Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çok ama çok uzun süredir işitilmedik türden haberlerdi bunlar. Değil dedeleri, dedelerinin babaları dahi duymamıştı bu kadarını. Türklerin sultanı denizler gibi bir ordu kurmuştu.

        Bu orduyu gören gezginler, dervişler ve tüccarlar hayretten dillerini yutmuş gibiydiler ki, bu kez batı yönünden haber getirenler, dilleriyle birlikte beyinlerini de yutmuş gibi konuşmaya başladılar.

        Onlara göre gördükleri içindeki Rum kayseri de olan ordular uzak bir mesafeden Sultan Alparslan’ın hareketlerini izlemekteymiş. Bir ordu düşünün ki, Balkanlardan Slavların her çeşidine, Hristiyan Türklerden, her biri iki adam boyundaki sarışın kuzeylilere kadar her cinsten insan mahluku bulmak mümkün imiş.

        Bir haziran ayı ortalarıydı. Ravedî aşiretinin gözü pek önderi Şadi o günü hiç unutmayacaktır. 14 Haziran’dı. İsa yıllarından 1071 olmuş idi. Rum İmparatoru Romanos Diogenes’in ordusundan ulaklar Davin’e ulaşmışlardı. Söyledikleri kulaklarında çınlamıştı Şadi’nin ve unutulmayacak kadar önemli, “anlamadım” denemeyecek kadar da açıktı.

        “Çıkacak bir savaş vardır, Kürt beyi. Bu savaşta üç hakka sahipsin.

        Bizim ordumuzda savaş. Hemen ‘Ben Müslüman’ım’ diyerek mazeret ileri sürme. Bizim ordumuzda Hristiyan olmayan pek çok savaşçı da vardır. Bunu yaparsan bütün askerlerine hak ettikleri kadar altın verilecektir. Sen de imparatorun sadık bir müttefiki olarak ödüllendirileceksin şüphesiz.

        İkincisi, eğer dersen ki ‘Ben Türklere kılıç çekmeyecek kadar Müslüman’ım’ ve köşende oturur isen, o zaman savaş olup bittikten, elbette haşmetli imparatorumuz o kendisine ‘sultan’ denen haydutu ezdikten sonra sana ve aşiretine gazabını yöneltmeyecektir.

        Üçüncüsünü söylemeye pek dilim varmıyor, ama aldığım emirle söylemek zorundayım! Eğer üçüncü şıkkı seçip sultanın ordusuna katılır ve bize karşı savaşır isen seni de halkını da çoluk çocuk demez mahvederiz.

        Hemen yanında oturan üç ihtiyarın yüzlerine tek tek baktı Şadi. Gayri ihtiyarı olarak ulak da medet arar gibi ihtiyarların yüzlerine baktı. Üçünün de yüzü kaya gibiydi. En ufak bir işaret gelmedi bu yüzlerden. En küçük bir seğirme, bir kıvırılma, bir büzülme dahi yoktu bu yaşlı suratlarda.

        Diğer iki ihtiyara dönüp baktı Şadi, onlar sadece derinlerdeki gözleriyle ışıl ışıl gülümsediler.

        O günden tam iki gün sonra, tamı tamına dört yüz iki atlısıyla cihadın yolunu tuttu Şadi. Temmuzun ilk haftasında ise Sultan Alparslan’ın ordusuna ulaşmıştı.

        Keskin gülüşlü bir Türk’ten burada bir atasözü öğrenecekti:

        “Ya devlet başa ya kuzgun leşe!”

        Cihat zafer getirdi, adına da Malazgirt denildi. Söylenen odur ki, Şadi, bu zaferden büyük zenginlik elde etti. Davin daha emniyetli bir yer hâlini aldı.

        Reha Çamuroğlu’nun Sultan Selahaddin el Kurdi adlı kitabından alıntı bu yazdıklarım.

        Şadi Bey, Malazgirt Zaferi’ne Sultan Alparslan’ın ordusuna katılan birçok Kürt beyliğinden, aşiretinden, savaşçıdan sadece bir tanesidir.

        Malazgirt savaşında çoluk çocuk yok olma tehdidine karşı, o güne kadar kimsenin duymadığı ve görmediği Bizans ordusunun karşısında Sultan Alparslan’ın ordusuna katılan Şadi Bey’in Sultan Selahaddin’in dedesi olduğu anlatılır romanda.

        Sultan Selahaddin Eyyubi de Kudüs’ü ve bugünkü Filistin topraklarını, dönemin yenilmez ordularından olan Haçlıların elinden alan efsane komutan malum.

        Birçok tarihi kayıtta bu savaşlar sırasında Sultan Selahaddin’in ordusunda Türk savaşçıların da yer aldığını detaylarıyla anlatır.

        Bir Türk Sultan’ın devasa Bizans ordusuna karşı yanında Kürtlerle birlikte elde ettiği muhteşem zafer, yıllar sonra bir Kürt Sultan’ın devasa Haçlı ordusuna karşı yanında Türklerle elde ettiği muhteşem zafer ile aynı.

        Nasıl ki, Bizans’a karşı, Haçlılara karşı Türkler ile Kürtlerin ittifakı tarihsel olarak bizi bugünlere getirdiyse, bugün de benzer şekilde bu ittifak bizleri geleceğe güvenle taşıyacaktır.