Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı 'Gece Müzeciliği'nin yeni durağı Sardes Antik Kenti'nde bir gece
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ne zaman antik bir kentin kalıntıları arasında dolaşsam aynı duyguya kapılıyorum… Binlerce yıl önce o kentin sokaklarında yürüyenlerin arasına karışıyorum. Seslerini duyuyorum. Evlerine konuk oluyorum. Sofralarına oturuyorum. Bir zamanlar aşıkların buluştuğu köşe başlarında, çocukların koşuşturduğu sokak arlarında, alışverişlerin yapıldığı dükkanlarda konuşulanlara kulak kabartıyorum.

        Zeugma’da zemini, yeni döşenmiş mozaiklerle süslü bir evin avlusunda Romalı bir tüccardan Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası tarafından Skyros Adası'na, Kral Lykomedes’in sarayına gönderilen, burada kadın kıyafetleri giyerek Karl’ın diğer kızlarının arasına karışan Akhilleus’un öyküsünü dinliyorum.

        Şehirlerine gelen Büyük İskender’i altın bir taçla karşılayan Phaselis’lilerle birlikte su kemerlerinin altından geçip, amfi tiyatrodaki gösteriyi izliyorum...

        Likya’nın en güzel liman kenti Patara’da denize nazır oturup Noel Baba’nın buralarda doğup doğmadığını soruyorum balıkçılara...

        Önceki gün Lidya Devleti’nin başkenti Sardes’in, yüzlerce yıl doğudan batıya ticaret yolu olarak kullanılan anan caddesinde yürürken de aynı şey oldu; binlerce yıldır bir yere gitmeden her şeye şahit olan aynı gökyüzünde yanıp sönen yıldızların altında Lidyalılar etrafımı sardı... Gecenin karanlığına küçük kesikler atan ışık huzmeleri arasında, 2500 yıllık antik bir sihrin etkisinde Artemis Tapınağı’ndan Bronzlu Eve kadar büyülenmiş bir şekilde yürüdük...

        ARTEMİS TAPANIĞI’NA BAKARKEN ZAMANIN DURDUĞUNU HİSSEDİYORSUNUZ

        Bu yıl 20 şehirde 6 bin 800’ü aşkın etkinlikte her disiplinden yaklaşık 45 bin sanatçının halkla buluşacağı 5. Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamına bu yıl dahil olan Manisa’daydım önceki gün. Yıllar boyunca İstanbul’dan güneye giderken arabayla geçtiğim Manisa’da iki gün boyunca zamanda yolculuk yaptım. Osmanlı İmparatorluğu’nda Şehzadeler Kenti olan Manisa’nın Salihli İlçesi sınırları içerisinde yer alan Sardes Antik Kenti ve Artemis Tapınağı ziyaretimin en önemli duraklarıydı.

        Günümüze kadar en iyi korunmuş tapınaklarından biri olan Artemis, gelincik tarları arasında bu dünyada değilmiş gibi duran devasa sütunlarıyla gökyüzüne doğru uzanıyor. Artemis Tapınağı, dünyanın en görkemli İyon düzeni tapınakları arasında gösteriliyor.

        Bölgedeki kazıların başkanı ABD Wisconsin Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nick Cahill, tapınağın sütunlarının temizlenmesinde bölgedeki köylerden kadınların çalıştığını anlatıyor heyecanla... Çevredeki mermer ocaklarından getirilen mermerlerin harç kullanılmadan üst üste konulduğunu söylerken tonlarca ağırlığındaki o taşların nasıl öyle yükseldiğini düşünüyorum. Binlerce yılın yükü altında kaybolmaya yüz tutmuşken toprak üstünde kalan iki sütunu sayesinde yeniden keşfedilip, yüzyıldan fazladır santim santim kazılarak yeniden gün yüzüne çıkarılan Artemis Tapınağı’na bakarken zamanın durduğunu hissediyorum... “Binlerce yıl ile bir dakika arasında hiçbir fark yok bu sütunlar için...” diyorum kendi kendime...

        DEVLET GÜVENCESİNDE PARANIN İLK BASILDIĞI YERDEYİZ

        Prof. Nick Cahill, tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Sardes Kenti’nin, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olduğunu anlatıyor. Sağlı sollu dükkanların dizildiği antik yoldan yürürken burayı ziyarete gelenlerin Lidya Tümülüs mezarlıklarını, Antik Çağ'ın en büyük sinagogunu, Hristiyanlık tarihinde büyük önemi bulunan, Vahiy Kitabı’ndan geçen, Yedi Kilise‘den birini, Roma döneminden anıtsal bir hamam ve gymnasium kompleksini (Antik dönemde halka açık yarışmalara katılan atletlerin beden eğitimi için düzenlenmiş, çevresinde revaklı avlular bulunan büyük bina) görebileceklerini söylüyor Prof. Cahill.

        Prof. Nick Cahill
        Prof. Nick Cahill

        Antik kentteki duvarın 1970'lerde keşfedildiğini belirten Amerikalı bilim insanı, yaklaşık 110 hektar alanı çevrelediği tahmin edilen surun 10 metrelik kısmını ve etrafındaki Roma evlerini ortaya çıkardıklarını söylüyor: "Bu sur çok önemli çünkü anıtsal ölçüde. Akdeniz ve Anadolu medeniyetlerinde böylesi hiç yok. Genişliği 20 metre, yüksekliği bazı yerlerde 14 metreye kadar ulaşıyor. Diğer antik şehirlerin surlarının genişliği 3-5 metre. Bu ise çok büyük ve geniş hatta anıtsal ölçülerde bir yapı. Milattan önce 6. ve 7. yüzyılda sadece Mezopotamya'da Asur ve Babil medeniyetlerinde bu kadar anıtsal duvarlar var. Bizce Lidyalılar, hem batıya bakmışlar Yunanlar gibi seramik evler yapmışlar hem de doğuya bakmışlar en büyük imparatorluklardan bir tanesi olmak istemişler, anıtsal sur duvarı yapmışlar, saray ve teraslar yapmışlar.”

        1 HAZİRAN'DAN İTİBAREN TÜRKİYE’DE 26 MÜZE VE ÖREN YERİNİ GECE GEZMEK ARTIK MÜMKÜN

        Sardes’in binlerce yıllık sokaklarında gezerken, güneş yerini aya bırakıyor. Karanlık gökyüzünde parlayan yıldızlar binlerce yıldır olduğu gibi Sardes’in sokaklarını aydınlatıyor. Ama bu yıl bir fark var...

        Sardes Antik Kenti, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un vizyonu doğrultusunda başlattığı “Gece Müzeciliği” uygulamasını halkasına eklenmiş. 2024 yılında Efes, Hierapolis, Patara, Side ve Kapadokya gibi önemli destinasyonlarda hayata geçirilen, yerli ve yabancı ziyaretçilerin büyük ilgi gösterdiği uygulama kapsamında bu yıl 7 ilde aydınlatılarak geç saatlere kadar gezilebilecek 26 müze ve ören yerinden biri olan Sardes Antik Kenti Haziran ayı sonunda gece ziyaretine açılacak. 1 Haziran–1 Ekim 2025 tarihleri arasında Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına sahip Müzekart kullanıcıları yalnızca 100 TL ilave ücret ödeyerek, belirlenen ören yerlerini saat 19.00’dan itibaren ziyaret edebilecek.

        Biz o gece şanslıydık, Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Sardes’in ışıklandırılan bölümlerini gezen ilk konuklar olduk.

        5000 yılı aşkın bir sürede birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu muhteşem kentin sokaklarındaki gece gezmesi kelimenin tam anlamıyla büyüleyiciydi doğrusu...

        Binlerce yıldır ayakta olan dev sütunların arasında dolaşıp, muhteşem revakların altından hayranlıkla geçerken Marcus Aurelius yanı başımda benimle birlikte yürüyüp kulağıma fısıldıyordu: “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onun nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın...”