimize kendi geleceğini tayin etme imkanı sunan yeni bir sayfa açmıştır. İlk günden bu yana Suriye halkının yanında duran ve milyonlarca Suriyeliye kapılarını açan bir ülke olarak bu yeni dönemi, Suriye ile ilişkilerimizi canlandırma ve derinleştirme imkanı olarak görüyoruz." ifadelerini kullandı.

        Türkiye'nin sürecin başından itibaren, Filistin konusunda olduğu gibi, Suriye konusunda da bölge ülkeleriyle etkin bir eşgüdüm içinde olduğunu anımsatan Fidan, Suriye'nin 13 yıl sonra İİT'ye geri dönüşüne öncülük edildiğini vurguladı.

        Fidan, Türkiye'nin Suriye'deki yeni yönetime yönelik çalışmaları konusunda, şunları kaydetti:

        "ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin, yeni yönetimle yapıcı bir angajman geliştirmesine aracı olduk. Yaptırımların kaldırılması sürecinde aktif rol üstlendik. Büyükelçiliğimizi ve Başkonsolosluğumuzu süratle faaliyete geçirerek, diğer ülkeleri de Suriye hükümeti ile diplomatik angajmana teşvik ettik. THY'nin Şam seferlerini başlatmasıyla Suriye'nin dış dünyaya erişimini sağladık. Tüm bu çabalarımız neticesinde, gelinen aşamada, Suriye'nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa zamanda büyük mesafe kat edilmiştir. Bu gelişmeler neticesinde, 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Türkiye'den 550 binden fazla Suriyeli ülkelerine geri dönmüştür."

        İlerleyen dönemde, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazası temelinde güvenliğin tesis edilmesi, terör örgütleri PKK ve DEAŞ uzantıları başta olmak üzere, Suriye'nin tüm terör unsurlarından temizlenmesi ve tüm silahlı grupların birleşik bir ordu çatısı altında bir araya getirilmesi gerektiğinin altını çizen Fidan, halkın tüm kesimlerinin temsil edildiği kapsayıcı bir yönetimin tesis edilmesi, uluslararası toplumun aktif desteğiyle, ülkenin yeniden imarıyla ekonomik kalkınmanın sağlanması ve geri dönüşlerin sürdürülebilir kılınmasının temel öncelik teşkil ettiğini aktardı.

        Fidan, bu konularda kaydedilen gelişmelere rağmen Suriye'de güvenlik ve istikrarın önünde hala muhtelif sınamaların mevcut olduğunu ve 10 Mart Mutabakatı'nın hayata geçirilmesine yönelik ABD ve Suriye hükümetiyle yakın eş güdüm sürdürüldüğünü anlattı.

        Öte yandan, İsrail'in Kuneytra, Dera ve Süveyda bölgelerinde yürüttüğü faaliyetlerin, güneyde yeni bir gerilim hattı oluşturduğuna dikkati çeken Fidan, "Tüm bu risklerin önünü almak üzere Suriye'nin terörle mücadele kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımız sistematik bir nitelik kazanmıştır." diye konuştu.

        Fidan, "Suriye sahasından ulusal güvenliğimizin tehdit edilebileceği bir ortamın kök salmasına izin vermeyeceğiz." ifadesini kullanarak, Meclis tarafından ekimde üç yıllığına süresi uzatılan tezkerenin bu yoldaki en güçlü dayanak ve referans noktası olduğunu belirtti.

        Ukrayna'da barışın tesisine yönelik çabalar

        Avrupa'nın güvenliğini derinden etkileyen Ukrayna'daki savaş bağlamında da barışın tesisine yönelik çabaların kararlılıkla sürdürüldüğünü dile getiren Fidan, "Ukrayna'nın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne tam destek verirken, hem Rusya'yla hem Ukrayna'yla ilişkilerimizi kendi bağımsız gündemleri dahilinde yürütmeye özen gösteriyoruz." dedi.

        Fidan, "Savaşın başından bu yana diplomasi, diyalog ve insani hassasiyeti önceleyen dengeli politikamız sayesinde, tarafları müzakere masasında buluşturabilen yegane ülke olduk." ifadesini kullanarak, 2025'te Rusya ile Ukrayna arasında üç tur doğrudan görüşmeye İstanbul'da ev sahipliği yapıldığını anımsattı.

        Esir takası başta olmak üzere insani alanlarda sonuç üreten bu görüşmelerin, Türkiye'nin sorunun çözümündeki kritik rolünü bir kez daha ortaya koyduğuna işaret eden Fidan, şunları kaydetti:

        "Savaşı sona erdirmeye dönük çabalarımızı sürdürürken, savaş sonrasına ilişkin hazırlıkları da aynı ciddiyetle ele alıyoruz. Önümüzdeki dönemde, Ukrayna'da barışın sağlanması için etkin çabalarımızı ve kolaylaştırıcı rolümüzü kararlılıkla ilerleteceğiz. Bu çabalarımızı yürütürken, Karadeniz'de güvenlik mimarisinin temel taşı olan Montrö rejimini de aynı kararlılıkla koruyoruz."

        Bakan Fidan, Irak'a yönelik politikaları bütüncül stratejik bir anlayışla ele aldıklarını belirtti. Irak ile yapılan karşılıklı üst düzey ziyaretler sonucunda imzalanan 11 anlaşma ve su alanındaki işbirliği çerçevesi belgesiyle ilişkilerin hukuki temelinin güçlendirildiğini hatırlatan Fidan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

        "Hem Irak'ın hem de bölgemizin istikrar ve refahına kayda değer katkı sunacak Kalkınma Yolu Projesi'ne her platformda destek veriyoruz. İhracat ortaklarımız arasında dördüncü sırada yer alan Irak'la ticaretimizin önündeki engelleri kaldırmaya ve ticaret hacmimizi artırmaya yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Irak makamlarının 'Terörsüz Türkiye' sürecine destek verdiklerini de memnuniyetle müşahede ediyoruz. Irak'ta 11 Kasım'da düzenlenen Irak Temsilciler Meclisi seçimlerinin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasından memnuniyet duyuyoruz."

        Fidan, bölgesel denklemin ayrılmaz bir diğer parçası olan İran'la yürütülen diyalog ve işbirliğinin, hem ikili ilişkilerin sağlıklı şekilde ilerlemesi hem de bölgesel istikrarın korunması açısından önem taşıdığını aktardı.

        Bu anlayışla, ilerleyen dönemde Tahran'da düzenlenmesi planlanan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 9. Toplantısı için hazırlıkların sürdüğünü söyleyen Fidan, "Haziran ayında 12 gün süren İran-İsrail Savaşı, bölgesel ve küresel ölçekte ciddi riskler yaratmıştır." dedi.

        Fidan, "Türkiye olarak İsrail'in saldırganlığını açık bir dille kınadık ve sorunun ancak diplomasi kanallarının işletilmesiyle çözülebileceğini her platformda vurguladık. Bugün oluşan görece sükunetin vakit kaybetmeden diyalog yoluyla kalıcı bir çözüme dönüştürülmesi önem taşımaktadır. Aksi halde gerilimin yeniden kontrol dışı bir şekilde tırmanma riski mevcuttur." diye konuştu.

        Yunanistan ile yürütülen pozitif gündem

        Türkiye'nin Yunanistan'la yürüttüğü pozitif gündemin, 2025 boyunca gerçekleştirilen üst düzey temaslarla korunduğunu dile getiren Fidan, "Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 6. Toplantısı'nın önümüzdeki dönemde Ankara'da düzenlenmesini öngörüyoruz. Güven Artırıcı Önlemler süreci, 6 Şubat depremlerinin ardından canlandırılmış, son toplantı 23 Ekim 2025'te İzmir'de gerçekleştirilmiştir." bilgisini verdi.

        Fidan, öte yandan, Batı Trakya Türk Azınlığı ve Onikiadalar'daki soydaşların karşı karşıya olduğu eğitim, dini özgürlük ve diğer temel haklara ilişkin kısıtlamalara ve haksız uygulamalara karşı gerekli tüm girişimlerin kararlılıkla sürdüğünü aktardı.

        "Yunanistan'la ilişkilerimizi iyi komşuluk temelinde geliştirme irademizi korurken, milli menfaatlerimizi ve soydaşlarımızın haklarını koruyan tutumumuzu da aynı kararlılıkla devam ettireceğiz." ifadesini kullanan Fidan, Türkiye'nin milli davası Kıbrıs meselesinin adil, kalıcı, sürdürülebilir ve Ada'daki gerçeklere dayanan bir çözüme kavuşturulabilmesi için gayretlerin sürdürüldüğünü anlattı.

        Fidan, "Önümüzdeki dönemde, geçmişte de olduğu gibi, anavatan ve garantör devlet olarak, tarihi, hukuki ve insani sorumluluklarımız çerçevesinde ve Ada'nın gerçeklerine uygun biçimde, Kıbrıs Türk halkının huzur, refah ve kalkınmasına yönelik gayretlerimizi sürdüreceğiz. Türkiye olarak Ege ve Doğu Akdeniz'i, tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı gösterildiği bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz." dedi.

        Libya'nın siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve istikrarın sağlanması

        Libya'nın, Türkiye'nin Doğu Akdeniz vizyonunun ayrılmaz bir parçasını teşkil ettiğini söyleyen Fidan, Libya'nın siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve istikrarının muhafazası için Türkiye'nin çabalarının devam ettiğini vurguladı.

        Bakan Fidan, "Ülkeye bir bütün olarak yaklaşan ve ilkelere dayanan Libya siyasetimiz çerçevesinde tüm kesimlerle diyaloğumuzu güçlü biçimde ilerletiyoruz. Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'nın kilit aktörlerinden Mısır'la üst düzey temaslarımızı 2025 yılı boyunca yoğunlaştırarak sürdürdük." ifadesini kullandı.

        Yakın zamanda Türkiye'yi ziyaret eden Mısır Dışişleri Bakanı ile bir araya geldiğini hatırlatan Fidan, başkanlık edilen Ortak Planlama Grubu'nun ilk toplantısında, müzakeresi süren anlaşmalar başta olmak üzere ikili ve bölgesel gündemin kapsamlı bir şekilde ele alındığını aktardı.

        Fidan, Türkiye-Mısır İkinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının 2026'da yapılmasının planlandığını söyleyerek, şunları kaydetti:

        "Mısır'la ilişkilerimizde yakaladığımız bu olumlu ivme sayesinde bölgede oluşan işbirliği zeminini, Körfez ülkeleriyle ilişkilerimize de aynı şekilde taşıyoruz. Bölgemizin ve İslam dünyasının temel aktörlerinden Suudi Arabistan ile gerek ikili gerekse çok taraflı işbirliğimiz her geçen gün daha da güçlenmektedir. Gazze başta olmak üzere, İslam dünyasının istikrarını ve huzurunu ilgilendiren tüm konularda Suudi Arabistan'la eşgüdüm ve işbirliğine stratejik önem atfediyoruz. 16 Temmuz 2025'te Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed'in ülkemizi ziyareti vesilesiyle Türkiye-BAE Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyinin ilk toplantısını gerçekleştirdik. Sayın Cumhurbaşkanımız 21-23 Ekim 2025 tarihlerinde Kuveyt, Katar ve Umman'ı ziyaret etmiş, 22 Ekim'de, Katar ziyareti marjında Doha'da Yüksek Stratejik Komitenin 11. toplantısına başkanlık yapmıştır. Körfez İşbirliği Konseyi ile kurumsal düzeydeki diyalog ve işbirliğimiz ivme kazanmıştır."

        Fidan, bu çerçevede, Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Dışişleri Bakanları 7'nci Toplantısı'nın ilerleyen yakın dönemde Türkiye'de düzenlenmesinin planlandığını aktardı.

        Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ticaret hacminin 28,4 milyar dolar seviyesine ulaştığını bildiren Fidan, bu rakamın daha da artırılması için çalışmaların sürdürüldüğünü belirtti.

        Yemen'in barış ve istikrarına da aynı ciddiyetle yaklaşmaya devam ettiklerini vurgulayan Fidan, "Yemen'de barışın, istikrarın ve toprak bütünlüğünün korunması, bölgemizin, Afrika Boynuzu'nun ve uluslararası seyrüsefer hatlarının güvenliği bakımından hayati önemdedir." şeklinde konuştu.

        Fidan, "Bu doğrultuda, ülkenin egemenliği ve siyasi birliği temelinde Yemen'de kalıcı bir çözüme ulaşılmasına yönelik uluslararası çabaları desteklemeyi sürdürüyoruz. Yakın çevremizde oluşturduğumuz olumlu işbirliği zeminini, derin tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımız bulunan Balkanlar gibi mücavir bölgelerde güçlendiriyoruz." ifadelerini kullandı.

        Bölgesel sorunlara bölgesel çözümler bulabilmek için Balkan Barış Platformu'nu kurduklarını anımsatan Fidan, "Platform çerçevesinde bağlantısallık, savunma sanayisi ve enerji güvenliği gibi alanlarda işbirliğimizi ilerletmeyi öngörüyoruz." dedi.

        Fidan, Bosna Hersek'te artan ayrılıkçı eylem ve söylemler karşısında, ülkede yaşanan siyasi krizin aşılması yönünde yoğun diplomatik temaslar gerçekleştirildiğini dile getirerek "EUFOR-Althea harekatına desteğimizi de sürdürüyor, Bosna Hersek'in huzuruna somut katkı veriyoruz. Kosova'daki gelişmeleri de yakından takip ediyor, ilgili tüm tarafların hassasiyetlerini gözeten dengeli bir siyaset izliyoruz. Sırbistan ile Kosova arasındaki meselelere ancak diyalog yoluyla çözüm bulunabileceğine inanıyor, bu anlayışla, Belgrad-Priştine Diyaloğu'na desteğimizi özgün katkılarımızla sürdürüyoruz." açıklamasını yaptı.

        "Azerbaycan'la eşgüdüm ve dayanışma içinde hareket"

        Fidan, bir diğer hassas bölge olan Güney Kafkasya'ya da aynı titizlikle yaklaşıldığını söyleyerek, "Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde 8 Ağustos'ta Washington'da ortaya konan irade ve Ermenistan'la yürüttüğümüz normalleşme sürecindeki ilerleme, bölgede uzun süredir beklenen kalıcı barışa yönelik umutları güçlendirmiştir." ifadesini kullandı.

        Azerbaycan ile müstesna ilişkilerin ikili ve çok taraflı platformlarda sürdürüldüğünü belirterek "Karabağ'ın yeniden imarı ve ihyası da dahil olmak üzere, Güney Kafkasya'da barış ve istikrarın tesisine yönelik çabalarda müttefikimiz Azerbaycan ile eşgüdüm ve dayanışma içinde hareket etmeye devam ediyoruz." diye konuştu.

        Ermenistan'ın Türkiye'ye ve Azerbaycan'a yönelik barışçıl ve yapıcı yaklaşımını memnuniyetle karşıladığını aktaran Fidan, "Ülkemizle ilişkilerini normalleştirme konusunda açık ve istekli bir duruş gösteren Ermenistan'la farklı düzeylerde diyaloğumuzu sürdürüyor, atılabilecek somut adımlar üzerinde ortak çalışmalarımızı samimiyetle ilerletiyoruz. Türkiye, en başından itibaren Güney Kafkasya'da barışın tesis edilmesi ve bölgede ortak bir refah alanı oluşturulması için çaba göstermektedir." dedi.

        Fidan, Azerbaycan ve Ermenistan'ın bu tarihi fırsatı iyi değerlendirmeye ve barış anlaşmasını bir an önce sonuçlandırmaya teşvik edildiğini hatırlatarak, Gürcistan ile stratejik ortaklık seviyesine ulaşan ikili ilişkilerin de karşılıklı yarar temelinde güçlendirilmeye devam edildiğini belirtti.

        Türk dünyasıyla işbirliğinin stratejik bir perspektifle her geçen gün derinleştiğini vurgulayan Fidan, "Türk dünyasında bütünleşme çabalarının temel çatısını oluşturan Türk Devletleri Teşkilatı, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da iki zirve düzenlemiştir. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan Teşkilatın üyeleri, Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise gözlemci statüsü altında Aile Meclisimize değerli katkılar sunmaktadır." şeklinde konuştu.

        BÜYÜKELÇİLİKLER, TEMSİLCİLİKLER VE BAŞKONSOLOSLUKLAR

        Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "148 Büyükelçilik, 14 Daimi Temsilcilik, 99 Başkonsolosluk ve diğer birimlerimizle Türkiye, dünyadaki en geniş temsil ağlarından birine sahip ilk üç ülkeden biridir." dedi.

        Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) kurumsallaşmasını büyük ölçüde tamamladığını belirten Fidan, teşkilatın somut projelere yoğunlaştığını, bağlantısallık konusunda önemli adımlar attığını ve ekonomik işbirliği boyutunu daha da güçlendirdiğini söyledi.

        Türk Devletleri'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Kıbrıs Türklerine desteklerini zirve bildirilerinde vurgulandığının altını çizen Fidan, teşkilatın kurumsal yapısının güçlendirilmesine dair çalışmalar çerçevesinde, TDT nezdinde Daimi Temsilciliğin faaliyete geçtiğini bildirdi.

        Fidan, yakın coğrafyadaki yoğun diplomasi trafiğini, küresel güçlerle yürütülen ilişkilerde de aynı stratejik perspektifle sürdürdüklerini dile getirerek, ABD Başkanı Donald Trump'ın görevi devralmasının ardından temasların artarak devam ettiği tespitini yaptı.

        Bakan Fidan, şöyle konuştu:

        "Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başkan Trump arasındaki yakın dostluktan da güç alarak, ilişkilerimizi stratejik vizyon ve olumlu gündem etrafında ilerletiyoruz. Enerji dahil tüm alanlarda işbirliğinin derinleştirilmesi ve ticaret hacmimizin yıllık 100 milyar dolar hedefine ulaşması için sebatla çalışıyoruz. Aynı zamanda savunma sanayi alanındaki tüm kısıtlama ve yaptırımların kaldırılması yönündeki girişimlerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz."

        Transatlantik hattındaki "güçlü ivmeyi" Türkiye'nin NATO içindeki etkin rolünün yanı sıra Avrupa Birliği ile (AB) ve Avrupa ülkeleriyle geliştirilen temaslarla da pekiştirdiklerini ifade eden Fidan, "Türkiye, NATO bünyesinde üstlendiği roller ve ortaya koyduğu somut katkılarla transatlantik güvenliğe en fazla destek olan ülkeler arasındadır. Bu kritik dönemde gelecek yıl NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak olmamız da esasen bu konumumuzun bir göstergesi niteliğindedir." diye konuştu.

        Türkiye ve Avrupa

        Fidan, Avrupa güvenlik mimarisinin, Türkiye'nin rolü, imkan ve kabiliyetleri hesaba katılmadan oluşturulamayacağının Avrupalı muhataplarca da dile getirildiğini aktararak, AB'nin son dönemde başta dış politika ve bağlantısallık olmak üzere Ankara ile diyalog ve işbirliğini arttırdığına işaret etti.

        Gelecek dönemde, AB ile ilişkiler bağlamında temel önceliklerin, Gümrük Birliğinin güncellenmesi, Vize Serbestisi Diyaloğu'nun hızlandırılması ve AB'nin güvenlik ve savunma mekanizmalarının NATO'yu tamamlayıcı nitelikte olması ve Türkiye'nin de bunlara dahil edilmesi olduğunu bildiren Fidan, "Avrupa Birliğinin de stratejik bir vizyonla hareket etmesi halinde, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde karşılıklı güven ve ortak menfaat temelinde yeni bir dönemin başlayacağına inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

        Hakan Fidan, küresel diplomasi vizyonunun bir diğer boyutu Latin Amerika ve Karayipler ile ilişkileri de aynı kararlılıkla ileri taşımaya devam ettiklerini söyledi.

        Fidan, bu yıl Nikaragua'daki büyükelçiliğin faaliyete geçmesiyle bölgede toplam 19 büyükelçiliğe ulaştıklarını vurgulayarak, "2002'de yaklaşık 1 milyar dolar olan ticaret hacmimizi bugün 15,6 milyar dolar seviyesine yükselttik. THY'nin (Türk Hava Yolları) bölgedeki 8 ülkede 9 ayrı noktaya gerçekleştirdiği doğrudan uçuşlar, Latin Amerika ve Karayipler'i ülkemize ve küresel bağlantı ağımıza entegre eden önemli bir unsur olmaya devam etmektedir." dedi.

        Türkiye'nin Asya Pasifik politikası

        Türkiye'nin Batı yarım kürede güçlenen varlığını, küresel diplomasinin doğu ekseni Asya-Pasifik'te genişleyen işbirliğiyle tamamlandığını vurgulayan Fidan, Asya kıtasının değişen ve dönüşen çehresinin yakından takip edildiği mesajını verdi.

        Fidan, ikili işbirliği mekanizmalarının yanı sıra Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) ve Şanghay İşbirliği Teşkilatı gibi platformlarla işbirliğinin güçlendirildiğini anlatarak, Çin ile ilişkilerin karşılıklı saygı ve ortak fayda ilkeleri temelinde sürdürüldüğünü bildirdi.

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Çin'deki Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi marjında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmenin, ikili temasların ivmesini arttırdığını kaydeden Fidan, "Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin Orta Koridor ile uyumlaştırılmasını önemli görüyoruz. Çin'in toprak bütünlüğüne saygımız çerçevesinde, Uygur Türklerinin barış ve güven içinde, kültür ve dinlerini özgürce yaşayabilmelerine yönelik beklentilerimizi tüm temaslarımızda dile getirmeye devam ediyoruz." şeklinde konuştu.

        Fidan, tarihi bağlara sahip olunan Moğolistan ile ocak ayında tesis edilen Stratejik Ortaklığın ikili ilişkilerde önemli bir adımı teşkil ettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

        "Güney Asya'da, kardeş Pakistan ile stratejik işbirliğimizi her alanda güçlendirmeye devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın şubat ayında İslamabad'a gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle düzenlenen Yedinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi, ilişkilerimize yeni bir dinamizm kazandırmıştır. Mayıs ayında Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan tırmanma, bu coğrafyadaki ihtilafların diyalog yoluyla çözülmesinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur."

        Afganistan'daki durum

        Bakan Fidan, Afganistan'da istikrar ve güvenliğin sağlanmasının hem bölgesel hem küresel düzeyde önem taşıdığı değerlendirmesini yaparak bu ülkenin karşılaştığı sınamaların aşılması için ikili ve çok taraflı zemindeki desteğin sürdürüldüğünü söyledi.

        Fidan ayrıca Pakistan ile Afganistan arasında terörle mücadelede ortak bir anlayışın tesis edilmesi için de yoğun çaba gösterildiğini bildirdi.

        Türkiye-Afrika ilişkileri

        Fidan, dış politikanın bir diğer öncelikli boyutu Afrika ile ilişkilerin aynı kararlılıkla güçlendirildiğine işaret ederek, "Türkiye'nin Afrika ile stratejik ortaklığı, son çeyrek asırda attığımız adımlarla dış politikamızın en dinamik unsurlarından biri olmuştur. 2008 yılından bu yana stratejik ortağı olduğumuz Afrika Birliği ile bugüne kadar üç Ortaklık Zirvesi düzenledik. Dördüncü Ortaklık Zirvesi'ni de 2026 yılı içerisinde Libya'nın ev sahipliğinde düzenlemeyi öngörüyoruz." diye konuştu.

        Afrika Boynuzu'nda güvenlik ve istikrar için kilit öneme sahip Somali ile güvenlik alanındaki işbirliğinin kapsamlı ve sistematik şekilde ilerlediğini söyleyen Fidan, Afrika'nın en uzun kıyı şeridine sahip Somali ile kara ve denizde hidrokarbon arama ve üretimini kapsayan enerji işbirliğini planlı ve bütüncül bir çerçevede geliştirildiklerini belirtti.

        Enerji güvenliği ve Türkiye

        Fidan, son yıllarda yaşanan gelişmelerin enerji güvenliği ve bağlantısallık diplomasinin ve jeopolitik rekabetin tam kalbine yerleştiğinin altını çizerek, enerjiye ve ulaştırma hatlarına hakimiyetin, stratejik etki alanı, siyasi denge ve güvenlik anlamına geldiğini ifade etti.

        Türkiye'nin bu gerçeği çok önceden gören ve buna uygun pozisyon alan ülkelerin başında geldiğini anlatan Fidan, "Bu anlayışla, Orta Asya'dan Hazar'a, Kafkasya'dan Avrupa'ya uzanan bütün ana güzergahlarda aktif, belirleyici ve yapıcı bir rol üstleniyoruz. Özellikle Çin'den başlayıp Orta Asya üzerinden Türkiye'ye ve oradan Avrupa'ya ulaşan Orta Koridor girişimi çok boyutlu stratejik vizyonumuzun bir ifadesidir." dedi.

        Türkiye'nin kamu diplomasisi

        İnsani ve kalkınma yardımlarının, kamu diplomasisi ve yumuşak güç stratejisinin bir parçası olduğunu söyleyen Fidan, 2025'te, çatışmalar ve doğal afetlerden etkilenen 47 ülkeye insani yardım ulaştırıldığı bilgisini paylaştı.

        "Sayın Cumhurbaşkanımızın İletişim Seferberliği ilanı doğrultusunda, kurumsal yeniden yapılanmamızda kamu diplomasisi ve stratejik iletişim unsurlarını Bakanlığımız politikalarının temel sütunlarından biri haline getirdik." diyen Fidan, 4 Antalya Diplomasi Forumu'nun başarıyla tamamlandığını hatırlattı.

        Fidan, hem sunduğu içerik hem de gördüğü teveccüh bakımından, Antalya Diplomasi Forumu'nun Türkiye'nin diplomasi alanındaki prestijini pekiştirmekte ve görünürlüğüne önemli katkı sağladığına dikkati çekerek, Beşinci Antalya Diplomasi Forumu'nu 17-19 Nisan 2026'da gerçekleştirmek için çalışmaları sürdürdüklerini dile getirdi.​​​​​​​

        Yurt dışındaki Türkler

        Yurt dışında yaşayan vatandaşların haklarının korunması ve kaliteli konsolosluk hizmetlerine erişiminin de dış politikanın temel önceliklerinden biri olduğunu vurgulayan Fidan, şöyle devam etti:

        "Bugün 80'e yakın işlem türüyle vatandaşlarına en geniş konsolosluk hizmeti sunan ülkelerden biriyiz. Vatandaş odaklı dijital hizmetlerde de önemli ilerlemeler sağlanmıştır. 2025 yılında yurt dışındaki vatandaşlarımız tarafından yaklaşık 2,5 milyon işlem dijital kanallardan tamamlanmıştır. Bulunduğu temsilciliklere uzak bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız için 25 gezici konsolosluk hizmeti düzenlenmiş ve yurt dışında temsilciliğimiz bulunmayan 35 farklı şehirde başvuru alınmıştır. Konsolosluk Çağrı Merkezi, 2010'dan bu yana 11 milyondan fazla, 2025 yılında ise yaklaşık 600 bin çağrıya yanıt vermiş, Gazze, Libya ve Lübnan'daki tahliye süreçlerinde etkin rol üstlenmiştir."

        Fidan, başkonsolosluk hizmetlerinin geliştirilmesi amacıyla 6-8 Kasım 2025'te Ankara'da ilk kez Başkonsoloslar Konferansı'nın düzenlendiğini anımsatarak, "Konsolosluk hizmetlerinin kalitesinin daha da üst seviyelere taşınması için atılabilecek adımlar ele alınmıştır. Bu çalışmalarımızın yanı sıra vatandaşlarımızın yabancı ülkeler nezdindeki vize sorunları yakından takip edilmekte ve çözüm odaklı girişimlerde bulunulmaktadır." dedi.

        Bu kapsamda AB nezdinde yoğun girişimler neticesinde, "Cascade / Kademeli Vize Uygulaması"nın Avrupa Komisyonunca 15 Temmuz 2025'te onaylandığını bildiren Fidan, bu sayede, vatandaşların daha hızlı ve kolay şekilde çok girişli Schengen vizesi almasının önünün açıldığını söyledi.

        Türkiye'nin dünyadaki temsil ağı

        Küresel ölçekte üstlenilen tüm bu sorumlulukların, güçlü bir teşkilat yapısını zorunlu kılmakta olduğunu ifade eden Fidan, "Bakanlığımızın kurumsal yapısı ve mevzuatı, ihtiyaçlarımız doğrultusunda güncellenmeye devam etmektedir. 2002'de 163 olan faal dış temsilcilik sayımız bugün 264'e ulaşmış durumdadır. 148 büyükelçilik, 14 daimi temsilcilik, 99 başkonsolosluk ve diğer birimlerimizle birlikte Türkiye, dünyadaki en geniş temsil ağlarından birine sahip ilk üç ülkeden biridir." diye konuştu.

        "2025 yılında 47 devlet ve hükümet başkanı ülkemizde ağırlanmış, Sayın Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) 18, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız (Cevdet Yılmaz) 12 yurt dışı ziyaret gerçekleştirmiştir." bilgisini paylaşan Fidan, Türkiye'de halen 309 yabancı misyonun görev yaptığını bildirdi. Fidan, "Bu misyonlara bağlı yaklaşık 16.000 görevli ve aile bireyine, Viyana Sözleşmeleri ve ev sahibi ülke anlaşmaları çerçevesinde diplomatik ayrıcalık ve bağışıklık işlemleri Bakanlığımızca sağlanmaktadır." dedi.

        Artan temsilcilik sayısı ve dış politikanın genişleyen kapsamı doğrultusunda, nitelikli personel ihtiyacını karşılamak için meslek memuru ve konsolosluk ihtisas memuru alımlarına devam edildiğini hatırlatan Fidan, bu yılın en önemli kurumsal adımlarından birinin, bakanlığın yeni yerleşkesinin inşaat sürecinin fiilen başladığını belirtti.

        Bakan Fidan, şu bilgileri paylaştı:

        "Eskişehir yolu Ümitköy kavşağında, 548 dönümlük arsa üzerinde kurulan, 300 bin metrekareyi aşan kapalı alana sahip yerleşkemizin temeli 17 Eylül'de Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle atılmıştır. Proje tamamen Bakanlığımızın öz kaynaklarıyla finanse edilmektedir. Yerleşke tamamlandığında 7 ayrı hizmet binasının yarattığı maliyetler ortadan kalkacak, Bakanlığımız ilk kez kendisi için inşa edilmiş bütüncül ve çağın gereksinimlerine cevap veren bir yapıya kavuşacaktır."

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ