Durum artık resmileşti. Ormanlar cayır cayır yanarken de iklim krizini konuşmuyoruz. Bir nevi paralel evrende yaşar gibiyiz. Portekiz’den Fransa, İtalya ve Yunanistan’a Akdeniz’in ormanları kavruluyor, baş şüpheli küresel ısınma hedef tahtasına konuluyor ama her yeni yangın sezonunda biz yine uçak-helikopter envanterini tartışmaya dönüyoruz; ta 2021’de Manavgat ve Marmaris’teki dehşet yangınlardan beri sistematik biçimde. Sonuçtan önce sebep analizine ve bu çerçevede eylem planları aşamasına geçemiyoruz. Eylem planı derken, hem kendi iklim politikalarımız hem de küresel ısınmada en fazla payı olan büyük kirleticilere karşı aktivizm dahil.
İnsanlığın varoluşundan çok önce ateş vardı ve ekosistemleri yakması da hayatın doğal akışı içindeydi. Ancak ne zaman ki insanoğlu tabloya dahil oldu, ateş ile ekosistemlerin ilişkisi değişime uğradı, yangınlar doğalın ötesine geçti.
Yangınların çoğu açık ara insan kaynaklı. Sabotaj, ihmal, dikkatsizlik veya yapılaşma için ağaç katliamı gibi kasıtlı eylemler her zaman ihtimal dahilinde. Ancak insan eliyle yaratılan iklim krizi, kuraklık ve düşük nem etkisiyle her geçen yıl büyüyor orman yangınları. Hem zaman, hem de mekanda büyüyor ve ölümcül bir sarmal oluşuyor. Sıcak hava dalgaları ve kuraklık, bitkilerle toprağı kurutuyor. Yoğun ormancılık yüzünden serin ve nemli doğal yapı bozuluyor, ormanların direnci zayıflıyor. En ufak kıvılcımla kuru ormanlar alev alev tutuşuyor, rüzgarla yayılıyor.
Ağaçlarda depolanan yüklü miktarda CO2 salınıyor. Böylece sera etkisi artıyor ve sıcaklık yükseliyor, yükseldikçe daha fazla orman yangınını tetikliyor. Sibirya’dan Avustralya’ya kadar uzanan bu sarmal, orman yangınları sezonunun daha erken başlamasına ve uzun sürmesine neden oluyor. Uzmanlar her yeni yangın mevsiminde daha büyüklerine hazır olmamız gerektiğini söylüyor.
Nitekim dedikleri gibi oluyor ama biz önlemler, iş gücü ve ekipman bakımından hazır mıyız, orası şüpheli. İklim krizinin sonuçlarını yaşıyoruz. Bursa ve Karabük ormanları günlerce yanarken, memleketin diğer ucunda Şırnak’ta 50.5 derece ile sıcaklık rekoru kırılıyor. Bir önceki rekor Ağustos 2023’te 49.5 idi.
İKLİM HUKUKU İÇİN İLK ADIM
Pasifik ülkesi Vanuatu’da şu an orman yangını yok ama giderek sıklaşıp şiddetlenen siklonlar ve bu afetler sonucunda suların yükselmesi, tuzlu suyun karaya nüfuz ederek yeniden şekillendirmesi var. Ada batıyor velhasıl; 1993’ten bu yana Vanuatu’da deniz seviyesi yılda altı santim yükseliyor – küresel ortalamadan çok daha hızlı.
Vanuatu'da siklon sonrası Holiday Inn villalarıPeki Vanuatu’nun bizim orman yangınlarıyla ne ilgisi var? Uluslararası hukuk bakımından ilgisi var. Daha doğrusu uluslararası iklim hukukunda dönüm noktası bakımından ilgisi var. Vanuatu, iklim krizinden sorumlu olan büyük kirleticilerin yasal sorumluluklarının belirlenmesi için Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurmuştu. BM'nin yüksek yargı organı bir dizi danışma ve incelemenin ardından merakla beklenen istişari görüşünü açıkladı. Karar bağlayıcı değil ama Adalet Divanı’na göre bütün devletlerin iklim kriziyle mücadele yükümlülüğü bulunuyor.
Lahey'de iklim adaleti için eylemDenilebilir ki, Paris İklim Anlaşması da devletleri yükümlü kılıyor. Ancak aradaki fark, Paris kararları iyi niyet iradesine dayanıyor, 500 sayfalık Lahey kararı ise küresel ısınmayla mücadele yükümlülüğünün ilk kez uluslararası yargı organı tarafından tescillenmesi anlamına geliyor. Yükümlülüğün ihlali halinde uluslararası hukuka aykırılığın kapısını aralıyor. Mahkeme Başkanı Yuji Iwasawa, belirli şartlar altında mağdur ülkelerin, zararlarının tazmini için dava açabileceğini söylüyor. Ancak her vakanın ayrı ayrı somut kanıtlanması gerekiyor.
ZENGİNLER TİTRESİN!
Vanuatu’nun girişimi 2023’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliğiyle alınan kararla resmiyete döküldü, Lahey Adalet Divanı görüş bildirmekle yetkili kılındı. Mahkeme iklim krizinin mali sonuçlarına atıfta bulunacak mı, heyecanla bekleniyordu. Uluslararası çevre hukuku uzmanlarına göre yargıçların bu esasa girmesi “sanayileşmiş ülkelerin kabusu” olacaktı. Şimdi aynı uzmanlar, bundan böyle tazminat konusunun iklim zirvelerinde gündeme hakim olacağı görüşünde.
Geçen yıl Bakü’de düzenlenen COP29’da ana tema iklim krizinin finansmanıydı: Zengin ülkeler, iklim krizinde hiçbir günahları olmadığı halde aşırı hava olaylarıyla boğuşan yoksullara ne kadar para ödeyecekti! Dünyanın varlıklı kesimi elini cebe atmakta pek istekli davranmadı. Ancak şimdi Lahey kararı sonrası, önümüzdeki kasım ayında Brezilya’da düzenlenecek BM İklim Zirvesi’nde (COP30) tartışmaların seyri büyük ihtimalle değişecek.
Mahkeme kararı sayesinde, bazı zenginlerin iklimi koruma görevinin opsiyonel bir tercih olmadığını idrak etmesi de beklenebilir – Trump hariç. Uluslararası hukuk uzmanlarına göre Avrupa ülkelerinde yasama gücü, iklim krizine karşı daha etkin harekete geçecektir.
Vanuatu'da afetler asırlık ağaçları kökünden söküyorUluslararası mahkemeyi arkasına alan küçük Pasifik ülkelerinin şakası yok, çünkü iklim krizi artık bir varoluş sorunu. Yıllardır mücadele verdikleri halde bugün kadar sonuç alamadılar, yavaş yavaş batıyorlar. Ekstrem hava koşulları kırsal bölgelerde gıda güvenliğini tehlikeye soktu, siklonlar muz ve diğer temel tarım ürünlerini silip süpürüyor, aylarca yiyecek bulamıyorlar.
Ortalama rakımı sadece iki metre olan Tuvalu’da nüfusun üçte biri, iklim mültecisi vizesi için Avustralya’ya başvurdu; çünkü 2100’de adanın tamamen sular altında kalacağı hesaplanıyor. Nauru, çok sayıda ülkeye vizesiz giriş hakkı bulunan pasaportunu yabancı zenginlere satıyor ki, başka diyarlara taşınmak için para biriktirebilsinler.
Vanuatu ise hukuk mücadelesini her merciye taşıyor; çevre kırımı “ekosit”in suç kapsamına alınması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne de başvurdu.