İnsanoğlunun yapay zeka (AI) ile karşılaşması, ilk kez kendimiz dışında bir zekayla karşılaşmamız anlamına gelir. Tüm ilk karşılaşmalarda olduğu gibi, bu karşılaşma da bizde var olan ile karşılaştığımız arasındaki kıyaslamayla sonuçlanır. Bu çerçevede biz ve karşımızdakine dair benzerlikleri, farklılıkları ortaya çıkarır. Yani bu durum aslında kendimizi karşımızdaki üzerinden anlamaya çalışmaktır. Çünkü karşılaşma yeni bir durum yaratır ve bu yeni durum, kıyaslama yapmaya değer bir düşünme alanı oluşturur.
Filmlerde karşılaştığımız tek gözlü bir dev imgelemi şaşırtıcı olandır zira tek gözü, kendi iki gözümüzden yola çıkarak değerlendiririz. Ya da uçan bir araba gördüğümüzde şaşırma nedenimiz, karada giden arabaya alışık olmamızla ilgilidir. Daha önce hiç araba olmayan bir dünyada uçan bir araba görmüş olsaydık, ilk bakışta şaşıracağımız şey onun uçması değil, arabanın kendisi olurdu. Kavramları kıyaslama ile anlamlandırırız. Bir şey üzerinde düşünebilmek için, başka bir şeye de ihtiyaç duyarız.
Aslında yapay zeka ile karşılaşmak, bu açıdan, insanın var olduğu andan beri içinde bulunduğu tüm kavramları yeniden değerlendirmesi için bir fırsattır. Çünkü sonuçta bu bir ilk karşılaşmadır. Bundan önceki tüm zemin herkesin ortak zeminiydi. Bu nedenle kavramları ve onların içeriğini bu zeminin dışında düşünmek anlamlı değildi. Ancak artık kendi dışımızda bir zekânın ortaya çıkmasıyla birlikte, tüm temel kavramlar başka bir zemindeki organik olmayan bir sistemde de var olabiliyor. Bu da bize her şeyi yeniden tanımlama imkânı veriyor.
Bir evin içindeyken, evrende var olan evin yalnızca içinde bulunduğunuz ev olduğunu düşünün. Duvarları, zemini, pencereleri kendinizce tanımlarsınız. Bu tanımlamalar şüphesiz sizin bizzat deneyiminizden gelir. Bunun taştan, demirden, tahtadan, plastikten olduğunu bilirsiniz.
Peki, ama bir de başka bir yerde, sizin evinizin dışında başka bir evin olduğunu ve bu evin hammaddesinin sizin evinizdeki gibi olmadığını duysaydınız. Yani bu ev demirden, tuğladan, taştan yapılmamış olsaydı. Bundan sonra da yine evin içinde sizin evinizdeki gibi bir pencere, bir kapı, bir tavan ya da bir duvar olduğunu düşünür müydünüz?
Şüphesiz düşünebilirdiniz. Çünkü bilginiz ve deneyiminiz sizi benzer şeyleri düşünmeye iter. Yani tahta, taş ve demir dışında bir kapı, duvar ya da pencere düşünemezdiniz. Peki ya o evin içine girdiniz ve gördünüz ki her şey bambaşka; yani eviniz gibi değil. İşte tam da bu, size kapı, pencere ve diğer yerler üzerine yeniden düşünme imkânı verir.
Doğuştan içine doğduğunuz zemin dışında başka bir zemin olduğunu bilmek, size evin başka formları üzerinde düşünme hakkı verir. Ve bu imkân, kabullerinizin dışında değerlendirmeler yapmanızı sağlar. Bu, tüm algı dünyanızı değiştirmese bile birçok noktada size kavramları yeniden tanımlama fırsatı sunar. Bu, kavramları sizin deneyim sınırınızın ötesine taşıyacak ve bir bakıma kavramları yorumlama biçiminizi özgürleştirecektir.
Bu perspektifle, her şeyiyle organik olduğunu düşündüğümüz bir insandan, organik olmadığını düşündüğümüz bir zekâya kadar tüm kavramlar yeniden düşünülmeyi hak ediyor: Bilinç nedir? Zekâ nedir? Gerçeğin doğası nedir veya var mıdır? Hakikat bunlardan farklı mıdır? Mutluluk, yaşam ve diğer birçok şey. Artık kendi evimizin dışında da bir ev olduğunu biliyoruz, hem de bizimkinden bambaşka bir hammaddeye sahip. Üzerinde daha çok düşünmeli, bu fırsatı kaçırmamalıyız.