HANGİSİNİN hangisine karşı misillemede bulunduğu konusu birbirine karıştı…
Sonuç olarak İsrail’in dün İran’a yönelik saldırısı iki ülke arasında yıllardır devam eden çatışma sürecinde yeni bir aşamaya geçildiğinin de ilanıydı…
Bu aşamanın çok daha tehlikeli, yayılma riski bir o denli yüksek olduğu açık…
Çünkü bugüne kadar saldırılar suikast, sabotaj veya roketler üzerinden yürütülüyordu.
Sahada ise vekiller aracılığıyla üçüncü bir ülke sahasında çatışıyorlardı; bu da daha çok Suriye, Irak veya Yemen sahası oluyordu…
İsrail’in dün gece yarısı 02:00’yi biraz geçe başlayıp, sabah 06:00’da sonlandırdığını duyurduğu saldırı ise öncekilerin çok uzağında…
Çünkü ilk kez İsrail uçakları doğrudan İran’ın içine kadar girdi.
Bu İran açısından da yeni bir durum oldu…
Çünkü 1980’deki Irak ile savaşından bu yana İran’a yabancı bir ülkenin savaş uçağı tarafından doğrudan saldırı gerçekleştirilmedi…
İsrail’in askeri kesimi tarafından kamuoyuna yapılan açıklamalara bakıldığında da görülecek ki İsrail savaş uçakları Suriye ve Irak hava sahasına girip hedeflerini vurmanın ötesinde, ilk kez İran’a yönelik de saldırı düzenledi…
Bu bölgenin en güçlü iki ordusunun bugüne kadar farklı sahalarda veya uzaktan füze atışlarıyla yaptıkları çatışmanın çok ötesine geçen bir durum oldu…
Uzaktan yürüyen çatışma, karşılıklı açık savaşa dönüştü…
Yine yapılan açıklamalardan yola çıkılırsa, İsrail bu saldırısını Suriye ve Irak içindeki İran’a ait hava savunma ve radar sistemlerini vurarak başardı.
ASKERİ TESİSLERLE SINIRLI KALDI
İsrail böylece, iki ülkenin hava sahasına doğrudan tecavüz etmekle kalmayıp, toprakları üzerinde bulunan bazı alanları da bombaladı…
Bu saldırının korkuları azaltan tek yönü ise ABD’nin telkininin geçerli olup İran’ın nükleer tesislerini ve petrol sahalarını hedef almamış olması…
Açıklamalara bakılırsa, füze üretim merkezleri, radar istasyonları ve hava savunma sistemleriyle sınırlı kalınmış, 20’ye yakın askeri tesis vurulmuş.
ABD SEÇİMİ BELİRLER
Şurası açık ki İsrail savaş uçakları ile saldırı yapabilme kabiliyeti olduğunu gördü; geçmiş davranışlarından yola çıkıldığında bunu denemeyi sürdürecektir.
Lübnan’da da aynını yaptı; önce sınırlı şekilde Lübnan’daki Filistin kamplarına saldırdı; baktı ki olabiliyor, ardından Hizbullah hedeflerini vurdu.
Sonrasında da kara gücüyle girdi…
İsrail’in, İran’a yönelik sınırlı kalan saldırılarının geleceği de 5 Kasım’da ABD seçimleri belirler…
Batılı gazetelerde dün yer alan makalelerden yola çıkılırsa, ABD Başkanlık seçiminin ardından daha büyük bir saldırı beklentisi büyük.
Buna neden de kim seçilerse seçilsin, ABD Başkanlık yönetiminde Ocak başına kadar “topal ördek” döneminin yaşanacak olması…
Tam da İran’ın hava savunma sistemlerine ve radarlarına zarar verdiği ve gelecek saldırılarını kolaylaştırdığı bu dönemde ele geçirdiği fırsatı değerlendirmeyi deneyeceğini düşünen batılı gözlemciler kaygılı…
Çünkü devamı gelecek saldırı karşısında İran’ın nasıl bir tutum sergileyeceği ve hangi yönteme başvuracağı ve bölgenin nasıl bir yöne kayacağını kimse kestiremiyor…
SONUCU SURİYE’DEN ÇOK DAHA AĞIR OLUR
Bu da bölge ülkelerinin de kaygı duymasına neden oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün İsrail saldırısı karşısında İran’a geçmiş olsun dileklerini sunarken dile getirdiği cümleler de bunun en iyi göstergesi…
“Batılı güçler tarafından iyice şımartılan Siyonist İsrail hükümeti, bölgesel çatışmanın fitilini ateşlemeye çalışıyor…”
Batılı ülkeler, düşman bildiği veya düşmanlaştırdığı güçleri de İsrail eliyle dizginlemeye çalışıyor.
İki ülke arasında geçilen yeni savaş aşamasının İsrail’in başarısızlığı durumunda nasıl bir sonuç üreteceğini de hesaplamıyor.
Körfez Savaşı ve Suriye savaşının başına ne işler açtığını da unutmuşa benziyor; bunun çok daha ağır sonuçları olacağını ise öngöremiyor…