Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Güranlar ceza soruşturma tekniğinin detaylarını CSI dizilerinden mi öğrendiler?

        Sekiz yaşında cinayete kurban giden Narin Güran’ın ölümün arkasındaki sır perdesi gevşese de hala çözülmedi.

        Amca Salim Güran olayların merkezinde. Anne Yüksel Güran, abi Enes Güran ve en son “Ben öldürmedim ama cesedin ortadan kaldırılmasına yardım ettim” diyen Nevzat Bahtiyar da son ifade ve delillere göre meselenin içindeler. Ayrıca Narin’in bir amcası daha var, Fuat Güran. Onun da ‘örtbas’ safhasında etkin olduğu anlaşılıyor.

        Dışardaki ağabey Baran ise, cenaze töreni esnasında Narin’in ardından ağıt yakan, hadiseye gerçekten üzülen tek kişi gibi görünüyordu. Ancak onun son ifadelerinin de "Amcam canımdır ciğerimdir" yönünde olması ve Baran Güran’ın da amca ve aynı zamanda köy muhtarı olan Salim Güran’ı koruma şeklinde tezahür etmesi beklentileri alaşağı etti. Çünkü tamamen dışa kapalı ve "Kol kırılsın yen içinde kalsın, Narin gitti kalan sağları kurtaralım" merkezli bir savunma refleksi ile hareket ettiği düşünülen aileden konuşmaya ve hakiki bilgiler vermeye en yakın kişi gibi görünüyordu. Öyle değilmiş. Baran Güran şecaat arzederken sirkatin söyleyen bir durumda hatta.

        Baran Güran diyor ki:“Diyorlar ki, aile yapmış. Burada bizim köklü bir aile olduğumuzu söylüyorlar zaten. Biz kendi aramızda bu kızı öldürseydik kim bilecekti? Kimin ruhu duyacaktı? Kimse bize diyebilirdi miydi Narin nerede?” İfade başlı başına Güranların köydeki statülerini,nasıl sorgulanamaz bir yerde konumlandıklarını gösterir nitelikte.

        Baba Arif Güran da kardeşi Salim Güran’ı aklamaya çalışanlardan. Katilin Nevzat Bahtiyar olduğunu, 80 bin TL için bu cinayeti işlediğini iddia ediyor. Ancak bu ifadenin bir ehemmiyeti yok.

        Zira tam o saatlerde Salim Güran ile çalışanı R.A arasındaki şu yazışma ortaya çıkıyor.

        CNN Türk muhabirinin aktardığı konuşma şu şekilde:

        “Salim Güran: O sondaki köşede bir şeyin düşmüş ha, sana ait bir şey sondaki yamaçta, yamacın köşesi taş.

        R.A.: Eee

        Salim Güran: Biri yerde…

        R.A: Tamam henüz bende değil, daha ölmemiş…”

        Salim Güran’ın aleyhinde bunun gibi hayatın olağan akışı içinde hangi anlama geleceği belli onlarca detay var. Nitekim bu yazışmanın ortaya çıkmasından sonra R.A ile birlikte tutuklu sayısı 11’e yükseldi.

        Dolayısıyla aslında Narin’i öldüren ya da öldürenlerin varlığının yanına ikinci bir utanç abidesi daha dikiliyor: Cinayeti örtbas etmeye yardım edenler.

        Bu ikisinin yanında bir utanç anıtı daha var:Cinayeti işleyen/lere, cinayeti örtbas etmek suretiyle iştirak edenlerin örtbas niyetiyle durumu/verileri çarpıttığını bildikleri ya da en azından ‘sonradan anladıkları’ halde hala susanlar.

        Bu üçüncü grup daha pasif, korku belasından kısılıp kalmış olanlar. Aralarında neye hizmet edeceğini bilmeden aldıkları bir talimatla sahte ihbar yapanlar var. İhbardan sonra sim kartlarını kırıp iptal edenler var. Nitekim birkaç gün önce 18.40 olarak duyurulan sonra 17.40 olarak değişen “Narin’in son kez görülme” saatinin gerçek dışı beyana dayandığı ortaya çıktı. Bu saatin Salim Güran’ın talebiyle Narin’in kuzeni tarafından verildiği bizzat o kuzen tarafından itiraf edildi. Bu son derece ciddi bir saptırmaydı çünkü bu gerçek dışı beyan sayesinde Salim Güran kendi timeline’ını zaman çizelgesini oluşturabildi ve ciğeri yanan amca pozunda arama faaliyetlerini bile yönlendirebildi.

        ATAERKİL DEĞİL AMCA-ERKİL AİLE!

        Bilenler ama susanlar grubu hem çözülmesi en mümkün olan grup hem de çözülmemesi çok fazla anlam ihtiva eden grup. Butayfanın her biri Narin’in kayıp olduğu günler boyunca gözlemlerinden bir parça getirip koysalardı çok daha erken bir zaman diliminde yapbozun parçaları tamam olabilirdi.

        Salim Güran merkezinde kurulmuş ‘amca-erkil’ ailenin çıkarlarının ne kadar ciddi bir istençle savunulduğunu,Salim Güran’ın Tavşantepe’de geçerli tek devlet gibi muamele gördüğünü ve insanların bu durumdan ürkme ve çekinme düzeyinin bizim öyle İstanbul’dan bakarak anlamamızın çok zor olduğunu anlatıyor bu durum.

        Salim Güran sadece güçlü değil düne kadar aynı zamanda meşruydu.Büyük ve köklü bir aileye mensup. Salim Güran’ın babası da muhtar, kendisi de muhtar, bu olay olmasaydı muhtemelen ilerde oğullarından biri de muhtar olacaktı. Hem yerelin kendine has dinamiklerinden ileri gelen bir güce sahip, hem de ahali açısından devleti o köyde temsil etmekten kaynaklanan nüfuza sahip.

        O kadar ki Yüksel-Arif Güran çiftinin engelli büyük kızları bundan 5-6 yıl önce öldüğünde, normalde yapılması gereken ölüm koşulları araştırılmadan defnediliverdi. Çünkü o dönem muhtarın defin yetkisi vardı. Muhtar da Salim Güran’dı.

        Kimse bu Tülin nasıl öldü, sahiden merdivenden mi düştü, hani adli tıp raporu diye sormadan hop, toprağın altındaydı Tülin.

        Böyle bir durum hadiseyi gören ahaliye tek bir mesaj verir: Bu Salim Güran sadece zengin değil, sadece muhtar değil, sahiden ‘güçlü’.

        “STRATEJİK KÖY” DERKEN?

        O kadar güçlü ki fedakarca çabalarına tüm kamuoyunun tanık olduğu jandarma ile Salim Güran arasında göz hizasından bir temas, bir güven hukuku var. Bu nedenle yirmibir gün arama tarama ileinşallah maşallah ile, "Bulunacak hissediyorum" yollu temennilerle geçiyor. Bu sırada Narin’in bedeninde ne kadar delil varsa suya karışıyor.

        O arama tarama Salim Güran tarafından manipüle edilebiliyor ve o zaman zarfında da aile delilleri ortadan kaldırabilecek, strateji belirleyecek ve omertalarını sağlamlaştıracak zamanı bulabiliyorlar.

        Bazı AK Partililer "Bütün aile kötü değildir bazıları dostumuzdur" deme gereği duyuyor mesela.Köyden bahsedilirken stratejik bir köy denilmesi de boşuna değil. Bu noktada ailenin kendisini savunmak için yayımladığı bildiride topu ‘dış güçler’e atması da anlamlı. İlk anda hepimize aptalca gelen bu savunma bir şifre içeriyor olabilir:“Dış güçler bu devletin başına bu bölgenin başına terör belasını sardı malumunuz, ama bu aile hep devletine bağlı oldu.”

        “Dış güçler” savunması ailenin “devlete bağlılığını” hatırlatmak için. Bağlılığın kapsamını bilmediğimiz için bu hatırlatmanın çaresiz bir çırpınış mı, ailenin imtiyazlarının ve gücünün sebeplerini ihtiva eden bir bağlam mı sunduğunu bilemeyiz. Ancak bölgede bu türden yerli ve güçlerini devletten alan ailelerin paralel egemenlik alanları oluşturduğu öteden beri bilinen bir durum.

        Tam da bu nedenle üç bakanın Tavşantepe’ye gitmesi gerekliydi vedoğruydu. Hem küçük kız çocuklarını bir soyisminin ağırlığını koruma adına kolayca ‘harcanabilir’ gören kirli bir zihniyete mesaj verildi. Hem de "Devletime bağlıyım" diyenin kendi paralel egemenliğini kurabildiği bu düzenekle ilgili alarmın farkındalığı -geç de olsa- ortaya kondu.

        KURCALANMAYA DİRENÇLİ PARALEL EGEMENLİK ALANLARI

        Narinler Salim Güran ve onun gibileri güçlü diye ölmüyor. Arada bu türden bir keskin illiyet bağı yok. Ancak şu var: Paralel egemenlik alanı kurcalanmasın, başka işler ortaya saçılmasın gibi temel bir içgüdü olduğunda, Narin’lerin hunharca ölümünü örtbas etme bir gelenek halini alıyor.

        Çünkü kurcalanmaya dirençli paralel egemenlik alanlarının eşlikçileri“Kendi aramızda halledelim”lerle iş görüyor.

        “Olmuş bir aksilik, bir tarla verelim”lerle sorun çözüyor.

        Ve görmemesi gereken bir şeye tanık olduğu ya da maruz kalmaması gereken bir istismara maruz kaldığı için kız çocuklarının canına kıymak, ‘kabul edilebilir talihsizlikler’ kapsamına alındığında, başka günlerde başka Narinlerin hayattan koparılması devamlılık arzeden bir duruma dönüşüyor.

        Ağrı’da Leyla’nın ölümünde zavallı yavrucağın anne babasının müşteki bile olamamasının da nedeni buydu. “Kaza diyelim, kayboldu diyelim, ceset bulunmazsa suç yoktur hadi cesedi kaybedelim ki, buralar kurcalanmasın” Hatta bütün bu çabalara maktulun ailesini sıkıştırma ve tehdit etme eşlik ediyor: “Bir evladını kaybettin, diğerini de kaybetme!” gibi.

        Narin’in katledilmesinin Tekirdağ’daki Sıla bebeğin işkence ve istismarla öldürülmesinden daha fazla konuşulmasından rahatsız olanlar doğru kıyaslama yapamıyor. Sıla bebeğin başına gelenler daha az korkunç değil. Bilakis. Ancak Tekirdağ’da gerçekte ne yaşandığı birkaç gün içinde tespit edilip cani ebeveynler hakkında gereken yapılabiliyor iken 25. günde Narin’in katil ve işbirlikçileri hala sır. Bu çok hayati bir fark.

        Bütün bunlara rağmen unutmayalım ki, kamuoyuna sızan bilgiler jandarmanın sızdırmayı seçtiklerinden oluşuyor.

        Günün sonunda hala cinayetin motivasyonu belli değil.

        Narin’in gayri ahlaki bir sahneye tanık olduğu için mi öldürüldüğü, aileden birininin -hatta belki amcanın ailesinden birinin- başka birini istismar ettiğini gördüğü için mi öldürüldüğü veya bizzat kendisinin bir cinsel istismara maruz kalırken mi öldürüldüğü belli değil.

        Sonuncu olasılığın netleşmesi de anladığım kadarıyla artık pek mümkün değil.

        Ceset bu tür "adli delillerin yok olmasını sağlayacak şekilde!" suya konulmuştu.

        AİLENİN SORUŞTURMA TEKNİĞİ HAKKINDA HUKUKÇU YARDIMI ALMIŞ OLDUĞU BELLİ !

        Oysa Narin’in cinsel saldırıya uğrayıp uğramadığını bilmek failin ya da faillerin kimlikleri ve motivasyonları önündeki perdeyi kaldırabilirdi. Bu olaydaki en hazin olaylardan biri de failin ya da faillerin hukuk yardımı almış olduğunun ayan beyan ortada olması. Salim Güran tutuklandıktan sonraki dönemde ise diğer amca Fuat Güran, anne Yüksel Güran, Arif Güran, hatta Baran Güran vs çok açık ki ceza hukukunda fail ve işbirlikçiyi tayin edebilecek sürecin detayları hakkında bilgi sahibi oldukları için etkili bir karartma stratejisi uygulayabiliyorlar.

        Bu bilgilendirmeyi kim ya da kimler yaptı?

        Güran ailesi bu kadar etkili karartma tekniklerini CSI Miami dizisi izleyerek mi öğrendi?

        Adalet Bakanlığı’nın yerinde olsam mevcuttan geriye doğru ailenin tüm avukatlarına bakarım. Bu işte avukatlık mesleğini kirletenlerin meslek etiğini çar çur edenlerin dahli olabileceği ihtimalini gözününde bulundururum.