Bazen Kristof Kolomb gibi hissediyorum! “Yani?” dediğiniz duyar gibiyim; yanisi şu: Hindistan’a diye yola çıkıp Amerika’yı keşfeden Kolomb gibi ben de bir konuda bir şeyler okumaya başladıktan sonra bilgisayarın başından kalkarken “Ben ne ara bunu okumaya başladım” diye şaşkınlıktan kala kalıyorum. En iyisi bugünkü maceramı anlatayım, belki durumum daha iyi anlaşılır...
Miguel Gomes’in ‘Grand Tour’ filmiyle ilgili bir röportajını okurken nasıl olduysa kendimi “Haşlanmış yumurta kolayca nasıl soyulur?” başlıklı bir makaleyle sohbet ederken buldum. İnternette bu konuyla ilgili ne kadar çok yazı olduğuna inanamazsınız, ben inanamadım! Tam da bu yüzden ‘makaleyle sohbet ederken’ diyorum zaten çünkü her satırda “Nasıl yani?”, “Yok artık!” “Abartıyorsun...” diye laf yetiştiriyordum habere.
YouTube’da, TikTok’ta insanların haşlanmış yumurtanın nasıl kolayca soyulacağını gösterdiği binlerce video var... Ve bu videolar milyonlarca kez izlenmiş. Haşlanmış yumurtayı soymanın ‘meşakkatli’ bir iş olduğunu kabul ediyorum ama insanların yumurta haşlayıp sonra da onu kolay soymak için internetten video izlemesi tuhaf geldi bana.
Bir şefin kaynatmadan önce yumurtanın sivri tarafını değil öbür ucunu hafif çatlatmanın kolay soymanın en iyi yolu olduğunu gösteren videosu 140 binden fazla ‘like’ almış. Bir diğeri kaynama suyuna ‘limon tuzu’ atmanın haşlanmış yumurtayı kolay soymanın formülü olduğunu söylüyor… Evet bildiniz o da binlerce ‘like’ almış. “Haşlanmış yumurtayı kolay soymak istiyorsanız taze değil 5 ya da 7 günlük yumurtaları kullanın” diyen de var “Haşlamak için bol su değil çok az su kullanın o zaman kolay soyarsınız” diyen de... İtiraf ediyorum haşlanmış yumurtanın ucunu kırıp üfleyerek ‘tulum’ çıkaran arkadaşın videosunu ben de ‘like’ladım!
İNTERNETE GÖRE HER ŞEYLE İLGİLİ HER ŞEYİ YANLIŞ YAPIYORMUŞUM
İnternetten uzun yıllar önce bilim insanları da bu konuya kafa yormuş... 1960'ların sonu ve 1970'lerde yumurtanın haşlandıktan sonra soyulabilirliğini etkileyen faktörler üzerine çok sayıda araştırma yapılmış. Bu faktörlerden birisi yumurta beyazının pH'ıymış mesela. 1960'lardaki bir çalışma, yumurta beyazının pH'ının yumurtanın daha kolay soyulabilmesi için 8.7–8.9 aralığında, oldukça alkali olması gerektiğini ortaya çıkarmış, Saklama alanının sıcaklığının haşlanmış yumurtanın kolay soyulmasında da bir rolü varmış. 1963'ten kalma bir çalışma, yumurtaları yaklaşık 22 derecede saklamanın, 13 derecelik daha düşük sıcaklıklarda veya hatta 3–5 derecelik buzdolabı sıcaklıklarında saklamaktan daha iyi bir soyulabilirlik sonucu verdiğini göstermiş. Daha yüksek sıcaklıklarda yumurtanın bozulma riski olduğu uyarısını yapan bilim insanları kaynatmadan önce saklama süresinin artırılmasıyla soyulma kolaylığının da arttığı gözlemlemişler. Taze yumurtada hava hücresi oldukça küçük oluyormuş. Yumurta yaşlandıkça, gözenekli kabuktan yavaş bir şekilde nem kaybettiği bu yüzden de hava hücresinin boyutu artarken yumurtanın geri kalan içeriği küçülttüğünü belirten araştırmacılar “Daha büyük bir hava hücresi soyma işlemini başlatmayı kolaylaştırır” diyorlar. Ayrıca yumurta beyazları, başlangıçta nispeten alkalin olsalar da, yumurtalar olgunlaştıkça pH seviyeleri arttığından daha kolay soyulurlarmış.
Yumurtaları soğuk suya koyup, akışkan sarısı için üç ila beş dakika, reçel kıvamında sarı için altı ila yedi dakika ve sert haşlanmış için 12 ila 15 dakika haşladıktan sonra buzlu suda soğutmak yumurta beyazının kabuktan hafifçe ayrılmasına ve soyulabilirliğinin artmasına yardımcı oluyormuş.
“Haşlama suyuna sirke koymak, yumurta kabuğundaki kalsiyum karbonata saldırır ve daha sonra çıkarılmasına yardımcı olur” diyen araştırmacılar, suya karbonat konulduğunda ise zarın kabuktan ayrılmasına yardımcı olabileceğini söylüyorlar. Buharda pişirmeyi de bir alternatif olarak önerenler var. Tüm bu haşlanmış yumurtayı kolay soyma, yazılarından ve videolarında sonra hissettiğim şey şuydu: “İnternete göre her şeyle ilgili her şeyi yanlış yapıyormuşum!..”
"HEP KÜÇÜK ŞEYLER BİZİ YÖNLENDİREN, DÜŞÜNDÜREN.."
Tüm bu haşlanmış yumurtayı kolay soyma videolarını izlerken kafamın içinde Bülent Ortaçgil’in ‘Küçük Şeyler’ şarkısı çalıyordu: “Hep küçük şeyler / Bizi usandıran / Küçük şeyler / Bizi utandıran / Hep küçük şeyler / Küçük şeyler bizi yarıştıran / Küçük şeyler / Bizi uzlaştıran / Küçük şeyler / Hepsi de küçücük şeyler / Bizi yönlendiren, sevindiren / Düşündüren…”
Yönetmen Miguel Gomes’in, 7 yıllık nişanlısından kaçmak için Uzak Asya’da ‘büyük bir tur’a çıkan Edward ile onun peşinden aynı rotayı izleyen Molly’nin öyküsünün ‘haşlanmış yumurtasını’ pürüzsüz bir şekilde soyduğu nefis filmi ‘Ground Tour’ (Gomes filmi ve haşlanmış yumurta arasında böyle bir bağ kurduğumu duysa ne derdi acaba:) bittiğinde bir süre yerimden kımıldayamadım. Ben ekranın başında kala kalmışken Bobbay Darin’in ‘Beyond The Sea’ şarkısı çalıyordu. Gomes bu şarkıyı final için nasıl seçtiğini şöyle anlatıyor: “Filmlerimdeki her müzik parçası, filmlerin yapım sürecinin farklı anlarında ortaya çıkar. Bu film için nerdeyse son gün geldi şarkı. Normalde, ehliyetim olmadığı için, kurgu odasına otobüsle giderim. Ama bazen geç kalıyorum ve o gün de öyle oldu ve taksiye bindim. Şoför radyoda ‘Beyond the Sea’yi dinliyordu. Kurgu odasına gittiğimde, ‘Radyoda bu şarkıyı dinliyordum, final sahnesinde deneyelim’ dedim. Ve harika olduğunu düşündük. Geç kalmasaydım, o müziği asla duymayacaktım ve sanırım farklı bir şarkımız olacaktı...”
Mehmet söylemese Mubi’de ‘Grand Tour’u izlemeyecek, ardından Gomes’le yapılan röportajı okurken haşlanmış yumurtayı kolay soymanın yolları videolarını görmeyecektim...
“Hep küçük şeyler bizi düşündüren...”