Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Nobel Barış Ödülü'nü hangisi alır
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Görsel yapay zeka Grok tasarımıdır
        Görsel yapay zeka Grok tasarımıdır

        Her ikisine de Nobel Barış Ödülü için adaylık yağıyor. Muhtemelen ikisi de alamayacak! Muhtemel gerekçe: Barış adına sıkı hayran kitleleri bulunduğu halde, aynı zamanda nefret paratoneri olarak dünyayı zıt kutuplara savurdukları için.

        Donald Trump ikinci dönemine barış havarisi olarak başladı ama kışkırtıcı retoriği ve değişken siyasi tarzıyla ittifakları hırpaladığı, tehdit ve pazarlık usulü gümrük tarifeleriyle küresel ekonomiyi dinamitlediği, kendi ülkesinde demokratik normları baltalayarak küresel demokrasi açısından kötü örnek olduğu ve iklim krizini umursamadığı için onu dünyanın en tehlikeli adamı görenler var.

        Francesca Albanese, BM’nin İşgal Altındaki Filistin Toprakları Özel Raportörü, uluslararası hukuk uzmanlığını da aşan bir adanmışlıkla Gazze’deki kıyıma “soykırım” mührünü bastı raporlarında; bütün Filistin savunucuları da onu bağrına bastı ama İsrail ve hatta sol Yahudi entelijansiya tarafından bile “antisemitizm”le suçlanıyor, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını hiç anmamakla itham ediliyor.

        Francesca Albanese
        Francesca Albanese

        ABD ise raportöre mali yaptırım uygulamaya başlıyor. Çünkü Albanese’nin "İşgal ekonomisinden soykırım ekonomisine" başlıklı son raporuna göre, İsrail kuruluşundan bu yana Filistinlileri topraklarından sürmeye dayalı “yerleşim kolonyalizmi” uyguluyor, ABD şirketlerinin de katkısıyla. Raporda şu tespitleri yapıyor:

        “Sömürgecilik ve bununla ilişkili soykırımlar tarihsel olarak kurumsal şirketler tarafından yönlendirilip mümkün kılınmış, ticari çıkarlarla yerli halkların toprakları ellerinden alınmıştır. Bu ‘Sömürgeci ırksal kapitalizm’ İsrail’in Filistin topraklarında yerleşimci-sömürgeci apartheid rejimini kurumsallaştırması için de geçerli. İsrail yıllarca Filistinlileri kendi kaderini tayin hakkından men etti, şimdi ise Filistin halkının varlığını tehdit ediyor.”

        Albanese’ye göre ABD’nin dev kurumsal şirketleri de İsrail sömürgeciliğinin payandası! Bu nedenle şirketlere boykot uygulanması gerekiyor. Tek tek adını verdiği kuruluşlar arasında silah üreticilerinin yanı sıra Microsoft ve Chevron gibi şirketler var. ABD yönetimi kadının görevine son verilmesi için BM’ye baskı yapıyor ama ters tepiyor. Sonra yaptırımlar devreye giriyor. Artık ABD’ye girişi ve kredi kartı kullanımı dahil finansal işlemler yasak. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio yaptırım açıklamasında diyor ki; “Albanese, ABD veya İsrail vatandaşlarını tutuklatmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi’yle direkt bağlantı kurmuştur. Açıkça antisemitizm saçmakta ve teröre destek vermektedir. Meşru bir dayanak olmaksızın UCM’nin Netanyahu için tutuklama emri çıkarmasını öneren kişidir.”

        “KIZININ ADI LEYLA HALİD’DEN Mİ GELİYOR”

        İtalyan hukukçu Francesca Albanese üç yıldır raportörlük görevinde, şu sıra BM’nin en tanınmış simalarından ve Küresel Güney’in yıldızı. Diplomatik laf yığınlarına sığınmıyor, sesi gür çıkıyor, sosyal medyadan da mesajını net veriyor: “GAZZE AÇLIKTAN ÖLÜYOR. İsrail bombalamaya devam ediyor!” Uluslararası hukuk ilkelerini empatiyle sarmalaması insanları umutlandırıyor ama, diğer taraf şeytanlaştırıyor.

        BM’nin performansını izleyen Cenevre merkezli sivil toplum örgütü UN Watch’ın raporlarından birinde Albanese “Kuzu postuna bürünmüş kurt” diye tasvir ediliyor. İsrail’i şeytanlaştırmak ve “Soykırımın 1948’de başladığı yalanını atmakla” suçlanıyor. Albanese’nin kızının adı “Leila”; acaba Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin hava korsanı Leyla Halid’den mi geliyor adı? UN Watch bunu bile sorguluyor.

        Albanese soykırım tespitinden şaşmıyor. Son paylaşımlarından birinde, Gazze’de yemek kuyruğunda öldürülen Filistinli futbolcu Süleyman el Obeyd’i anıyor; UEFA’yı etiketleyerek “Katillerini müsabakalardan ihracın zamanı geldi, sporu apartheid ve soykırımdan arındıralım” diyor. UEFA’nın “Filistinli Pele”nin ölümüne dair paylaşımı alıntılamış. Avrupa futbol örgütünün mesajda İsrail zulmünü hiç anmaması çok tepki topladı, o da ayrı hikaye.

        Albanese’nin sert tonuyla Filistin’e yarar sağlamayacağı görüşünü ileri sürenler var. Ama soykırım, yumuşaklık kaldırmayacak kadar sert. Bugünkü şekliyle İsrail’in var olma hakkı olmadığını savunuyor. İspanya’da Publico gazetesi “Yılın İnsanı” ödülünü verirken törende hazır bulunan eski Başbakan Jose Zapatero bir gazeteciye “Albanese, bugün dünya barışı için tek umuttur” diyor.

        Albanese’yi Nobel’e aday gösterenler arasında Kanada’dan İngiltere’ye çeşitli sol kuruluş ve partiler, Avrupa Parlamentosu üyeleri, kadın örgütleri, topluluk kampanyaları platformu Avaaz, 2015 Nobel Barış Ödülü’nün sahibi Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü ve Tunus Gazeteciler Sendikası da var. Albanese de Tunus’ta, iki çocuğu ve Dünya Bankası’nda çalışan kocasıyla La Marsa’da yaşıyor.

        Avaaz platformunda Francesca Albanese ve Gazze doktorlarına Nobel Barış Ödülü kampanyası 1 milyon imzaya yaklaştı
        Avaaz platformunda Francesca Albanese ve Gazze doktorlarına Nobel Barış Ödülü kampanyası 1 milyon imzaya yaklaştı

        BM’deki görevlerine yıllar önce Afrika’da başlıyor Albanese, sonra Cenevre’ye geçiyor ve ardından Kudüs’te Filistinli mültecilere yardım biriminde çalışıyor. Ancak Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin evlerinden zorla sürülmesine dayanamayıp istifa ediyor. Bugün ise BM İnsan Hakları Konseyi’nce yetkilendirilmiş özel raportör olarak ücret almadan görev yapıyor, birikimlerinden yiyor.

        Filistin savunucularını hiddetlendiren paradoks; uluslararası kitle örgütleri Albanese’yi Nobel’e layık bulurken, İsrail Başbakanı Netanyahu Beyaz Saray’ı ziyaretinde Trump’ın Barış Nobel’ini hak ettiğini iddia ediyor.

        BAŞKANIN YENİ YOL ARKADAŞLARI

        Netanyahu’nun da icra ettiği üzere Trump ile yakınlığın yolu Nobel Barış Ödülü adaylığını tescillemekten geçiyor. Trump yeni yol arkadaşlarıyla destek kitlesini genişletiyor. İşte en son Azerbaycan ve Ermenistan liderleri İlham Aliyev ve Nikol Paşinyan barışa açılan protokole Beyaz Saray’da imza attıktan sonra Trump’ı ödüle aday göstereceklerini açıkladılar. Kamboçya başbakanı da Tayland ile ihtilafta Trump’ın arabulucu rolü nedeniyle aynı yolu tutturmuştu.

        Başkanın yeni yol arkadaşları arasında Pakistan Genelkurmay Başkanı Asım Münir bile var. İki nükleer güç, Hindistan ve Pakistan’ın çatışması sonrası Münir’i Beyaz Saray’da iki saatlik öğle yemeğinde ağırlamış, hemen akabinde Pakistanlı mareşal Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.

        Trump ile Asım Münir'in öğle yemeği Hindistan medyasında enine boyuna analiz edildi
        Trump ile Asım Münir'in öğle yemeği Hindistan medyasında enine boyuna analiz edildi

        Ancak bu arada hiç beklenmedik bir gelişmeyle Trump’ın popülizm klasmanından eski ahbabı Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile arası açıldı. Çünkü Trump sosyal medya üzerinden iki ülkeyi ateşkes nizamına getirdiğini iddia etti ki, Delhi iç işlerine karışıldığı imajı ve de Trump’ın Pakistan ile flörtü yüzünden çok öfkelendi. Ankara’nın Pakistan’la dayanışması nedeniyle Hint öfkesi bizce de malûm.

        TRUMP’IN BARIŞ KOMPLİKASYONLARI

        Her türlü savaş ihtimaline yetişme rolüne bürünen Trump, barış tahterevallisinde dengeyi kaçırabiliyor. İşin işine “America first” bağlamında ticaret savaşı da karışıp bahane oluyor. İşte Ukrayna barışını kurgulamaya çalışırken aniden Hindistan’a yüzde 50 gümrük tarifesi çıkıyor. Cezanın nedeni Hindistan’ın Rusya’dan yüklü miktarda petrol alması. Böylelikle Rusya’nın petrol gelirini kesmeye çalışıyor ki, Putin Ukrayna barışı için masaya otursun. Hindistan “haksız ve adaletsiz” dese de şu an Trump için bütün yollar Alaska’ya çıkıyor. Putin de, Trump şovu için sahayı açtı, cuma günü Alaska’da buluşuyorlar. Trump “toprak tavizlerinden” bahsediyor, Ukrayna lideri Zelenski kendi hesabına çıkacak bu faturayı şimdiden reddediyor.

        “Ben o dönem başkan olsam Rusya, Ukrayna’yı işgal etmezdi” dedi Trump defalarca. Ancak “Ukrayna’da 24 saat içinde barışı sağlarım” iddiasını tutturabilmiş değil. Bu dönem ABD’nin karıştığı büyük bir savaş çıkmaması Trump hanesine artı olarak yazılıyor, ancak aynı dönemde nükleer güçler Hindistan ve Pakistan’ın çatışmış olması da not ediliyor. Trump ise büyük bir nükleer riski savuşturduğu inancında.

        Barış Nobeli’nin tarihçesi, nükleer silahsızlanmaya dair girişimlerin ödüllendirildiğini gösteriyor; bugüne kadar dokuz kişi veya örgüt bu kapsamda ödül aldı. Hatta Obama sadece nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya vizyonuyla bile Nobel Barış Ödülü’nü çabucak kazandı. Obama aldığına göre Trump fazlasıyla istiyor. Ancak eski Rusya Devlet Başkanı Medvedev ile sosyal medyada giriştiği atom dalaşının ardından iki nükleer denizaltını Rusya yakınlarında konuşlandırma emri vermesi şansını azaltabilir.