Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Esin Övet Son günlerde kadınların en gözde iki erkeği Firaz ve Cihan… Ve tabii konumuz erkekler
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Beyler kadınların son günlerde dilinden düşürmediği iki gözde erkeği var.

        Biri Show TV'nin üç sezondur reyting rekorları kıran dizisi "Kızılcık Şerbeti" Asude'nin oğlu Firaz, diğeri de Kanal D'nin "Uzak Şehir" Sadakat Albora'nın oğlu Cihan Albora...

        Bu iki erkek kadınların kıstasında.

        Dizide de olsa, yaptıkları her hareket, her adım, söyledikleri her söz takdir kazanıyor.

        Hatta ikisi ekranda görülünce sosyal medya ahalisi; "Adam dediğin böyle olur", "Adam dediğin dürüst olur", "Sevdiğini elinden tutar götürür", "Sevdiğinin arkasında durur", "Firaz gibi sev beni", "Evli barklı adamsın kafamızı karıştırma Ozan Akbana", "Firaz adamlığın kitabını yazıyor", "Onun gibi birisi ne zaman karşımıza çıkacak", "Alfa beta sigma hepsi yani erkeğin özü Cihan Albora" diye diye coşuyor.

        Batuhan Bozkurt Yüzgeleç'in canlandırdığı Firaz, "Kızılcık Şerbeti"ne şımarık, istediğini yapan, çalışmayı sevmeyen haylaz bir karakter olarak giriş yaptı. Hatta o kadar şımarıktı ki, tek bildiği vardı o da annesini kızdırmak, annesinin isteklerini yerine getirmemek. Ancak bu şımarık Firaz'ı adeta sevgisiz, insanların eşinden, sevgilisinden dert yandığı günümüzde resmen meydan okurcasına sevdiğine sahip çıkması, anne Asude'ye meydan okuması büyük beğeni topluyor.

        Ozan Akbaba'nın canlandırdığı Cihan Albora ise, annesinin sözünden çıkmayan, töre neyi gerektiriyorsa onu yapan bir karakter olarak giriş yaptı hayatımıza. Bütün kadın arkadaşlarımın baskısı ile kendisini çok geç izlemeye başladım. Ve haliyle kopamadım. Neden mi? Çünkü son yıllarda olmayan bir karakter izliyorum da ondan. Aşk desen var, sahiplenmek desen var, korumak, kollamak, sevdiği kadının arkasında durmak, annesine karşı gelecek kadar dik durmak desen var. Her zorluğa, her durama karşı tavır almak yani var da var... Ne yalan söyleyeyim Cihan Albora karakteri döktürüyor, resmen son yıllarda kaybedilmiş "Adam"lığın kitabını yazıyor o da Firaz gibi.

        Yani diyeceğim odur ki, kiminle otursam, konuşsam ya Firaz ya Cihan Albora'yı dinliyorum. Ama öyle iki saniye konuşulup geçilmiyor. Uzun uzuuuunnn, ballandıra ballandıra. Her kesimden, her kültürden, her eğitimden kadın bu iki erkeği konuşuyor.

        Bana soracak olursanız; hanımlar kendiniz fazla kaptırmayın. Keza bu karakterler artık ancak dizilerde var maalesef. Çünkü günümüzde böyle bir erkek yok, kalmadı, bitti...

        Tabii sözüm meclisten dışarıya lütfen beyler hemen sinirlenmeyin, üzerinize alınmayın, küsmeyin sakin!!! Ve özellikle saçma sapan kişiler de lütfen üzerine alınmasın.

        Hem sizler koruyup, kolluyor, sevdiceğinizi kimselere ezdirmiyor, sevdiğiniz kişinin arkasında duruyor, kandırmıyor, dürüst oluyor, aldatmıyor, yalan söylemiyor, lafı eveleyip gevelemeden direkt endirekt net söylüyorsanız ne ala zaten üzerinize alınmanıza gerek yok. Öyle değil mi!!!

        Mesela benim tanıdığım çok erkek var Cihan Albora'ya benzeyen. Ya da Firaz'a...

        O yüzden sakin!!!

        Yani bu senenin en çok konuşulan iki erkeği Firaz ve Cihan Albora...

        Kim bilir beyler, belki örnek almak istersiniz Firaz ve Cihan'ı. Yani en gözde erkekler. Ben alın derim...

        İkisinin de bu popülerliğini uzun bir süre kimse ellerinden de alacak gibi gözükmüyor. Hem siz de popüler olursunuz.

        Tabii dizide ikilinin, partnerlerini de es geçmemek gerek.

        Firaz'ın aşkına karşılık veren Nursema'yı söylememe gerek yok. Ceren Karakoç, "Kızılcık Şerbeti'nin olmazsa olmazı. Adeta gözleriyle oynuyor, rolü konuşturuyor.

        Cihan Albora'nın gözleri ile yaşadığı, deliler gibi aşık olduğu Alya'sı yani Sinem Ünsal da döktürüyor. Geç keşfettik ama uzun soluklu olacak gibi.

        Bu iki çift bize şunu gösterdi ki, ister dizide, ister gerçek hayatta uyum doğruysa dikkat çekiyor, ateş ediyor ve herkes tarafından beğeniliyor.

        Bitti, nokta.

        Eğer siz de normal hayatta bu uyumu yakaladığınız birilerinin olduğunu düşünüyorsanız aşkınıza sahip çıkın derim. Hayat kısa... Ve mezarlıklar; hayatını başkaları uğruna yaşamış, mutsuz bedenlerle dolu.

        ***

        Ah Apo ah

        Peki bu iki tercih edilen Firaz ve Cihan Albora'nın yanı sıra konuşulan diğer erkeği kim dersiniz; tabii ki "Kızılcık Şerbeti'nin Abdullah Ünal'ın, Apo!!!

        Çünkü Apo'nun yaptıkları bir değil, iki değil. Artık arşa nam saldı...

        Adam kendi her istediği kadına gitmek için evin içinde "Sinirliyim, evde daralıyorum, bu evin sorunları beni bunaltıyor, bıktım artık" diye diye koşuyor ama evin kızı Nursema birine gönül verdiği için reddediliyor. Bu mudur? Budur!!!

        Ve artık pes!!! Apo pesss!!!

        Önce Alev şimdi de Işıl.

        "Kızılcık Şerbeti"nde yakın zamanda kıyametler çok büyük kopacak kemerleri bağlayın derim.

        ***

        Sadece erkekler mi suçlu?

        Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım. Her koşulda kadınların yanında olduğum, koruduğum, kolladığım bilinir. Ancak sevgilisinden çocuk dünyaya getirip, onu da eşinin evine götüren sonra da yeniden bu erkek karakter ile birlikte olmayı kabul eden Işıl'ı koruyamayacağım.

        Yani erkeğin suçu olduğu kadar kadının da çok fazla suçu var elbet bu durumda. Yani sadece Apo'ya ah vah demeyelim elbet.

        Evdeki Pembe karakterinin de suçu var.

        Var da var.. Gerçek dünyada da Işıl'lar, Pembe'ler, Apo'lar olduğu için derin, büyük, asla çözülemeyecek mutsuz ilişkilerden geçilmiyor maalesef!!!

        Bu konuda, başka sözüm yok hakim bey...

        ***

        Tabii konumuz erkekler

        Normalde pek bu tarz gelen mesajları yayınlamıyorum ama bugün konumuz erkekler olduğu için bu güzel sözlerden de bahsetmek istedim.

        İzin almadığım için ismini açıklamadığım bir okuyucumdan...

        "Esin Hanım Merhaba

        Nasılsınız? Öncelikle şunu belirtmeliyim ki çok uzun yıllardır sizin takipçinizim. Hatta üniversite yıllarımda Digitürk'te olan ama şimdi sanırım olmayan bir kanalda muazzam seviyeli, anlaşılır, kimsenin yarasına basmadan, kırmadan, dökmeden, anlaşılır şekilde yapmış olduğunuz sabah programından bu zamana hayranınızım. Yazılarınızı takip ediyorum. Bence siz bir kadın olarak bizlerin sesi oluyorsunuz. Açıkçası bana iyi geliyorsunuz. Sizinle zaman zaman eğlence hayatının eğlence olduğu zamanlarda çok kez aynı mekanlarda ve Nişantaşı'n da çok kez karşılaştım. Açıkçası yanınıza çok gelmek istedim ama eminim gün içinde fazlasıyla bu duruma maruz kaldığınızı düşünerek ve empati kurarak vazgeçtim. Neyse bugüne kısmet nasipmiş diyelim.

        'Benching' yazınızı okuduğumda iç geçirdim ne yalan söyleyeyim. Bugün yazmış olduğunuz yazının sonunda da 'Kulübe de bekleyen ne çok kadın varmış' yazdığınızı görünce ben de sizinle paylaşmak istedim. Ben de bekletildim, bekledim maalesef. Yaş - eğitim - statü maalesef değiştirmiyor bir şeyleri. Evet dediğiniz gibi hasta bunlar hatta sosyopat da diyebiliriz. Ben hem bekletildim hem de 'Yara bandı' olarak kullanıldım. Neyse hikaye uzun ve aynı karakterler - yer - mekan - zaman farklı.

        İyi ki varsınız. Yazılarınız bana çok iyi geliyor..

        Bir kadın olarak sizi sevgiyle kucaklıyorum ve diliyorum, seçiyorum umarım bir gün bir kahve içmemiz de nasip olur."

        ***

        Teşekkür ederim

        Öncelikle çok ama çok teşekkür ederim güzel dileklerinize. İnşallah bir gün kahve içer kulübelerde bekletilmeyi hak etmediğimizi konuşuruz.

        "Kulübelerde bekletilen kadınlar" yazıma çok fazla mesaj geldi. Gerçekten bu durumu yaşayan çok kişi var. O yüzden de lütfen hanımlar kendinize değer verin.

        Siz kimsenin yara bandı, annesi, bakıcısı değilsiniz.

        Sizi seven, değer veren, sahip çıkan, arkanızda duran kişiyi seçin. Çünkü biz kadınlar zaten vicdanlı olduğumuz için sevdiğimiz adamın gözünün içine bakıyoruz, sahipleniyoruz. Ama bunu karşıda göremeyince orada olmanın ne gibi bir yararı var. Ve neden o kulübe de ısrarla bekliyorsunuz.

        Beklemeyin!!! Gidin.

        Kendinize bu iyiliği yapın ve o kulübeden çıkın lütfen...