Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı Bizzat şahidim en bahtsız nesil: X Kuşağı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ‘İki trapez arasında boşlukta asılı duruyormuşum’ gibi hissediyorum bazen! Bıraktığım trapez gitti dönüp yakalamam imkansız; yakalamayı umduğum trapez ise çok uzaktaymış gibi geliyor; uzanabilir miyim, uzunsam tutabilir miyim, tutsam kendi ağırlığımı taşımaya kollarımdaki güç yeter mi bilmiyorum?

        Misafirliğe gittikleri evde, siyah-beyaz bir televizyonun önünde Bonanza izlerken uyuyakalan çocukla aramda 50 koca yıl var şimdi… Babamın öldüğü yaşa gelmeye daha yakınım; gelebilir miyim, bilmiyorum!

        “Gereğinden önce dertlenmek, gereğinden fazla dertlenmektir” diyen Seneca’yı dinleyip içinde debelenip durduğum, kafamın içinde bağrış çağrış oradan oraya koşturup duran orta yaş bunalımını görmezden, duymazdan gelecektim ancak Seneca The Economist’e de konuşmuş! Ve “Acı çektiğimiz şeylerin çoğu gerçekte değil, zihnimizdedir...” demiş.

        Ben sadece kendim böyle hissediyorum diye düşünürken Seneca’nın yukarıdaki sözüyle başladığı haberinde The Economist, 1965-1980 arası doğanların oluşturduğu X Kuşağı’nın ‘gerçekten kaybeden bir kuşak’ olduğunu söylüyor: “1997-2012 arasında doğan Z Kuşağı, sosyal medyanın çocukluklarını mahvettiğini söylüyor. 1981-1996 arasında doğan Y Kuşağı (milenyaller) ise ev sahibi olamamaktan şikâyet ediyor. 1946-1964 arası doğan ‘Baby Boomer’lar ise emekliliklerinin belirsizliğinden yakınıyor. Pek çok kişi ise 1965-1980 yılları arasında doğan X Kuşağını unutuyor… Y Kuşağı’na veya Z Kuşağı’na üzülmeyin. Merhametinizi 50’li yaşlardakilere saklayın…”

        X KUŞAĞI ÜYELERİNİN YÜZDE 31’İ ‘HİÇ MUTLU DEĞİL’

        X Kuşağı, kendisinden önce gelen ve İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan nüfus patlaması döneminin çocukları olan Baby Boomer Kuşağı’ndan daha küçük bir topluluk; ardından gelen Y (milenyal) ve Z Kuşakları ise hem daha kalabalık hem de sosyal medya sayesinde çok daha görünürmüş. Birçok araştırmacının ‘araya sıkışmış kuşak’ dediği X Kuşağı istatistiklerde ve medya analizlerinde de diğer kuşaklara göre daha az yer buluyormuş. Örneğin Google aramaları temel alındığında dünya, Y ve Z Kuşakları’na ya da Baby Boomer’lara gösterdiği ilginin yarısını bile göstermiyormuş.

        "X kuşağına dair ne doğru düzgün podcast var ne de sosyal medyada dilden dile dolaşan meme var" diyorlar. Douglas Coupland 1991’de yayımlanan ve kuşağın adını popülerleştiren “Generation X: Tales for an Accelerated Culture” adlı romanı dışında, bu kuşağı inceleyen kitap sayısı oldukça azmış. Britanya'da ise X Kuşağı üyeleri, hangi kuşağa ait olduklarını bilme konusunda diğer kuşaklara oranla en düşük orana sahipmiş.

        The Economist, “X Kuşağı, toplumsal hafızada yer etmeyebilir, ama Seneca’nın sözünün tersine, gerçekten acı çekiyor. Bunun sebebi hem zor bir yaşta olmaları hem de kuşağın kaderinin pek parlak olmaması” diyor.

        Araştırma şirketi Ipsos’un 30 ülkede yaptığı yakın tarihli bir ankete göre, X Kuşağı’nın yüzde 31’i kendini “pek mutlu değil” ya da “hiç mutlu değil” olarak tanımlıyor; bu oran diğer kuşaklardan daha yüksek.

        Dartmouth College’ David Blanchflower, mutsuzluk, kaygı ve umutsuzluk gibi duyguların 50 yaş civarında zirve yaptığını belirtiyor: “Bu, hayatın U şeklindeki eğrisi teorisiyle de örtüşüyor: İnsanlar genç ve yaşlıyken mutlu, orta yaşta ise mutsuz oluyor. Baby boomer’lar bu süreci yaşadı; yakında milenyaller de yaşayacak...”

        İKİ KUŞAK ARASINDA SIKIŞMIŞ ‘SANDVİÇ NESİL’İN ÇOCUKLARIYIZ

        Türkiye’de X Kuşağı’ndan olmak Susam Sokağı’nda iki canavarın arasında “Arada Kaldım” diye şarkı söyleyen adam olmak gibi… Tam da bu noktada kendileri de X Kuşağı mensubu olan, bizim kuşağın çocuklarının 'mahalle arkadaşları' Edi ile Büdü'nün, Kurabiye Canavarı'nı, Kırpık'ın yaşadığı Susam Sokağı'nın da bugünlerde büyük bir krizde olduğunu söyleyeyim de durumu anlayın artık!

        X Kuşağı olarak 1960’larda başlayan 70 ve 80’lerde zirve yapan kırdan kente göç, kentleşme, özelleştirme, küreselleşme gibi büyük dönüşüm süreçlerine ilk elden tanıklık ettik ne olduklarını bile anlamadan. ‘Telesafirlik’le komşu evlerinde siyah-beyaz televizyondan İstiklal Marşı’yla açılıp kapanan tek kanallı TRT’deki programları, dizileri izleyerek geçti çoğumuzun çocukluğu. Siyasi krizler, 12 Eylül darbesi, darbe sonrası baskılar, özgürlük arayışı ergenliğimize eşlik etti. 90’larda iş hayatına atılmaya hazırlanırken 1994 ekonomik krizi ensemize okkalı bir şaplak indirdi. Bugünlerde yüzde 25-30’lara yüksek enflasyon denirken ‘Hiper Enflasyon Canavarı’yla savaşıp durduk 30’larımıza kadar. Daktilodan bilgisayara, postadan e-maile, kuponla alınan ansiklopedilerden Google’a geçişi yaparken dünya ön sırada biz vardık. Sosyal medyayla çoğumuzun ilişkisi “İngilizce anlıyorum ama konuşamıyorum” düzeyinde. Twitter’da, Instagram’da Youtube’dayız ama ‘ınfluncer’ değiliz.

        TÜİK’in 2024 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre mutluluk oranı en düşük yaş grubu 45-54 yaş çıktı, evet tam da X Kuşağı! Söz konusu grupta mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 46.5’te kalırken bu oran 18-24 yaş aralığında yüzde 51.8, 25-34 yaş aralığında yüzde 51, 35-44 yaş aralığında yüzde 47.9, 65 yaş üstünde ise yüzde 54.1 olarak kayıtlara geçti.

        Hiç mi mutlu günümüz olmadı, oldu tabi! Çok kısa sürse de yine TÜİK verilerine göre 2003'te bizim yaş grubunun yüzde 60.5’inin mutlu olduğunu düşünüyormuş.

        Geçenlerde bir yerde okumuştum, “Bugün X Kuşağı, hem yaşlanan anne-babalarına bakan hem de genç çocuklarıyla ilgilenmek zorunda olan bir kuşak. Tam anlamıyla ‘Sandviç Nesil’ iki kuşağın da yükünü taşıyorlar” diyordu bizim için…

        NE BAHTSIZ KUŞAKMIŞIZ BİZ, DERDİMİZ HİÇ BİTMİYOR

        'Sandviç Nesil' Amerika’da , harcamalarının yüzde 5’ini 18 yaş altı ya da 65 yaş üstü kişilere bakım için ayırıyormuş. Bu oran Baby Boomer’larda sadece yüzde 2.

        American Enterprise Institute' Kevin Corinth ve Amerikan Merkez Bankası’ndan Jeff Larrimore' bir araştırmasına göre, 36-40 yaş arasındaki X Kuşağı bireylerinin reel hane halkı gelirleri, bir önceki kuşağın aynı yaştaki gelirlerinden yalnızca yüzde 16 daha yüksek; bu, tüm kuşaklar arasında en düşük artışmış.

        Haberi okudukça “Ne bahtsız kuşakmışız biz” diye düşünmeden edemedim. Ama haberin her satırı “Sen daha dur” der gibi darbe üstüne darbe indiriyordu: “Genellikle insanların kazançları 30’lu ve 40’lı yaşlarda hızla artar çünkü bu dönem terfi ettikleri, yönetici oldukları yıllardır. Ne var ki, X kuşağı bu yaşlara geldiğinde küresel finansal kriz (2007-2009) nedeniyle iş piyasaları zayıftı. Örneğin Britanya’da 30’lu yaşlardaki bireylerin ortalama gelirleri 2011’de sadece yüzde 1.1 arttı. Euro kriziyle sarsılan İtalya’da da tablo aynıydı. Kanada’da ise 2011-2017 arasında 35-44 yaş arasındaki bireylerin reel ortalama gelirlerinde hiç artış görülmedi.”

        Bu paragrafı okuduktan sonra Bir Kanadalı’yla aynı hisseleri paylaştığım için mutlu mu olayım üzüleyim mi bilemedim doğrusu.

        X Kuşağı olarak servet biriktirme konusunda da diğer kuşaklara oranla zayıf kalmışız: “1980’lerde Baby Boomer’lar 30’lu yaşlarındayken dünya borsaları dört katına çıktı. Şu anda 30’larında olan milenyaller de güçlü piyasa getirilerinden faydalanıyor. Ama 2000’lerde, X kuşağı yatırım yapmaya çalışırken, piyasalar durgundu. Dotcom balonunun ardından gelen bu dönem, özellikle Amerikan borsaları için kayıp bir on yıl oldu.”

        Ev alma, birikim yapma konularında da X Kuşağı olarak bizden bir önceki ya da sonraki kuşaklara göre sürünüyoruz!

        MONTAIGNE HAKLI “BİZE YAŞAMAYI HAYAT GEÇTİKTEN SONRA ÖĞRETİYORLAR”

        Araştırmacılara göre Baby Boomer’lar ‘ideal aile’, ‘başarı’, ‘tüketim kültürü’ gibi kavramların temsilcisi olmuş. Milenyaller ‘deneyim odaklı’, ‘start-up jenerasyonu’ gibi etiketlerle anılıyor. Z Kuşağı üyelerinin karşısında ‘dijitalleşme’ yazıyor. Biz X Kuşağı’ temsilcilerinin ise doğru düzgün bir kültürel simgesi veya dominant anlatısının olmadığı söyleniyor. Genellikle ‘ironi’, ‘boş vermişlik’, ‘karamsarlık’ el ele gezip durmuşuz ortalıkta. Bir yazıda “Nirvana dinleyip Fight Club izleyen kuşak” deniyordu bizim için varın gerisin anlayın artık.

        Her kuşağın kendine göre dertleri var biliyorum. 'Mutsuzluk Yarışı'nda birinci olduğumuz için mutlu da değilim doğrusu... Ama işte ‘İki trapez arasında boşlukta asılı duruyorum’ gibi hissediyorum diyordum ya başta X Kuşağı’yla ilgili haberi okuduktan sonra yakalamayı umduğum trapezden umudumu kestim! Kafamın içinde bağıra çağıra koşturup duran Seneca’yı susturdum şimdi sadece Montaigne’ni dinliyorum. Çünkü o hep haklı, “Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar...”