Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı Türkiye'nin en önemli günlerinden 5 Aralık

        Dün sabah Meclis'teki bir davete gitmek için Ankara uçağına yetişmeye çalışırken kendimi çölde tek başına su arayan derviş gibi hissediyordum.

        Suriye’deki savaş, Türkiye’deki siyasi günlük tartışmalar derken neredeyse unutulmuş…

        Bakıyorum gündemin ilk sıralarında bile değil ancak bu ülke tarihinin en önemli günlerinden biri.

        5 Aralık.

        Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 90. Yıldönümü.

        Kadınlara seçme ve seçilme Hakkı düzenlemesinin yayınlandığı 1934 Tarihli resmi gazete
        Kadınlara seçme ve seçilme Hakkı düzenlemesinin yayınlandığı 1934 Tarihli resmi gazete

        5 Aralık 1934 Salı günü genç cumhuriyetin kadınları 22 yaşında seçme ve 30 yaşında seçilme hakkına kavuştular.

        Kadın haklarının bugün en ileri olduğu kabul edilen Avrupa ülkelerine bakıldığında dahi bu çok erken bir tarih.

        Ben kadının çağdaşlaşma hareketinin miladının cumhuriyet tarihi ile başlatılmasını doğru bulanlardan değilim, Osmanlı’nın son döneminde Tanzimat ve 2. Meşrutiyet sonrasında güçlenerek büyüyen bir kadın uyanışı ve Nezihe Muhiddin, Halide Edib gibi örnek isimler vardı.

        Ancak bu kadar erken bir tarihte seçme ve seçilme hakkına kavuşmamızı Atatürk’e ve devrimlerine borçluyuz.

        Mustafa Kemal o tarihte kadınlar konusunda müthiş ilerici bir adım atmıştır.

        Meclis'teki tören

        Dün 5 Aralık vesilesiyle TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Meclis'te bir program düzenledi. Davetliler arasında ben de vardım.

        Sabah uçak telaşında işte bu ‘erkek’ dünyada biz kadınlar için böylesine önemli bir günün bir takvim yaprağından öteye gidememesini düşündüm.

        Koşuya en erken başlayıp bu kadar gerilere düşmek…

        Uzak, yakın geçmiş ve bugün bu gerçeği değiştirmek için gerçek bir kadın uyanışından bunca uzak olmak…

        Arzu Türkuçar ile
        Arzu Türkuçar ile

        İnsan hüzünleniyor doğal olarak.

        Ancak Meclis'e Habertürk’teki değerli meslektaşım ve arkadaşım Arzu Türkuçar ile birlikte girdiğimde bir süreliğine bu hüzün kendini mutluluğa bıraktı.

        En güzel kalabalık

        Törenlerin düzenlendiği kabul salonundaki kalabalık şimdiye kadar gördüğüm en güzel kalabalıklardan biriydi.

        Toplantı düzenine geçilip sandalyeler yerleştirilmiş ve tamamına yakını kadın davetliler ile dolu. Arada tek tük erkekler…

        Maalesef kadın varlığı ancak böyle günlerde çoğunluk olabiliyor. Ama olsun, en azından kelebek ömrü kadar bir mutluluk bile hiç yoktan yeğdir…

        11 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nde 1934’te seçilme hakkına kavuşan kadınların 17’si 1935’te yapılan seçimlerde Meclis'e girdiler, daha sonra yapılan ara seçim ile bu sayı 18’e çıktı.

        Bu hak Fransa’da kadınlara 1944’te, İtalya’da 1945’te, Belçika’da 1948’de, Yunanistan’da 1952’de, İsviçre’de ise ancak 1971’de tanındı.

        Ancak o ülkelerde bugün temsil anlamında çok daha adil bir dağılım varken bizde aradan geçen 90 yılda kadın vekil sayısı hala yüzde 20’lerde ve üstelik bu rakam şimdiye kadarkilerin en yükseği!

        TBMM’nin ilk kadın vekilleri ile röportaj

        Tören başladığında aklımdan bu kıyaslama geçiyordu.

        Önce ilk kadın milletvekilleri ile 1976’da yapılan iki mini röportaj geldi ekrana.

        Fakihe Öymen ve Hatı Çırpan. Öymen 4 dönem, Çırpan tek dönem vekillik yapmış bu ülkenin ilk 18 kadın vekilinden ikisi.

        Ardından sahneye çıkan TBMM kadın-erkek eşitliği komisyonu başkanı Çiğdem Erdoğan’ı şimdiye kadar hiç dinlememiştim. Açık söyleyeyim bu kadar iyi bir konuşma beklemiyordum.

        Merve Kavakçı hatırlatması

        Tarihi gelişmeleri akıcı bir şekilde özetleyerek tarihte savaş cephelerinde ön safta mücadele etmiş kadınları andı ve Meclis'in ilk başörtülü kadın vekili olan Merve Kavakçı’nın üzerinden yaşanan krizi de hatırlatarak “16 yıllık zor bir mücadeleden sonra 2015’te başörtülü kadınlar da dahil tüm hemcinslerin Meclis'te temsili mümkün oldu” diyerek önemli bir hatırlatma yaptı.

        Evet kadınlar 1934’te Meclis'e gelme hakkına kavuştular ancak maalesef bu hak 81 sene boyunca koşulluydu. Başörtüsü üzerinden kadınlar ayrımcılığa uğramaya devam ettiler.

        Bu vurguyu Erdoğan’dan sonra söz alan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve kürsüye en son çıkan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da yaptı.

        Hatta Göktaş’ın vurgusu en çok başörtüsü mücadelesine idi.

        Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile
        Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile

        TBMM Başkanı’nın fırsat eşitliği vurgusu

        Numan Bey Türk kadınının tarihte her zaman erkeğin yanında önemli bir rol oynadığını anlatarak başladı konuşmasına. Bezmi Alem Valide Sultan, Kösem Sultan gibi örnekler verdi.

        Ben en çok Halide Edib’i anmasını önemsedim. Kadınların mücadelesi deyince ilk akla gelen isimlerden biri, belki de birincisi Halide Edib…

        TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile
        TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile

        Kurtulmuş’un sabah attığı 5 Aralık kutlama mesajı içinde Atatürk geçmediği için bazı çevreler tarafından eleştirilmişti. Dikkatle dinledim, bir yerde atıf yaptı Meclis Başkanı Mustafa Kemal’e. Belki daha çok vurgulasa iyi olabilirdi ama konuşmanın bütününde cumhuriyet döneminin hakkını veren, aynı zamanda kadın hareketini bununla sınırlamayan, miladı Osmanlı’ya özellikle son dönemine koyan, doğru bir perspektif çizdi.

        “Fırsat eşitliği sadece cinsiyetler arasında ayrımcılığın ortadan kaldırılması değildir, hemcinslerin arasında da aynı fırsatların verilmesidir” diyerek başörtüsü mücadelesine atıfta bulundu.

        Bu konuşmaları dinlerken salona baktım, başörtülü ve başı açık oranı yarı yarıya gibiydi.

        Birçok kadın vekil oradaydı. Yıllarca birbirimizi yediğimiz sorun çoktan aşılmıştı.

        Bugün bize çok anlamsız görünen mesele için kaç yılımızı heba ettik halbuki… Ne anlamsız, biz kadınların araçsallaştırıldığı ne zararlı bir tartışmaydı.

        Hatırlıyorum 2015 yılında bir televizyon kanalında “bu ülkede başörtülü kadın hakimler ve generaller de olabilmeli” dediğim için birçok kişinin tepkisini çekmiştim.

        Bugün böyle bir Türkiye var.

        Ve ciddi sorunlarımızın içinde bu başlık yok.

        Aksine…

        Bu sorunu çözdük ancak bu sorunu çözmek ülkedeki sorunları bitirmedi.

        Önemli olan karşılıklı saygı ve demokrasi ortamını her başlıkta sağlayabilmek.