Türkiye’de finansal yatırım araçlarının reel getirileri, TÜİK’in son açıkladığı verilerle bir kez daha tasarruf sahiplerini kara kara düşündürüyor.
➔Ağustos 2025’e ait tablo mevduat faizi, borsa, külçe altın ve devlet iç borçlanma senetlerinin reel anlamda kazandırdığını gösteriyor. TÜFE’ye göre reel kayıplı iki araç ise dolar ve euro.
➔Yüksek faiz döneminde bir aylık kısa vadede olsa da altı ana finansal aracın dördünün kazanç sağlamasına diyecek bir şey yok. Olması gereken bir durum.
KISA VADEDE KAZANÇ, UZUN VADEDE KAYIP
➔Ancak vadeyi uzattığımızda durum tam tersine dönüyor. Bitişikteki tablodan izlenebileceği gibi, bir ay yerine bir yılı baz alırsak reel kazanç sağlayan ana yatırım araçlarının sayısı dramatik şekilde dörtten ikiye düşüyor.
➔Kaybettirenlerin sayısı da ikiden dörde çıkıyor. Bir yıllık vadede sadece mevduat faizi ve külçe altın reel getiri sağlayabiliyor.
➔ TÜFE’den arındırılmış veriler, uzun vadede BIST 100’ün %16,23, doların %8,79, euronun %3,63 ve devlet iç borçlanma senetlerinin %2,38 oranında kaybettirdiğini gözler önüne seriyor.
➔Bir aydan bir yıla uzanıldığında kaybettiren sayısı 2’den 4’e fırlarken, reel kazanç kıtlığı adeta bir ulusal mesele haline geliyor.
➔Bu da finansal yatırımcıları kısa vadeye mahkum ediyor. Sürekli kısa vadeli davranmalarına yol açıyor.
➔Çünkü uzun vadeye giden kaybediyor.
TASARRUF YERİNE NİYE TÜKETİLİYOR?
➔Rasyonel ekonomik akıl, böyle bir durumda ‘kısa vade için finansal araçlara yatırım yap ama uzun vade için reel varlıklara geç’ diyor.
➔Ya da bir yıl gibi bir vadede finansal araçlara yatırım yapacağına enflasyona yatırım yapar, yani tüketirsen daha kazançlı çıkarsın.
➔Otomobil gibi dayanıklı tüketim malı ithalatının artması, satışların rekor kırmaya devam etmesi bunun tipik bir örneği.
➔Faizlerin son 20 yılın en yükseğine çıkarılmasına karşılık dezenflasyon için hala tüketimde istenilen yavaşlamanın gerçekleşmemesinin bir nedeni bu.
➔Veriler, yurtiçi yerleşiklerin son dönemde dayanıklı tüketimde patlama yaşadığını, İstanbul’daki lüks konutların bile yetmeyip gözlerin yurtdışına, özellikle Dubai ve Londra’ya çevrildiğini gösteriyor.
➔Yurtdışı yatırımlardaki yükselişin aynı zamanda Türkiye’den bir sermaye çıkışına yol açtığı da gerçek.
➔Üstelik Türkler, kripto para yatırımlarında da dikkat çekici bir sıçrama yaparak dünyada ön sıralara yerleşti. Kripto para çılgınlığı bireylerin getiri arayışının da bir göstergesi.
PARA POLİTİKASI UZUN VADEYE YETMİYOR
➔TCMB faiz kararlarında enflasyonun ana eğilimini ve beklentileri ön planda tutuyor. Normali de bu.
➔Ancak ortada tasarruf etmeyi özendirecek reel getiri yokluğu ve bunun yarattığı bazı sonuçlar da bir gerçek.
➔Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek hedeflenmesine rağmen pratikte reel kazanç kıtlığı yaşayan milyonlarca tasarruf sahibini alternatif arayışlara itiyor. Bu da düşüşü yavaşlatıyor.
➔Kısa vadede etkili olan sıkı para politikası uzun vadede sermaye erozyonunu durdurmakta, tüketime yönelmekte, gayrimenkule gitmekte yetersiz kalabiliyor.
➔Tasarruf sahiplerinin davranışsal tepkilerine şimdiye kadar yeterince önem verildiği gözlemlemedik. Sonuçlar, TCMB’nin bu kör noktayı göz ardı ettiğini düşündürüyor.
➔Ama asıl paradoks vadede. Madem yüksek faizleri düşürme sürecine girdik ve dezenflasyon politikası içindeyiz, finansal vadenin uzaması gerekir. Ancak Türkiye’de kısalmaya zorlanıyor ve giderek de kısalıyor.
➔Çünkü her faiz indirimi aynı zamanda reel getiri sağlayacak enstrümanların azalmasına da yol açıyor.
ALTERNATİF YOL HARİTASI
➔Acaba TCMB, yarınki kararında bu dinamikleri masaya yatıracak mı, yoksa yine enflasyon odaklı ihtiyatlı adımlarla yetinecek mi?
➔Tasarruf sahipleri için artık gerçekçi bir strateji şart. Tamam kısa vadede mevduat faizi ve altın gibi enstrümanlar sınırlı bir sığınak sunuyor, ancak uzun vadede bu seçenekler bile enflasyonun gerisinde kalabilir.
➔Rasyonel davranış, harcamayı öne çekmekten geçiyor ve bu durum enflasyon düşüşünü yavaşlatırken bir tüketim balonuna da yol açıyor.
➔TCMB’nin faiz kararlarını verirken enflasyon yanında tasarruf sahiplerinin psikolojisi ve sermaye hareketlerinde yarattıkları tersine gidişi de hesaba katması elzem.
➔Aksi halde, Türkiye’nin finansal sistemi, yurtdışına akan sermaye ve içerde patlayan tüketimle giderek bozulacak.
➔Bence bu tablo TCMB’ye şu soruyu sordurmalı: Reel kazanç kıtlığını çözmeden dezenflasyon hedefi ne kadar sürdürülebilir?
➔Yarınki karar, sadece bir faiz oranı değil, tasarrufçuların geleceği için bir sınav da olacak. Bakalım, TCMB bu sınavdan geçebilecek mi?