Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Yenidoğan Çetesi davası: Hemşire Hasan Basri Gök, Opara bebeğin ölümünü anlattı | SON DAKİKA HABERLERİ | Son dakika haberleri

        İstanbul'da, yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık duruşma ikinci günü tamamlandı. Dava yarın devam edecek.

        SANIKLAR İÇİN 17 BİN YIL HAPİS İSTENİYOR

        Bakırköy Adliyesi, 21. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nda görülen duruşmaya mağdur ve müştekiler, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katılıyor. 19 özel hastanenin iddianamede yer aldığı davada sanıklar hakkında 17 bin yıl hapis cezası isteniyor.

        HEMŞİRE GÖK'ÜN SAVUNMASI

        Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 15 tutuksuz sanık ve taraf avukatları duruşmada hazır bulundu. Duruşmada ilk olarak sanık müdafilerin isimleri okundu. Duruşma hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasıyla başladı.

        "EPİKRİZ RAPORLARINI DOKTORLARIN YAZMASI GEREKİYORDU BİZ YAZIYORDUK"

        Sanık Hasan Basri Gök kürsüye geldi ve hakkındaki iddialarla ilgili savunmasına başladı.

        Mahkeme Başkanı: Hakkında sahtecilik ve örgüt üyesi olmak suçlarından dava açıldı. Savunmanı yapacak mısın?

        Sanık: Savcılıkta ve emniyette anlattım, tekrar anlatmaya gerek yok. Duyduğum ve bildiklerimi aktardım.

        Mahkeme Başkanı: Epikriz değiştirme nasıl yapılıyordu?

        Sanık: Excel üzerinden bebeklerin bilgilerini birleştirip istenilen bilgileri düzenleyerek geri gönderiyorduk.

        Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile irtibatın neydi?

        Sanık: Normal hemşiresiydim. Son 6 aydır epikriz raporlarını yazdım ve aynı zamanda şoförlüğünü yaptım.

        Mahkeme Başkanı: İşletme nedir?

        Sanık: Fırat Sarı, hastanelerle anlaşmalar yapıyordu.

        Mahkeme Başkanı: Bebek sevkleriyle ilgili ne biliyorsun?

        Sanık: Bebek sevklerini Fırat Sarı, İlker Gönen ve Mert Özdemir yapıyordu.

        Mahkeme Başkanı: Denetimlere yönelik Damla ile bir konuşman var. Sebepsiz baskın ve denetim yapılıyor, diyorsun.

        Sanık: Denetimlerle ilgili konuşmamızda, ilaçlarla ilgili denetimleri konuşuyorduk. İşletme diye bahsettiğim, Fırat Sarı’nın işlettiği hastanelerdir. Epikriz raporlarını normalde doktorların yazması gerekiyordu ama biz yazıyorduk.

        Mahkeme Başkanı: Denetimlerde “Allah’tan ilaca bakmamışlar, mal bunlar” demişsin.

        Sanık: O ilaçların orada durması yasaktı, ama Sağlık Müdürlüğü’nden gelenler dolaplara bakmadıkları için görmediler. Ona dair bir konuşmaydı.

        Mahkeme Başkanı: “Bu ex bebek bana neden kaldı” demişsin.

        Sanık: İlk tapelerde de bana sordular. Fırat Sarı bana söyledi. Son dönemlerde raporlarını ben yazıp hastaneye gönderiyordum. Gelen nota göre raporları düzenliyorduk.

        Mahkeme Başkanı: “20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını istemişsin.”

        Sanık: Hatırlamıyorum.

        Mahkeme Başkanı: “Günlük epikriz raporu yazılırsa ciro düşer, fiyat düşer” demişsin.

        "FIRAT SARI TÜM SORUMLULARA PARA ÖDÜYORDU"

        Sanık: Fırat Sarı düşük ücretler ödüyordu. Fırat Sarı, tüm sorumlulara para ödüyordu. Her şeyin bir ücreti vardı; doktora yardım etmek, epikriz raporu yazılması gibi işler.

        Mahkeme Başkanı: “Basamakları boşver, önemli değil” diyorsun.

        "İLAÇ SATIŞINDAN 40 BİN TL KAZANDIK"

        Sanık: Basamak hastaneler doğru değildi. SGK’dan buna göre para alınıyordu. Önümüzdeki basamakları değiştiriyorduk. Hastanedeki ilaçları da Doğukan ile birlikte satıyorduk. İlaç satışından 40 bin lira para kazandık.

        Mahkeme Başkanı: Hemşirelerden aldığınız ilaç var mı?

        Sanık: Evet, aldık. Fırat Sarı’nın bilgisi dahilinde aldım. Denetim var diye bir seferinde 24 kutu ilaç verdiler. İlaçları alırken hastanenin haberi vardı. Bu raporu zaten hastane başhekimi ve sahibi görüyor. Bunlar fark edilmeyecek ilaçlar değil; sistemden düştüğünde herkesin haberi olur. Sonuçta hastanenin birdenbire cirosu artıyordu.

        Mahkeme Başkanı: Nasıl alıyorlardı?

        Sanık: Fırat Sarı’nın tanıdığı doktorlar vardı; bebekleri onlardan alıyordu.

        Mahkeme Başkanı: Neden?

        Sanık: Para kazanmak için.

        Mahkeme Başkanı: 112’yi bilgilendirmeden bu nasıl yapılıyordu?

        Sanık: Doktorlar üzerinden yapılıyordu.

        Mahkeme Başkanı: Para kazanıyorlar mıydı?

        "İLKER VE FIRAT YÖNETİCİYDİ, İL DIŞI SEVKTEN 5 BİN TL KAZANILIYORDU"

        Sanık: Kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm bir şey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi.

        Mahkeme Başkanı: Mehtap ile bir konuşman var, denetime gelmişler.

        Sanık: Denetimlerde Fırat Sarı’nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi.

        Mahkeme Başkanı: İfadenizde Serdarova bebeğin ailesinden para istediğiniz geçiyor.

        "AMAÇ SGK'DAN PARA ALMAKTI"

        Sanık: Fırat Sarı aradı; sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Toplamda yaklaşık 40 bin lira toplandı. Hastaneye parasını verdik, gerisini Fırat aldı. Bize de ek ödeme yaptı.

        Mahkeme Başkanı: Amaç neydi

        Sanık: Amaç SGK’dan daha fazla para almaktı.

        "DOĞUKAN DOKTOR GİBİ KONUŞUYORDU"

        Mahkeme Başkanı: Mehtap, “Çocuğu öldür” derken ne demek istedin?

        Sanık: Nabzı düşüktü, bebeği görmediğim için öyle konuşmuşumdur.

        Mahkeme Başkanı: Basamakları neden düşürmek istediniz?

        Sanık: Dikkat çekmemek için.

        Mahkeme Başkanı: Osman bebekle ilgili epikriz kötüleştirmekten bahsetmişsiniz, neden?

        Sanık: Şablonlara yazmamız gerekiyordu.

        Mahkeme Başkanı: Üç gün yaşayan bir bebeği 6 gün yaşamış gibi sisteme girmişsiniz. “Dikkat etsinler” demişsiniz, bu ne demek?

        Sanık: Bebek üç gün yaşamış ama altı gün sistemde kalmış. Fark edilir diye böyle dedim.

        Mahkeme Başkanı: Hâlâ kendini doktor olarak tanıtıyor mu?

        Sanık: Evet, gördüm. Şehmuz hocaya ulaşamıyorlardı. O yüzden Doğukan doktor gibi konuşuyordu.

        "SİSTEM ÜZERİNDEN AYARLIYORLARDI"

        Mahkeme Başkanı: 112 bunu fark etmiyor mu?

        Sanık: Hayır, sistem üzerinden ayarlıyorlardı.

        Mahkeme Başkanı: Kaya bebekle ilgili ne biliyorsunuz?

        Sanık: Anneyi sevk ettiler. Doğum yapıyordu, acil sevk edilmesi gerekiyordu. O hastaneye gitmesi çok saçmaydı.

        "OPARA BEBEK BİR GÜNDE EX OLDU"

        Mahkeme Başkanı: Opara bebekle ilgili bilgin nedir?

        Sanık: Bebek bir günde ex oldu. Yenidoğan servisine sevk edilmemesi gerekiyordu. Şehmuz hoca ilgilenmedi. Zaten hiçbir bebekle ilgilenmiyordu. Epikrizini Doğukan’la birlikte ben yazdım.

        Mahkeme Başkanı: Doğukan soruşturmadan bahsediyor, doğru mu?

        Sanık: Evet, Doğukan bilgi almış, “Hakkımızda büyük bir soruşturma var” dedi.

        Mahkeme Başkanı: “Artık bıktım, sapasağlam bebekleri entübe ediyorsunuz” diye bir konuşman var, hatırlıyor musunuz?

        Sanık: Evet, çok uzun süre yatışta bekleyen bebeklerle ilgiliydi ama sağlam bebekler için değil.

        Hasan Basri Gök'ün çapraz sorgusu devam etti.

        Üye Hakim: Hem hemşiresin hem şoförsün, bütün hemşirelerle sen mi konuşuyorsun? Fırat Sarı mı sana söylüyor?

        Sanık: Evet, Fırat Sarı’nın talimatıyla yapıyordum. Bütün hemşireler, benim söylediklerimi Fırat söylemiştir diye biliyordu.

        Üye Hakim: Senin yerin var mı? Şoför olarak, kriz raporunu arabada mı yazıyorsun?

        Sanık: Arabada, dışarıda, bazen de şirketin merkezinde yazıyordum.

        Savcı: Sağlıklı bebekleri yenidoğana almak için ilaç veriliyor mu?

        Sanık: Yok efendim.

        Savcı: “140 bin lira kalp hastasından para alıp âlem yapacağınızı söylüyorsunuz” Bu doğru mu?

        Sanık: Kendi aramızda yapılan saçma bir sohbetti, ameliyat olmadı zaten. Biz de almayız.

        Savcı: “Ölüm başımızda kalmasın, devlet bizi **kecek” diyorsunuz. Bu nedir?

        Sanık: Serdarova bebekle ilgili olduğunu düşünüyorum.

        Savcı: Hiyerarşik bir yapı var mı?

        Sanık: Doktorlar arasında yoktu ama biz hemşireleri arıyorduk.

        Mehmet Kaya’nın Vekili (Kaya Bebek):

        Avukat: Kaya bebeğin öldüğü akşam sorumlu doktor kimdi?

        Sanık: Doktor yoktu.

        Avukat: Sorumlu doktor kim?

        Sanık: Hilda’ydı.

        Karaduman Bebek Avukatı:

        Avukat: Dursun Eryılmaz ile bir konuşman var. Karaduman bebeğin raporunu yazdınız mı?

        Sanık: Yazmadım, hatırlamıyorum. Diploma kullanılan doktordu.

        Diğer avukatların sorusuyla sorgu devam etti.

        Avukat: Hastane sahipleriyle görüşülüyor muydu?

        Sanık: Ayda bir görüşülüyordu.

        "OPARA BEBEĞİN ÖLÜMÜNDE DOĞUKAN'IN HATASI VAR"

        Avukat: Bir dosya nasıl epikrize uygun hale getiriliyor?

        Sanık: Ocak ayında SGK için evrak hazırlanacaktı. Bir yıl önceki evraklar düzenlendi.

        Avukat: Bir sene sonra sistemi değiştiriyor musunuz?

        Sanık: Evet, hastane sistemlerinde değişiklik yapıyoruz. Fırat Sarı’nın değiştirme yetkisi var.

        Avukat: Ocak 2024’te SGK sizden dosya istemiş. Hastanenin -2. katında 20 kişiyle birlikte raporları değiştirmişsiniz. Doğru mu?

        Sanık: 2020 yılındaki dosyaları istediler. Biz yapmadık. Fırat Sarı ve Ali Aksu, Birinci Hastanesi’nin yenidoğan ekibiyle -2. katta epikrize uygun dosya düzenlemesi yaptılar. Akciğer filmi ve kan gazı girişi yazıldı.

        Avukat: Opara bebeğin ölümünden sonra bir konuşmanız var. Esmerol nedir?

        Sanık: Esmerol, iddianamede var. Opara bebeğin ölümünde Doğukan’ın hatası var. Doğukan beklemek yerine düzgün bir hekim çağırsaydı...

        GÖK'ÜN TAHLİYESİ İSTENDİ

        Hasan Basri Gök’ün avukatı söz aldı.

        Avukat: Müvekkilim bebek katili olarak adlandırıldı ve ailesi perişan oldu. Müvekkilim sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan yargılanmaktadır. Emir-komuta zinciri olmayan bir ortamda, örgüt suçlamasından beraat verilmesini talep ediyorum. Ayrıca, müvekkilimin tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak tahliyesini istiyoruz.

        DURUŞMADA 'KURTLAR VADİSİ' REPLİĞİ

        Verilen aranın ardından mahkeme başkanı, sanık hemşire Deniz Korkmaz’a sordu:

        'Devleti soymak, milleti soymaktan şereflidir' demişsin. Neden böyle söyledin?

        Deniz Korkmaz: Evet, söyledim. "Kurtlar Vadisi" diye bir dizi var, ünlü bir replik. Bakarsanız görürsünüz.

        "DAVAYLA İLGİLİ ŞİKAYETİ CİMER'E BEN YAPTIM TUTUKLANDIM"

        Mahkeme başkanı: Kendini tanıt.

        Deniz Korkmaz: 7 yıldır bebek yoğun bakımda çalışıyorum, kusura bakmayın, biraz heyecanlıyım.

        Mahkeme başkanı: 2022, 2023 ve 2024’te nerede çalışıyordun?

        Deniz Korkmaz: Reyap Hastanesi.

        Mahkeme başkanı: TRG Hastanesi’nde çalıştın mı?

        Deniz Korkmaz: Evet.

        Mahkeme başkanı: Ne olarak?

        Deniz Korkmaz: Bebek yoğun bakımında hemşireydim.

        Mahkeme başkanı: Hakkındaki iddialara ne diyeceksin?

        Deniz Korkmaz: Hakkımda somut delil yok. Bu davayla ilgili CİMER’e şikayeti ben yaptım, ama şimdi tutuklanan da ben oldum.

        Mahkeme başkanı : İddianame de Gıyasettin ile bir görüşmen var. 'Bir tane bebek alacak' demişsin. Esenler Ensar Hastanesi, günlük 2500 TL, peşin alınacak demişsin. Hatırlıyor musun?"

        Deniz Korkmaz: Yoğun bakıma bebek geleceği zaman bana bilgisi gelirdi, hazırlık yapardım. Parayı alan ben değilim. Yoğun bakımda verdiğim sağlık hizmeti dışında benim bir dahlim yok. Hastaya ben bakacağım için konuşmuşuz.

        Mahkeme başkanı: "Kanka, 'Denetime gelmişler' demişsin, Doğukan ile konuşmuşsun. Kaya Bebek ile ilgili bilgin var mı?"

        Deniz Korkmaz: Sağdan soldan konuşmuşlar, bilgim yok.

        Mahkeme başkanı: Savcılıkta ifade vermişsin.

        Deniz Korkmaz: Bildiğim her şeyi anlattım.

        Mahkeme başkanı: 1 dakika, ifadelerin doğru mu?

        Deniz Korkmaz: Duyduğum, gördüğüm, bildiğim her şeyi anlattım.

        Mahkeme başkanı: Fırat Sarı’nın kurduğu sistemde yüzde 40 kâr aldığını söylemişsin.

        Deniz Korkmaz: Evet, doğrudur.

        Mahkeme başkanı: "GMZ şirketi üzerine bir bilgin var mı?"

        Deniz Korkmaz: Fırat Sarı, şirketi benim üzerime yapacağını söyledi. 'Sen de şirket sahibi olursun' dedi. Ben de maalesef kabul ettim.

        Mahkeme başkanı: Şirketi kim yönetiyordu?

        Deniz Korkmaz: Sümeyye Nur Arslan.

        Mahkeme başkanı: "Şirketle alakalı Hasan Basri Gök’e vekâlet verdim" demişsin. Kendisi ilgileniyor muydu?

        Deniz Korkmaz: Genelde para işleriyle Sümeyye ilgileniyordu.

        Mahkeme başkanı: "Birinci Hastanesi’nde hasta şifa bulmasına rağmen taburcu edilmiyordu demişsin. Orada ne biliyorsun?"

        Deniz Korkmaz: Orada Şeyhmuz Doktor vardı, ama hastaya doğru düzgün bakmıyordu. Her şeyi Hakan Doğukan Taşçı’ya yüklemişlerdi.

        Mahkeme başkanı: Kaç kere gördün?

        Deniz Korkmaz: 4-5 kez gittim.

        Mahkeme başkanı: Doktor Dursun Eryılmaz’ı tanıyor musun?

        Deniz Korkmaz: Fırat Sarı, kendi kaşesini orada burada kullandırdı.

        Mahkeme başkanı: "Dursun Eryılmaz telefonları bile açmaz" demişsin.

        Deniz Korkmaz: Böyle duyardım, kendisiyle ilgili.

        MAHKEME BAŞKANINDAN SANIĞA TEPKİ

        Duruşmada 4. sanığa geçildi. Sanık kürsüsüne Hüseyin Günerhan geldi.

        Mahkeme başkanı: İlker Gönen ile konuşmuşsun, her yere baskın yapıldığını konuşmuşsunuz.

        Hüseyin Günerhan: Benim cevabımı söyler misiniz?

        Mahkeme başkanı: Ben sana soruyorum.

        Hüseyin Günerhan: Orada usulüne uygun olduğunu söyledim.

        Mahkeme başkanı: Bana akıl vermeyin, ben sana soruyorum.

        "ÖRGÜT MÜSÜNÜZ SORUSUNA 'AYNEN' DEMİŞSİN"

        Mahkeme heyetinin soruları bitti. Şimdi duruşma savcısı, Sanık Hüseyin Günerhan’a soru sormaya başladı.

        Savcı: Tapelerde Doğukan ile bir konuşmanız var. Doğukan seni arıyor ve bir doktor size “Örgüt müsünüz?” diye sormuş. Sen de cevap olarak “Aynen öyle” demişsin. Buradaki kastın nedir? Az önce örgüt olmadığınızı söyledin.

        Hüseyin Günerhan: Yani şöyle, bizim daha önce Doğukan ile bir konuşmamız vardı. Fırat Sarı’nın PKK ile ilgili eski dosyasını söylüyorum. “Bizi de riske atarlar” diyorum.

        Savcı: Güney Hastanesi’nden neden ayrıldın?

        Hüseyin Günerhan: Açıkladım zaten.

        Savcı: Şu açıdan soruyorum, Fırat Sarı Güney Hastanesi ile irtibatını kesiyor ve sen de ayrılıyorsun. Sen kendin mi ayrıldın?

        Hüseyin Günerhan: Evet, kendim ayrıldım.

        Avukatların sorusundan sanığın sorgusu tamamlandı. Diğer sanığa geçildi.

        Tutuklu sanıklardan Ambulans Şoförü Fehmi Alperen sanıl kürsüsüne geldi. Kürsüye iddianameden bazlı çıktıları koydu ve savunmasına başladı.

        Sanık: Benim bir şirketim var ve ambulans şoförüyüm. 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı olarak ambulans şoförü olarak çalışıyorum. Ayrıca, bir danışmanlık şirketim var. Bu şirket aracılığıyla özellikle yurtdışından gelen hastaları hastanelere yönlendiriyorum. Hastanelerle yaptığım anlaşmalar sayesinde bu işten gelir elde ediyorum. 112 sistemi kapsamında İstanbul’da hasta nakli yapan 4 ambulansım var. Sistem yetersiz kaldığında dışarıdan hizmet alınıyor.

        Mert’ten herhangi bir ödeme almadım. Hastanelerden alacağım var, ancak bu alacaklar bebek sevkleriyle ilgili değil.

        Mahkeme Başkanı ve Sanık Diyaloğu:

        Mahkeme Başkanı:

        Fırat ve Doğukan’ın konuşmalarında, “2 bebeği Fehmi gönderdi” şeklinde ifadeler var.

        Sanık (Fehmi Alperen):

        Fırat Sarı’nın konuşmalarında zaten hasta göndermediğim söyleniyor. Bu durum, benim bu işe dahil olmadığımı açıkça gösteriyor.

        Mahkeme Başkanı:

        Gıyasettin Mert ile bir konuşman var, hatırlıyor musun?

        Sanık:

        Yeni bir ekip kurulacaktı ve bu konu hakkında bilgi veriyordum.

        Mahkeme Başkanı:

        Yaptığın bir bebek sevki var mı?

        Sanık:

        112’den sevk için yanıt alamıyorlar. Tansiyonu yüksek bir bebek için beni arıyorlar ve yer bulamadıklarını söylüyorlar. Bunun üzerine Gıyasettin Mert’e sordum ve Güney Hastanesi’ne sevk edilmesini sağladım. Aile de bunu onayladı.

        Mahkeme Başkanı:

        Bu işte bir menfaatin var mı?

        Sanık:

        Hayır efendim. Bu işten herhangi bir kazancım olmadı.

        "BU İŞTEN HİÇBİR KAZANCIM OLMADI"

        Tutuklu sanıklardan Ambulans Şoförü Fehmi Alperen sanıl kürsüsüne geldi. Kürsüye iddianameden bazlı çıktıları koydu ve savunmasına başladı.

        Sanık: Benim bir şirketim var ve ambulans şoförüyüm. 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı olarak ambulans şoförü olarak çalışıyorum. Ayrıca, bir danışmanlık şirketim var. Bu şirket aracılığıyla özellikle yurtdışından gelen hastaları hastanelere yönlendiriyorum. Hastanelerle yaptığım anlaşmalar sayesinde bu işten gelir elde ediyorum. 112 sistemi kapsamında İstanbul’da hasta nakli yapan 4 ambulansım var. Sistem yetersiz kaldığında dışarıdan hizmet alınıyor.

        Mert’ten herhangi bir ödeme almadım. Hastanelerden alacağım var, ancak bu alacaklar bebek sevkleriyle ilgili değil.

        Mahkeme Başkanı ve Sanık Diyaloğu:

        Mahkeme Başkanı:

        Fırat ve Doğukan’ın konuşmalarında, “2 bebeği Fehmi gönderdi” şeklinde ifadeler var.

        Sanık (Fehmi Alperen):

        Fırat Sarı’nın konuşmalarında zaten hasta göndermediğim söyleniyor. Bu durum, benim bu işe dahil olmadığımı açıkça gösteriyor.

        Mahkeme Başkanı:

        Gıyasettin Mert ile bir konuşman var, hatırlıyor musun?

        Sanık:

        Yeni bir ekip kurulacaktı ve bu konu hakkında bilgi veriyordum.

        Mahkeme Başkanı:

        Yaptığın bir bebek sevki var mı?

        Sanık:

        112’den sevk için yanıt alamıyorlar. Tansiyonu yüksek bir bebek için beni arıyorlar ve yer bulamadıklarını söylüyorlar. Bunun üzerine Gıyasettin Mert’e sordum ve Güney Hastanesi’ne sevk edilmesini sağladım. Aile de bunu onayladı.

        Mahkeme Başkanı:

        Bu işte bir menfaatin var mı?

        Sanık:

        Hayır efendim. Bu işten herhangi bir kazancım olmadı.

        "BİR HASTA İÇİN BENDEN FİYAT SORDULAR"

        Sanık Fehmi Alperen’in Duruşma Notları…

        Üye Hâkim:

        Hastane sahipleri ve başhekimler size nasıl baskı yapıyor? Usulsüzlüklerle ilgili böyle bir beyanınız var.

        Sanık:

        Ben böyle bir şey bilmiyorum.

        Duruşma Savcısı:

        Genel olarak suçlamaları kabul etmiyorsun ama Renas ile yaptığın bir konuşman var ve WhatsApp üzerinden görüşme yapıyorsunuz. Neden normal görüşmeyi kapatıp WhatsApp’a geçtiniz?

        Sanık:

        WhatsApp’ta fotoğraf paylaşımı gerekiyordu, bu yüzden oraya geçtim.

        Müşteki Avukatlarının Soruları:

        Avukat:

        Renas ile konuşursanız benimle de konuşacağım demişsiniz. Arkanızdan Fırat ekip getirmiş ve Fırat ile restleşmişsiniz. Bunun sebebi nedir?

        Sanık:

        Bu olayları öğrendiğimde hastane sahiplerine bildirdiğimde böyle bir durum oluştu. Fırat Sarı ile şahsi bir problemim yok. Aldığım bir para da yok.

        Avukat:

        Patronunuza ne söylediniz? Hangi hastane sahibiyle görüştünüz?

        Sanık:

        Ali Aksu ile. İlaçlarla ilgili durumu bildirdim. Burada bir örgüt olduğunu düşünmüyorum.

        Avukat:

        Fırat Sarı, “Sen de kazanacaksın” diyor. Bu ne anlama geliyor?

        Sanık:

        Bir hasta için benden fiyat sordular, ben de hastane adına fiyat aldım ve onlara ilettim.

        Avukat:

        Çalışmadığınız bir hastaneye dair nasıl bilginiz var?

        Sanık:

        Duyumlar üzerine.

        Avukat:

        Hakan Doğukan Taşçı ile Türkmen bebekle hakkında konuşmuşsunuz. “Problem çıkacak” demişsiniz. Bunun sebebi nedir?

        Sanık:

        “Sizi patlatacak” dediğim, Emine Hanım’ın yoğun bakımda para alındığını duyarsa olay çıkaracağı anlamındaydı. Orada para alınmazdı.

        DÜN İLK CELSEDE NELER YAŞANMIŞTI?

        Duruşmanın ilk gününde çete lideri Fırat Sarı, kimlik tespitinin yapıldığı sırada bekar olduğunu ve aylık gelirinin ortalama 400 bin lira olduğunu söyledi. İlker Gönen ise kimlik tespiti sırasında, evli ve üç çocuklu mesleğinin ise doktor olduğunu belirtti.

        "PARA İÇİN EVRAK ÜZERİNDE OYNANIYOR"

        Sanık Hemşire Hakan Doğukan Taşçı savunmasında, “Savunmamı yapacağım. Öncelikle tutuklandıktan sonra kendim bizzat yaptığım bir iki işlemi söyledim, kabul ettim. Soruşturmanın başından itibaren tüm dürüstlüğümle cevap verdim. Doktor istemi olmadan ilaç istediğim yönündeki iddia doğru değil, talepleri de kabul etmiyorum. Sağlık meslek lisesi mezunuyum ve 10 yıldır yenidoğan bebek ünitesinde çalışıyorum. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum.

        "YOĞUN BAKIMDA GECE DOKTOR BULUNMUYOR"

        Birinci Hastanesi'ne başladım. 5-6 ay orada çalıştım sonra Florya Hastanesi'ne başladım tutuklama oldu. Diğer sanıklardan, hepimiz sağlık sektöründe olduğumuz için çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Whatsapp grubu bile var sağlıkla ilgili. Can Polat Yıldırım'ı Reyap Hastanesi'nden tanıyorum. Ceylan Çetin'i tanımıyorum. Deniz Korkmaz'ı tanıyorum kendisi arkadaşım olur. Fırat Sarı'yı Reyap Hastanesi'nden tanıyorum. Evrak üzerinde daha fazla para almak için oynamalar yapılıyor. Her sene bu hastaneler denetleniyor. Benim bir kuruş fazla para kazandığım yoktur. Yoğun bakımda gece bilakis doktor durmuyor. Acil müdahale olması gerektiğinde biz müdahale ediyoruz. Etmediğimiz zamanda sen nasıl müdahale etmezsin diyerek suçlamalar var dosyada" dedi.

        "HASTANE SAHİPLERİ PARA KAZANMAK İSTER"

        Taşçı, “Her hastane sahibi para kazanmak ister. 20 hastadan bahsettikleri, daha fazla para kazanmak istedikleri için Fırat Sarı'dan bahsediyorlar. Sevkiyatı yapılan bebek, sevkiyatını doktor Sarı'nın yaptığını biliyorum. Yoğun bakımdan birinin gelene kadar kayıt açılmayacağını söyledim. Aileden fazla para alınma muhabbeti oldu.

        "KOMİSYONU FIRAT SARI ALIYOR"

        Fırat Sarı aileye, total fiyat 30 bin lira demiş, hastaneye 20 bin lira ödüyor. Komisyonu Sarı, kendisine alıyor. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, olay üzerime kalmasın, hastane yönetimi duymasın şeklinde talimat verdi. 'Ölürse başımıza sıkıntı olacak' mesajlaşmalarına karşı şunu söylemek isterim, gelen hasta bebek yabancı uyrukluydu ve doğuştan kalp rahatsızlığı vardı. Bu nedenle, hastanın sevk edilmezse öleceğini belirttim. Mesajlaşmada, bu durumdan bahsediyordum. Denetim sırasında kimseden emir, bir talimat almadım. Orada arkadaşımla sohbet ediyorum olay bu şekilde" ifadelerini kullandı.

        'İYİ VE KÖTÜ HASTA ŞABLONU VAR'

        Hemşire Taşçı, "Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, bu çocuk nasıl bir şey mesajı üzerine, basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var, bizden yazılı istemiyorlardı. Bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf listesi yapıyorduk. SGK'ya bildirmiyorduk. Hasta 5 günlük entübe iken 10 günlük gösterilmiş. Hasta üç günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK'dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi bir şey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu bizde satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesi'nden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK'yı dolandırmak gibi bir amacım yok" diye konuştu.

        "ÇOCUK ÖLECEK BU İLACA GEREK VAR MI"

        Mahkeme Başkanının, '14 hastam var. Biraz hasta mı beklersek diye konuşmuşsun' mesajını hatırlatması üzerine, Taşçı, “Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, parası olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, 'Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?' dedi. Ancak 44 gün yaşadı.

        "BORÇ YÜZÜNDEN ÇOCUĞUN NAAŞI VERİLMEDİ"

        Çocuk öldükten sonra, Çocuğun babaannesi aradı, 'Bebeğin naaşını vermediler' dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler" dedi.

        "YOĞUN BAKIM NE KADAR DOLUYSA HASTANE O KADAR ÇOK KAZANIYOR"

        Taşçı, “Yoğun bakım ne kadar doluysa hastane o kadar para kazanıyor, tabii ki bu yüzden hastaneleri doldurmamızı istiyorlar. Bu durumu da usulsüz sevk ya da fazladan yatışla yapıyorduk. SGK'dan biraz daha para kazanmak için. Mert ile sık sık iptal edilen taburcularla ilgili tartışıyorduk. Fırat Sarı'ya 'Doğukan hırsızlık yaptı' dedim. İlaç kaybolmuştu, Fırat Sarı bana söyledi. Bebek ilaçları kayıptı, ama öyle bir durum olmadı. Fırat Sarı ile konuşurken Mert'i 112'ye şikayet ettim. Usulsüz bebek sevkleriyle ilgili, mesela Kaya Bebek, ihmali olan bebeklerle ilgili. Doktor olmayan yerde kanıta da ihtiyaç yok. Elimdeki videoyu zaten sundum. Birinci Hastanesi'nin sürekli akciğer filmi bozuluyordu. Hastayı takip ederken filmini çekemiyorduk, bu kötü bir şey. Fırat Sarı bana 'Hasta yok, doldur' diyordu. Fırat Sarı, bir günde doldurmamı istiyor. Ne kadar çok hasta, o kadar para demek" dedi.

        "ÇEK FİŞİ GİTSİN DENİLDİ"

        Taşçı, “Bazen doktor Şehmuz Çelik adıyla hasta kabul ediyorum. Kaya Bebek ile ilgili, 'Çocuk gözümün önünde öldü' sözlerimin üzerine, gece 3 civarı Batuhan Çelik aradı, arkadaşım, ellerinde bebek olduğunu ve doktora ulaşamadığını, doktorun 'çek fişi gitsin' dediğini söyledi. Rıza Hocaymış doktor, ama tanımıyorum, çocuk doktoru olarak biliyorum. Hasta kötüydü, ben de telefondan yardımcı olmaya çalıştım. O bebek öldü. Aileye böyle bir durum olmadı gibi gösterdiler. Batuhan hemşire yardımcısıydı, arkadaşımdı. Ama o değil, doktorun müdahale etmesi gerekiyordu" şeklinde konuştu.

        "HASTANELER NASIL DENETİMDEN GEÇİYOR"

        Taşçı, “Hastane yönetimi, ölen kişinin ölüm saatini biraz ileriye çekmemi söyledi. Sebebi de hastanede doktor yoktu. Şehmus bey bu duruma tepki gösterdi. Şehmus beyin çoğu hastadan haberi yoktu. Hastaneye kim yatmış, kim gelmiş çoğu zaman haberi olmuyordu. Ben Birinci Hastanesi'nde 6 ay sigortalı çalıştım. Benim çalıştığım dönemde hiçbir bebek ölmedi. Bir usulsüzlük varsa evet kabul ettim. Epikrizi sadece şablon olarak yazıyorduk. Şablonu da maksimum 5-6 kez olmuştur. Şablonlar da doğru yazılmıyordu. Hastanenin yoğun bakım odası 3'üncü basamaksa daha çok hasta gösteriyorduk. Entübe olarak gösterdiğimizde bebek otomatik olarak 3'üncü basamak oluyordu. Entübe olarak hasta gösteriliyordu ama bu hastanın neden akciğer filmi yok diyerek geri dönüş olmuyordu. Hastaneler nasıl denetimden geçiyordu. Hastaların sevk sürecinde, kendi anlaşmalı oldukları hastanelerden sevki oluyordu. Örnek olarak A hastanesi dolması gerekirken B hastanesinin yoğun bakımı dolduruluyordu bu durumda para vermemek mümkün değildir diye düşünüyorum. İlker Gönen, daha çok hastaların genel durumu ile ilgilenirdi. Doktordan gizli, epikriz yazılamaz" ifadelerini kullandı.

        5 gün sürecek duruşmanın ilk celsesi Taşcı'nın savunmasını tamamlamasının ardından sona erdi.

        İŞTE İSTENEN CEZA

        İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez 'Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', 'Nitelikli dolandırıcılık', 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 11 kez uygulanmak üzere 'Resmi belgede sahtecilik' suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ