Uzun çok uzun yıllar ‘yalnızlıkla kol kola gezdim' ben! ‘Ben ve kendim’ çok iyi dosttuk… Tek başıma yolculuk yapmak, uzun yürüyüşlere çıkmak en sevdiğim aktiviteydi. Montaigne’nin tanıştırdığı Tibullus’un “Issız yerlerde kendin için bir evren ol!” sözü her yere benimle geliyordu. Çok çok uzaklardaki ‘tek kişilik evrenim’de geçirdiğim yıllar çok çok geride kaldı… Şimdi kalabalıklar mutlu ediyor beni, hiç tanımadığım, görmediğim yüzlerle çevrili bir ortamda olmayı çekiyor canım. Tam da benim kabalalıklarla barıştığım şu günlerde etrafımdaki arkadaşlarım arasında bir ‘yalnızlık salgını’ hızla yayılıyor.
Önceki gün bir arkadaşım, “Tek başıma o kadar mutluyum ki keşke daha önce bu noktaya gelseymişim” dedi. Tanıdığım ilk günden beri hayatında hep birileri olan, tek başına neredeyse 5 dakika bile vakit geçirmeyen, hayatını tribünlerdeki kalabalık taraftar grupları gibi yaşayan 40’lı yaşlarının sonundaki biri için çok büyük bir adım bu: Tek başına kalmak!
“Korkmuyor musun” dedim, “Yalnızlık benden korksun” deyip kahkaha attı!
AŞK BİR MATEMATİK HESABI, İŞ ANLAŞMASI MIDIR?
Geçen yılın Oscar adayı yönetmen Celine Song’un yeni filmi ‘Materialists’in (Tam Bana Göre kahramanı bıkkın çöpçatan Lucy, ‘yalnız öleceğini’ düşünüyor. Aşkı bir matematik hesabı, iş anlaşması gibi ele almaktan yana... Müşterilerinin kendileriyle ilgili bilgiler ve aradıkları ‘aşk’tan beklentilerini alt alta yazıp beklentileri ‘en çok eşleşenleri’ birbiriyle buluşturuyor. Son günlerde etrafımda aşkı ‘telefon ekranını sağa-sola kaydırarak arayanların’ sayısı o kadar arttı ki Lucy’nin ‘matematik hesabına’ itiraz edemiyorum. Ama işte iş aşka geldiğinde iki kere iki dört etmiyor her zaman! Gidiş yolları doğru olsa da çoğu kez sonuç yanlış çıktığında da insanlar ‘yalnızlığı’ tercih etmeye başlıyor.
Yazar Emme Gannon yalnız olmakla ilgili bir mitolojinin dönüp durduğunu söylüyor: “Evliliğin neden ortaya çıktığı konusunda bir yanlış anlama var, onu bir iş anlaşması gibi görme eğilimi var. Romantik komedi filmleri, aşk şarkılarının bize anlattığı mutluluk için bir eşe ihtiyaç duyduğumuz masalları verilere dayanmıyor. Araştırmalar evliliğin mutluluğu bir süreliğine artırsa da bu etkinin kalıcı olmadığını gösteriyor.”
YALNIZLIK BAŞKA TEK BAŞINA KALMAK BAŞKA!..
BBC’de bir haberin başlığı dikkatimi çekti: “İnsanların yalnızlığa ihtiyacı var!” Son yıllarda peşi sıra çıkan ve ‘yalnızlığa’ övgüler düzen kitapların artışına dikkat çekiliyordu haberde. Yalnızlığın kutsandığı podcast’ler, yalnızken ne kadar mutlu olduklarını anlatan insanların paylaştığı TikTok videoları yaşana bu ‘yalnızlık trendi’ni daha da hızlandırıyormuş: “Görünüşe göre yalnız kalmak için daha iyi bir zaman hiç olmamıştı...”
Ottawa’da Carleton Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Robert Coplan, yalnızlık ile tek başına kalmak arasında önemli bir ayrım olduğuna dikkat çekiyor. Gazeteci Heather Hansen, bu ayrımı şöyle açıklıyor: “Yalnızlık bazı insanlar için ciddi bir sorunken tek başına kalmak bir kişinin olumlu nedenlerle seçtiği öznel bir durumdur. İnsanlar kendi hayatlarını düşünüyor ve tek başına kalmayı kendilerine fayda sağlayan çeşitli nedenlerle seçtiklerini fark ediyorlar.”
Z Kuşağı ve Milenyum Kuşağı üyelerinin ‘bekarlık sultanlıktır’ mottosunu benimsemesinde bu ‘seçilmiş yalnızlık’ mutluluğunun da payı var elbette. 2023’te ABD’de yapılan bir ankette Z ve Milenyum Kuşağı üyesi her 5 kişiden 2’sinin evliliği modası geçmiş bir gelenek olarak gördükleri ortaya çıkmış. İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi’ne göre Z Kuşağı mensubu erkek ve kadınların sadece yarısında biraz fazlasının evlenmesi öngörülüyor.
ASLINDA HEP KENDİMİZE YAKIN BİRİNİ ARIYORUZ
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan romanında bazen insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar sevdiğini bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemediğini söylüyor: “Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle değişmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor... Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimden geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum…"
‘Materialists’in Lucy’si aşkın matematiğinden sürekli sınıfta kalsa ve ‘yalnız ölmek’ konusunda ‘cool’ görünse de içten içe Sabahattin Ali gibi hep ‘kendisine yakın birini arıyor’ aslında. İçinde bulunduğu durumun ne kadar hazin bir hal aldığını da biliyor... İşte bu noktada hayatın boynuna sarılıp öpüyor…
Yalnızlıkla arama yıllar önce mesafe koydum ben... Tüm o yalnızlık övgülerine kulaklarımı tıkıyorum. Yalnızlık salgınına karşı aşılıyım artık. Ne zaman kendimi ‘kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi zavallı’ hissedecek olsam Züleyha’ya bakıyorum. Onunla dünyanın en kalabalık insanı oluyorum. Celine Song haklı, aşk matematikten üstün...