Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mesut Yar Bir diplomat olarak simit!

        Bana tüm politika ve diplomasiden azade olarak biri kalkıp da “BM temaslarında ‘kazanan’ kim olmuştur?” diye sorarsa lafı gevelemeden “simit” derim…

        Biliyorsunuz, dünyadaki benzerlerinden ziyade, bizim topraklarımızın öğünü sayılan simit; coğrafyamız içinde ayrı isimlerle anılacak kadar zengin bir üründür…

        Lezzetini asla tartışmaya açmam. Her yörede farklı bir yapılış biçimi, her seferde farklı bir lezzet manyetizması vardır…

        Bireysel tercihim Ankara, Samsun ve Çanakkale simidi olsa da, gevrek ya da halka olarak bilinen coğrafyalardaki tadına da doyum olduğunu düşünmüyorum

        Simidi bir diplomatik unsur olarak kim düşündüyse bir koyup beş alarak döndü New York sokaklarından; helal olsun…

        Daha önce ABD’ye bir zincir marka girmiş olsa da “Bagel” olarak bilinen halkanın hükümranlığını kıramamıştı bilinirlik olarak

        Şimdi ABD genelinde 500’e yakın girişimciden söz ediliyor simidimizle ilgili. Bagel, New York sokak fırınlarında 2 Dolara filan alıcı bulurken, bizim demleme çay kombinasyonuyla biraz daha tuzluya gelebilir satış rakamı

        Ama eminim ki farklı tatlara açık bir kültür olduğu bilinen ABD toplumu bir süre sonra bizim gibi isimlerini yarıştıracaktır bu lezzetin…

        Bilmeyenler için gerek New Yok, gerekse başka eyaletlerde çok ciddi fırın işletmeleri var Türklerin. Bu işin ustalarını da transfer ederlerse, o klasik sosisliye alternatif bir ayaküstü atıştırmalık olur simit…

        Time meydanında ilk sınavı geçti. Sıradakileri tulum çıkaracağına eminim. Al sana yeni bir kültürel ihracat kalemi. Afiyet olsun şimdiden…

        ***

        İstanbul’da ürik asit kuşatması…

        İstanbul’un en mutena ve kadim semtlerinden Moda, özellikle Kadıköy’e akan yokuşlarında giderek çoğalan sözde eğlence endüstrisi yüzünden ciddi bir referans kaybına uğruyor şu günlerde…

        “Nerede çokluk” diyerek başlayan sözün sağlaması yaşanıyor bir yandan çünkü. Ve Moda sokakları çok affedersiniz idrar kokuyor artık

        Eğlence kültürünün çeşitliliğini hele ki sokak eğlencesinin farklı tadını iyi bilirim. Ama eğlenceyi yerleşikler için eziyet haline getirmek ve bunu gürültüyle, kaosla, kalabalıkla, kavgayla ve son olarak insani atıkla yapmak fark yaratmak filan değil

        Kadıköylü arkadaşlarımın çok ciddi şikâyetleri var bu mesele üzerinde. Gündüz esnafı deseniz artık gına getirmiş geceden bırakılan enkazdan dolayı…

        Kontrol mekanizmasının sadece belediye eliyle gerçekleşmesi de mümkün görünmüyor. Onun yetişemediği yerlerde kolluk kuvvetleri düdüğünü öttürmek durumunda…

        Kadim semtlerin hepsi yeni akımların “akım derken yokum demesine” kurban gidecek gibi görünüyor orta kısa vadede

        Taksim ve Cihangir bitti. Balat gitti. Kadıköy ve Tünel de keza. Maçka kısmen koruma altında olsa da Galata çoktandır potada. Karaköy, Moda, Ortaköy de sırada…

        Değişen eğlence istilasının ürik asit kokan enkazından bir dönemin “Beyoğlu” rengini çıkaramazsak, koca kenti umumi tuvaletlere döndürenlerden hesap sormak boynumuzun borcu olmamalı mı? Olmalı, hemen şimdi…

        ***

        Çöp çıkmazdan sıfır atığa…

        Büyükadalı tarih ve tarif yazarı Fıstık Ahmet Tanrıverdi, “Prinkipo” isimli mekânında yıllardır hem yazarlık hem de yarenlik yapıyor kalabalıklara…

        Mekân şimdilerde iyiden iyiye büyümüş. Dünyanın her tarafından Büyükada’ya gelen turistlere sıradanın dışına çıkan yegâne “alternatif” olduğu için ilk gününden beri popülerdi aslında…

        Yine de kısıtlı menüsüyle ani bastıran kalabalıklar zorlardı Ahmet abiyi o yıllar. Ama teslim edelim ki mutfağını laboratuvar olarak da kullanan Fıstık ağabeyimiz, günün birinde İspanyol turist grubuna hamsi kılçıklarını una bulayıp “ara sıcak kızartma” olarak yedirince işin rengi de mekânın sıfatı da değişti

        Çöp çıkmaz” olarak bilinen Prinkipo aslında şimdilerde Emine Erdoğan hanımefendinin yoğun kültürel diplomasisiyle dünyaca kabul gören “sıfır atık” akımının prototipidir…

        İsrafı lezzete çevirerek kökten ortadan kaldıran Ahmet Tanrıverdi yeni keşiflerini tattırmak için çağırıp duruyor bendenizi…

        Elbette gideceğim. Hafta sonu sosyal medyadan takip ettiğim o kalabalıklar boş yere para dökmeyecek kadar bilgeler lezzet dünyasında…

        Her işletmeci ya da şef, sıfır atıkla lokanta döndürmeyi becerirse, adisyon rakamlarında da gözle görülür bir düşüş yaşanacağından eminim

        Her şey istemekle başlar, bir de tasarrufla elbette; sadece atıktan değil fırsatçılıktan da...

        ***

        Aşk mücevherdir!

        Ölümsüz aşklara inanlardanım. Romantizmin öldüğü zamanlardan geçtiğimizi söylüyor insanlar…

        Fiziki ölüm Allah’ın emri ama ruhların kat edecek yolu sonsuz. O yolun üzerinde aşkın da sevginin de yeri müstesna, teslim edersiniz ki…

        Bu dünyadan bir Tarık Ünlüoğlu geçti. Altı yıl önce fiziki olarak veda etti hepimize. Ama hala sahne, ekran ve perdede devleştiği anlarla dokunuyor gönlümüzün çeperine

        Tarık Ünlüoğlu
        Tarık Ünlüoğlu

        Bir de hiç bırakmadığı bir el var; sevgili Gülenay Kalkan ablama ait. O da oyunculuğu ile okşasa da ruhumuzu bendeki zarafetini “aşka vefasıyla” dolduruyor ağzına kadar…

        Birlikte kimi zaman çok değerli anılar yaşadığımız bu güzel çiftin büyük aşkına şahidim. Gülenay ablamın merhum Tarık ağabey ile “ölüm” kelimesini, bir saniye bile yan yana getirmemiş olmasını son derece normal ve değerli buluyorum, bu yüzden

        Ve inanıyorum ölümsüz aşklara. Romantizmin öldüğü zamanlardan geçtiğimizi söyleyen insanlara, “siz hiç yaşamamışsınız ki” diyerek ekliyorum; “ yaralanmaktır o dediğiniz, ölse duramazsınız”…

        Nur içinde uyu Tarık abi. Yaşattığın mücevher hislerle yaşıyorsun aramızda!