Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca MAGA çatlağı Trump'ı frenledi
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İsrail’in Tahran’a yönelik saldırılarından sonra ABD siyaseti yalnızca dış politikada değil, Washington’ın kalbinde de hararet yükseltti. Ancak bu kez patlama Ortadoğu haritasında değil, Amerikan sağı içinde oldu. Meselenin adı: yönsüzlük. Ve semptomu: bölünme.

        Geçtiğimiz günlerde yaşanan Tucker Carlson – Ted Cruz röportajı, bu kırılmanın canlı röntgeniydi.

        Amerikan muhafazakârlığının iki yüzü, İran’a müdahale, İsrail’in dokunulmazlığı, ABD’nin rolü ve “ahlaki netlik” üzerine açık ekranda çarpıştı. Görüntü bir röportajdan çok, ideolojik bir kazı çalışmasına benziyordu.

        Carlson’un sorusu acımasızca sadeydi:

        “Siz, İran’ın rejimini değiştirmek istiyorsunuz. Doğru mu?”

        Cruz: “Evet.”

        Carlson: “Peki İran’ın nüfusunu biliyor musunuz?”

        Cruz (duraksar): “Hayır.”

        Carlson: “Bir ülkeyi yerle bir etmek istiyorsunuz ama kaç kişiyi hedeflediğinizi bilmiyorsunuz. Bu bana dürüst ya da ciddi gelmiyor.”

        Sahnede gergin bir sessizlik.

        Ama Carlson orada durmadı. Cruz’un “Biz şu anda İsrail’e destek veriyoruz” açıklamasına karşı, hem “az önce saldırıyoruz dediniz” vurgusunu hatırlattı hem de Beyaz Saray’ın bir gün önce yaptığı “Saldırıya katılmıyoruz” açıklamasını masaya koyarak sordu:

        “Şimdi siz buna ‘biz’ diyorsunuz. Bu yeni bir bilgi mi?”

        Cruz’un saniyeler içinde “saldırıyoruz”dan “sadece destekliyoruz”a çekilmesi, bir dil sürçmesinden fazlasıydı. Bu, Amerikan sağının İran dosyasındaki zihinsel kıvrımını gösteren çıplak bir refleks kazasıydı. MAGA izolasyonculuğu ile klasik müdahalecilik, aynı cümlede burun buruna gelmişti.

        Çünkü artık Trump’ın popülist milliyetçiliğini temsil eden MAGA hareketi, geleneksel, kurumsal ve dış müdahaleci çizgiyi temsil eden Cumhuriyetçi ana gövde (GOP) ile aynı dili konuşmuyor.

        Ve işte bu çatlak, Donald Trump’ın yalnızca 48 saat içinde “İran koşulsuz teslim olmalı” söyleminden, “İki hafta içinde karar vereceğim” şeklindeki ‘arazi olan adam’ tavrına dönmesinin öncülü oldu.

        Trump, G7 zirvesinden erkenden ayrılmıştı. Yanında hiç diplomasi götürmemişti doğrusu. Nitekim dönüş yolunda kameraların karşısına geçti ve ezber bozmayacak kadar ezber, tehditkâr olacak kadar kaslı bir açıklama yapmıştı:

        “İran’ın dini liderinin nerede olduğunu biliyoruz. Şimdilik öldürmeyeceğiz. İran koşulsuz teslim olmalı.”

        Bu cümle, dış politikayı kas gücüyle şekillendirme arzusunun dışavurumuydu.

        Ama aynı Trump, yalnızca bir gün sonra geri adım attı:

        “İki hafta içinde karar vereceğim.”

        Bu bir pişmanlık değil, sadece bir hesap.

        Biraz kamuoyu baskısı, biraz GOP içi tansiyon, biraz da Carlson’ın açtığı söylem yarığıyla karışmış strateji görünümü verilmiş tereddüt.

        Çünkü Trump’ın tabanı artık yekpare değil.

        Bir grup, “Amerika artık Ortadoğu’da savaş istemiyor” çizgisinde.

        Diğer grup, “İsrail’le sınırsız ittifak ve İran’a mutlak surette had bildirme!” seçeneğini işaretliyor.

        Trump, bir yandan “en sert benim” mesajı veriyor; diğer yandan eski MAGA seçmeninin “yurda dön” çağrısını da duymak zorunda. Çünkü onlara yurda dönmeyi, ABD’nin canını ve parasını Ortadoğu’ya gömmekten vazgeçeceğine dair söz verdi.

        Bu yüzden açıklamaları bir gün savaş brifingi, ertesi gün TED konuşması.

        Peki bu zikzaklar neyi gösteriyor?

        Artık mesele yalnızca Beyaz Saray’ın ne dediği değil. Çünkü sağın kendi içinde bile ortak bir dış politika vizyonu yok.

        GOP’un kalbi hem Pentagon’a, hem Tucker Carlson’ın YouTube kanalına bağlı çalışıyor.

        Çatışma belirginleşinceNetanyahu bekleme odasına alındı.

        Elbette her an her şey mümkün.

        Çünkü Amerikan dış politikası artık bir refleks gösterisi.

        Ama ilginç olan şu: Mızrak artık sadece ‘düşmana(!)’ değil, içeriye yani kendilerine de dönüyor.

        Ve Washington’un rotasını belirleyen pusula artık Ortadoğu’dan değil, kendi çatlaklarından çıkıyor.