Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Her şey iyi ama bir daha gider miyim bilmiyorum
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Arada Meyhane ★★

        Germençik Sokak No: 4/B, Bebek-İstanbul

        Dışarıdan bakana Bebek hakikaten Boğaz’ın en güzel köyüdür. Ama içinde yaşayan için giderek önüne geçilemez bir kabusa dönüşmeye başladı son yıllarda. Lucca’nın açılmasıyla başlayan süreçte bu küçücük köy birden gece hayatı terörünün merkezi oldu. Dahası, denetimsiz bir “no man’s land” gibi yönetiliyor, kimsenin sözü geçmiyor sanki.

        Geçtiğimiz yazlarda Ortadoğulu müşterilere hitap eden Chilai terasında sabaha karşı bangır bangır onların hoşuna giden müzikleri bütün mahalleye dinletiyordu, gürültü yasağına aldırmadan. Şimdi hemen yakınında Bebek Meyhanesi susmuyor. O Bebek fantezisinin içinde yaşayanlar var ya, sabah 4:00’e kadar bu mekanların gürültüsünden uyumaya çalışıyor. Karakola, belediyeye edilen telefonlar fayda etmiyor.

        Valet terörü, değişen demografi, kenar mahallesi istilası, Ortadoğulu turist yoğunluğu gibi sebeplerden yıllardır Bebek’e gitmiyorum. Geçenlerde bir doğum günü için gittim.

        BİRİNİN EVİ GİBİ

        Kutlama Arada Meyhane’deydi. Tam adıyla müsemma, ara sokakta, apartman altında, küçücük bir yer. Ama son zamanlarda adını çok sık duyduğum, kendi müdavimlerini yaratan, dahası Bebekli bir esnaf tarafından işletilen bir yer. Biraz “Cheers” havası var içeride. Dışarıdan gelen profesyonellerin ötesinde bütün masalar birbirini tanıyor, herkes birbirinin masasına uğrayıp sohbet ediyor.

        Esnaf ve müşteriler iç içe. Kim çalışan kim müşteri anlamak mümkün değil. Adeta birinin evinde eğlenmeye gitmişsiniz gibi, ama bunu olumlu anlamda söylüyorum. Kendine özgü ruhu koruyan pek az mekan kaldı.

        Dahası, hem ortam hem de yemekler çok iyi. Arada Meyhane adından da anlaşılacağı gibi bir meyhane, ama alıştığımız meze seçeneklerinin ötesinde sundukları da var. Mesela, çıtır çıtır kızarmış bamya. Bu sümüklü sebzeye karşı önyargılı olanlara inat muhteşem bir lezzet. Bir benzerine Nobu Malibu’da rastlamış, bağımlısı olmuştum. Arada’da ponzu’yla değil, yanında yoğurtla geliyor ve batırıp batırıp yemek, kelime haznesi sınırlı günümüz gençlerinin kullanmayı çok sevdiği o tabirle, çok keyifli.

        Cibes özellikle Ege’de çok yaygın, ama Arada kadar iyi yapanına az rastlanıyor. Basit gibi görünüyor, alt tarafı kavrulmuş yeşillik. Oysa otun diriliğini bozmayıp lezzetini koruyabilmek, yağ oranını tutturabilmek ustalık işi.

        Benzer şekilde vıcık vıcık yağ emmemiş, yumuşamamış, mücveri tutturmak zor. Arada’da tam evlerde yapılanı andıran çok iyi bir mücver var. Girit ezme, fava, portakal suyuyla yapılan enginar gibi daha bilindik mezeler de tam not alıyor.

        Közde patlıcan öne çıkan bir başka lezzet, ama üzerinde eritilmiş peynir olan tabaklara karşı mesafeliyim. Olur olmaz her yemeğin üzerine peynir koymanın anlamı nedir? Pizza yemiyoruz. İyice pişmiş, güzel, üzerinde tereyağı gezdirilmiş bir patlıcanı tercih ederdim.

        Arada’nın asıl parladığı alan etler. Sahibi eski esnaf demiştim. Bebek’teki kasap bu açtığı küçücük mekanda ustalığını gösteriyor. Mükemmel bir pirzola olmadan olmaz. Yine epey cömert bir porsiyon olarak gelen çöp şiş de çok iyi.

        Ama asıl iki çeşit köfte müthiş. Masada kasap köftesi mi İnegöl’ün daha iyi olduğuna dair fikir ayrılığı yaşandı. İnegöl bildiğimiz köfte çeşidinden biraz daha büyük, lastiksi kıvamı tam yerinde. Kasap köftesi artık evlerde bile neredeyse yapılmayan yuvarlak, ama hafızamıza yer etmiş bir lezzet. İkisinde de etin kalitesi çok iyi. Ama masadaki çoğunluk İnegöl’den yana oy kullandı. Kararı tam verebilmek için tekrar sipariş edildi, karar tam verilemeden tamamı anında yendi.

        ÖYLE BİR DUMAN ALTI Kİ

        Bir yandan da çoğu 90’lardan kalan şarkılar çalıyordu. Çoğunu uzun zamandır duymadığım, İbrahim Tatlıses’in “Nankör Kedi”sinden Hande Yener’in “Küs”üne böyle bir gecede çok iyi gidecek nostaljik parçalara masalar eşlik ediyordu. Neyse ki müzik sohbeti bastıracak kadar yüksek değildi. Şarkı seçimi de masada yeni sohbet konuları açmak için özenle seçilmiş gibiydi adeta.

        Bütün bu olumlu yönlerine rağmen Arada da Bebek’te süregelen başıboşluktan faydalanıyor. Apartman altındaki bu küçücük dükkanın bir kısmı Türk usulü “açık mekana” dönüştürülmüş: Aslında açık alan değil de cam veya naylon kaplamalarla açıkmış gibi görüntüsü verilmiş gibi yapılıyor ya son yıllarda… İnsanlar masalarından kalkmadan sigara içsinler diye bulunmuş bir kurnazlık bu. Arada da bu kurnazlığa başvuran pek çok mekan gibi kapalı alanda sigara içilmesine göz yumuyor. Biz en uzaktaki masalardan birindeydik, buna rağmen bütün gece duman altı geçti. Öyle böyle değil, içeride sigara içilmenin yadırganmadığı yıllardan kalma bir gece gibiydi. Bu duruma itiraz etmeniz için özellikle hassasiyetinizin olması da gerekmiyor, sadece sağduyu yeter. Sırf bu yüzden çok beğenmiş olmama rağmen tekrar Arada’ya gitmekte tereddütlüyüm. Kuru temizleme masrafını hesaptan düşmeleri de yetmez, yanımda oksijen maskesi getirmem gerekecek.

        Boşuna Bebek’te kanun geçmiyor demiyorum. Karakol, belediye, zabıta, hatta sık sık Bebek’te görülen bazı bakanlar bile olan bitene müdahale etmiyor. Yıllar önce Asmalımescit de böyle kontrolden çıkmıştı, sonra bir gece “o” geldi ve tek bir talimatıyla masaları kaldırdı. Galiba şimdi de Bebek’e gelmesi gerekiyor.

        Ortam

        Apartman altında, sıkış sıkış, masaların birbirine değdiği küçük, basık tabanlı bir yer. Ama herkes birbirini tanıyor, hem beyaz yakalılar hem mahalle sakinleri geliyor. Arkadan güzel bir müzik çalıyor. Akşamın erken saatlerinde gidip yavaş yavaş demlenmeye başlamak, geceyi bitirmek için harika bir yer. İlla birileri gelecektir, muhabbet uzayacaktır. Masalar aradı geçişler yaygın. Fakat feci duman altı, saçınız ve kıyafetleriniz çıkışta sigara kokuyor.

        Servis

        Normal bir lokanta standartlarına göre ok çok kötü. Ama bu mekanın samimiyetinin bir parçası gibi. Zaman zaman kalkıp kendiniz servis yapıyorsunuz, hiç kimse de bu durumdan gocunmuyor. Buz bitiyor, su bitiyor mesela; böyle bir mekanın ruhuna uygun müşterinin kalkıp alması. Ben rahatsız olmadım. İnsan arkadaşının evindeymiş gibi rahat davranabiliyor.

        Öne çıkan yemekler

        Bütün mezeler sınıfı geçiyor ama özellikle bamya mükemmel. Mekanın asıl yıldızıysa etler. İnegöl köfte en iyilerden biri.

        Fiyat

        Yazılı bir mönü gelmiyor, o yüzden neyin fiyatı ne kadar tahmin etmek zor. Meyhane tarifesi genelde böyle zaten, kişi başı tarife uygulanıyor. Biz beş kişi, içkinin ve bol etin olduğu bir yemek yedik. Arada masaya gidip gelenler oldu, onlar pek bir şey yemedi. 12 bin TL hesap ödedik. Bazen akşamın erken saatlerinde yemekhane gibi uğrayanlar kişi başı 1500 TL ödediklerini söylüyorlar. Genelde kişi başı 3000 TL demek doğru. Bazılarından buranın İstanbul’un en pahalı mekanlarından biri olduğunu da duydum, o yüzden dikkatli olmak gerek.

        Açık

        Her gün sabah erkenden açık olduğu bilgisi var, ama genelde akşamüstüne kadar ocağı yakmıyorlar. Gündüz orada takılan müdavimleri de var. Genelde akşam gidip yerleşmek şart.

        Rezervasyon

        Mutlaka gerekiyor. Mekan küçük, çabuk doluyor. Dışarıdan gelenlerin yer bulması zor, çünkü müdavimler hemen her gece gidiyor.

        Yıldız tablosu

        ★★

        Yıldızlar sıfırdan dörde kadar. New York Times’dan esinlenilen değerlendirmeye göre sıfır kötü, vasat ya da tatminkar. Bir yıldız iyi, iki yıldız çok iyi, üç yıldız muhteşem, dört yıldız ise olağanüstü.