Bodrum’a giderken aynı uçakta Özcan Deniz, eşi Samar ve oğlu Kuzey ile birlikteydik. Özcan, yoğun bir konser programı için yollardaydı.
Cuma akşamı Bodrum Günay sahnesi sonrası da diğer konserleri için rotasını çizmiş uzun bir yolculuğa çıkıyordu.
İstanbul Havalimanı’nın özel yolcu salonunda uzun uzun sohbet etme fırsatımız oldu. Oğlu Kuzey ile harika bir iletişimi var Özcan'ın. Kuzey babaya hayran kucağından kalkmıyor Samar da, her daim Kuzeyle ilgileniyor.
Yani Kuzey mutlu bir çocuk. Ve olan bitenden çok etkilenmeme sebebi gördüğüm kadarıyla Özcan ve Samar'ın birlikte yakaladıkları uyum ve ritim gibi gözüküyor. İkili tüm zorlukları aşa aşa gidiyor. Ki yaşadıkları kolay değildi. Aile mevzuları sıkıntılı süreçler ilişkileri etkiler. Fakat Özcan ve Samar'ın bağları güçleniyor ki genelde böyle olur zaten. Aile uğraşır taraflar birbirine daha çok bağlanır. Klasik değişmez kural. Neyse!!!
***
Özcan'ın tarzı
Ve Özcan tarzını değiştirmiş; saçları ve sakalları uzamış. Yeni filmi için karakter arayışında olduğunu söyledi.
Ne yalan söyleyeyim, kendisine de söyledim; buradan da yazıyorum: Adam yakışıklı. Ne yapsa yakışıyor. Karizması yerinde.
Bu yüzden hem erkekler hem de kadınlar kendisine hayran.
Sahnelerin tıklım tıklım dolmasının sebebi de sadece şarkıları ya da sahne performansı değil; Özcan Deniz’in fit ve karizmatik hali de büyük etken.
Bunu çok iyi biliyorum çünkü masalarda konuşulanları da, konser sonrası yapılan yorumları da duyuyorum.
Ama inanın, Özcan bunun farkında değil.
Çoğu zaman kendisine, “Sen sana olan hayranlığın farkında mısın?” diye sorarım. Hep aynı cevabı verir. "Yooo…oo…”
Yılları tam hatırlamıyorum ama Özcan’la ilk tanıştığımızda yıl 1997’ydi sanırım. O yıl nasılsa, hâlâ aynı Özcan.
Gram değişmedi. Ne huyu, ne tavrı, ne düşüncesi… Aynı Özcan.
Aile mevzularında da çizgisi hep aynıydı. Çok uğraştı, çok didindi; ailesini bir arada tutmak için elinden geleni yaptı ama olmadı.
Kısmet… Önümüzdeki günler ne getirir bilinmez.
Ama şunu net söyleyeyim, o günlerden bugüne tek değişmeyen şey; sahneye ve müziğe olan aşkı.
***
Ve sürpriz: Yeni şarkılar geliyor!
Hem de nasıl!
Dinledim iki yeni şarkıyı. Aman da aman!
Hazır olun! Yıkılıyor. Özcan öyle bir okumuş, öyle bir yorumlamış ki bayılacaksınız.
Şarkılar hakkında detay veremiyorum, ama çıkınca uzun uzun dinleyeceğiz, söyleyeceğiz ve üstünde konuşacağız gibi duruyor.
***
Ve sahne
Cuma gecesi Özcan'ı dinlemeye gelenler arasında Sıla ve Demet Akalın da vardı.
Daha üçüncü şarkıda, Özcan, Sıla’yı sahneye davet etti ve “Bizimle ilgili sosyal medyada espriler yapılıyor. Gel bir şarkı söyleyelim, bakalım sesimizi kontrol edelim” dedi.
Sıla da “Ben kız kıza tatlı tatlı dağıtmaya gelmiştim" deyince de, Özcan espriyi yapıştırdı: “Erkenden aldım seni sahneye ki, sonra tatlı tatlı dağıt!" İkili Sıla'nın "Saki" şarkısını seslendirdi.
Sonrasında Özcan Deniz sahnede izleyiciye “Siz sanatçıları dinledikten sonra yorum yapıyorsunuz ya… Hani dostunuz sorar, ‘Nasıl geçti konser?’ diye. Siz de ‘Eh işte, fena değildi’ dersiniz. ‘Yok ya eskisi gibi değil. Yok yaşlanmış. Yok süperdi' dersiniz. İşte aynı şekilde biz de sizi notluyoruz. Mesela ‘Bugün seyirci ölüydü’ diyoruz. Ya da ‘Bugün seyirci vardı ama içi geçmişti' diyoruz" deyince Sıla da espriyi tamamladı ve “Hatta aramızda bir isminiz bile var. Size 'Rahmatullah’ diyoruz" dedi.
Yılların değişmeyen klasiği. Sanatçılar seyirciyi, seyirciler sanatçıyı yorumluyor. Bu iş böyle. Ama şu da bir gerçek ki; bizim insanımız sahnedeki kişinin her daim “mükemmel” olmasını bekliyor.
Haksız mı? Değil elbet. Çünkü para ödüyor, vakit ayırıyor, belki eziyet çekerek o konsere ulaşıyor.
Ama biraz da karşılıklı.
Sahnedeki kişinin coşması için izleyicinin de biraz heyecan göstermesi gerek. Gerçekten bazı geceler seyirci modu inanılmaz fena oluyor. Ki bunu ben hissediyorsam sahnedeki kişi nasıl hissetmesin!!!
Ki sanatçılar da insan.
Onların da dertleri, sorunları, kırgınlıkları var.
Ama bizim insanımız ne yapıyor? Öyle büyütüyor ki onları gözünde, insan olduklarını bile unutuveriyorlar bazen.
***
Demet ile “Nasip Değilmiş”
Sıla’dan sonra Özcan, Demet Akalın’ın yanına gidip birlikte “Nasip Değilmiş” şarkısını söyledi.
İkisi de bu sektörün mihenk taşları. Çok eski arkadaş.
O şarkıyı öyle bir söylediler ki, izleyen herkes “Oh be” dedi.
Seyirci mest oldu. Şarkı bittiğinde koca salonda yüzlerde kocaman bir gülümseme vardı.
Kısacası cuma akşamı izlediğim Özcan Deniz sahnesi tam anlamıyla dopdoluydu.
Nasıl desem…
Geçmişten gelen o sahne büyüsünü, o özlediğim duyguyu hissettim yıllar sonra.
Seyirci mutluydu.
Sanatçı mutluydu.
Enerji yüksekti.
Ve en önemlisi: Gerçekti.
Uzun zaman sonra fark edilen o “hakiki enerji” insana iyi geliyor. Çünkü çoktandır hasretiz buna…
Boşuna demedi sahneden Özcan, “Özlemişim mutlu insan görmeyi. Harika gözüküyorsunuz" diye.
Evet…
Bu zor günlerde mutlu insan görmek paha biçilemez.
Ve ne yalan söyleyeyim, bu satırları yazarken bile ürküyorum. Aman bir şey olmasın. Ama içimden şu geçiyor: İnşallah bu ülke, bu güzel insanlar, özlediğimiz o neşeyi ve mutluluğu yeniden kazanırız.
Çünkü biz, güzel şeyleri hak eden güzel bir ülkeyiz.
***
Demet-Sefo düeti
Bu arada fark ettiniz mi bilmiyorum ama Demet Akalın-Sefo düeti ortalığı yıkıyor!
Sanatçıların yeni fikirlere açık olması, yeni nesli takip etmesi ve üretmeye devam etmesi şahane bir şey.
Sonuçta rap müzik son yıllarda yükselişte.
Sefo da gençler arasında çok seviliyor.
Demet ise bu işin duayeni.
Burnu çok iyi koku alır. Ki bu sefer kendisini, Sefo’ya emanet etmiş.
Hem de tam anlamıyla. “Sen ne dersen o” demiş. Klipte giyeceği kıyafete kadar Sefo yönlendirmiş.
Helal olsun Demet’e!
Budur işte…
Yerinde saymamak, gündemi yakalamak, gençleri anlamak…
Bu yüzden çıktı çıkalı müzik listelerini alt üst ediyorlar.
"O zaman müzik ruhun gıdasıdır" diyor enerjimizi düşürmüyoruz.