'Sivil itaatsizlik' tehdidine vurgu
Son dönemde yaşanan gelişmeler, bütün dünya ile birlikte Türkiye'de de sivil itaatsizlik ve kitle/sokak hareketleri, ülkelerin güvenlik, huzur ve asayişi açısından yönetimler tarafından bir güvenlik riski olarak algılanmasına yol açıyor. Terör örgütü PKK'nın 1990'lı yıllarda birkaç kez kalkıştığı sivil itaatsizlik ve halk ayaklanması çıkarma girişimi son olarak sözde "özyönetim" ilanıyla 2015-2016 yıllarında yakıcı şekilde kendini göstermişti. Habertürk'ten Bülent Aydemir yazdı..

Çözüm sürecinin son günlerinde haziran 2015’te genel seçimlerin ardından terör örgütü PKK militanlarının yol kesip araç yakması, şantiyeleri basması, haraç toplaması, sözde mahkemeler kurması, güneydoğu illerinde barikatlar kurup hendekler açması, şehirlere patlayıcı ve mühimmat depolaması, mühimmat üretim atölyeleri kurması, vatandaşın evini gasp etmesi, YDG-H adı altında PKK’lı gençlerin sokaklarda terör estirmesi, Suruç’ta terör saldırısı ve Ceylanpınar’da iki polis memurunun şehit edilmesi üzerine kamuoyunda Hendek Operasyonu olarak bilinen eş zamanlı kara ve hava harekâtı başlatıldı.
Kararlı bir operasyon sonucunda bütün şehirler terör unsurlarından temizlenirken, 793 güvenlik görevlisi şehit oldu, 4 bin 571 terörist öldürüldü, 2 bin 307 hendek ve barikat yıkıldı. 4 binden fazla personel ise yaralandı. 28 Mayıs 2013’te ise İstanbul’da Taksim Gezi Parkı kentsel gelişim planına karşı çıkmak amacıyla düzenlenen daha sonra genişleyen ve illegal grupların katılmasıyla büyüyen olaylarda 11 kişi öldü, 8 binden fazla kişi yaralandı ve 3 binin üzerinde kişi tutuklandı.
MGSB’DE TEHDİT
Ayaklanmaya karşı koyma stratejisi (Counter Insurgency) birçok ülkenin savunma ve ulusal güvenlik belgesinde yer alıyor. Türkiye’nin Milli Güvenlik ve Siyaset Belgesi’nde (MGSB) de kamu güvenliğini, halkın can ve mal güvenliğini zedelemeye yönelik; sivil itaatsizlik ve halk ayaklanmaları çıkarmaya yönelik girişimler, eylemler, kışkırtıcı faaliyetler ulusal güvenlik tehditleri sayıldı. Bu başlık, tehdit olarak MGSB’ye 2015 yılında girdi.
Bu yıl yenilenen ve yürürlüğe giren MSGB’de sivil itaatsizlik ve kitle/sokak hareketleri yine tehdit olarak ve güncellenmiş şekilde yer alıyor. MGSB’de, dünya genelinde özellikle gelişmiş demokrasiye ve yurttaşlık bilincine sahip ülkelerde, sivil itaatsizliğe ilişkin örneklere bakıldığında başta askeri ve çevreye ilişkin konular olmak üzere sivil itaatsizlik eylemlerinin çeşitlendiği ve yaygınlaştığının görüldüğü belirtiliyor.
Bu kitle hareketleri, özellikle kadın hareketleri, çevreci ve savaş karşıtı halk hareketleri ile demokratik yönetim biçimi/insan hak ve hürriyetlerini savunmaya yönelik sivil itaatsizlik eylemleri en fazla öne çıkan eylem biçimleri olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin de dünya genelinde yaşanan bu eğilimden etkilendiği ve ülkemizde sivil itaatsizlik eylemlerine ilginin giderek arttığı vurgulanıyor.
Sokak gösterilerinin çoğunluğu insana ve mala zarar vermeden yapıldığı belirtilirken, eylem sürecine bir takım kışkırtıcı gruplar dahil olduğunda şiddetle sonuçlanabildiği ifade ediliyor. Bu durumda başlangıçta basit masum bir halk, sokak gösterisi, olarak ortaya konulan sivil itaatsizlik eylemi sonradan ayaklanmaya dönüşebiliyor.
PKK’NIN AMAÇLARI ARASINDA
Terör örgütü PKK/KCK’nın geçmişte başta ekonomi olmak üzere ülke gündemini meşgul eden konuları istismar ederek kitleleri sokağa çıkmaya teşvik ettiği, örgütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki illerden İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla’da elektrik/doğalgaz faturalarının protesto edilmesi, batı illeri ağırlıklı protestolarda stratejik kurumların yeniden kamulaştırılmasının dile getirilmesi üzerinden Gezi Parkı benzeri olaylar çıkarmayı amaçladığı vurgulanıyor. Terör örgütü yöneticilerinin birçok kez muhalefet partilerine, “halkı tepki göstermeye sevk etme” çağrısı yaptığı, farklı toplum kesimleri üzerinden kitle hareketliliği ve sivil itaatsizlik oluşturma yönünde çaba gösterdiğine dikkat çekiliyor. FETÖ’nün de zaman zaman elebaşı üzerinden mensuplarına, bir sivil itaatsizlik programı hazırlanması ve toplum genelinde kabul görecek tarzda anlatılması talimatı verildiği belirtiliyor.
AŞIRI SOL ÖRGÜTLER
Aşırı sol örgütlere müzahir kesimlerin öncülük ettiği, “ekonomi ve fiyat artışları” konulu protestolar 2002 yılının ortasından itibaren azalma eğilimi gösterirken, eylem ve etkinliklerin sözde çevreci sebeplerle gerçekleştirilen protestolar çerçevesinde özelikle büyükşehirlerde yoğunlaştığı görülüyor.
Beslenme ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarda yaşanan fiyat artışlarının üniversite öğrencilerinin yaşam standartlarına olumsuz etkilerinin, aşırı sol çevrelere müzahir, “Barınamıyoruz” ve “Yurtsuzlar” gibi oluşumların da yönlendirmeleri ile önümüzdeki dönemde de istismar edilebileceği değerlendiriliyor.
TSK’YA YÖNELİK SALDIRILAR
TSK tarafından Irak ve Suriye ile ülke sınırları içinde gerçekleştirilen operasyonlarda hareket/etkinlik alanı büyük ölçüde sınırlanan terör örgütü PKK/KCK’nın müzahir kitlesi ile birlikte sözde insan hakları ve çevreci temalara dayalı olarak toplumsal hareketlilik oluşturmaya çalıştığına rastlanıyor. Ayrıca Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacıların iç siyaset malzemesi haline gelebildiği ve ekonomik gerekçelere dayalı sığınmacı karşıtlığına dönüştüğü görülürken, Suriyelilerin merkezinde yer aldığı olayların artması durumunda toplumda oluşacak tepkilerin ekonomik argümanlarla da desteklenen eylemlere dönüşme riski taşıdığı değerlendiriliyor. Bu meselenin yurt dışındaki Türkiye karşıtı çevrelerce istismar edilmeye çalışılabileceği ve bu yönde ülkeyi karalayan kampanyaların hız kazanabileceği düşünülüyor.
AİDİYET KAZANDIRMA
Genel olarak kamu düzeninin devamı için gençler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin toplumsal aidiyetlerinin güçlendirilmesi ve suretle kamu düzeninin devamını sağlayan kuralları benimseyerek bu kurallara uygun hareket etmelerinin sağlanması önem taşıyor. Bunun için teşvik ve telafi edici mekanizmaların devreye sokulmasının cezalandırıcı politikalardan daha büyük fayda sağlayacağı belirtiliyor. Bu kapsamda daha fazla içtimai ve siyasi katılım yolunun açılmasının ve mevcutların daha etkin kılınmasının, toplumda gruplar arası iletişimin güçlendirilmesinin, bireylerin kendilerini gerçekleştirecek platformlara ulaşımının kolaylaştırılmasının ve bu platformların çeşitlendirilmesinin, kişilerin kendilerini içtimai ve siyasi hayattan dışlanmış hissetmelerine yol açacak her türlü eylem ve söylemden kaçınılmasının önem arz ettiği bir süreçten geçiyoruz...