Almanya’nın 70 günlük çok taze Büyük Koalisyonu’nda büyük kriz var. Sebebi, Anayasa Mahkemesi’ne üç üyelik için yargıç seçiminde koalisyon ortağı iki partinin anlaşmazlığa düşmesi ve meclisteki oylamanın tatil sonrası eylül ayına kalması. Arıza çıkaran taraf büyük ortak CDU’nun meclis grubu; SPD’nin yargıç adayı Prof. Dr. Frauke Brosius-Gersdorf’u görünürde muğlak bir intihal iddiası yüzünden, kocasından kopya çektiği bahanesiyle istemiyorlar. Aslında kadın hukukçunun kürtaj savunması dahil liberal dünya görüşü nedeniyle bir Kulturkampf yaşandığı çok açık, sosyal medyada kadın düşmanı sağcı trollerin lincine uğramasından belli.
Prof. Dr. Frauke Brosius-GersdorfKoalisyonun küçük ortağı SPD, CDU’nun sebep olduğu karalama kampanyasından ötürü öfkeli, içlerinden cadı avına karşı intikam yeminleri edenler çıkıyor – çünkü sadece 12 sandalyeyle çoğunluk iktidarı için fazlasıyla lüks bir kavga içindeler, CDU’nun başka partilerle koalisyon şansı yok. SPD milletvekillerinin toplu fotoğrafı eşliğinde “Kusursuz kariyeri ve mükemmel nitelikleriyle Anayasa Mahkemesi üyeliğini hak eden adayımızın arkasındayız” diye sosyal medyadan meydan okuyorlar.
CDU’lu Başbakan Friedrich Merz ile meclis grubu arasındaki frekans bozukluğu da şu an yaşanan kaosa katkıda bulunuyor, partisine hakim olamamakla eleştiriliyor – partinin Bundestag grup başkanı Jens Spahn ise vekillerin itirazını fark etmeyip kaosun patlak vermesine neden olmakla suçlanıyor. Kriz algısı öyle boyutta ki, eski SPD’li tarafsız Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier hükümeti uyarmak zorunda kalıyor, “Bu küçük bir mesele değil, koalisyon kendi kendine zarar veriyor” diyor.
Çünkü Şansölye Merz’in, büyük jeopolitik meselelerin yanında yargıç seçimine çerez muamelesi yaptığı izlenimi hakim, “Olay hoş değil ama bizi yıkacak çapta bir şey de değil” diye geçiştiriyor. Ancak Siyah-Kırmızı koalisyona “acemi ve beceriksiz” yaftası yapıştı bile medyada, özellikle CDU-CSU kanadı bir belirsizlik faktörü olarak değerlendiriliyor.
AMERİKANVARİ İTİRAZ
Sosyal Demokratların adayı Potsdam Üniversitesi’nden Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Frauke Brosius-Gersdorf’a yönelik itiraz görünürde, intihal iddiasıyla ilgili. Kendini “intihal avcısı” ilan etmiş Stefan Weber adlı Avusturyalı akademisyen blogunda ifşa ediyor: Brosius-Gersdorf’un Hamburg Üniversitesi’nde verdiği doktora teziyle hukukçu kocası Prof. Dr. Hubertus Gersdorf’un aynı üniversitede doktora sonrası akademik unvan için yazdığı tezin (habilitasyon) en az 23 yerinde paralel atıflar var! İntihal detektörü WCopyfind yazılımını kullanarak tespit etmiş. Dipnotlar da dahil işaretlediği bölümleri blogunda yayınlıyor. Benzerlikler nedeniyle çiftin usule aykırı “danışıklı” çalıştığını iddia ederek, “kaynak intihali” yaptıklarını, atıflarda yüzde iki oranında kaynak belirtmediklerini söylüyor. Aslında Brosius-Gersdorf direkt intihalle suçlanmıyor ama CDU intihal vazifesi çıkarıyor. Nitekim Weber X paylaşımında, CDU’nun yanlış sonuca vardığını yazıyor.
Yıllardır bilimsel çalışmalarda intihal avlayan Stefan Weber, Avusturya’da Çalışma Bakanı Christine Aschbacher’in doktora tezinde intihal bulup istifasına yol açmıştı. Ancak birçok temelsiz iddiada da bulunduğu için ülkesinde eleştirilerin hedefi.
Almanya’daki güncel vakada kadının doktora tezi “Alman Merkez Bankası ve demokrasi ilkesi” başlığını taşıyor, kocasının tezi “Demokrasi ile ekonomik verimlilik ilkesi arasındaki gerilimde halka açık şirketler” başlıklı – her ikisi de 500’er sayfa.
İntihal iddiası çok şaibeli, intihalin nesnel koşullarına uymadığı yönünde genel bir görüş var. Esas mesele, çok Amerikanvari şekilde kabaran kürtaj karşıtı damar gibi görünüyor – ağırlıklı olarak Katolik cepheden. Bamberg Başpiskoposu Herwig Gössl bile yargıç seçimine müdahil olacak kadar ileri gidiyor. Çünkü Brosius-Gersdorf’un kürtajı savunması, birey haklarının doğumdan sonra başladığı şeklindeki yorumu aşırı liberal bulunuyor. Pandemide aşı zorunluluğunu Anayasa’ya aykırı bulmaması da bir kesimi rahatsız ediyor.
İntihal avcısı Stefan Weber’in blogundaki oku oku bitmez tartışmanın seyri de intihal karşıtlığından çok, sağcı ve ille de cinsiyetçi bir kıvama bürünüyor. Karı-kocanın profilleri ortaya dökülüyor; 1995’de evlenmişler, kadının tezi Haziran 1997 tarihli, kocanınki Kasım 1997. Arada beş ay var. Normal şartlarda kadının intihal yapması imkansız. Ancak kadının intihal yaptığı anlaşılmasın diye kocanın eserini sonradan yayınlamış olabileceği, yok eğer koca intihal yaptıysa “kadının suç ortağı olduğu” ve bir dolandırıcının karısı olarak yüce makamı hak etmediği gibi saçma sapan tezler ileri sürülüyor.
Bu arada intihal avcısı Weber’i aşırı sağcı bir grubun faşist tetikçisi olmakla suçlayan da çıkıyor ama genel tavır sosyal medyadaki linç ayarında: Doğmamış hayatları sona erdirmeyi savunan Brosius-Gersdorf’un Anayasa Mahkemesi üyeliğine layık olmadığı şeklinde. Kadın düşmanlığı nedeniyle toplumsal tartışmalarda patriyarkanın hakimiyeti ele geçirmesini eleştiren kadınlar da lince uğruyor, yetmiyor erkeklere karşı nefret dili kullanmakla suçlanıyorlar. Mizojiniyi fazla sert eleştirip, kürtaja karşı çıkanların nüfusun yarısını sığır sürüsü yerine koyduğunu söyleyen bir kadın şu cevabı alıyor: “Göç ve yüksek doğum oranları nedeniyle İslam Almanya’da Hristiyanlığın yerini aldığında ve kadınlara artık söz hakkı kalmadığında size mutluluklar dilerim…”
İslamofobiden kurtuluş yok, her tartışmada ortaya çıkabiliyor.
Şimdi Merz, koalisyon ortağı SPD ile güven bunalımını nasıl aşacak sorusu tartışılıyor. Meclisin tatil sonrası ilk oturumu 10 Eylül’de. O tarihe kadar krize bir çözüm bulunması gerekiyor. CDU-CSU grubunun Brosius-Gersdorf’un seçilmesi için üçte iki çoğunluğa katkıda bulunması olası görülmüyor. Birlik partileri blokaja devam eder, SPD de adayında ısrar ederse sonunda Anayasa Mahkemesi’nin aday önerisinde bulunması gerekecek. Bu da koalisyonun zaafı olarak kayıtlara geçecek.