Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler İdris Kardaş Ayasofya'nın sırrı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        1921 yılının Ocak ayının başlarında, soğuk bir kış günü, New York'un meşhur St. John the Divine Katedrali'nin taş duvarları arasında olağan dışı bir kalabalık toplanır. New York Times gazetesi, dünyanın dördüncü büyük kilisesi olarak bilinen katedralin tıka basa dolduğunu ve ibadet etmek isteyen yüzlercesinin kapılardan geri çevrildiğini yazar.

        Bu yoğun ilgi, sıradan bir Pazar ayini için değildir. Ortodoks ve Episkopal (ABD’deki Protestan kilisesi) din adamlarının öncülüğünde bir araya gelen bu topluluk, okyanuslar ötesinde binlerce kilometre uzaklıktaki kutsal bir yapının Hristiyan mabedi olarak ibadete açılması için bir araya gelir.

        Ayasofya…

        The New York Times'ın 3 Ocak 1921 tarihli bir makalesinde yer alan bu organizasyona baktığımızda sadece tek bir şehirle sınırlı kalmadığını da görürüz.

        Eş zamanlı olarak Washington, St. Louis, Detroit, Newark, Philadelphia ve Chicago gibi Amerika'nın diğer büyük şehirlerinde de benzer ayinler düzenlenir. Duaların altı farklı dilde sunulması ise bir ilktir. Macarca, Yunanca, Arapça, Rusça, Sırpça ve İngilizce.

        Dönemin tanıklıkları, özellikle de The New York Times'ın ısrarlı haberleri, olaya yönelik muazzam bir kamuoyu ilgisinin olduğunu ortaya koyar.

        Doğal olarak bu atmosfer, sadece dinî bir vecibenin yerine getirilmesinin çok ötesinde bir anlamı gösterir. Derin bir duygusal ve sembolik bağlılığı. Ayasofya'nın kaderi, binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen, Amerikan Hristiyan kamuoyunun önemli bir kesimi için kişisel bir mesele haline gelmiştir. Bu da pek rastlanılan bir durum değildir.

        İstanbul’daki Ayasofya için yapılan ilk dua değildir bu elbette.

        1877'de, yani bu ayinin çok öncesinde yine New York Times'da çıkan bir makalenin konusu şöyledir.

        “Ayasofya'nın minarelerinin üzerindeki hilalin yerini ne zaman haç alacak veya minarelerin kendileri ne zaman tamamen silinip kilisenin ana hatları kadim haline dönecek.”

        Aynı makale, Türkler tarafından tamamen yalanlanmamış dediği bir bilgi de paylaşır.

        "Yunanlılar arasında, binanın Hristiyanlığa iade edileceği yönündeki uzun süredir devam eden bir inanç var. Osmanlı'nın Avrupa toprakları üzerindeki kontrolü zayıflarken, Ayasofya'nın Hristiyanlığa iade edilmesi güçlü bir umut ve yaygın bir inançtır.”

        New York Times gazetesinin Ayasofya’ya ilgisi gerçekten de çok üst düzeydedir. Bunu ayrıca incelemek gerekir.

        Mesela 1912 yılı sonbaharında Bulgar birlikleri İstanbul’a ilerlerken New York Times şöyle bir makale yayınlar. “Bulgarlar Ayasofya'ya Haç Dikebilir. Atalarının Hristiyanlaştırıldığı Bizans Yapısı, Savaşçıların Hedefi”

        Makalenin içeriği askeri stratejik ya da sahayla ilgili değildir. Tamamen dini ve Ayasofya üzerinden semboller üzerinedir.

        Yeri gelmişken Bulgaristan Çarı Ferdinand’ın, Parisli bir tiyatro kostümcüsüne, en ince detaylarına kadar düşünülmüş, tam teçhizatlı bir Bizans İmparatoru kıyafeti hazırlattığını da hatırlatalım. Bu kıyafetlerin önemi, Ayasofya için hazırlanmış olmasıdır. Anlatılanlara göre, Ferdinand bu imparatorluk kıyafetlerini İstanbul'a zaferle gireceği gün Ayasofya’da giymek üzere sandıklar içinde yanında taşıtmış.

        Ayasofya’ya Batı’nın bakışı açık ve bunun da pek öyle barış, diyalog gibi kavramları içerdiği söylenemez. New York’taki ayinden Ferdinand’a kadar hep aynı amaç hedeflenmiş.

        New York Times’ın haber ve manşetleri yeterince açık ama bu hedefi bir de New York Herald gazetesi muhabiri William T. Ellis’in 1917 yılında yazdığı satırlardan okuyalım.

        “Avrupalı diplomatların dikkatini çeken ve Yunanistan, Girit, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın geleceğiyle iç içe geçmiş olan Türk sorunu, özünde bir İslam-Hristiyanlık sorunudur. Yunanlılar, Ruslar, Ermeniler bunun en tipik örneğini, Konstantinopolis'teki Ayasofya Camii'ne geri dönen haçta görüyorlar... Neredeyse beş yüzyıldır Müslümanların elinde. Ancak milyonlarca insanın yüreğinde haç geri geliyor inancı güçlü. Geri geldiğinde, Türk imparatorluğu yıkılmış olacak.”

        Durum bu.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan beş yıl önce açtığı Ayasofya, üzerinde hilal olmasın diye yüzyıllardır birilerinin hayalini süslemiş, bu uğurda savaşlar verilmiş, onun için büyük dini ve siyasi hareketler organize edilmiş.

        Maalesef New York Times’ın attığı manşetlerin hayali gerçek olmaya çok yaklaşmış. Ayasofya’nın minarelerinin yıkılması düşünülmüş, Fatih’in emaneti olan cami bir müzeye dönüştürülmüş.

        Müze olduğundan bu yana da Türkiye’deki Müslümanlar için büyük bir değer ve ızdırapla anılmış. Yarım asırdan fazladır Ayasofya için esaslı bir mücadele verilmiş. Fikirsel çalışmalar, Ayasofya mitingleri, siyasi parti programları gibi her noktada Müslümanlar için en büyük hedef, Ayasofya’nın esaretten kurtulması olmuş.

        Meselenin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için Serdengeçti’nin şu mısraları çok yerindedir.

        Yine seni camiye çevireceğiz

        İkinci bir fetih olacak,

        Ezanlar bu fethin ilanını,

        Ozanlar destanını yazacaklar…

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yazdığı bu destan, tarih sayfalarında hak ettiği yeri alacak kuşkusuz.