Adana Altın Koza Film Festivali’nin sonuna yaklaşıyoruz. Ödüller bu akşam düzenlenecek kapanış töreninde sahiplerine teslim edilecek. Yıllar boyunca katıldığım her festivalin sonlarına doğru Habertürk’e gönderdiğim yazılarda genellikle Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na katılan filmlerin ödül şansını değerlendirir ve kişisel favorilerimi açıklardım. Festivallerde danışman olarak çalıştığım veya seçkiyi belirleyen ön jüride görev yaptığım yıllarda da bu geleneği hep sürdürdüm. Bu yıl ise durum farklı. Festivalin sanat yönetmeni olarak görev yapıyorum ve tahminlerimden söz etmem veya kişisel favorilerimi açıklamam mümkün değil. Bunun yerine festivalle ilgili notlarımı, izlenimlerimi paylaşmayı deneyebilirim.
2020-2023 yılları arasında Antalya Altın Portakal’ın ön jürisinde görev yaparken sadece Türkiye prömiyerini yapan filmleri değerlendirirdik. Adana’da geçmiş yıllarda olduğu gibi 2024’de yine “prömiyer şartı” yoktu ama Ulusal Uzun Metraj film yarışmasına başvuran 50’yi aşkın filme baktığımızda, ilk gösterimini festivalimizde gerçekleştirmek isteyen birçok sinemacı vardı.
Sonuçta, 11 filmlik seçki ortaya çıktığında, “Bildiğin Gibi Değil” dışında diğer 10 film Türkiye’de ilk kez bir Ulusal Uzun Metraj film yarışmasına Adana’da katılacaktı -ki bu yıllardır örneğine rastlanmayan bir durumdu. Türkiye’de ilk kez Ayvalık’ta seyircilerle buluşan “On Saniye”yi dışarda tutarsam diğer 9 filmin 9’unun da Türkiye prömiyerini Adana’da gerçekleştirdik. Yurt dışındaki önemli festivallerde gösterilen “Gecenin Kıyısı”, “Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri”, “Hiçbir Şey Yerinde Değil”, “Yeni Şafak Solarken” gibi filmlerin seçkimizde yer alması bir yana, “Döngü”, “Hakkı”, “Ölü Mevsim”, “Su Yüzü” ve “Umut”un ((Hêvî) dünya prömiyerini Adana’da yaptık. Açılış gecesinde Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü alan Polonyalı usta yönetmen Jerzy Skolimovski’nin festivale katılımı da kuşkusuz gurur vericiydi.
İşin en keyifli yanı, herhalde filmlerin seyircilerle buluştuğu ilk gösterilere tanık olmaktı. Elimden geldiği kadar, festivaldeki iş yüküm izin verdiği ölçüde yarışmada yer alan tüm filmlerin galalarına katılmaya çalıştım. Film ekiplerinin katılımıyla gerçekleşen bu gösterimlerden sonra gerçekleşen kısa söyleşilerin çoğunu izledim. Söyleşilere ilgi gerçekten büyüktü. Seyircilerin çok büyük kısmının film bittikten sonra söyleşilere katılması da dikkat çekiciydi. Belli ki aynı salonda gösterilecek bir sonraki film nedeniyle zaman kısıtlaması olmasa söyleşiler daha uzun sürebilirdi.
Adana Altın Koza, eylül ayının ilk günlerinde başlayan ve festival sırasında devam eden açık hava gösterimleriyle Adana seyircisiyle yakın temas halinde olan bir festival… Açık hava gösterimleri dışında kalan etkinliklerin çoğu ve film gösterimlerinin tümü aynı alışveriş merkezi içindeki Cinema Pink salonları ve PGM’de gerçekleşiyor. Festivalin tek merkezde toplanması kuşkusuz büyük avantaj. Saat 10.30’da başlayan ve okullardan toplu halde gelen öğrencilerin katıldığı Çocuk Filmi Gösterimleri ile Çukurova Altın Koza Film Akademisi de yine aynı yerde gerçekleşiyor. Cinema Pink’in fuayesinde dolaşırken ortalıkta koşturan çocukları, Türkiye’nin farklı üniversitelerinden gelen sinema öğrencilerini, festivale katılan profesyonel sinemacıları ve mesela açılış gecesinde Emek Ödülü alan yılların sinema emekçisi Muzaffer Hiçdurmaz’ı gördüğümde içimden şöyle geçiriyordum: “Festival işte tam da böyle bir şey.” Seyircilerin sinemacılarla, deneyimli isimlerin gençlerle buluştuğu ve çok farklı kuşaktan gelen sinemacıların yan yana gelip deneyimlerini aktardığı bir yer.
Adana Altın Koza, 1992’den bu yana sinema öğrencileri için de önemli bir festival. Festivalin yıllarca direktörlüğünü gerçekleştiren Kadir Beycioğlu’nun katkılarıyla hayata geçirilen Öğrenci Filmleri Yarışması, o yıldan bu yana birçok önemli yönetmenin yolunun geçtiği çok özel bir etkinlik olmayı sürdürüyor.
Adana Altın Koza, film eleştirmeni olarak 1992’den bu yana takip ettiğim bir festival. 1998’e kadar sinemamızın yaşadığı değişime tanık olduğumuz bir yerdi. 1998 – 2005 arası ne yazık ki farklı nedenlerden ötürü gerçekleşmedi. Ama 2005’ten bugüne kadar uzanan süreçte Türkiye’nin en önemli festivalleri arasındaki yerini sağlamlaştırmayı başardı. Bu başarıda 2021 yılında kaybettiğimiz Kadir Beycioğlu’nun çok önemli katkıları vardı. Yıllarca Altın Koza için çalışan Esin Küçüktepepınar’la birlikte sevgili arkadaşımız Kadir’in bize emanet ettiğini düşündüğümüz festivalin çizgisini korumak ve daha iyi yerlere getirmek için elimizden geleni yapmaya çalıştık bu yıl.
Görevi kabul ettiğim ilk günlerden itibaren festivalin tam bir ekip çalışması olduğu gerçeğini bizzat birinci elden yaşadığım deneyimlerle gördüm. Tüm bu süreçte festivalin Onursal Başkanı Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın büyük desteğini ve liderliğini hep hissettik. Menderes Samancılar’ın başkanlığındaki Festival Yürütme Kurulu üyeleri İsmail Timuçin, Gökhan Mutlay, Hüseyin Orhan ve Mahmut Göğebakan ile çıktığımız bir yoldu bu… Umarım yolun sonunu iyi bir festivalle getirebilmişizdir.