Gazze’de açlık silahı katılarak sürdürülen soykırım bu kadar vahim, bu kadar trajik olmasa uluslararası topluluğun bir kısmına “Günaydın” demek gerekirdi. Netanyahu’nun Gazze Kenti’ni işgal planını eleştiren İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Alman Şansölyesi Friedrich Merz gibi liderler, planın en baştan beri katliam, yıkım, tehcir ve işgal ve nihayet yerleşim olduğunun herhalde farkındaydı. Bir nevi “omerta” kuralı işletildi. Netanyahu’nun yürüttüğü savaşın “Hamas’ı yenilgiye uğratıp rehineleri kurtarmak” hedefinin ötesine geçtiğini gösteren çokça alamet vardı, hatta rehineleri kurtarmak gibi bir derdi olmadığını dillendiren de çoktu ama görmezden gelindi, kulaklar tıkandı. Gazze’de kullanılabilecek silahların sevkiyatını durdurmak, Almanya’nın aklına şimdi yeni düştü; 61 bin Filistinli öldükten sonra!
Savaşın daha ikinci ayında İsrailli bir gayrimenkul şirketinin peydahladığı Gazze'de denize nazır villalar projesi şaka değildi; ultra sağcıların savaşa ayarlı plan güncellemesiydi. Hükümetin aşırı dinci kanadından Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotriç’in hedefi en baştan beri 2 milyon Filistinliyi aç bırakarak ölüme mahkum etmek, ölmeyenlerin tamamını Gazze’den sürerek Ürdün’den (Batı Şeria dahil) Akdeniz’e uzanan Büyük İsrail’i kurmaktı. Savaşın bitirilmesi ihtimaline karşılık her ikisi de istifa sopasını sallıyordu. Ben-Gvir savaşın en başından beri defalarca söyledi: “Gazze’ye tek lokma yemek girmemeli..!”
İtamar Ben-Gvir (solda) ve Bezalel SmotriçŞahsi bekası uğruna ipleri bu iki ultra sağcı bozguncuya teslim etmiş Netanyahu sonunda onların istediği level’a geldi. Güvenlik kabinesinin onayıyla “tam kontrol” diye pazarlanan işgal planı resmileşti; yarın tam kabinenin onayına sunulacak. Bugün seçime gidilse dibi görecek kıytırık partilerden iki adam istifa etse hükümet azınlığa düşecek çünkü. Ve Netanyahu yolsuzluk nedeniyle yüksek yargıyı karşısında bulacak.
HALKIN YÜZDE 72’Sİ İŞGALE KARŞI
İsrail’de savaşın işgal hedefiyle genişletilmesine tepki şiddetli. Başta rehine yakınları, hükümeti protesto eden halk meydanlarda. Gazze Şeridi’nin daimi işgaline karşı direniş var. Kanal 12’nin anketine göre halkın yüzde 72’si işgale karşı. Bir diğer ankette yüzde 80 savaş bitsin diyor, büyük çoğunluk rehinelerin bırakılması için Hamas ile müzakereye rıza gösteriyor. Muhalefet lideri Yair Lapid ise “Felaketlerle sonuçlanacak” diyerek planı kınadı; rehineler ile daha fazla sayıda askerin öleceğini, vergi mükelleflerinin on milyarlarca dolarına ve diplomatik iflasa yol açacağını söyledi.
Güvenlik bürokrasisi de Netanyahu’ya ve planlarına açık açık itiraz ediyor. İki komutan dahil emekli subaylar ve Mossad ile Şin Bet’in hayattaki hemen bütün eski başkanları ve emniyet müdürleri Netanyahu’ya hitaben açık mektup yayınlayarak “Bu lüzumsuz savaşı bitirin ve rehineleri derhal geri getirin” diye adeta ültimatom vermişti. Mesaj çok açıktı; Hamas’ın yenileceği, ölü ve sağ rehinelerin geri alınacağı sözüne kimse güvenmiyordu. Daha fazla savaşarak bu hedeflere ulaşılacağına kimse inanmıyor.
ASKER SAVAŞMAK İSTEMİYOR
Netanyahu’nun verdiği sinyaller karmaşık. Güvenlik kabinesi toplanmadan önce “Gazze Şeridi’nin tamamını kontrol altına alacaklarını” söyledi. Hamas’ın, bir deri bir kemik kalmış rehine Evyatar David’in “Mezarımı kazıyorum” dediği videosunu yayınlamasıyla İsrail’de oluşan infialden yararlanmaya çalıştığı belliydi Netanyahu’nun. Tam kontrol planına göre Hamas silahsızlandırılacak, bölgenin yönetimi dost Arap ülkelerine teslim edilecekti. Batı Şeria’daki Filistin yönetiminin Gazze’yi devralması söz konusu değildi.
Ancak kamuoyundaki tepki ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in “İki yıldır savaşan asker daha da zorlanır, İsrail bir kara deliğe yuvarlanır, sağ kalan 20 rehinenin hayatı tehlikeye girer” uyarısı nedeniyle sadece Gazze Kenti’nin işgali yönünde karar çıktığı tahmin ediliyor. Bununla birlikte savaşın sona erdirilmesi için plan dahilinde açıklanan beş ilkeden biri “Gazze Şeridi’nin tam kontrolünü” içeriyor.
İsrail ordusu Gazze Kenti’ni sürekli bombalayıp baskınlar düzenliyor, fakat tampon bölge oluşturamıyor, hedef alınan mahallelerde Hamas sürekli yeniden mevzileniyor. İşgal planı devreye girdiği takdirde 1 milyon Filistinli güneye sürülecek. İşgal edilecek kuzeydeki bölge Gazze’nin yüzde 25’ini oluşturuyor. Sızan bilgilere göre kentin tahliyesinin 7 Ekim’de, yani savaşın ikinci yıldönümünde tamamlanması planlanıyor. Bu aşamadan sonra işgalin bütün Gazze Şeridi’ne yayılması gündeme gelecek mi, net değil.
İsrail ordusunun kapasitesi işgal için yeterli mi, orası şüpheli. Geçenlerde bir asker TV yayınında, aylarca savaştıktan sonra eski birliğinden geriye kimsenin kalmadığını söylüyordu: Dördü ölmüş, ikisi yaralanmış, geri kalanlar da psikiyatrik tedavi görüyormuş.
İsrail medyasındaki haberlere göre, güvenlik kabinesinin on saat süren toplantısında işgale karşı çıkan Genelkurmay Başkanı Zamir ile bakanlar arasında sert tartışmalar yaşandı. Hatta Zamir, istifa resti çekti; 1 milyon Filistinlinin tahliye sırasında hedef olacağı ve bunun sonuçları konusunda uyarıda bulundu. İsrail ordusunda on bin asker eksik, ruhsal bozukluğu olanlar yeniden cepheye gönderilirken, ihtiyatlar cepheye gitmemekte direniyor. Zamir’in Gazze’deki birlik sayısını azalttığı da biliniyor.
TRUMP GÜNDEMİNDE İŞGAL YOK BARIŞ VAR
Netanyahu, Fox News’a açıklamasında İsrail’in Gazze yönetimine talip olmadığını, Arap güçlerine devredeceklerini söyledi ama bilerek muğlak konuştu. Daha önce de benzer planları vardı. Ürdün ve Mısır, İsrail ile birlikte çalışmaya hazır olduklarını ancak işgal sonrası Gazze’ye girmeye yanaşmayacaklarını açıklamışlardı. Belirsiz dost Arap ülkelerini anmasına karşılık bazı yorumcular Netanyahu’nun aslında sadece Trump’ın Gazze projesine ilgi duyduğu görüşünde.
Malum Trump Gazze’de idareyi devralıp “Ortadoğu Rivierası” yapma niyetini açıklamıştı. Filistinliler de komşu Arap ülkelerine göç edeceklerdi. Ancak Trump en azından görünürde bu projeye ilgisini kaybetmiş gibi. İsrail güvenlik kabinesi toplantısından önce işgal ihtimali sorulunca “İsrail’in bileceği iş” cevabını verdi. ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ise “Netanyahu’nun Gazze planı ABD’yi ilgilendirmez. Ne yapıp yapmayacaklarını biz söyleyecek değiliz. Kendi verecekleri karar” diye biraz daha direkt konuştu.
Neticede ABD’nin bu mesafeli tavrı işgal planına itiraz etmediğini ve aktif rol pozisyonundan geri çekildiğini gösteriyor. Oysa bir ay öncesine kadar ateşkese dair iyimser sinyaller geliyordu Beyaz Saray’dan. Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İsrail ile Hamas arasında süren dolaylı görüşmelerin 60 günlük bir ateşkes anlaşmasıyla sonuçlanmak üzere olduğunu ve Gazze’de kalıcı barışa giden yolun açılacağını söylüyordu. Ancak Hamas’ın “Başkenti Kudüs olan tam bağımsız ve egemen Filistin devleti” karşılığında silah bırakmayı kabul etmesi üzerine görüşmeler çöktü. Trump “Hamas anlaşma istemiyor, sanırım ölmek istiyorlar” diye kestirip attı.
Şimdi Trump’ın tavrıyla ilgili şu fikirler yürütülüyor: Hamas’la müzakereden vazgeçip İsrail’in işgal planına kayıtsız kalması, Hamas’ı pazarlık masasında taviz vermeye zorlamak için taktik olabilir. Netanyahu’nun ABD rızası veya zımni desteği olmadan işgal planına girişmesi düşünülemez. ABD’nin mesafeli duruşu, Trump’ın “müdahaleci olmayan” imajına dönüş çabasından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü İran saldırıları sırasında bu imajdan saparak siyasi tabanından tepki almıştı.
Zaten şu sıra barış masaları kuruyor Trump. Azerbaycan ile Ermenistan’a Beyaz Saray’da barış anlaşması imzalattı. Ukrayna’da barış için de 15 Ağustos’ta Putin’le Alaska’da buluşmaya hazırlanıyor. Gerçi barış anlaşması için Ukrayna’ya toprak tavizi dayatılacak gibi görünüyor. Kiev ve Avrupalı müttefiklerinin kabul etmesi kolay değil.
Trump’ın tavrı eğer Hamas’ı tavize zorlama amaçlı bir taktikse ABD ile müttefikleri zıt kutuplara savruldu demektir. Fransa, İngiltere ve Kanada’nın Filistin devletini tanıyacakları yönündeki açıklamaları tam tersine İsrail’e Hamas’la anlaşması için baskı amaçlı. Ama Trump’ın güncel pozisyonunu ne kadar süre koruyacağı da belli olmaz.