Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Fırat Sarı savunma | Çete elebaşı Fırat Sarı ne söyledi? | SON DAKİKA HABERİ | Son dakika haberleri

        İstanbul'da yeni doğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava altıncı gününde devam ediyor. Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Altıncı günde duruşma saat 10.35 itibariyle kimlik tespitlerinin ardından Yenidoğan çetesi lideri Medisense Sağlık Hizmetleri şirketinin sahibi doktor Fırat Sarı'nın savunması ile başladı.

        'ÇOK İYİ ÇALIŞINCA BANA ORADAN İŞ TEKLİFİ GELDİ'

        Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık örgüt lideri doktor Fırat Sarı, "Yaklaşık 2 ay önce bu savcı tehdidi olayından sonra kamuoyunda yoğun tepki artınca avukatlarım işten ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden avukat akrabam geldi. Onlar katılmak istediler savunma için ertelemek istediler. Ben onlara katılmadım çünkü buraya çıkıp maddi gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyordum. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda gelişen infial nedeniyle herkesin etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmeyi çok istedim. Çünkü artık hayata karşı bir umudum kalmadı. Bütün hesaplarıma bakılsın istiyorum, öyle bir param yok. Olayların ortaya çıkması için her şeyi anlatmak istiyorum. 17-18 yaşında Tıp Fakültesine başladım. Üniversitede bir gösteriye katıldım ve terör örgütü üyeliğinden ceza aldım, cezaevinde yattım. Olduğum örgütte var olmaktan çok pişman oldum çıktım. Bu yaşananları herkesten gizlemek istedim. Devletle bağım koptu. Ben mesleğimi çok seviyorum, hekim olmayı çok seviyorum. O dönemlerde her şeyimi kaybettim. Bütün insani değerlerimi kaybettim, bir hiç kaldım. O yüzden burada konuşmak içtenlikle anlatmak istiyorum. Tıp fakültesini bitirdim. Zorunlu hizmeti Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orada yoğun bakım düzeyini arttırdım. Mekanik anlamda geliştirdim. Orada başarılı işlere imza atıp medyaya çıktım, daha sonra Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Zaten orada Esenyurt Devlet Hastanesi'nde tanıdığım arkadaşlarım vardı. Esenyurt'un sosyo ekonomik durumu düşüktü. Hastanenin ekibi çok yetersiz, oradan sevk ediliyordu. Orada Medihouse Tıp Merkezi, Avrupa Tıp Merkezi, aklıma gelmeyen bir sürü tıp merkezi var. Bebek kötüyse oradan sevk hatta ben kendim bile götürürdüm. Orada da çok iyi çalışınca bana oradan iş teklifi geldi. İşletmeci olmam için. Beni aradıklarında işletme nedir diye inceledim. Yapabilir miyim diye düşündüm. Reyap'taki görevlerimi aksatmadan kabul ettim. İşletmede benim tıbbi yüküm çok yoktu. Ama oradaki çalışanlar bana nöbetçi hekimlerden daha çok güveniyordu. Bana soruyorlardı. Daha sonra İlker ile tanıştım. Kafamız uyuştu. İlker ile birlikte işletmelerimizin sayısını artırdık, herkesten teklif geliyordu. İşimizi iyi yaptığımızı düşünüyorlardı" dedi.

        'İNSANLAR BANA GÜVENDİĞİ İÇİN HASTALAR BANA SEVK EDİLİYORDU'

        Sarı, "112 dışı sevk denilen olay şudur ki, biz sevkleri tıp merkezlerinden aldık. İnsanlar bana güvendiği için hastalar bana sevk ediliyordu. 112'den kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Siz bile 112 komiteyi arasanız 1 tuşla hangi hastaneye kaç hasta gönderildiğini söylerler. 112 ile uygunsuz sevk gibi bir durum yok. Yenidoğan yoğun bakımında personel bulmak çok zor, çünkü maaşlar oldukça düşük. Nitelikli bir hemşire bile asgari ücretin biraz üzerinde çalışıyor. Ben özel işletmelerden yanayım. Her ne kadar özel işletmelerin insan sağlığı açısından daha iyi olduğunu düşünsem de aynı zamanda maddi açıdan da daha iyi kazanç elde etmeleri gerekiyor. Yaptığımız sözleşmelere göre ilaçlar, hemşireler ve doktorlar gibi her şey hastaneye aittir. Bunun dışında tüm ödemeler hastane kasalarına yapılır. Bizim mali birimler, insan kaynakları gibi diğer birimlere müdahalemiz olmaz" diye konuştu.

        'SADECE BİR RAPORLA SUÇ ÜZERİMİZE ATILDI'

        Sarı, "Ölümlere gelecek olursak, sadece bir raporla suç üzerimize atıldı, adeta ateşe atıldık. 10 hastane kapatıldı. O hastanelerde birçok çalışan vardı; insanlar işsiz kaldı, sağlık sistemi sekteye uğradı. Eğer Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, onlardan bizden önce Beylikdüzü, Esenyurt ve Avcılar'daki ölüm oranlarını karşılaştırmalarını istiyorum. Bakalım, önceki dönemle kıyaslandığında durum daha mı kötü?" şeklinde konuştu.

        'KADAN BEBEKLE İLİŞKİLENDİRMEM SKANDAL'

        Sarı'ya bebeklerin ölümleri sorulduğunda, "Kadan bebekle ilişkilendirilmem zaten bir skandal. Bebek ölüyor ve fark edilmemiş. Ertesi gün, doğal olarak bebek hakkında tartışıyoruz. Bu bebeğin geldikten bir saat sonra öldüğü söyleniyor. Deniyor ki, bu bebek epikrizleri yanlış yazıldığı için ya da uzun süre yenidoğan ünitesinde kaldığı için öldü. Böyle bir şey olabilir mi? Gerçek, yaratanın mührüdür; gerçek, kanıtlardır. Bir saat sonra ölen bir bebeği nasıl uzun süre yatırmış olabiliriz?" ifadelerini kullandı.

        Sarı, Karakoç Bebek hakkında, "Bebek 3 kilo 200 gram doğmuş 2 kiloyken hayatını kaybetmiş diyorlar. Bebeğin midesi şişmişti. Ayrıca Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler" dedi.

        'CİMER ŞİKAYETLERİNDE BİR ŞEY BULAMAYINCA BENİ BUNUNLA İLİŞKİLENDİRDİLER'

        Sarı Opara bebek hakkında ise, "Ölümünde, raporda hastane ismi bile karıştırılmış. Benim geçmişe dönük hastalarımı ve tüm CİMER şikayetlerini incelediler. Onlarda bir şey bulamayınca beni bununla ilişkilendirdiler" dedi

        Fırat Sarı'ya Halime bebek sorulduğunda, "Bebek öldü, 1 saat içinde geri getirdik. Daha sonra Çorlu Reyap Hastanesi'ne sevk ettik, ama çocuğun yaşamayacağı ortadaydı. Ailesiyle bile konuştum; yaşasa bile ciddi şekilde özürlü kalacaktı. Daha sonra babayla konuşmak istedim ve ölüm haberini verdim. Ardından denetim geldi" ifadelerini kullandı.

        'SAVCI TEHDİT OLAYLARINDAN SONRA OLAYIN RENGİ DEĞİŞTİ'

        Sarı savunmasında, "Ben savcıyla konuştum. Bana, 'Fırat, seni bebek ölümleriyle suçlamıyorum' dedi. Tabii, bu savcı tehdit olaylarından sonra olayın rengi değişti" dedi.

        Sarı, Deniz Korkmaz hakkında, "CİMER şikayetini yapan adam, evladım gibi yanımda taşıdığım biriydi. Benim yanımda çalışıyordu, hatta CİMER şikayetini yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi'nde çalışmaya devam etti. Beni en çok şaşırtan şey, Deniz Korkmaz'ın bu şikayeti yapmış olmasıydı. Üslup, Deniz'in üslubu değildi. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi. Şikayetinde 'Aziz milletim' diyerek başlamış. Ama Deniz böyle bir şeyi bilmez; o aşırı solcudur. Deniz, vatan millet kaygısı taşımaz. 'Bir sürü bebek öldü' demiş. Madem böyleydi, neden bizim yanımızda çalışmaya devam etti?' ifadelerini kullandı.

        OĞLUNDAN MEKTUP ALDIĞINI ANLATTI

        Sarı, "Bugün oğlumun mektubunu aldım, Oğlum 15 yaşında. Mektubunda, 'Telefon geldi, korktum' diyor. Telefonda, 'Baban iyi bir doktor' demişler. Okula gitmekten korktuğunu söylemiş. 'Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi' diyemezdi" şeklinde konuştu.

        'HASAN'A HARÇLIK OLSUN DEDİM'

        Mahkeme başkanı, Gıyasettin ile aralarında geçen Serdarov Bebek ile ilgili konuşmaları sorduğunda Sarı, "O aile yabancı bir aileydi, bebekte solunum sıkıntısı vardı. Önceden fiyat konuşulmuş. Medeni Hoca, yatış parası için 5 bin lira demiş ama ailenin üzerinde hiç para yoktu, dolayısıyla bebek yatırılmaz. Bu hastane kuralıdır. Sonra Birinci Hastanesi, 12 bin 500 lira yatış için kabul etti. 2 bin 500 lira verdim ki hasta yatışı olsun diye. Sonradan ne yaptılar, bilmiyorum" dedi.

        Bunun üzerine başkanın, "Aileden 5 bin al demişsin" demesi üzerine Fırat Sarı, "Hasan Basri Gök alsın diye söyledim, kendim için değil. Hasan genç çocuk ona harçlık olsun dedim" ifadelerini kullandı.

        'BU İKİ ÇOCUK BENİ ZEHİRLEDİ'

        Fırat Sarı, Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı hakkında, "Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı İlker Gönen ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi" dedi.

        'BU ŞAKA, VALLAHİ ŞAKA'

        Mahkeme başkanın, diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan telefon konuşmalarını okuması üzerine, Sarı gülerek, "Bu şaka, vallahi şaka. Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?" şeklinde konuştu.

        'YOĞUN BAKIM İŞLETİYORLAR GİDERLERİ VAR'

        Fırat Sarı, "Hastane yönetimleri beni sıkıştırıyordu hasta bulmak için. Çünkü onlarda yoğun bakım işletiyorlar giderleri var" dedi. Mahkeme başkanının "Ceren Hatice Kırım diyor ki, 'Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar, çomak soktular' Ne diyorsun?" sorusuna Fırat Sarı "bilmiyorum" cevabını verdi.

        'HASAN VE HAKAN İLAÇ ÇALIYORDU'

        Mahkeme başkanının, "Hasan Basri Gök ile bir konuşmanız var. 'Bugün ilaç düştük' diyor. Siz de 'İlaçları kontrol edin, bütün yerlere gidiyorsun' diyorsunuz. Buna ne diyeceksin?" sorusuna Fırat Sarı, "İlaçlar çalınıyordu. İlk başta Hüseyin Günerhan çalıyor dediler. Sümeyye Nur Arslan gitti, kontrol etti, eksik yoktu. Meğer Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı, kendileri ilaçları çalmak için böyle söylentiler çıkarıp zemin hazırlamışlar" dedi.

        'İLAÇ SATTIKLARINI TAPELERDEN ÖĞRENDİM'

        Mahkeme Başkanı, Sarı'ya, "Hakan Doğukan Taşçı ile bir konuşmanız var. 'Önceki partiden satış yazıldığından haberiniz yok muydu?' diyor. Siz de cevap olarak, 'Yok' diyorsunuz. Hatırlıyor musunuz?" sorusunu sordu. Sarı ise, "Gerçekten hiç haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım; bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerden öğrendim" şeklinde cevap verdi.

        'BUNLAR SADECE MUHABBET'

        Hemşire sanık Bahar Kınık ile aralarında geçen "Çek fişi" konuşması sorulan Fırat Sarı, "Biz o bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötüydü. Öyle bir şey yok ama, niye fişini çeksin? Şimdi bunu siz duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız, ama bunlar sadece muhabbet. Hastanın fişini neden çekelim? Ben, madem hastaların uzun yatışı ile para kazanıyorsam, neden fişini çekeyim? Yapılmaması gereken bir şey. Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz, 'Birinin kellesini aldım' diye? Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı" dedi.

        Fırat Sarı'nın cevabı üzerine duruşma savcısı, "Bizim üzerimizden örnek vermeden savunma yap" diye uyarıda bulundu.

        Mahkeme üyesi, Sarı'ya "Sizin hastanelerle anlaşmalarınız tam olarak neydi? Danışmanlık adı altında tam olarak vereceğiniz hizmet ne?" şeklinde bir soru yöneltti. Fırat Sarı, "Biz hastaneye öneri veririz. 'Şuraya şu hemşire gelsin, buraya bu doktor gelsin' demeyiz. Hekimler bazen değişir, bazen değişmez. Tıbbi bütün yükümlülükler hastanenin sorumluluğundadır. Biz danışman olarak buradayız. Bir soru olduğunda hastane hemşiresi, hekimleri, başhekimleri, hastane müdürleri gibi birçok isim arar. Mesela bir doktor ayrıldığında, yeni alınacağı zaman bizden öneri vermemiz istenir. Hastanede yeterli doktor varsa, normal şartlarda biz tıbbi müdahale yapmayız. Bazen bizi tıbbi bilgileri danışmak için veya acil bir durumda müdahale yaparız" dedi.

        Mahkeme üyesinin, "Siz burada ilgilenmesi gereken doktor yerine biz ilgileniyoruz, burada eksik doktor var diye bunu iletmediniz mi?" sorusuna Sarı, "Biz öneri olarak alınmasını söyleriz, politika olarak onlara karışmayız" dedi.

        FIRAT SARI'NIN KURDUĞU SİSTEM İDDİASI

        Mahkeme üyesi, "Hüseyin Günerhan'ın bir beyanı var: 'Fırat Sarı'nın kurduğu sistem şöyledir: Her alanda bir uzman doktor bulunacak ama hastalarla hemşireler ilgilenecek, gerektiğinde ise Fırat Sarı ilgilenecek diye bir sistemi vardı'. Bu beyana ne diyorsun?" diye sordu. Fırat Sarı, "Hayır, öyle bir şey asla yok" ifadesini kullandı.

        'DANIŞMANLIK SİSTEMİNDEN BAHSEDİYORUM, ÖRGÜT SİSTEMİ DEĞİL'

        Duruşma savcısının, "'Bizim sistemi denetliyor olabilirler. Bu sistemden herkes nasipleniyor' gibi cümleler kullanıyorsun. Bu bahsettiğin sistem ne sistemi sorusunun üzerine Fırat Sarı, "Danışmanlık sisteminden bahsediyorum, bir örgüt sisteminden değil. Örgütsel bir sistem yok. Legal bir sistemden bahsediyorum" cevabını verdi.

        'SAVCILIKTA VERDİĞİM İFADE SADECE BİR DUYUMDU'

        Fırat Sarı, duruşma savcısının sorduğu, "Savcılıktaki ifadende 112 sisteminde rüşvet çok geçiyor diye bir söylemin var. Buna ne diyeceksiniz" sorusuna, “Savcılıkta verdiğim ifade sadece bir duyumdu. Duyduğum bir şeyi söyledim. Rüşvet verilmesi gibi bildiğim bir şey yok" şeklinde cevap verdi.

        'BEN KENDİ ÜZERİME DÜŞENİ YAPTIM'

        Fırat Sarı, duruşma savcısının, "Bebeklerin ölümüyle ilgili ihmali kabul etmiyor musun? Her şey usulüne uygun yapıldı diyebilir misin" sorusuna ise, "İhmal olduğunu ve eksiklik yaptığımızı düşünmüyorum. Ben çoğuna dahil değildim. Ben kendi adıma üzerime düşeni yaptım" cevabını verdi.

        'MÜVEKKİLİM BASIN ARACILIĞIYLA HEDEF HALİNE GETİRİLDİ'

        Fırat Sarı'nın avukatı, "Müvekkilim basın aracılığıyla hedef haline getirildi. Müvekkilim 7 aydır tutuklu. Savcının tehdidi ile ilişkilendirilen bir durum nedeniyle mesele çok ağırlaştı. Buradaki hemşireler, 'Bizim geleceğimiz kalmadı' diyor. Bundan daha ağır bir durum var mı? Dosyada bahsedilen bebek ölümlerine gelecek olursak, Kaya bebeğin zaten müvekkilimle alakası yok. Hemşireleri ve doktorları zaten katil olarak kabul ettiler. Sanki hemşireler o bebekleri tutarken gözlerini bebeklere dikmişler gibi davranıldı. Örgüt üyesi gibi gösterildi. Birilerinden borç almak illegal bir şeymiş gibi gösterildi. Biz arkadaşlarımızdan borç istemiyor muyuz? Fırat Bey bu insanları senelerdir tanıyor, para istediği insanlar arkadaşları" dedi.

        PRENS DİZİSİ REPLİĞİYLE SAVUNMA

        Fırat Sarı'nın avukatı savunma yaparken diziden örnek vererek "Prens dizisinde bir söz var, bilir misiniz? 'Ne kadar da inanarak boş konuşuyor, değil mi' Sizin iddianameniz de bize göre böyle saçmalıyor işte" dedi.

        TUTUKLULARIN TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA HÜKMEDİLDİ

        Mahkeme heyeti duruşmanın 26 Kasım Salı gününe ertelenmesine, tutukluların tutukluluk hallerinin devamına, tüm celseler bittikten sonra tutukluluk durumunun tekrar değerlendirilmesine ve SEGBİS kayıtlarının çözümlenmesi için bilirkişiye gönderilmesinde karar verdi. Bir sonraki duruşmada 24 tutuksuz dinlenecek. Dinlenecek ilk tutuksuz sanık ise Bahar Kanık olacak.

        İşte Yenidoğan Çetesi davasında an be an yaşanılan o saatler:

        DURUŞMA SAAT: 11.00'DE BAŞLADI

        22'si tutuklu, 47 sanığın yargılandığı dava saat: 10.00'da başlayacaktı; ancak hava muhalefeti ve sanıkların getirilmesinde yaşanan gecikme nedeniyle celse, 11.00'de başladı.

        FIRAT SARI SAVUNMA YAPIYOR

        Pazartesi gününden bu yana 21 sanığın savunmasının alındığı duruşma, iddianamede organize suç örgütünün elebaşı olarak nitelendirilen Fırat Sarı, kürsüye çağrıldı. Sarı, savunmasına başladı:

        "BEN HER ŞEYİ ANLATMAK İSTİYORUM"

        "Söküle söküle ben hiç kaldım kamuoyu önünde. Avukatlarıma dedim; ben strateji istemiyorum her şeyi anlatmak istiyorum. Sayın başkan yaklaşık 2 ay önce savcı tehdit olayından sonra kamuoyunda yoğun tepkiler artınca avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden 2 avukat geldi onlar katılmak istedi ama hazır olmadıklarını söylediler.

        "SAVUNMA YAPMAK İSTİYORUM"

        Ben bu olaylar çıktığından beri tek amacım maddi gerçeğin ortaya çakması için elimden geleni yapmak o yüzden savunma yapmak istiyorum. Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek çok istedim ama hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı.

        "BÜTÜN HESAPLARIMA BAKILSIN"

        Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye para kontrolleri olsun diye para alırdım.

        "ÜNİVERSİTEDE BİR YÜRÜYÜŞE KATILDIM"

        1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım.

        16-17 yaşlarında çocukların ölüm orucu yaptığı dönemde bulundum. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.

        "O DÖNEMLERDE HER ŞEYİMİ KAYBETTİM"

        Ben mesleğimi çok seviyorum, hekim olmayı çok seviyorum. O dönemlerde her şeyimi kaybettim. Bütün insani değerlerimi kaybettim, bir hiç kaldım. O yüzden burada konuşmak içtenlikle anlatmak istiyorum. Tıp fakültesini bitirdim. Zorunlu hizmeti Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orada yoğun bakım düzeyini arttırdım. Mekanik anlamda geliştirdim. Orada başarılı işlere imza atıp medyaya çıktım, daha sonra Reyap Hastanesi'nde işe başladım.

        "BEBEK KÖTÜYSE KENDİM BİLE GÖTÜRÜRDÜM"

        Zaten orada Esenyurt Devlet Hastanesi'nde tanıdığım arkadaşlarım vardı. Esenyurt'un sosyo ekonomik durumu düşüktü. Hastanenin ekibi çok yetersiz, oradan sevk ediliyordu. Orada Medihouse Tıp Merkezi, Avrupa Tıp Merkezi, aklıma gelmeyen bir sürü tıp merkezi var. Bebek kötüyse oradan sevk hatta ben kendim bile götürürdüm. Orada da çok iyi çalışınca bana oradan iş teklifi geldi. İşletmeci olmam için.

        "İŞLETMEYİ YAPABİLİR MİYİM' DİYE DÜŞÜNDÜM"

        Beni aradıklarında işletme nedir diye inceledim. Yapabilir miyim diye düşündüm. Reyap'taki görevlerimi aksatmadan kabul ettim. İşletmede benim tıbbi yüküm çok yoktu. Ama oradaki çalışanlar bana nöbetçi hekimlerden daha çok güveniyordu. Bana soruyorlardı. Daha sonra İlker ile tanıştım. Kafamız uyuştu. İlker ile birlikte işletmelerimizin sayısını artırdık, herkesten teklif geliyordu. İşimizi iyi yaptığımızı düşünüyorlardı.

        "EN ÇOK İŞLETMENİN OLDUĞU BÖLÜM FİZİK TEDAVİYDİ"

        Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.

        "İLKER GÖNEN ÇALIŞMAYI SEVEN BİR ARKADAŞ"

        Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker, kendisiyle nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı.

        "HEMŞİRELERİN MAAŞLARINDA BİR SORUN VAR"

        Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu. Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var.

        "MAAŞLARI ASGARİNİN BİRAZ ÜZERİNDE"

        Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.

        "ÖZEL HASTANELER PARA KAZANMAK İSTİYOR"

        Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.

        "BU SİSTEMİ BEN KEŞFETMEDİM, SİSTEM ZATEN VARDI"

        İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.

        "YOĞUN BAKIMDA YER BULMAM İÇİN BENİ MİLLETVEKİLLERİ ARADI"

        Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor.

        2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez.

        İstanbul’daki hastanelerin durumunu size şöyle özetleyeyim: Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu.

        "TAPELERDE BELLİ YERLER KESİLMİŞ"

        Tape denen telefon konuşmalarına gelecek olursak, tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz.

        Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler kuvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.

        "ÖLÜM ORANLARININ ARTACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"

        Gelelim rapora ve bebek ölümlerine. Bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum.

        "HASTA DOĞDUKTAN BİR SAAT SONRA ÖLMÜŞ"

        Dün Karakoç bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Kadan bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz. Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş.

        "BEBEK BAŞINA 750 TL ÖDÜYORDUM"

        Gıyasettin’e (ambulans şoförü) bebek başıma 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a (hemşire) da para veriyordum. İlker Gönen (doktor) ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra ‘ortak olalım’ dedik ama olmadı.

        "HASTANEDEN ALDIĞIMIZ PARA, PARA DEĞİLDİ"

        Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu. Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde Osman Hoca ve Atilla Bey’le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk.”

        HAKİM, FIRAT SARI'YA SORDU

        Mahkeme Başkanı: “Renas ile bir konuşman var mı?”

        Sanık: Hasta istemiş.

        Mahkeme Başkanı: “Kadın bebekle ilgili İlker Gönen ile bir konuşman var.”

        Sanık: “İkili bir diyalog.”

        Mahkeme Başkanı: “Çocuğa belki tüp takılsa yaşar diye bir konuşma geçmiş.”

        Sanık: “Anlıksınız orada. Eylem var. Orada ihmal yok.”

        Mahkeme Başkanı: “Akciğer filmi çekmeden entübe etmişsiniz. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?”

        Sanık: “İhmal yok orada.”

        Mahkeme Başkanı: “Hastanenin cirosu düşüyor diyorsunuz.”

        Sanık: “Basamakla ilgili.”

        Mahkeme Başkanı: “Gıyasettin’e ‘gel bakalım’ diyorsun.”

        Sanık: “Taburcu etmemiz gereken hastalara inanmadığı için ‘gel bak’ dedim.”

        Mahkeme Başkanı: “Hemşire transferine başlayalım yoksa kapatırız demişler.”

        Sanık: “Hemşire sayısı eksilmez. Ama Reyap Hastanesi’ni şikayet etmişler.

        "BEBEK KUVÖZDEN DÜŞMÜŞ, BİR ŞEYİ YOKTU"

        Mahkeme Başkanı: Serdarova bebeğinden para almışsınız.

        Sanık: Hastane fiyatı değişiyor. Yabancı hastane. Hastanın bir yere gitmesi lazım. Ben de ‘hasta yatsın, ben vereyim hasta yatsın’ dedim. Sonradan alınan paradan haberim yok. Gerçekten ben para almadım.

        Mahkeme Başkanı: Hasan Basri ile ‘3 al, sen’ gibi bir konuşman var.

        Sanık: Üstü sende kalsın diye dedim.

        Mahkeme Başkanı: O parayı kim aldı?

        Sanık: Para alınmış ama haberim yok. Keşke yapmasaydım.

        Mahkeme Başkanı: Hasan Basri ve Doğukan İlker hakkında konuşuyorsun.

        Sanık: İlker çalıyor diye söylediler.

        Mahkeme Başkanı: Yoğun bakımda bebek düşmüş, ‘kimseye haber vermeyin’ demişsin.

        Sanık: Bebek kuvözden düşmüş, bir şeyi yoktu. Ailesine haber vermedik.

        Mahkeme Başkanı: Hatice Ceren ile bir konuşman var; ‘hasta alabilirsin’ diye.

        Sanık: Medilife yoğun. Hastane yatış alabilirsiniz.

        Mahkeme Başkanı: Hasan Basri basamak değiştirmekten bahsediyor.

        Sanık: Hasan Basri’yi ciddiye almayız.

        Mahkeme Başkanı: Hasan Basri, ‘hemşire gelmesi lazım’ diyor, Ümit ile konuşuyor.

        Sanık: “Tanımıyorum.”

        "İLAÇ SATTIKLARINI TAPELERDE GÖRDÜM"

        Mahkeme Başkanı: Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var. ‘Önceki partiden (ilaç) satış yazıldığından haberiniz yok muydu?’ diyor. Siz de ‘Yok’ diyorsunuz. Hatırlıyor musunuz?

        Fırat Sarı: Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım; bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.

        Mahkeme Başkanı: Hakan Doğukan, Hasan Basri ile konuşuyor. Yine epikriz hakkında mı?

        Fırat Sarı: İkisinin arasındaki konuşmaya diyecek bir şeyim yok.

        HAKİM "ÇEK FİŞİ" TAPESİNİ SORDU

        Mahkeme Başkanı: ‘Çek fişi’ konuşmasına ne diyeceksiniz?

        Fırat Sarı: Kimsenin fiş çektiği falan yok. Siz buradan duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız, ama bunlar muhabbet. Üstelik ben hastaları uzun uzun yatırmakla suçlanıyorum, neden öldüreyim?

        "DOĞUKAN'IN MANİPÜLASYONUNA GELDİM"

        Mahkeme Başkanı: Kaya bebeğin ölümü ile ilgili ne söyleyeceksiniz?

        Fırat Sarı: Bana Doğukan anlattı. Onun manipülasyonuna geldim. Ben de bu olayda Doğukan’ı sorguluyorum. Onun aranması ilginç. Bana derin bir yapı çiziyordu. Kişisel verilerle ilgili suç olduğunda bunu kaldırtan biriymiş gibi geliyor. Hatta bana, ‘Fırat Sarı’ya örgüt operasyonu yapılacak’ diyor.

        SARI'DAN, CİMER'E ŞİKAYETTE BULUNAN HEMŞİREYE TEPKİ

        AA'da yer alan habere göre Fırat Sarı, soruşturmanın başlatılmasına neden olan CİMER şikayetini yapan tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz'la ilgili de şunları söyledi:

        "Deniz (Korkmaz), Deniz Gezmiş parkası giyer, nöbette Karl Marx, Mao okur. Deniz, aşırı solcudur. Üslup, Deniz'in üslubu değil. Gözünün önünde bir sürü bebeğin öldüğünü söylüyor. Öldüyse sen niye bizimle çalışmaya devam ettin?

        "ÖRGÜTE BULAŞSA DAĞA GİDECEK BİRİ"

        Deniz, vatan millet kaygısı taşıyan birisi değil. Deniz'in bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Bu çocuk örgüte bulaşırsa dağa gidecek, ölecek, diye sürekli nasihat verdiğimiz, yanımızda tuttuğumuz biri. Ama sonu böyle oldu. Sarı, kendisinin kaleminin kırıldığını, cezayı aldığını söyledi.

        Duruşmada, sanık Sarı'nın çapraz sorgusuna geçildi.

        "HASTANELER HASTA BULMAK İÇİN BİZE BAŞVURUYORDU"

        Duruşma, verilen aradan sonra tekrar başladı. Fırat Sarı yeniden kürsüye çıktı.

        Üye Hakim: Bir hastane hangi durumda işletmeye geçiyor? Neden size geliyorlar?

        Fırat Sarı: Hastaneler, yenidoğan servislerinde problem yaşıyordu. Hasta bulmak ve iyi bakım sağlamak gibi sorunlar nedeniyle bize başvuruyorlardı.

        Üye Hakim: Siz bir hastaneye gittiniz ve işletmeyi devralacaksınız. Oraya ne sağlıyorsunuz?

        Fırat Sarı: İşletme değişmişse genelde hekim de değişir. Biz, hastaneye işletme olarak öneriler sunarız. Hekim bazen değişir, bazen değişmez.

        "HEMŞİRELERE EK PARA VERİYORUZ"

        Üye Hakim: Siz biraz daha fazla ücret mi veriyorsunuz?

        Fırat Sarı: Evet, normal maaşlarına ek olarak hemşirelere para veriyoruz.

        Üye Hakim: Şunu mu anlıyoruz; sizin tıbbi müdahale etme yetkiniz yok?

        Fırat Sarı: Hayır, eğer hekim varsa o ilgilenir. Biz sadece işimizi sevdiğimiz için bakmış oluruz.

        Üye Hakim: İlker de mi bu şekilde?

        Fırat Sarı: Evet.

        Üye Hakim: Peki İlker neden hasta kabul ediyordu? Kendi beyanında bunu söylüyor. Ayrıca, neden akşamları hastane tarafından aranıyorsunuz?

        Fırat Sarı: Eksiklikleri öneri olarak hastaneye iletiyorum. Bu nedenle aranıyorum.

        Üye Hakim: İlker bu anlaşmalarda yer alıyor mu?

        Fırat Sarı: Hastaneler, kendileri ararlar. Hatta Anadolu yakasından da teklifler aldık.

        Üye Hakim: İlker, sizin anlaştığınız bütün hastanelerle ilgileniyor mu?

        Fırat Sarı: Evet, eğer ben yoksam ilgilenir. Ben zaten kötü işletmeciyim. Her şey ortada.

        "EKSTRA ÖDEME YAPIYORDUK, BU MOTİVASYON ÜCRETİYDİ"

        Üye Hakim: Sizin yönlendirdiğiniz hemşirelere ne ödüyorsunuz?

        Fırat Sarı: Ekstra ödeme yapıyorduk. Bu, motivasyon ücretiydi ve o rakam sabitti.

        Üye Hakim: Serdar’ın beyanına göre, görünürde doktor olacak ama müdahaleyi hemşire yapacak deniliyor. Buna ne diyorsunuz?

        Fırat Sarı: Yok öyle bir şey.

        "HASTANELER ARASINDA HASTA SAVAŞI VAR"

        Üye Hakim: Hastane ne kadar kâr ederse İlker o kadar para alacak, deniliyor.

        Fırat Sarı: Hastaneler arasında hasta bulma konusunda adeta bir savaş var. Bundan başka bir şey yok.

        "EPİKRİZ RAPORLARININ HEPSİ UYGUN"

        Duruşma Savcısı: “Eks olana kadar devam edeceksin" diyorsunuz.

        Fırat Sarı: O konuşmada, ‘kesmeyeceksin, devam edeceksin’ anlamında söyledim. ‘Eks’ kötü bir tabir. Ağır bir ameliyat olmuştu.

        Duruşma Savcısı: Bebeklere uyumlu olmayan epikriz raporları alınmış. İddia bu şekilde. Sence uygun mu?

        Fırat Sarı: Hepsi uygun.

        Duruşma Savcısı: Epikrizleri uyumlu yazacaksınız, ‘zarardayız’ diyorsunuz.

        Fırat Sarı: Ben o konuşmayı hatırlamıyorum.

        "HASTANE SAHİPLERİNİN HABERİ VARDI"

        Duruşma Savcısı: Dinlendiğinden haberi var mıydı?

        Fırat Sarı: Doğukan söyledi.

        Duruşma Savcısı: WhatsApp’tan önümüzden mi geçtin?

        Fırat Sarı: Hayır.

        Duruşma Savcısı: Hastane, hasta sayısını artırmak için baskı yapıldığını söylüyor. Ama bu hastalar bebek. Zaten yenidoğan. Estetik operasyon değil.

        Fırat Sarı: Herkes hastanesinin dolu olmasını istiyor. Hastane sahiplerinin de haberi vardı.

        SAVCI: NEDEN ÇALIŞANIN ÜZERİNE ŞİRKET KURDUN?

        Duruşma Savcısı: Neden çalışanların üzerine şirket kuruyorsunuz?

        Fırat Sarı: Ödemeleri oradan yapmak istedim.

        Duruşma Savcısı: İşletme için ilaç satışıyla ilgili Deniz ile konuşmuşsunuz.

        Fırat Sarı: Kırıldım ona. Böyle bir konuşmam yok.

        Duruşma Savcısı: Hasan Basri, ‘Biz hocanın illegal kısmındayız’ diyor.

        Fırat Sarı: Hasan Basri’nin anlamsız konuşmaları oluyordu.

        Duruşma Savcısı: Doğukan, ‘Ben bebek öldürmem, ilacımı kesmem’ diyor.

        Fırat Sarı: Ben öyle bir şey demedim.

        Duruşma Savcısı: Hasan Basri, ‘Senin şoförüm. Herkes onun sözü senin sözünmüş gibi görüyor’ diyor. Sağlıklı bebeklere ilaç verilerek yoğun bakıma alındı mı?

        Fırat Sarı: Asla. Onu bir hemşire yapmaz. İnsan yapmaz.

        "PARAM VARDI AMA BORÇ ALDIM"

        Duruşma Savcısı: Çalışanlar neden size borç veriyor? Öyle mi?

        Fırat Sarı: Mehtap ile Sümeyye’den aldım. Param vardı ama borç aldım.

        Duruşma Savcısı: Mert, ‘Doktor ayarlıyor gibi, neden son kararı ben verdikten sonra doktor koyuyoruz’ diyor. Ne diyorsunuz?

        Fırat Sarı: Heyecanlı bir çocuk.

        Duruşma Savcısı: 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorsunuz. Size göre her şey doğru mu yapıldı?

        Fırat Sarı: Bazı bebeklere dair bilgim yok. İhmallerimiz olduğunu da düşünmüyorum.

        "BEBEKLERDEN NE KADAR KAZANILIYOR?"

        Sanık avuklatı da Fırat Sarı'ya sorular yöneltti. Fırat Sarı'nın o sorulara yanıtları:

        Sanık Avukatı: Günlük yatan bebekten ne kadar kazanılıyor?

        Fırat Sarı: “Bilmiyorum.”

        Sanık Avukatı: Doğukan ve Hasan Basri’nin sizi manipüle ettiğini söylüyorsunuz. Peki neden yanınızda çalıştırıyorsunuz?

        Fırat Sarı: Bunu tapelerde öğrendim.

        Sanık Avukatı: Bebek eks olmuş. Opara bebekle ilgili WhatsApp’tan geçelim diyorsunuz. Neden?

        Fırat Sarı: Telefon çekmediği içindir. Opara bebeğin ölümünde bir problem yok.

        Sanık Avukatı: Bir bebeğin sevki için neden Hakan Doğukan konuşsun istiyorsunuz?

        Fırat Sarı: Sorumlu hemşire olduğu için.

        Sanık Avukatı: Siz hastane sevkine katılmadığınızı söylüyorsunuz. O halde neden Hakan ilgileniyor?

        Fırat Sarı: Sevkleri bilmiyorum.

        Sanık Avukatı: Opara bebek başıma bela oldu diyorsunuz. Günlük 7 bin lira veriyor diyorsunuz. Neden?

        Fırat Sarı: Evet, dedim.

        Sanık Avukatı: İlaç satışından haberim yok diyorsunuz ama boş kutular evinizden çıkmış. Ne diyorsunuz?

        Fırat Sarı: Haberim yok.

        Sanık Avukatı: Hepsi tek merkezde toplanacak diyorsunuz ama satıştan haberiniz olmadığını söylüyorsunuz.

        Fırat Sarı: Büyük bebeklerde kullanmak için dedim ama talimat gerçekleşmedi.

        Sanık Avukatı: Doğukan, ‘Bizi buraya sürüklediniz,’ diyor ve sizi sürekli çağırıyor. Neden?

        Fırat Sarı: Doğukan para istemek için çağırıyor. Keşke hataları için çağırsaydı.

        Sanık Avukatı: Mert bu hastaları nereden buluyor?

        Fırat Sarı: Tıp merkezinden.

        Sanık Avukatı: Mert seni şikayet etti mi?

        Fırat Sarı: Bilmiyorum.

        "BEBEK ÖLÜM KOMİSYONU VAR"

        Duruşmada Hasan Basri'nin avukatı da Fırat Sarı'ya sorular yöneltti.

        Hasan Basri’nin Avukatı: Madem paraya ihtiyacınız yok, o yüzden de ilaç satışına gerek yok diyorsunuz. Peki neden borç istiyorsunuz?

        Fırat Sarı: İlaçlarla ilgili bilgim yok.

        Hasan Basri’nin Avukatı: O halde neden Hasan Basri ilaçları topluyor ve herkes ilaç veriyor?

        Fırat Sarı: İkna kabiliyeti.

        Hasan Basri’nin Avukatı: Bir bebek işlettiğiniz hastanede dosya nasıl kapatılıyor? Ölüm saati değişir mi?

        Fırat Sarı: Ölüm formları var, onları sisteme giriyoruz. Bebek ölüm komisyonu var.

        Hasan Basri’nin Avukatı: Bebek ölüm komisyonu nedir?

        Fırat Sarı: Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir ölüm komisyonuna gidiyor.

        Sanık Fırat Sarı, mağdur avukatlarının sorularını şöyle yanıtladı:

        Mağdur Avukatı: Hasta sevklerinde bildirim yapılıyor mu?

        Fırat Sarı: Bildirim yapılıyor.

        Mağdur Avukatı: Bebek Karaduman sevkini herhangi bir şekilde yönlendirdiniz mi?

        Fırat Sarı: Dahilim yok.

        Mağdur Avukatı: Çalışanlara eşit para mı veriliyor?

        Fırat Sarı: Eşit veriliyor.

        Mağdur Avukatı: Hastanelerin bilgisi var mı ödemeler hakkında?

        Sanık Vekili Burak Mengü soru üzerine müdahale etti. Mağdur Avukatı ile tartışma yaşandı. Mahkeme Başkanı, bu sorunun sorulmamasına karar verdi.

        HASTANE SAHİBİ FIRAT SARI'YA KIZMIŞ

        Sanık Avukatı: TRG Hastanesi ile anlaşma yaptınız mı?

        Fırat Sarı: Yaptım.

        Mağdur Avukatı, Kaya Bebek Vekili: Güney Hastanesi ile Kaya bebekten önceki tarihte anlaşmanız ne zaman bitti?

        Fırat Sarı: İki hafta önce.

        Mağdur Avukatı: Güney Hastanesi sahibi seni arıyor ve hesap soruyor, her şey eksik diyor. Bu hastanedeki eksiklikleri sana bağlıyor. Neden eksiklikleri bildirmediniz? O hastanede ölümler olabilir.

        Fırat Sarı: Biz orada çalışırken eksik olduğunu düşünmüyoruz, ama Müzeyyen Hanım yanlış yönlendirdi, öfkeli bir şekilde konuşuyor.

        Mağdur Avukatı: Basmak düşerse 112 sevk birimine bildirim yapıyor musunuz?

        Fırat Sarı: Bilgim yok.

        "ASLINDA İŞTEN ÇIKARILDI AMA İSTİFA GİBİ YAPILDI"

        Sanık Sanığa soru sordu.

        Sanık Avukatı: “İlaçları neden bir yerde topladınız?”

        Fırat Sarı: “Çalınmaması için.”

        Sanık Avukatı: “İşletme Türkiye’deki her hastanede var mı?”

        Fırat Sarı: “Her hastanede vardır. Bütün bölümler, her hastane tarafımdan işletmeye verilir.”

        Sanık (Hakan Doğukan) Soru Soruyor:

        Hakan Doğukan: “İşten çıkartılmamda, Opara bebek olduğunu söylediler. Ben 1,5 yıl çalıştım, sonra istifa ettim.”

        Fırat Sarı: “Prosedür gereği öyle oldu. Aslında işten çıkartıldı ama istifa gibi yapıldı.”

        DURUŞMA 26 KASIM'A ERTELENDİ

        Tutuklu sanıkların tamamının tutukluluk hâline devam edilmesine karar verildi. Duruşma, 26 Kasım tarihinde saat 11.00'e ertelendi. Salı günü yapılacak duruşma tutuksuz sanıkların dinlenmesiyle devam edecek.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ