Temmuz 2025 sanayi üretim verileri, Türkiye ekonomisinin bir yol ayrımında olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yıllık bazda %5,0’lik artış, sektörün hâlâ dirençli olduğunu kanıtlarken, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış aylıkta %1,8’lik gerileme kırılganlığı gözler önüne seriyor.
➔ İlk yedi ayda ise geçen yılki %1,5’luk sanayi üretimi bu yıl %3.1’e çıkması ise hem baz etkisine hem de geçen yıl stokların varlığına bağlanabilir.
➔ Önceki yıllardan düşük finansman maliyetleri ile kapasite artırıp yatırım yapan ve seçimler nedeniyle stoklarını da güçlendiren sanayi sektörü, geçen yıl bu stokları eritmeyi tercih etti.
➔ Stokları erittikten sonra da bu yıl talep geldikçe üretime yapmaya yöneldi. Geçen yılki düşük bazın üzerine bu yıl üretimin kıpırdanması ile oransal olarak üretim ikiye katlandı.
DEZENFLASYONDA KRİTİK ROL SANAYİNİN
➔ Enflasyonun alt kalemlerinden temel malların fiyat artışı ağustos ayında yıllık bazda %20’nin altına indi. Manşet enflasyonu da aşağı çektiği dikkate alınırsa sanayi dezenflasyon sürecinde kritik bir rol oynadı denebilir.
➔ Tabi ki bunda sanayi sektörünün kendi içinde ve ithalat kanalıyla rekabete açık olmasının ve döviz kurlarının kontrol altında tutulmasının da rolü var.
➔ Öte yandan başta yüksek enflasyonun maliyetleri ve ücretleri artırması yanında dünyadaki konjonktürün de etkisiyle sanayi sektörü küresel rekabet gücü sınavıyla karşı karşıya.
➔ Motorlu kara taşımlarında %7,4’lük, sermaye malı imalatında %20,1’lik, bilgisayar ve elektronikte %50,9’luk diğer ulaşım araçlarında %58,5’lik, fabrikasyon metal ürünlerinde %14,4’lük artış toplam sanayinin %5’lik büyüme göstermesinde etkili oldu.
➔ En dikkat çekici artış ise yüksek teknolojili ürün grubunda yüzde 58.5 ile gerçekleşti. Bu da ihracatı da benzer oranlarda artış kaydeden savunma sanayi kaynaklı üretimden geliyor.
YURTİÇİ TALEP, ÜRETİMİ DİZGİNLEDİ
➔ Orta Vadeli Program’ın 2026 yılı enflasyonu hedefi yüzde 28,5’ten %16’ya inmek ve sonra tek haneli seviyelere geriletmek.
➔ Enflasyonu düşürme politikası çerçevesinde parasal sıkılaştırma, yüksek faiz, düşük gelirler politikası ile yurtiçi talebin baskılanması yoluna gidiliyor ve bu da şirketlerin satışlarını azaltıyor.
➔ Genelde yurtiçine çalışan sektörlerde gerileme devam ediyor. Giyim eşyası, tekstil ve deri sektörleri ile kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması grupları en çok üretim kaybına uğrayanlar.
➔ Yine aynı nedenledir ki, dayanıklı tüketim mallarında %5,4’lük kayıp meydana geldi. Üstelik kara taşıtlarında yüzde 7.4’lük artışa rağmen. Dayanıksız mallarda da %2,2’lik kayıp iç talebin zayıfladığını kanıtlıyor.
➔ Talep baskısının azalması dezenflasyon için gerekli de, uzayan bu süreçte jeopolitik risklerin etkisiyle enerji fiyatları sıçramamalı ya da döviz kurları kontrolden çıkmamalı. İhtimali düşük olmakla birlikte bu risklerin varlığı inkar edilemez.
➔ Kısacası sanayi üretim verileri, enflasyonla mücadelenin yan etkilerini yansıtıyor.
REKABET GÜCÜ İÇİN TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM
➔ Yurtiçi talep daraltılınca şirketlerin normalde ihracatını artırması beklenirdi. Küresel pazarların daralması, ABD’nin gümrük vergilerini artırması ve bu ülkeye mal satamayan Çin’in agresif fiyatlama yapması Türk şirketlerini zorluyor.
➔ Ayrıca Türkiye’nin son üç yılda rekabet gücünü yüksek enflasyon ve artan işçilik maliyetlerinden dolayı %26 oranında gerilemesi de ihracatta tıkanmasına yol açmış durumda.
➔ Buna karşılık rekabet gücü açısından çarpıcı bir dönüşüm en azından sektör bazında yaşanıyor.
➔ Yüksek teknolojili ürünlerde temmuzda %58,5’lik, yılın 7 ayında %15,2’lik artışı bunun kanıtı ve Türkiye’nin savunma sanayinde başarı hikayesi yazmaya başladığının göstergesi.
➔ Temmuz 2025 verileri, Türkiye sanayisinin bir sınav sürecinde bulunduğu ve bazı sektörlerde ilerleme kaydettiğine işaret ediyor.
➔ Yıldan yıla üretimin büyümesi, teknolojik üretimin sıçrama göstermesi sanayide dönüşüm için de, dezenflasyon için de umut verici.
➔ Ancak rekabet gücünü artırmak için teknolojiye dayalı dönüşümün sektörlere yayılması ve hızlandırılması gereği de ortada.
DENGELİ VİZYON ŞART
➔ Temmuz verileri de ortaya koyuyor ki, sanayi iki farklı cephede aynı anda sınav veriyor. Biri dezenflasyonun gerektirdiği fiyat istikrarına uyum, diğeri de rekabet gücünün dayattığı yapısal dönüşüm.
➔ Aslında ikisi de aynı noktaya çıkıyor. Fiyat istikrarının sağlandığı makro ekonomik ortamda teknolojik dönüşümle verimlilik artışı sağlamak ve katma değerli üretim yaparak rekabet gücü kazanmak pekala mümkün.
➔ Ancak o aşamaya gelinceye kadar da Türkiye sanayisinin ince bir buz tabakası üzerinde yürüyeceği anlaşılıyor.
➔ Eğer bu yolculukta sanayi sektörü, kamunun yol göstermesi ve desteklemesiyle bir vizyon ve strateji ortaya koyamazsa geleceğini kaybetme tehlikesiyle karşılaşabilir.
➔ Sanayi, bu sınavı geçmek için teknolojiye dayalı, ithalatı azaltan ve iç talebi dengeleyen uzun vadeli bir stratejiye ihtiyaç duyuyor.
➔ Aksi takdirde umut verici büyüme ve enflasyon hikâyesi yalnızca istatistiklerde kalabilir.