Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Haftanın Kitapları
        1

        AKAN NEHİR GİBİ
        (Paulo Coelho)

        Kitapları 88 dilde yayımlanan, dünyanın en sevilen ve okunan yazarlarından bir olarak kabul edilen Paulo Coelho’nun Akan Nehir Gibi kitabı Can Yayınları etiketiyle yayımlandı. Coelho, bu nefes kesen anlatısında okurları okçuluktan farkındalığa, yolculuktan iyi ile kötünün doğasına kadar çok çeşitli konularda heyecan verici bir felsefi yolculuğa çıkarıyor. Paulo Coelho maneviyat, yaşam ve etik üzerine düşüncelerini paylaştığı bu sürükleyici kitabında, büyük ya da küçük fark etmeksizin hayatın çok özel dersler barındırdığını gösteriyor. Okçuluktan farkındalığa, yolculuktan iyi ile kötünün doğasına kadar çok çeşitli konularda kişisel düşüncelerini sunan Coelho, bir kurşunkalemin mutluluğa giden yolu gösterebileceğini, bir dağa tırmanma kılavuzu sayesinde hayallerin gerçeğe dönüşebileceğini, Cengiz Han ve şahininin hikâyesi üzerinden öfkenin yıkıcılığını, dostluğun kıymetini ve daha nicesini anlatıyor.

        2

        SARMAŞIĞIN İÇİNDEN BİR SES GELİYOR?
        (Mustafa Nuri)

        Yönetmen ve Yazar Mustafa Nuri’nin üçüncü kitabı 'Sarmaşığın İçinden Bir Ses Geliyor?' zihnimize geçmişi hatırlatırken gelecekten haber vererek şefkatli bir uyandırma çabasıyla okuru sarsıyor. Yaş almanın hem fiziksel hem zihinsel değişimiyle baş etmeye çalışırken yaşamın konforunu yalnızlıkta bulmuş “ilk” kahraman, ömrünün son çeyreğini anlamlı kılmasını umduğu bir hikâye örüyor: Üçüncü Dünya Savaşı jeneriğinde, devlet ve polisin her köşeyi tuttuğu, tadı tuzu kaçmış bir dünyanın hikâyesi. Yaşanan karmaşaları kabullenmekte zorlanan “ikinci” kahraman ise ilmekleri başka bir hikâye için atıyor. İşte “üçüncü” kahramanın çok daha gri, sessiz, yaban, daha az kalabalık dünyası böyle dokunuyor... Mustafa Nuri, İthaki Yayınları'ndan çıkan kitabında pandemi sonrası zihnimize geçmişi hatırlatırken gelecekten haber vererek şefkatli bir uyandırma çabasıyla okuru sarsıyor.

        3

        SHAKESPEARE SÖZLÜĞÜ
        (Özdemir Nutku)

        Dünya edebiyatının en önemli tiyatro yazarlarından Shakespeare’in 17. yüzyılda yazdığı oyunlar günümüzde de ilgiyle okunup hayranlıkla seyrediliyor. Bu eserleri canlı tutan, insanlık hallerini sergilemekteki yetkinlikleriyle birlikte, kuşkusuz harikulade diyalogları. Aşk, tutku ve keder kadar, coşku, neşe ve ironiyi de muazzam bir ahenkle aktaran bu diyalogları değerlendirirken, Modern İngilizce ile Elizabeth Dönemi İngilizcesi arasındaki farkı gözden kaçırmamak büyük bir önem taşıyor. Aksi takdirde o dönemde kullanılan deyim, deyiş ve argo sözcükler günümüzde çok farklı anlaşılabilir, bunun yanı sıra sözcüklerin yan anlamlarını kavramakta pek çok zorlukla karşılaşılır. Eleştirmen, yazar ve çevirmen olarak da önemli yapıtlar ortaya koyan eğitimci ve yönetmen Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun hazırladığı Shakespeare Sözlüğü için yazarın bütün oyunları ve şiirleri tarandı, 20 bine yakın sözcüğün Türkçe karşılıkları örneklerle verildi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan eser, perde, sahne ve dize numarası belirtilerek okurun örneklere kolayca ulaşabilmesini sağlayan sözlük, bu alandaki en kapsamlı çalışmalardan biri.

        4

        KABADAYI STAVRİS'İN HİKAYELERİ
        (Panos Çelebis)

        Yunan mimar ve yazar Panos Çelebis’in yaşlı bir akrabası olan Stavris’ten dinlediği anı ve hikâyeleri yazıya geçirdiği eseri Kabadayı Stavris'in Hikâyeleri, Can Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Kitap, 19. yüzyıl sonu İstanbul’unun önemli külhanbeylerinden biri olan Stavris’in başından geçenleri kayıt altına alıyor. Kabadayılardan memurlara, düşkün kadınlardan yoksul halka kadar birçok farklı sosyal çevreden karakter ve insanın öyküsünü anlatan eser, okura dönem İstanbul’una, gündelik yaşam ve yeraltı dünyasına dair çeşitli anlatılar sunuyor: 19. asrın bu Yeni Babil’i olan İstanbul halkını bütün milletler şekillendirmekteydi. Eskiden nadiren de olsa yaşlı dilenci kadınlar da düşerdi buraya. Çoluğu çocuğu olmayan bu ihtiyarların çoğu ondan bundan kalma en sefil elbiselerin içerisindeydi: Pantolonlar sökük, ceketlerin her yanı yamalı, gömleklerse –o da varsa elbet– yırtık pırtık olurdu. Ola ki paltolu birini görürsen de üstündeki çuval bezi gibi eriyip gitmiş olurdu. Kimisi yalınayak, kimisi leş gibi kokar, kimisi de tıraşsız olurdu...

        5

        SEYRÜSEFER
        (Shion Miura)

        Düşbaz Kitaplar, Japon yazar Shion Miura’nın kelimelerin dünyasını keşfetmeye yönelik duygu dolu bir hikâye anlatan ödüllü romanı Seyrüsefer’i okurlarla buluşturdu. Tüm dünyada 1.3 milyondan fazla satan ve 2012’de Japan Booksellers’ Ödülü’ne değer görülen Seyrüsefer, bir grup sözlük editörünün yeni bir sözlük oluşturma sürecindeki titiz çalışmalarını, kelimelere duydukları tutkuyu ve bu süreçte kurdukları insanî bağları anlatıyor. Kelimelerin yaşayan varlıklar olmasının güzelliği, onları “sözlük” gibi sabit bir esere yerleştirip kilitlemenin zorluğuyla çakışınca işler, editörlerin tahmininden çok daha zor -bazen krizli- ilerler. Bir yandan da yayınevinin, sözlük editörlüğü departmanına çok az bütçe ayırması editörlerin yalnızca kelimelerle değil, hayat şartlarıyla da mücadele etmesini gerektirir. Bütün bunların arasında önemli olan tek şey vardır: “Seyrüsefer” adlı sözlüğü tamamlamak. Seyrüsefer, aşkın, dostluğun ve insan iletişiminin gücünün portresini çizerken editörlüğün ve yayıncılığın gerçekliğini gösteren, sıcacık bir roman.

        6

        DETAYLAR
        (Ia Genberg)

        Ia Genberg, kendi memleketi İsveç’te August ve Aftenbladet ödüllerine layık görülen Detaylar romanıyla, uluslararası arenada da Booker ve Dublin edebiyat ödüllerine aday gösterilerek, Avrupa edebiyatının son yıllardaki parlayan yıldızı oldu. Genberg İthaki Yayınları'ndan çıkan kitapta insan ilişkilerinin detaylarını, bir zamanlar yaşanmış ama zihnin kıvrımlarında kalmış biçimleriyle, hafızasının ateşlendiği anlardan yola çıkarak aktarıyor. Detaylar’da anlatıcının uzandığı geçmiş, bir Paul Auster romanının sayfalarından fırlamışçasına bir sıtma hararetiyle ortaya çıkıyor: Seksenlerin Stockholm’ünde, psikolojinin henüz gençlerin pervasızlıklarının adlarını koymadığı dönemde ev arkadaşlarının, dostların, sevgililerin, hayatı etkileyip belirleyen ama sonradan kaybolanların peşine düşülüyor. Dört etkileyici adımda günümüz insanının profili çiziliyor.

        7

        NİŞİNO'NUN ON AŞKI
        (Hiromi Kawakami)

        Ünlü Japon yazar Hiromi Kawakami, Budala Kitap'tan çıkan Nişino’nun On Aşkı’nda "Bir insanın hayatı, sadece yaşadığı aşklar üzerinden anlatılabilir mi?" sorusunun cevabını etkileyici bir şekilde veriyor. Üstelik bunu Nişino’nun değil, her bölümde farklı bir kadının ağzından anlatıyor. Biz de insanların farklı yaşlarda aşka ve âşık oldukları kişilere bakışının nasıl değiştiğini okuyoruz. Bu kitapta kötü insanlar yok. İyiler de öyle. Her aşk kendi doğallığında başlayıp ilerliyor ve aynı şekilde son buluyor. Tıpkı ağaçtan kopan kuru bir yaprağın savrula savrula yere düşmesi gibi… Geriyeyse hayal kırıklıkları, keder ve yalnızlık kalıyor. Ne de olsa bir aşk bitince herkes kaybediyor. Japonya, Amerika, İspanya, İtalya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde çoksatarlar arasına giren Nişino’nun On Aşkı, okurlara modern bir destan sunuyor.

        8
        9

        REIMS'E DÖNÜŞ
        (Didier Eribon)

        Fransa’nın en önemli entelektüellerinden biri kabul edilen Didier Eribon’un otobiyografik düşüncelerini sosyolojik analizlerle birleştirdiği, birçok dile çevrilen ve uluslararası yankı bulan eseri Reims’e Dönüş, Tellekt etiketiyle raflarda. Eribon, babasının ölümünden sonra doğduğu kent olan Reims’e döner ve geçmişini araştırmaya karar vererek, bir “sınıf kaçkını” olarak kişisel bir yolculuk aracılığıyla hem bir aile hem de işçi sınıfı düzeyinde kolektif dinamiklerin ve gerçekliklerin izini sürmeye başlar. Otobiyografik unsurlar taşıyan bu sosyolojik denemede yazar, kişisel bir hikâyeyi anlatmakla yetinmiyor; onu daha etkili bir şekilde analiz edip çok daha geniş bir toplumsal bağlama yerleştirerek anlatısını sınıf meselesi, okul sistemi, kimliklerin inşası, cinsellik, toplumsal hiyerarşi, siyaset ve demokrasi meseleleriyle iç içe geçiriyor.

        10

        ANKARA'DA BİR EV
        (Münevver Elif)

        Münevver Elif, Aralık 2022'den beri Ankara'daki evinden kesintisiz sürdürdüğü podcast yayınlarında Türkiye'nin yakın tarihinden, basının ve halkın gündemini uzun süre meşgul etmiş trajik, ürkütücü, garip bir olayın öyküsünü anlattı. Amatör bir uğraş olarak başlayan Ankara'da Bir Ev, günden güne artan müdavimleriyle podcast dünyasının en gözde programları arasına girerken, bu başarısını şimdi de özel olarak hazırlanmış bir kitapla taçlandırıyor. Sel Yayıncılık'tan çıkan kitapta okurlar, 1920'lerin sonundan başlayarak 1980'lere varıncaya, Türkiye'nin farklı şehirlerinde ama en çok da İstanbul'da yaşanmış, toplumda yarattığı onca infiale karşın zamanla unutulup gitmiş, akıllara durgunluk veren bu hikâyelerde, deyim yerindeyse modern Türkiye'nin gündelik hayatının içine dalarak, türlü çeşit maraziliklerle gün yüzüne çıkan sıradan gerçekliğimize tanıklık ediyor. Ayrıca olayların arkaplanında göze çarpan bazı adlara ve olgulara fener tutarak kültürel ve siyasal tarihimizin çeşitli cephelerine de küçük pencereler açıyor.

        11

        CAROL
        (Patricia Highsmith)

        Patricia Highsmith’in ikinci romanı Carol, 1950’lerin muhafazakâr atmosferinde, yayıncısı tarafından reddedilmişti. Highsmith kitabını, Claire Morhan takma ismiyle ve Tuzun Bedeli (The Price of Salt) adıyla başka bir yayınevinden yayımlatmıştı. Okurların mektuplarla müthiş bir destek verdiği kitabını ancak 1990 yılında kendi ismiyle yayımlayabildi. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap bir yasak aşk hikâyesi olmanın ötesinde, toplumsal normlara meydan okuyan, cesur bir özgürlük çağrısı: "Therese yine tezgâhının ardına geçince sanki bir şey arıyormuş gibi raflardaki kutuları çekip yerlerine itmeye başladı. Kadının karşıda işinin bitip gitmiş olacağı ana kadar böyle oyalandı durdu. Dakikaların geri alınamaz bir zaman parçası, geri alınamaz bir mutluluk gibi geçmekte olduğunu hissediyordu.”

        12

        FİLMCİLİĞİN İÇ YÜZÜ
        (Vedat Örfi Bengü)

        Türk sinema tarihinde oyuncu, senarist ve rejisör olarak varlık gösteren ve eserleriyle sinemanın gelişimine roman türünden daha fazla katkılar sunan Vedat Örfi, Piraye’nin ilk eşi ve Nazım Hikmet’in manevi oğlu, eleştirmen Memet Fuat’ın öz babası olma sıfatları dışında günümüz okurları için ne yazık ki çok da bilinir değildir. Vedat Örfi Bengü, genç yaşta Fransa ve Mısır’a uzun süren seyahatler yapmıştır. Her ne kadar Vedat Örfi’nin Mısır dışındaki faaliyetleri hakkında doyurucu bilgiler olmasa da Filmciliğin İç yüzü adlı bu eserin ortaya çıkmasıyla buradaki anı kırıntıları sayesinde kimi bilgiler yansıtılıyor. Dorlion Yayınları'ndan çıkan Filmciliğin İç yüzü ve Sanat Konuşmaları’nda bir zamanlar Türk sinemasına yön vermiş İpek Film ve Fahir İpekçi hakkında, Halide Pişkin namıdiğer Habibe Molla, opera sanatçısı Semiha Berksoy, Betty Blythe, Alis Feyre, Brigitte Helm, Lillian Gish, Clark Gable gibi birçok sinema sanatçısına dair ve onların yer aldığı filmlerle alakalı birçok tespit, anı ve yorumlar bulunyor. Bu eser aynı zamanda 1930’lu yıllarda dünyada ve Erken Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde sinema faaliyetlerinin ne şekilde işlediği, ilerlediği ve sinema teknik pratikleri hakkında da çeşitli bilgiler sunuyor.

        13

        UKDE
        (Mehmet Ercan)

        Gazeteci ve radyo programcısı Mehmet Ercan'ın, henüz iki yaşında babasını kaybeden bir çocuğun; annesinin sessiz çığlıklarına, ailesinin keskin kararlarına, köyün geleneklerine, suskunlukla bastırılmış bir hayatın içinde var olmaya çalışma hikâyesinin anlatıldığı Ukde Nemesis Kitap'tan çıktı. Ercan, sadece kendi hikâyesini değil, aynı zamanda susan annelerin, erken büyümek zorunda kalan çocukların, bastırılmış travmaların ve görmezden gelinen acıların da sesini duyuruyor. Her satırında “Ben de yaşadım,” dedirtecek kadar içten, bir o kadar da evrensel… Ukde, sadece bir yas hikâyesi değil, aynı zamanda bir yüzleşme, bir arınma ve bir bağışlama çağrısı.

        14

        GÖLGENİN ELİ
        (Elçin Poyrazlar)

        Milyonlarca takipçisi olan sosyal medya fenomeni Darin Dinamo İstanbul’daki evinde vahşice öldürülmüştür. Cinayet Büro dosyayı soruştururken İstihbarat Şube’ye atanan Başkomiser Suat Zamir ise ünlü gazeteci Gökhan Konak’ı takip etmekle görevlendirilir. Suat görevi veren esrarengiz yöneticinin hiç tanımadığı babasıyla bir bağlantısı olduğunu öğrenir ve kendisini ailesinin sırlarıyla yüzleşeceği bir kedi-fare oyununda bulur... Sevin Okyay, Doğan Kitap'tan çıkan 'Gölgenin Eli' için şunları söylüyor: "Elçin Poyrazlar polisiyeye hakkını veren bir genç usta. Bu kitabını da süratle ve severek okudum. Polisiyenin en akılda kalıcı karakterlerinden Suat Zamir hepimizi şaşırtıyor.”

        15

        SONUNA YETİŞTİĞİM ŞARKILAR
        (Hüseyin Köse)

        Ödüllü şair Hüseyin Köse, yeni şiir kitabı Sonuna Yetiştiğim Şarkılar ile okuru derinlikli bir iç yolculuğa davet ediyor. Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitap, bastırılmış duyguların, ertelenmiş sevinçlerin ve yarım kalmışlıkların izini süren şiirleriyle hem içsel hem de toplumsal bir yüzleşmenin kapılarını aralıyor. Sonuna Yetiştiğim Şarkılar’ı yaşadığımız zamanların bilincinde biriken “bastırılmış sesler”in bazen açık açık bazen gizliden çağıldayan kaynaklarından sesleniyor. Gecikilmiş sevinçlerin yarattığı düş kırıklıkları, yarım kalmışlıkların kanayan anıları, eksilen şeylerin bilinçte olağan sınırlarından taşarak “yokluğun izi”ni kalıcı kıldığı gerçek yaşam ağrıları… Kendini her koşulda umudu ve barışı diri tutmaya adamış olanlarla iyiyi ve güzeli anında boğmaya yeminli olanlar arasındaki amansız kavga hâlâ sürerken içimizdeki ve ötelerimizdeki uzak-yakın gurbetlere yeniden bakmaya çağırıyor Şarkılar bizi.

        16

        LABİRENT DEDEKTİFİ PIERRE
        (Chihiro Maruyama)

        Her bir sayfası fantastik dünyalara açılan bir labirent macerasını konu alan Labirent Dedektifi Pierre, Mundi Çocuk etiketiyle çıktı. Opera şehrini kurtarmak için meşhur dedektif Pierre ve arkadaşı Carmen’e katılan minik okurlar, ipuçlarını takip ederek, gizemleri çözmeye yardımcı oluyor. Chihiro Maruyama’nın kaleme aldığı bu macera dolu kitapta, çocukları birçok labirent, saklı nesne ve ekstra görev bekliyor. Dedektifi Pierre’in her bir sayfası fantastik dünyalara açılıyor – yeraltı şehri, ormanın derinlikleri, sıcak hava balonları, perili evler, kalabalık çarşılar. Yol boyunca ipuçlarının izini sürecek, ödüller kazanacak ve dedektiflik becerilerinizi sınayacaksınız.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ