1889 yılında monarşi yıkılıp yerine cumhuriyet kurulduğunda, bu siyasi devrim sadece bir rejim değişikliği değil, baştan aşağı büyük bir değişimin başlangıcı olmuştu.
Yeni kurucu kadroların önemli bir bölümü, pozitivizmin kurucusu Auguste Comte’un fikirlerinden derinden etkilenmiş subaylar, teknokratlar ve bürokratlardı. Onlara göre, ülkenin ilerlemesi ancak bilimsel aklın rehberliğinde, halkı eğiten bir devlet eliyle mümkün olabilirdi.
İmparatorluğun son döneminde başlayan modernleşme ve Avupaileşme fikirleri Cumhuriyet kadrolarına aktarılmıştı.
Cumhuriyetin kurucu metinlerinde, hukuk düzeninde, eğitim alanında, gündelik hayata ilişkin değişimlerde, hatta takvim gibi simgelerde bile pozitivizmin izleri açıkça görülmeye başlandı.
Yeni Cumhuriyetin kadroları, dinin toplumsal etkisini azaltmak, bireyi yurttaşlığa terfi ettirmek ve devleti seküler bir yapıya dönüştürmek istiyordu. Ama ortada bir paradoks vardı. Bu sekülerleşme projesi, dinin tamamen dışlanmasını değil, onun yerine bir tür bilim dininin geçirilmesiyle gerçekleşti. Pozitivizm bir din halini almaya başladı. Tüm öğretileri toplumsal alanda bir laboratuvar olarak denenmeye başlandı.
Bunca bilgi verdiğimiz ülkenin adını söylemeyi unutmuşum. Brezilya’dan bahsediyordum.
Hazır ismini vermişken son bir iki bilgi daha vereyim.
Başkentte inşa edilen “İnsanlık Tapınağı” pozitivizm dini için bir ilk özelliği taşıyordu.
Pozitivizm, sadece bir fikir değildi, bir toplumsal mühendislik aracıydı. Halkın eğitilmesi, toplumun bilimsel ilkelere göre yeniden düzenlenmesi, din yerine seküler bir kutsallık inşa edilmesi gibi hedefler, doğrudan Comte’un teorilerinden ilhamla şekillenmişti. Yani ülkedeki modernleşme, sadece Batılılaşma değil, aynı zamanda bir bilimle terbiye projesiydi.
Brezilya’nın bayrağında dikkatinizi çekmiştir belki, ilginç bir yazı var. “Ordem e Progresso” yani düzen ve ilerleme. Osmanlıca tabirle nizam ve terakki. Bu sözcükler pozitivizmin mottosudur.
Bir yerden tanıdık mı geliyor?
Nizam ve terakki, İttihat ve terakki’ye çok benziyor, evet.
Osmanlı’da nizam ve terakki kavramı çok sık dile getirilen, üzerinde konuşulan bir kavram zaten. Jön Türklerin önde gelen isimlerinden Ahmet Rıza, İttihat ve Terakki cemiyetinin adını önce Nizam ve Terakki diye önermiş. Brezilya bayrağında yazan mottoyu yani. Ama diğer isim kabul edilmiş. Nizam daha sert ve otoriter bulunmuş. İttihat ise daha ilerici olarak görülmüş.
Ahmet Rıza, Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan başkanlığı yapmış bir şahsiyet. Bu topraklarda pozitivizmi filizlendirenlerin başında geliyor. Kendi çıkardığı Fransızca Mechveret gazetesinde tarihi pozitivist takvime göre atan ve gazete başlığının hemen altına “Ordre et Progres” yani pozitivizmin mottosu olan "nizam ve ilerleme" yazan eşsiz bir pozitivist.
Pozitivizmin, Brezilya’da kimi uzmanlara göre resmi bir din haline gelmesine de öykünen biri.
“Pozitivizm, Brezilya’daki gibi bir din halini aldığında, Osmanlı’da tarihsel dinden de vazgeçilebilecektir” diyor.
Şimdilik burada duralım. Devam edeceğiz.