Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı Çocukluk anılarımızı uyduruyor muyuz?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çocukluğumla aramadaki tek bağ, ailemizin sarı kapaklı fotoğraf albümündeki 4-5 siyah-beyaz kare... Evet siyah-beyaz, kenarları sararmış, kıpırtısız bir çocukluk benimkisi... Ne zaman çocukluğumu düşünsem içimdeki Borges devreye giriyor. Hatırladığım şeyleri gerçekten yaşadım mı yoksa uyduruyor muyum bilemiyorum. Doğduğum evin bahçesinde bir dut ağacı var mıydı? İlkokul çantamın rengi kırmızı mıydı? Bonanza izlerken siyah-beyaz TV’nin karşısında uyuya kalan ben miyim? Bu sorulara cevaplarım var ama doğru mu emin değilim! Emin olduğum tek şey o kenarları sararmış siyah-beyaz fotoğraflarda üstümde olan puantiyeli tulum ve bugünlerde kıvır kıvır olan saçlarımın ben çocukken dümdüz oluşu…

        10 yaşındaki yeğenim Can benim yaşıma geldiğinde böyle dertleri olmayacak. O çocukluğunu neredeyse an be an hatırlayacak çünkü kardeşim onun her anını telefonuyla kaydediyor. Ben çocukken nasıl konuştuğumu, nasıl güldüğümü, nasıl yürüdüğümü, nasıl koştuğumu bile bilmezken Can hayatını bir film gibi izleyebilecek 50 yıl sonra. Geçenlerde bana 1 yaşını anlatıyordu, “Nasıl hatırlıyorsun bunları” dedim; “Amaca videosu var” dedi. Can çocukluğunu hiç unutmayacak belki de bense tek bir gününü bile hatırlamak için neler vermezdim.

        ÇOCUKLUĞUMUZA DAİR SAHTE ANILAR MI YARATIYORUZ

        Anneleri, babaları, dedeleri, nineleriyle ilgili 2-3 yaşındaki hatıralarını anlatan insanlara hep imrenmişimdir. Çünkü ben ne yaparsam yapayım hiçbir şey hatırlamıyorum o günlere dair.

        Max Planck İnsan Gelişimi Enstitüsü'nde Yaşam Boyu Psikoloji Bölümü'nde doktora sonrası araştırmalar yapan Sarah Power, hem kemirgenlerde hem de insanlarda erken dönem hafızasını incelemiş. Power, araştırmacıların geçmişte “bebeklik amnezisi” (insanların 3 yaşından önceki anılarını hatırlayamaması) ile “çocukluk amnezisi” (3-6 yaş arasındaki silik anıları hatırlayamamak terimlerini birbirinin yerine kullandığını kendisininse, bu ikisini ayır ele almayı tercih ettiğini söylüyor. Sarah Power’a göre, çocukluk anılarıyla ilgili en büyük sorunlardan biri, başkalarının anılarını kendi anılarımız sanmamız: “İkinci doğum gününüzün fotoğrafını tekrar tekrar görmek ya da ailenizin sürekli belli bir olaydan bahsetmesi, bu olaylara dair sahte anılar yaratmanıza neden olabilir. Ve her hatırlayışta, bu hatırayı daha da güçlendirmiş olursunuz.”

        ÇOCUKLAR UZUN SÜRELİ ANILARI NE ZAMAN OLUŞTURMAYA BAŞLIYOR

        Power, bazı insanların bu yaşlardan öncesine dair anıları olabileceğini, fakat bunu deneysel olarak kanıtlamanın karmaşık deney tasarımları gerektirdiğini söylüyor. Bu nedenle çocukların erken anıları nasıl oluşturduğunu ve sakladığını anlamak için laboratuvarına özel bir oyun odası kurmuş. Bu oda, duvarlara yansıtılan görüntülerle bir su altı krallığına veya bir ormana dönüştürülebiliyor. Odada dört kutudan birine bir oyuncak saklanıyor. Gösterilen sahneye bağlı olarak, çocuklar oyuncağı farklı kutularda buluyor. Test, çocuğun tekrar laboratuvara geldiğinde oyuncağın ilk gelişinde hangi kutuda olduğunu hatırlayıp hatırlamadığını ölçüyor. Power, oyuncak da dahil olmak üzere her detayı bu çalışma için özel olarak tasarlamış. “Bu şekilde, herhangi bir hatırlama gerçekleşirse, bunun dış kaynaklardan gelmediğini kesin olarak bilebiliriz.” diyor. Eğer senaryolardan biri gerçek bir parktaki deneyime benzeseydi, çocukların gerçek park anılarını karıştırabileceğini belirtiyor. 18-24 aylık 360 çocukla çalışarak çocukların uzun süreli anılar oluşturmaya tam olarak ne zaman başladığı ve bu anıların ne kadar sürdüğü gözlemlenecek.

        “ÇOCUKLUK ANILARI UYANDIKTAN SONRA SİZİNLE KALAN RÜYALARDIR”

        Sarah Power’a göre hâlâ cevaplanmamış “milyon dolarlık soru” ise şu: “Neden beynimiz, en erken anılarımızı unutturacak şekilde evrimleşmiş?”

        Bu milyon dolarlık sorunun cevabı en başta da anlattığım gibi bende de yok maalesef!

        Benim durumumu en güzel, ‘Flaubert'in Papağanı’, ‘Bir Son Duygusu’, ‘Zamanın Gürültüsü’ gibi romanların yazarı, Julian Barnes’in “Çocukluk anıları, uyandıktan sonra sizinle kalan rüyalardır” sözü açıklıyor. Kendisine dair neredeyse hiçbir şey hatırlamadığım ‘içimdeki çocuk’un gözlerinin içine bakıyorum bana biraz kendisini anlatsın diye... Öylece karşılıklı susup oturuyoruz saatlerce. İkimizin de elinde, ailemizin sarı kapaklı fotoğraf albümündeki, kenarları sararmış 4-5 siyah-beyaz kareden başka bir şey yok!