Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Abdurrahman Yıldırım Gerçek kurtuluş rekabet gücünde
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye ekonomisi uzun süredir enflasyonla boğuşuyor. Fakat enflasyonun ötesinde bir gösterge daha var ki, orta ve uzun vadede ülkenin geleceğini belirleyecek: rekabet gücü. TÜSİAD’ın her çeyrek açıkladığı Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi, bu açıdan bir pusula işlevi görüyor. Son veriler ise ilginç bir tablo ortaya koyuyor: 2025’in ikinci çeyreğinde endeks, önceki çeyreğe göre %3 artarak 88,7 puana yükseldi. Bu, bir nefes alma işareti. Ancak yıllık bazda hâlâ %1,4 gerileme var. Dahası, 2020’de ulaşılan zirvenin çok gerisindeyiz.

        ÇEYREKLİK TOPARLANMA İLE BİR İLK YARDIM GELDİ

        ➔Gelin, bu veriyi mercek altına alalım ve orta-uzun vadeli bir perspektiften çarpıcı bir tablo çizelim.

        ➔Önce verilerin çıplak gerçeğiyle yüzleşelim. 2015'in ilk çeyreğini baz alan ve 100 kabul eden Endeks ara malı, enerji, işgücü ve finansman maliyetlerini rakip 31 ülkeyle kıyaslıyor.

        ➔Pandemi döneminde toparlanmanın coşkusuyla 2020'nin son çeyreğinde 120,23'le zirveyi gören Rekabet Endeksi o günden beri kesintili ama genel bir erozyon yaşadı.

        ➔2025'in ilk çeyreğinde 86,1 puana kadar inen Endeks son 10 yılın dibini gördü. 2025’in ikinci çeyreğinde 88,70’e yükselen Endeks yüzde 3’lük artışla dipten toparlanma işareti verdi.

        ➔Endeksteki bu yükseliş umut verici bir gelişme. Döviz kurundaki görece istikrar ve enerji fiyatlarındaki yumuşama, maliyetleri bir nebze aşağı çekti. Ara mallar ve enerji, endekse olumlu katkı yaptı.

        ➔Ancak tabloyu karartan iki unsur var.

        ➔İşgücü maliyetleri, dolar bazında ücret artışları yanında rakip ülkelere kıyasla Türkiye’yi hâlâ pahalı kılıyor.

        ➔Finansman maliyetleri, faizlerin aşağı gelmesine paralel çeyreklik bazda düşmesine karşılık hâlâ rakiplerin iki katı düzeyinde.

        ➔Dolayısıyla bugünkü iyileşme bir “ilk yardım bandı” niteliğinde, henüz derin yarayı kapatmıyor.

        ORTA VADEDE YOL AYRIMI

        ➔Eğer dövizde istikrar ve enerji fiyatlarındaki ılımlı seyir sürerse, Rekabet Gücü Endeksi’nin 92–95 bandına yükselmesi mümkündür.

        ➔Bu senaryo Türkiye’nin dezenflasyon programı ve büyüme beklentileriyle örtüşüyor. Otomotiv ve beyaz eşya gibi ihracat kaleleri yeniden güç kazanabilir.

        ➔Ancak ev ödevimiz de fazla, sıkı çalışmalıyız yoksa bu senaryonun riski var.

        ➔Enflasyon %20’nin altına inmezse işgücü maliyetleri bu kazanımları silip süpürecek.

        Enflasyonla düşmez ve faizler de gerilemezse finansmana erişim kolaylaşmayacak, ekonominin belkemiğini oluşturan KOBİ’lerin rekabet gücü eriyecek.

        ➔Bu açıdan enflasyonla mücadelede başarılı sonuç almak hem ekonominin geleceği için hem de Türkiye’nin rekabet gücü için belirleyici olacak.

        ➔Ve rekabet gücünü artırmada bu dönemde tarım dahil üretim kesiminde yapısal değişiklik ve reformların yapılması şart.

        ➔Yeşil ekonomiye geçiş, dijital dönüşüm, enerji yatırımları ve verimlilik odaklı politikaların uygulanması rekabet gücünü artırarak Türkiye’yi pekala bir üst lige taşıyabilir.

        UZUN VADEDE KRİTİK EŞİK

        ➔İzlenecek politikaların sonucuna bağlı olarak, ikinci çeyrekte rekabet gücünde başlayan toparlanmayı bir eğilime dönüştürebilir ya da geçici bir soluklanma olarak bırakabilir de.

        ➔Eğer eğilimin devamı gelirse Türkiye dünya rekabet liginde yeniden yükselir ve önümüzdeki yıllarda bir üst lige çıkabilir.

        ➔Bu pozitif senaryo için stratejik bir yaklaşımın ortaya konulması, yeşil ve dijital dönüşüm, eğitimli işgücü ve Ar-Ge yatırımlarının GSYH’nin %3’üne çıkarılması şart. Savunma sanayindeki başarının diğer bazı sektörlerde de tekrarlanması gerekiyor.

        ➔Bu unsurlar devreye girerse 2030’da Rekabet Gücü Endeksi’nin yeniden 100 puanı aşması mümkündür ve de Türkiye’nin kalıcı bir şekilde orta gelir tuzağından çıkması da.

        ➔Yoksa yerimizde sayacağız ve belki de rakiplerin ilerlemesi sonucu, kalıcı olarak alt sıralara gerileyeceğiz.

        ➔Bu da ihracatın GSYH içindeki payını %25’lerden %20’nin de altına indirilmesi sonucunu doğurur ki, üretim ve milyonlarca kişilik istihdam kaybına yol açabilir.

        ENFLASYON GİDER, REKABET GÜCÜ KALIR

        ➔Bugün hâlâ enflasyonun ateşi gündemi yakıyor. Ancak başarı sağlandığında enflasyon geçici, rekabet gücü ise kalıcı bir mesele olmaya devam edecek.

        Türkiye ekonomisi için gerçek kurtuluş, rekabet gücünü yeniden inşa etmekten geçiyor.

        ➔Bu yüzden, Rekabet Gücü Endeksi’nin ortaya koyduğu veri temelli bir strateji oluşturulmalı, yapısal değişime gidilerek verimlilik artırılmalı, maliyetleri düşürücü politikalara yönelmek gereklidir. Aksi halde 2020-2021’in zirveleri sadece nostaljik bir anı olarak kalır.

        ➔Ekonomi, sadece rakamlardan ibaret değildir. Aynı zamanda fabrikalardaki ışıklar, çalışanların umudu, ihracatçının nefesi ve geleceğidir. Işıkların sönmemesi için rekabet gücü en az enflasyon kadar yakıcı bir gündemdir.