Diana: Kraliyeti formatlayan prenses
Prenses Diana, kraliyet ailesinin geleneklerine ve kurallarına kafa tutarak monarşiye format attıran prenses olarak tarihe geçti. Doğallığıyla ve yaşadıklarıyla modern zamanın en ünlü ismi oldu. Prenses Diana'nın suikaste mi yoksa trafik kazasına mı kurban gittiği aradan geçen 22 yıla rağmen hâlâ tartışılıyor. Habertürk'ten Mehmet Çalışkan, mahzun prensesin hayatını 'Haftanın Portresi'nde derledi
Diana Frances Spencer...
Leydi Diana.
Galler Prensesi.
Kimine göre bir kül kedisiydi.
Bence değildi.
Çünkü ailesi zengindi.
Babası kont, kendisi bir leydiydi.
Ve hikâyesi mutlu sonla bitmedi.
Yaşasaydı henüz 58 yaşında olacaktı.
36 yaşındayken öldü.
Her zaman olduğu gibi o gün de sabah kalkar kalkmaz kız kardeşimle muzırlıklara başlayıp kahvaltı hazırlayan annemin sinirlerini zıplatmıştık.
'Terliği elime almadan buraya gelin de yardım edin' demesine dedi ama dinleyen kim?
Ve akabinde terliği her zaman olduğu gibi tam isabetle hedefine ulaştırdı.
Biz, ikinci kez terliğin menzilinden çıkıp balkona kaçarken babam TV'yi açtı.
'Leydi Diana öldü'...
Kız kardeşimle ben balkonda, annem masanın, babam TV'nin başında, ağabeyim ise uzandığı koltukta donakaldı.
Hiçbirimiz konuşamadık, birbirimizin yüzüne bile bakamadık.
Haberi izledikten sonra herkes bir yere dağıldı.
Hiçbirimiz kahvaltı masasına oturamadık.
Vatandaşımız değildi, sürekli gözümüzün önünde olan, hayatımıza bir şekilde dokunan bir film yıldızı veya şarkıcı da değildi.
Yakından hiç görmemiştik, göremeyecektik de.
Hayatlarımızda etkin bir yeri yoktu.
Peki ölümü bir ailedeki herkesi neden bu kadar üzmüştü?
Doğallığını mı sevmiştik?
Güzelliğine mi hayran kalmıştık?
Mutluluğu yakalayamamasından dolayı acımış mıydık?
İçimiz, öksüz kalan iki çocuk için mi parçalanmıştı?
Hepsi...
1981'de Galler Prensi Charles ile evlendiğinde düğününü 750 milyon kişi canlı yayınla izledi. (Her 6 kişiden biri)
6 Eylül 1997'deki cenaze törenini ise 2 milyar 500 milyon kişi canlı yayınla izledi. (Her 2.3 kişiden biri)
Düğün ve cenaze...
Aradaki 16 yılda 1069 yıllık monarşi anlayışını tek başına değiştiren, modern zamanın en zengin, en güçlü kraliyet ailesine deyim yerindeyse kafa tutan kişiydi.
Hayattayken dünyanın hakkında en çok konuşulan kişisiydi.
Ölümünün üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen hâlâ küresel anlamda hakkında en çok konuşulan kişilerden.
Nedeni de dünyanın en çok bilinen ve sevilen simasının hayatını çok genç yaşta kaybetmesi.
Ve ölüm nedeni üzerindeki belirsizlik.
Bir suikast mi yoksa elim bir kaza kurbanı mıydı?
Leydi Diana, doğallık konusunda tüm dünyaya ilham verirken modern zamanın en simge ismiydi.
Dünya; simgesini, iki çocuk ise ‘Seni çok seviyorum oğlum' diyerek kendilerine sıkı sıkı sarılan annelerini kaybetti.
Önce leydiydi sonra prenses oldu.
Belki de Britanya'nın resmi kraliçesi olamadı ama kalplerin majestesi olmaya devam ediyor.
Mükemmel bir İngiliz cildi, büyük mavi gözler, harika parlak saçlar...
1 Temmuz 1961'de Norfolk'ta, Sandringham Park House'da doğdu.
Babası; Stuartlar'dan gelen, kraliyet ailesine yakın olan Kont Edward John Spencer.
Annesi; İrlandalı, İskoç, İngiliz ve ABD'li atalara sahip Frances Spencer.
Diana, henüz küçük bir çocukken annesiyle babası boşandı.
Frances Spencer, çocuklarıyla Londra'da Knightsbridge'deki bir apartman dairesine taşındı.
Bir Noel tatilinde çocuklar, babalarının yanına gitti.
Tatil bitiminde Edward John Spencer, çocukları annelerinin yanına göndermeme kararı aldı.
Frances Spencer, velayet davası açsa da Edward John Spencer'ın nüfuzu nedeniyle çocukları geri alamadı.
Diana, 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra yatılı okula gönderildi.
16 yaşındayken de İsviçre'deki bir görgü okuluna.
'Diana Chronicles' adlı kitabın yazarı Tina Brown'a göre Diana, başarılı bir öğrenci değildi.
Bu nedenle ergenlik döneminde özgüven sorunu yaşadı. Tarihçi Paul Johnson'ın iddiasına göre Diana, o yıllarda sürekli olarak ‘Çok kalın kafalı ve eğitimsizim' diyordu.
En belirgin özelliğiyse duygusal zeka bakımından oldukça yetenekli ve yüksek sezgilere sahip olmasıydı. Bu özelliğiyle kimlerin kendisini gerçekten sevdiğini biliyordu.
Diana, 17 yaşındayken İsviçre'den Londra'ya dönerek bir daire kiraladı.
Kendi ayaklarının üzerinde durma arzusu ilk kez o günlerde görüldü.
Babası zengin bir kont olmasına rağmen iş aramaya başladı.
Gördüğü bir ilan üzerine Mary Robertson'un oğluna bakıcılık yaptı.
Diana, hayatını kurmaya çalışırken Prens Charles, doğuştan hazır kurulu hayatında çapkınlığın keyfini çıkaran dünyanın gözde bekarıydı.
Sevgililerinden biri Diana'nın kardeşi Sarah Spencer McCorquodale'ydi.
Sarah Spencer McCorquodale, bir gün yaptığı röportajda Charles'ın gizemleri hakkında bilgi verdi.
O gizemlerden biri şuydu; "Charles, bana kendisine 'Efendim' diye hitap etmemi istiyor."
Sarah'nın boşboğazlığı ilişkilerinin bitmesine neden oldu.
Charles, gözde bekar olarak bir kadına bağlanmak istemiyordu.
Ne var ki annesi Kraliçe Elizabeth, krallığın varislerinin olmasını istiyordu.
Bu nedenle de Kraliçe Elizabeth, oğluna evlenmesi için baskı yapıyordu.
Charles, eski sevgilisi Sarah Spencer McCorquodale'nin kız kardeşi Diana'yı önce uzaktan izlerken daha sonra telefonlaşma başladı.
Ne var ki Diana'ya ilgisi tutarlı değildi. Bir dönem Diana ile her gün telefonlaşıyor, başka bir dönemse haftalarca hiçbir şekilde iletişim kurmuyordu.
Evlenme konusunda isteksiz ve vurdumduymaz bir tavır sergileyince devreye annesi Kraliçe Elizabeth girdi.
Kraliçe Elizabeth, oğluna iyi bir eş olacağını düşündüğü Diana'yı bir hafta sonunda sarayda ağırlayarak Charles'a gerekli mesajı verdi.
Birkaç ay sonra da Charles, Diana'yı Windsor Şatosu'na davet ederek fidanlıkta evlenme teklifinde bulundu.
- Benimle evlenir misin?
Diana, romantik olmayan evlilik teklifine oldukça şaşırıp sinirleri bozulunca gülme krizine girdi.
Gülme krizi sona erdiğinde ağzından tek kelime çıktı.
- Kesinlikle.
Charles'ın annesinin zoruyla evlendiğinin işaretlerinden biri evlilik teklifini romantik bir tavırla yapmamasıydı.
İkinci işaretse nişan töreninde gözler önüne serildi.
Diana, bir gazetecinin 'Charles'a âşık mısınız?' sorusuna 'Evet aşığım' cevabını verirken Charles araya girip alaycı bir ifadeyle 'âşık olmak ne demekse' dedi.
Diana, başını eğip gülümsemek zorunda kaldı.
Charles, sonraki dönemlerde arkadaşlarına Diana'ya âşık olmadığını söyledi.
Diana, Şubat 1981'de küçük dairesinden çıkarak kraliyete ait olan eve taşındı.
Artık hayatı asla eskisi gibi olmayacaktı.
Charles'ın kendisine olan ilgisizliği nedeniyle evlenme konusunda şüphelere düşse de Diana, dönüşü olmayan yola girmişti bir kere.
Nişanlısının 'Biraz kilo aldın galiba' demesi üzerine yemek yemeyen Diana, psikosomatik bir hastalık olan bulimiaya yakalandı.
Bir gün;
Diana eve geldiğinde komidinin üzerinde bir paket gördü.
Evin yardımcısı paketi açmamasını söylemesi üzerine Diana, iyice meraklandı.
Paketi açtığında üzerinde F & G harfleri kazılı olan altın bir bilezikle karşılaştı.
Charles ile kendisinden 16 ay büyük olan eski sevgililerinden Camilla Parker Bowles'un birbirlerine taktıkları Fred & Gladys'ın baş harfleri olan F & G...
Diana, beyninden vurulmuşa döndü.
Evleneceği adam eski sevgilisi Camilla Parker Bowles ile hâlâ görüşüyordu.
Aldatıldığınayönelik şüpheleri yakalandığı bulimianın şiddetinin artmasına neden oldu.
Prens Charles, Camilla Parker Bowles'dan vazgeçeceğini ısrarla söylese de Diana'nın şüpheleri sona ermedi.
Bütün bu şartlar altında yine de Charles ile 28 Temmuz 1981'de evlendi.
Londra'daki St. Paul Katedrali'ndeki düğün töreninde Camilla Parker Bowles da vardı.
Charles'ın Diana'yı nikah töreninde 'Sizi sonsuza kadar karı - koca ilan ediyorum' cümlesinden sonra öpmemesi evliliğin zoraki olduğunun en belirgin göstergesiydi.
İddialara göre Diana ile Charles'ın evliliği aslında bir projeydi.
O dönemlerde büyük bir ekonomik kriz yaşayan İngiltere'de yapılan grevler her gün daha da artıyordu.
Halkın morali oldukça bozuktu.
Diana ile Charles'ın evliliği halka heyecan verecek, halkın moralini düzeltecekti.
Charles'ın Diana'yı düğün töreninden sonra kendilerine mutluluk dileklerini iletmek isteyen halkı selamlamak için Buckingham Sarayı'nın balkonunda öpmesi evliliğin halka moral vermek için bir proje olduğu iddialarını doğrular nitelikteydi.
Diana, halkın önünde mutlu biri olarak görünse de kendisini sarayda hapsolmuş gibi hissediyor, eşinin ilgisizliğinden yakınıyordu.
Diana, halkın karşısında her ne kadar 'Evliliği herkese tavsiye ediyorum' diyerek 'Mutlu Prenses'i oynasa da iç dünyasındaki yangın her geçen gün biraz daha harlanıyordu.
Mutsuzdu, çaresizdi.
Yemek yiyemiyordu, depresyona girdi.
Hamile kalınca eşinin kendisiyle ilgileneceğini düşünüyordu ama öyle olmadı.
4 aylık hamileyken bir gün Charles'a mutsuz olduğunu kendisiyle ilgilenmesine gereksinimi olduğunu ağlaya ağlaya söyledi.
Charles'ın cevabı şu oldu; 'Seni dinlemeyeceğim. Gereksiz bir telaş, bunu bana hep yapıyorsun. Şimdi at binmeye gidiyorum.'
Diana, bunun üzerine Prens Charles'ın dikkatini çekmek için kendini merdivenlerden attı.
O olayı şöyle anlattı; "Dört aylık hamileyken kocamın dikkatini çekmek ve beni dinlemesini sağlamak için kendimi merdivenlerden aşağı attım. Charles'a çok çaresiz hissettiğimi, ağlaya ağlaya mahvolduğumu söylemiştim. O ise benim yalandan ağladığımı söyledi."
Diana ile saray arasındaki sürtüşmenin ilk kıvılcımları da Prens William'ı doğurduğu günlerde ortaya çıktı.
Kendini saray kuralları içine hapsetmeyeceğini doğumda gösterdi.
Saray adabına göre prensesler, doğumu sarayda kraliyet ailesinin doğum uzmanları eşliğinde gerçekleştirirdi.
Diana, 'Hayır' diyerek doğumu 21 Haziran 1982'de bir devlet hastanesinde yaptı.
Diana ile Charles arasındaki 'İlgisizlik' sorunu çocuk sahibi olduktan sonra da sona ermedi.
Ne var ki Diana'nın eşinin ilgisizliğinden başka bir sorun da gün geçtikçe kendini iyiden iyiye göstermeye başladı.
Katıldığı hayır kurumlarının organizasyonlarında bir 'Prenses' gibi değil de sıradan bir kişi gibi davranıyordu.
Sıradan kişilerin önünde diz çöküyor, onlarla tokalaşıp uzun uzun sohbet ediyordu.
Britanyalılar da şaşkınlık içindeydi, saray da...
Kraliyet ailesinin bir mensubu sıradan insanlarla temas ediyordu.
Bu durum, Kraliçe Elizabeth'i çileden çıkarıyordu.
Bir prenses nasıl olur da sıradan insanların önünde diz çöker, onlarla temas edebilirdi?
Bir mensubunun halkla ilk kez bu kadar yakınlaştığı kraliyet ailesi, gittikçe Britanya'nın soylu bir ailesi olmaktan çıkıp küresel bir kurum haline gelmeye başladı.
Diana'nın davranışları monarşiye yeni bir görünüm kattı.
Bütün bunlar yaşanırken ve eşiyle arasındaki sorun çözülmemişken ikinci kez hamile kalarak 15 Eylül 1984'te Prens Harry'i dünyaya getirdi.
Buna rağmen Charles ile Diana arasındaki sorunlar yine sona ermedi.
İkinci çocuğunu doğurarak anaçlık duygularının daha baskın hale gelmesinden, bağımsızlığının, kendine güveninin artmasından, eşinin ilgisizliğinden dolayı Diana, kendini deyim yerindeyse sosyal sorumluluk projelerine, yardım organizasyonlarına adadı.
Bu durum da Diana'yı Britanyalıların gözünde daha da yüceltmeye başladı.
Britanyalılar, başlarda biraz garipseseler de Diana'nın doğal davranışlarından oldukça hoşnut ve mutluydu.
Gazete manşetlerinde, dergi kapaklarında Diana haberlerine sıkça yer verilmesi üzerine Charles, ikinci planda kaldığını düşünerek eşini kıskanmaya başladı.
Öyle ya, birlikte gittikleri her yerde Diana'nın adı sevgi cümeleleri eşliğinde haykırılıyordu.
Bu durum, Galler gezisinde doruğa çıktı.
Charles, kıskançlığın etkisiyle yaptığı bir konuşmada 'İki eşim olsa ne iyi olurdu' diyerek Diana'nın kendisinin cariyesi olduğunun altını çizerek 'Baş aktör benim' mesajını verdi.
O sözleriyle verdiği bir diğer mesaj da 'Tek eşli bir hayat sürmüyorum / sürmek istemiyorum' oldu.
Oysa Diana'nın baş aktör olma, eşinin önüne geçerek rol çalma gibi bir amacı yoktu.
Sadece içinden geldiği gibi davranıyordu.
Doğal kişiliği en belirgin özelliklerindendi.
Kraliyet ailesine girerek bir prenses olması o doğal kişiliğini hiç törpülemedi.
Hatta bir prenses olarak elindeki imkanları gereksinimi olanlar adına kullanmak gibi bir misyonu olduğuna inanarak doğal kişiliğinin ölçüsünü daha da artırdı.
Modern zamanın en gözde kraliyet ailesinin prensi ve prensesi olmaları nedeniyle tüm gözlerin üzerlerinde olduğu Diana ile Charles, aslında normal şartlarda bir araya gelemeyecek, iki farklı dünyası olan kişilerdi.
Diana'nın eşinden istediği tek bir şey vardı; kendisine iyi bakması...
Charles, daha sonraki dönemlerde de her ne kadar baş aktörün kendisi olduğu yönünde mesajlar verse de Diana'ya olan sevgi Britanya'nın dışına çoktan çıkmış, küresel bir hale gelmiş, modern tarihin en sevilen ve en simgesel kişisi olmuştu bile.
Ve Diana, davranışlarıyla kraliyete format attı.
Kraliçe Elizabeth ise bu durumdan hiç hoşnut değildi.
Diana'nın davranışlarına çekidüzen vermesi gerektiği konusunda oğlu Charles'a salık verdi.
Diana için yeni bir cephe daha açılmıştı.
Oysa ki Diana, evinde yaşayamadığı mutluluğu halkın içinde buluyordu.
Halkın içinde kendini iyi ve güçlü hissediyor, mutlu oluyordu.
İşe yarar biri olduğunu kendisine halk gösteriyordu.
Bu konuda hep şöyle diyordu; 'Ben ne yapıyorum ki bu kadar önemliyim?'
Aslında bir prenses olduğunu kendisine gösteren sadece halktı.
Halkla arasına mesafe girmesi demek Diana için tam bir yıkımdı.
Bunun yanı sıra sarayda çalışanlara yaş günlerinde hediyeler alması, onlarla göz göze gelecek kadar yakın ilişkiye girmesi bardağı taşıran son damlalardandı.
Kraliyet ailesinin bir mensubu gibi davranması gerektiği konusunda gönderdiği mesajlarını dikkate almadığı Kraliçe Elizabeth ile arası da gün geçtikçe açıldı.
Diana, monarşi için artık iyiden iyiye patlamaya hazır bir bomba haline geldi.
Öyle ya;
Britanyalılar monarşiyi sorgulamaya başlamış, kraliyet ailesinin diğer üyelerinin de Diana gibi davranması gerektiği konusunda sesler yükselmeye başlamıştı.
Diana, monarşinin gelenekleri ve kurallarının selametine yönelik tehlikenin ta kendisiydi.
Diana, her şeye rağmen hayattaki rolünün eşini desteklemek, onu yüreklendirmek, yüceltmek, iyi bir eş, iyi bir anne olmak olduğunu düşünmeye devam ediyordu.
Ne var ki bir gün Camilla Parker Bowles sorunu yeniden baş gösterdi.
Eşinin kendisini aldattığına iyiden iyiye inansa da kraliyet ailesindeki herkes ona 'Saçmalama, onlar sadece arkadaş' dedi.
İnanmıştı da...
İnancı, eşinin Camilla Parker Bowles ile 1992'de Türkiye'ye yaptığı geziyle yerle bir oldu.
Türkiye'ye yaptıkları bir gezinin fotoğrafları İngiltere'deki her gazetenin, her derginin baş sayfasında yer aldı.
Diana, Kraliçe Elizabeth'e giderek 'Ne yapmam gerekiyor' dedi.
Kraliçe Elizabeth'in cevabı, Diana'nın bir kez daha depresyona girmesine neden oldu; 'Bilmiyorum, Charles ümitsiz bir vaka.'
Son bir hamleyle evliliğini kurtarmaya yeltendi.
Bir partide karşılaştığı Camilla Parker Bowles'a şöyle dedi; "Camilla, eşimle aranızda neler olduğunu bildiğimi biliyorsun. Ben daha dün doğmadım. Beni aptal yerine koymayın."
Eve dönüşte Charles ile Diana büyük bir kavgaya tutuştu.
Diana, sabaha kadar ağladı.
Evliliğinin o gece bittiğine artık kesin olarak inandı
Sonunda dönemin İngiltere Başbakanı John Major, 9 Aralık 1992'de Parlamento'da bir konuşma yaparak Diana ile Charles'ın ayrılacaklarını açıkladı.
Diana ile Charles, evlerini ayırdı.
Diana, zaten Charles ile bir evlilik hayatı yaşamıyor, yıllardır cinsel ilişkiye girmiyordu.
Charles Highgrove House'da kalırken, Diana Kensington Sarayı'na taşındı.
Diana, eşinden bulamadığı mutluluğu başkalarında aradı.
Diana'nın itiraf ettiği ve ölümünden sonra ortaya çıkan ses kayıtlarına göre sevgilileri şu kişilerdi;
Barry Mannakee
İngiliz Kraliyet Ailesi'ni ve Diana'yı korumakla yükümlü bir polis memuruydu.
Diana'nın ses kayıtlarında 1984 - 1986 arasında onun için görev yapan biriyle aşk yaşadığı bilgisi vardı.
Bu kayıtlarda âşık olduğu kişinin adı yer almasa da o kişinin Barry Mannakee olduğu düşünülüyor.
Barry Mannakee 1987'de 37 yaşındayken motosiklet kazasında yaşamını yitirdi.
James Gilbey
Diana'nın 1989'da gizlice kaydedilen ses kayıtlarında James Gilbey'in erkek arkadaşı olduğu ortaya çıktı.
James Gilbey, Diana'yı Charles ile evlenmeden önce de tanıyordu.
Will Carling
Prenses Diana ve ragbi oyuncusu Will Carling, Chelsea'de bir spor salonunda tanıştı.
İlişkileri 1995 yılında deşifre oldu.
Hasnat Khan
Kalp cerrahı Hasnat Khan'ın Prenses Diana ile ilişkisi 1995'te başladı.
Diana, 'Bay Mükemmel' lakabını taktığı Hasnat Khan'ı hayatının aşkı olarak gördüğünü söyledi ve sevgilisinin Pakistan'da yaşayan ailesini de ziyaret etti.
James Hewitt
Süvari ve kraliyet at eğitmeni James Hewitt de Diana'nın ilişki yaşadığı isimlerdendi.
Diana, James Hewitt ile yaşadığı ilişkiyi 1995 yılında verdiği röportajda itiraf etti.
Ortaya atılan Prens Harry'nin, James Hewitt'in oğlu olduğu iddiaları Diana ve saray tarafından defalarca yalanlandı.
James Hewitt, 2003'te Diana'dan aldığı 64 aşk mektubunu 10 milyon £ karşılığında satmayı düşündü.
Oliver Hoare
Oliver Hoare ile ilişkisi 1992'de başladı.
Oliver Hoare, 2018'de 73 yaşındayken kanser sebebiyle yaşamını yitirdi.
Diana, 1995'te BBC muhabiri Martin Bashir ile bir röportaj yaptı.
O röportajda 'Bu evlilikte biz üç kişiydik, yani biraz kalabalıktı' cümlesini sarf etti.
Üzerine de ayrı yaşadığı Charles'tan resmi olarak ayrılmak istediğini söyledi.
Diana, Britanyalıları bir kez daha şaşkına çevirdi.
Bir prenses ilk kez bu kadar açık konuşuyordu.
O röportajdan sonra Kraliçe Elizabeth, kraliyete daha fazla zarar vermemesi için Diana ile Charles'ın boşanmalarının en iyisi olacağını düşündü.
Diana ile Charles'a elden teslim edilen birer mektup yazarak 'Boşanın' dedi.
Başbakan John Major da boşanmalarının iyi olacağını salık verdi.
28 Ağustos 1996'da boşandılar.
Diana, Charles'tan 17 milyon £ tazminat aldı.
Diana'nın unvanı değiştirildi.
Majeste unvanı geri alındı.
Artık Galler Prensesi Diana değildi.
Adı şöyle zikredilecekti;
Diana, Galler Prensesi.
Tekrar evlenmesi halinde 'Prenses' de elinden alınacak, sadece 'Diana' olarak kalacaktı.
Günümüzde 90 yaşında ve serveti 1 milyar 400 milyon $ olan Mısırlı iş adamı Mohamed Al-Fayed, boşanmasının ardından Diana'yı evindeki bir partiye davet etti.
Mohamed Al-Fayed'in oğlu Dodi Al-Fayed ile Diana o partide tanıştıktan sonra birlikteliğe başladı.
Diana ile Dodi Al-Fayed, 31 Ağustos 1997'de çıktıkları Akdeniz tatilinden sonra Paris'e döndü.
Al-Fayed Ailesi'ne ait olan bir otelde yemek yiyen Diana ile Dodi Al-Fayed, dairelerine gitmek için yola çıkacakları sırada kapıda gazetecilerin olduğunu öğrendi.
İlişkileri biliniyordu.
Birlikte binlerce kare fotoğrafları çekilmişti, Akdeniz tatilinde öpüşürken bile görüntülenmişlerdi.
Ne var ki Dodi Al-Fayed, o gece gazetecilerin kendilerini görüntülemesini istemeyerek gece saat 2.30'da o ölümcül kararı aldı.
Takip edilmemek için arka kapıdan çıkıp başka bir otomobille eve her zaman kullandıkları yoldan değil, farklı bir istikametten gitmeye karar verdi.
Otomobili Dodi Al-Fayed'in koruması ve şoförü Henri Paul kullanıyordu.
Henri Paul, Alma Köprüsü'nün tüneline girdiğinde sütunlardan birine çarptı.
Dodi Al-Fayed ile Henri Paul kaza anında öldü.
Diana ise ağır yaralıydı.
Götürüldüğü hastanede sabah saat 4'te kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
Ölümüne ilişkin ortaya birçok iddia atıldı.
Aslında bir suikasta kurban gittiği yönündeki iddialar şu spekülasyonlardan oluştu;
* Dodi Al-Fayed'den hamileydi. Kaza, İngiliz ve Fransız ajanlar tarafından organize edildi.
* Henri Paul bir ajandı.
* Foto muhabiri James Andanson tarafından kullanılan beyaz bir otomobil Diana ile Dodi Al-Fayed'in otomobiline çarparak yoldan çıkarmıştı. Andanson'ın istihbarat servislerinin ajanı olduğu iddia edildi.
* Kazadan yaralı halde kurtulmasına rağmen Diana'ya özellikle geç müdahale edildi. Ambulans, en yakın hastane yerine daha uzak bir hastaneye götürüldü.
* Kaza alanı, delilleri yok etmek için sabahın ilk ışıklarında yıkandı.
Mohamed Al-Fayed, kendi ekibini kurarak kazanın araştırılması için 9 yıl boyunca milyonlarca dolar harcadı. Al-Fayed, şoför Henri Paul'un kanında yüksek oranda alkol bulunduğuna yönelik kanıtları kabul etmeyerek kan örnekleriyle oynandığını iddia etti.
Kazanın araştırılması için oluşturulan kurul 2006'da 800 sayfalık bir rapor hazırladı.
Raporda;
* Kazanın ajanlar tarafından organize edildiğine yönelik bir kanıt bulunamadı.
* Henri Paul'un bir ajan olduğu yönünde bir kanıt bulunamadı.
* James Andanson'un, o gece söz konusu beyaz otomobili kullanmadığı kanıtlandı, ayrıca kendisinin istihbarat kuruluşlarıyla bağlantısı olduğu yönünde bir kanıt bulunamadı.
* Henri Paul'un kan örneklerine defalarca farklı kuruluşlar tarafından analiz yapıldı; 'Kan örnekleri Henri Paul'undur ve yüksek oranda alkole rastlanmıştır.'
Diana'nın ölümüyle ilgili son iddia ise şu;
Diana'nın uşağı Paul Burrell, Diana'nın ölmeden 10 ay önce kendisine içeriğinde "Hayatımın bu dönemi en tehlikeli dönem. Kocam benim otomobilimde bir kaza' planlıyor. Bir fren arızası ve ciddi kafa sakatlığı yaratıp Tiggy ile evliliğinin önünü açmak istiyor" olan bir mektup yazdığını söyledi.
* Tiggy: Camilla Parker Bowles.
Paul Burrell, 2003'te Diana'nın hayatını anlatan 'Kraliyet Görevi' adlı kitabını yayımladı. Tartışmalar yaratan kitapta Burrell, Charles'ın isminin geçtiği yerleri gizleyerek mektubu kitabında ifşa etti. Mahkemeye mektubun orijinal hali sunuldu.
Bir sonuç çıkmadı.
Charles, Diana'nın ölümünden 8 yıl sonra 9 Nisan 2005'te Camilla Parker Bowles ile Windsor Kalesi'ndeki St. George's Kilisesi'nde evlendi.
Camilla Parker Bowles'a prenses unvanı verilmedi.
Bunun nedeni Britanyalıların hâlâ prensesleri olarak Diana'yı kabul etmeleri.
DIANA HAKKINDA ÇEKİLEN TV DİZİLERİ
The Royal House of Windsor
The Crown
DIANA HAKKINDA ÇEKİLEN BELGESEL FİLMLER
The Story of Diana
Diana and I
The Last 100 Days of Diana
Diana, Our Mother: Her Life and Legacy
Princess Diana: Tragedy or Treason?
Diana: 7 Days That Shook the Windsors
Diana, 7 Days
Princess Diana: Her Life, Her Death, the Truth
Diana: In Her Own Words
Diana: Last Days of a Princess
Princess Diana: In Search of Happiness
DIANA HAKKINDA ÇEKİLEN TV FİLMLERİ
The Murder of Princess Diana
Diana: A Tribute to the People's Princess
Princess in Love
Diana: Her True Story
Charles and Diana: Unhappily Ever After
The Royal Romance of Charles and Diana
Charles and Diana: A Royal Love Story
DIANA HAKKINDA ÇEKİLEN SİNEMA FİLMİ
Diana