Trump suikast girişiminden kurtarılmasını Allah’ın hikmetine ve lütfuna bağlayarak yaptığı konuşma ve yeminle başkanlık koltuğuna oturdu. Sadece konuşması ile değil tören boyunca sarfettiği jest ve mimiklerle de yeni Amerikan sağının, kimilerinin ‘devrimci sağ’ diye tarif ettiği hibrid ve son derece eklektik MAGA ideolojisinin ‘dava’ adamlığına da soyunduğu görülüyordu.
Konuşmasından bazı cümleleri not aldım. Trump’ın temsil ettiği ‘dava’yı betimlemesi açısından önemli görüyorum.
"Tanrı beni Amerika’yı tekrar büyük yapmak için kurtardı."
Kendisini bir ulusun kurtarıcısı olarak konumlandırıyor ve adeta “Göklerden gelen bir karar vardır” diyerek ‘tarihi lider’ nosyonunu vurguluyor. Donald Trump, hem milliyetçi hem dini duygulara hitap etme işinde oldum olası çok iyi oldu. Ama hatalarından da ders aldığını söylemesine bakarak diyebiliriz ki, bunu artık daha profesyonelce yapacak.
"Birlikte çalışarak, Amerikan halkı olarak yeniden parlayacağız ve dünya üzerindeki haklı yerimizi alacağız.”
Trump’ın bu cümlesini, “Amerika’nın gerilemesi durmuştur” ifadesine ve eğitim politikasını açıklarken kullandığı “Çocuklarımıza Amerika’dan ve kendisinden utanmayı öğreten eğitim sistemi değişecek” açıklamasına ataçlamak gerekir. Sonuna da “Yeniden zengin olacağız. Yeniden üreteceğiz. Amerikan işçilerini koruyacağım” vaadlerini eklemek lazım. Bu cümleler, hem şehirli, eğitimli Cumhuriyetçileri hem MAGA yani “Make America Great Again” sloganı etrafında toplanan ve Demokratların marjinal politikalarının ülkeyi geriye götürdüğünü ve Amerikan halkını işsizlik, sefalet umursanmama döngüsüne hapseden yönetme anlayışından kurtulma fikrine tutunanları birleştiriyor. Trump sadece şehirli iyi bir geliri olan Cumhuriyetçilerden değil, 50’li 60’lı yılların çalışkan Amerikalı imajının aksine çalışma ve üretme fırsatı bulamayıp TV karşısında hamburger ile şişmiş, patronu fabrikayı Tayland’a taşıdığı için işsiz kalıp kendisini alkole vererek ailesini kaybetmiş babalardan ve onların fuhşa ya da uyuşturucu batağına saplanmış evlatlarından da oy aldı. Çiftçilerden de, mavi ve beyaz yakalılardan da, white trash ve red neck olarak tarif edilmiş kitlelerden de. Bu kadar çeşitli kitleleri birleştiren sloganlar ise işte şimdi bu cümlelerde tecessüm ediyor.
"Amerika’nın sınırları, halkını koruyamıyorsa, Amerika artık bir ulus değildir."
Trump göçmen karşıtı politikasını devam ettirecek. Meksikalılara “Meksika’da kalın” politikasının uygulanacağını net bir biçimde vurguladı. “MAGA: Make America Great Again” Yani Amerika’yı yeniden büyük yapmak şeklindeki hareketin ateşli taraftarlarının da tekrar Trump’ı başkan yapmalarının sebeplerinden biri de bu. Ancak bu kitle sadece yasa dışı göç ile ABD’ye gelenleri değil, özel vizelerle gelen zeki yazılımcıları da istemiyor. “Amerikan insanına yatırım yapın, Amerikalıları eğitin, ama yetenekli ve zeki bile olsa dışardan adam gelmesin!” şeklinde özetlenebilecek, ‘anksiyete’ halini almış bir hassasiyet var. Peki bu nasıl olacak? Çünkü Trump’ın ‘big tech bro’larla kurduğu ittifak ile çelişiyor. Trump’ın MAGA’cı asıl kitlesinin hassasiyetlerine kulak kabartacaksa silikon vadisi milyarderlerinin çalışmayı ve istihdam etmeyi tercih ettiği, özel vizelerle getirdiği beyin takımını Hindistan’a geri göndermesi lazım. Elon Musk’ın Mark Zuckerberg’in böyle bir şeye sıcak bakacağını hiç sanmıyorum.
"Enerji bağımsızlığımızı yeniden kazanmak için ulusal bir acil durum ilan ediyorum. Amerikan petrol ve doğalgazını çıkaracağız ve Green New Deal gibi yıkıcı politikaları sona erdireceğiz.Enerji kaynaklarımız, halkımızın zenginliği ve gücüdür”
Trump, fosil yakıtlara kaybettikleri itibarı yeniden kazandırmayı ve gezegeni kirletmeye tam gaz devam edeceğini söylemiş oluyor. Bu dünyamız için oldukça kötü bir haber. Tezahürlerini sürekli yaşadığımız, denizlerin, toprağın ve havanın kirlenmesi sonucu ortaya çıkan iklim değişikliği ile ilgili reel veriler ortada ve hayatı tehdit ediyor ama bunlar Trump için ‘küreselcilerin uydurması’. Oysa uydurma falan değil ve maalesef bu yaklaşım “Amerikalılar olarak yaşam tarzımızdan vazgeçeceğimize dünyayı mahvedip başka gezegende gelecek ararız”ın Amerikancası. Nasılsa Elon Musk ve Jeff Bezos saklı seçilmişleri Mars’a götürüp koloni kuracak. Ne gerek var şimdi elektrikli arabaya falan. Ama büyük bir problem var. Verimlilik Bakanı yaptığı Elon Musk, elektrikli araba denilince akla ilk gelen markanın, Tesla’nın sahibi. Demek ki artık ABD’de satış yapmayacak, global piyasada şansını deneyecek.
"Amerika artık başkalarının savaşlarını finanse etmeyecek, kendi halkının çıkarlarını savunacak.” Ve daha önemlisi:
"Başarımızı sadece kazandığımız savaşlarla değil, aynı zamanda sonlandırdığımız savaşlarla ve belki de en önemlisi, asla girmediğimiz savaşlarla ölçeceğiz."
ABD'nin ikinci kez seçim kazanan yeni başkanı dış politikada izolasyonist bir çizgi izleyeceğinin mesajını sürekli veriyor. Özellikle, Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi için Rusya ile müzakerelere odaklanmayı planladığı biliniyor. Ancak bu plan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü koruma çabalarıyla çelişir mi, bu henüz net değil. Trump Suriye’den askerleri çekmek istediğini de açıklamıştı. Bu plan Kuzey Suriye sınırlarıyla ilgili güvenlik kaygıları ve planları olan Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor ve PKK ve PYD’nin kontrolü meselesi açısından önem arzediyor. Trump’ın Ortadoğu politikası da dışardan bakıldığında ‘barış’ eksenli şekilleniyor. İsrail'e olan desteğini sürdürürken, Hamas ile İsrail arasındaki Gazze ateşkesine sahip çıkıyor. Öte yandan kabinesi pro İsrail’ci. Bu durum ateşkesle başlayan çatışmasızlığın kalıcı olup olmayacağına dair şüpheleri derinleştirirken, Trump’ın İran’a karşı sert bir tutum benimseyeceğine kesin gözüyle bakılmasına neden oluyor.
Bu kadar barış diyen bir adamın aynı zamanda bölgesini genişletmekle daha az ilgilenmesini, Grönland, Kanada, Panama Kanalını geri almakla ilgili daha az mesaj vermesini beklersiniz, ama öyle olmuyor. Bu da izolasyonist dış politika iddiasının o kadar da gerçekçi olmadığını gösteren bir detay.
"Hükümet, bilgi üzerinde tekelleşmeye son verecek. Özgürlüklerimizi savunacak ve susturulmaya karşı savaşacağız.”
Kağıt üzerinde ve kulağa ilk geldiği haliyle güzel olan bu ifadeler maalesef şu anlama geliyor: X platformu gibi yerlerde ülkelerin iç işlerine karışan mesajlar serâpa dolaşacak, big tech bro’larımın platformlarında rakibimizi ezecek söylemler ve işimize yarayacak iç çatışa potansiyellerini ustaca kışkırtan algoritmanın önüne kimse bariyer koymayacak.
"Irk ve cinsiyet politikalarını 'renk körü' ve liyakata dayalı bir sistemle düzenleyeceğiz.”
Bence Amerikan toplumunu en fazla heyecanlandıran vaadlerden biri de bu. Çünkü bu işin cılkı çıkmıştı, malum. Konu dezavantajlı gruplara kendilerini ifade ve varolma hakkı tanımaktan çok daha farklı bir evreye; main stream olanın aşağılanması, insan doğasının ve fıtratının inkarı, bir yerde iş bulabilmek için atasının ‘yerli’ olduğunu ispat etmeye çalışan fırsatçılar sorunu gibi yerlere gitmişti ve sadece dindar muhafazakar Amerikalılar değil Darwinist Doğal yaşamcılar bile "Bu ne saçmalık" diyerek itiraz ediyor, itiraz ettiklerinde de mimlenip ‘cancel culture’ a toslayarak cezalandırılıyorlardı. Demokratlar bunu göremedi ve kendilerini marjinalize etmeye devam ettiler. Trump bu hassasiyeti doğru okudu ve sahip çıktı.