İRAN yönetimi, Suriye’de en büyük kayba kendisinin uğradığını kabullenmek yerine, müttefiklerini suçluyordu.
Ancak, hafta başında İran medyasına düşen Suriye sahasında görev yapmış, hatta son çıkan olmuş üst düzey bir generalin ses kaydı Tahran yönetiminin yaratmak istediği algıyı yerle yeksan etti...
Bunun üzerine bir de İran’ın Ali Dini Lideri Ayetullah Hamaney’in Erdebil vilayeti temsilcisi Seyyid Hasan Ameli’nin İran resmi devlet televizyonunda da yayınlanan Türkiye ve Azerbaycan ile cumhurbaşkanlarına hakaretinin yarattığı diplomatik kriz bindi…
İran uzmanları ve Tahran’da bulunan aklıselim kişilerin sözüyle aktarıyor ki, Tahran yönetimi içine girdiği girdaptan çıkamıyor.
Çareyi de yurt dışında kriz yaratarak veya Tahran’ı başka yere taşımak gibi mega projeler açıklayarak girdaptan çıkmanın yolunu arıyor…
Hatta bölgede bir mezhepsel çatışmanın ateşini yakabilmek için de odun taşıyor…
“ÇOK KÖTÜ YENİLDİK…”
Bütün bunların başlangıcını da Esad’ın terk etmesi sonrası Suriye sahasında büyük darbe yemelerinin neden olduğunu kimse gizlemiyor.
Bunların başında da geçen hafta bir camide askeri üst komutanlara ve yöneticilere konuşan Suriye’deki en etkin komutanı olan Tuğgeneral Behrouz Esbati geliyor…
Tuğg. Esbati’nin konuşması önemli, çünkü Tahran kaybı müttefiklere yükleme gayretine girerken, Tuğg. Behrouz Esbati, resmi söylemi yerle yeksan eden bir üslupla şunları söyledi:
“Yenildik ve çok kötü bir şekilde yenildik, çok büyük bir darbe aldık ve (Suriye) çok zordu...”
SİBER SAVAŞIN BAŞINDA
Bu sözlerin Tuğg. Esbati tarafından söylenmiş olması çok önemli…
Çünkü Devrim Muhafızları Kolordusu dahil İran Silahlı Kuvvetleri’nin üst düzey komutanı olmasının ötesinde, “Siber Savaş Bölümü”nün de başında bulunan kişi…
Suriye sahasında İran’ın tüm askeri operasyonlarını denetleyen olmasının ötesinde, Rus generaller ile bağlantıyı kurup, ikili ilişkileri yönetendi.
Daha önemlisi İran destekli milisleri denetleyen Kudüs Kuvvetleri Başkomutanı General İsmail Gaani’den de üst rütbeye sahip…
İran Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ile Suriye konusunda tezat içeren konuşmasının filtre dahi uygulanmadan İran devlet televizyonunda verilmiş olması da önemli bir nokta…
Bir süredir ülke genelinde, özellikle muhafazakar kesimden yükselen resmi devlet propagandasına dönük tepkileri görüp, halka hesap vermeye başlandığının da göstergesi.
Konuşmasında dile getirdiği sözler de aslında HTŞ’nin saldırılarını başladığı anda Suriye sahasında kimin nasıl bir pozisyon aldığını da göstermesi açısından önemli…
“RÜŞVET VERMEDEN İŞ YAPAMIYORDUK…”
Tuğg. Behrouz Esbati, “Suriye'yi kaybetmenin gurur duyulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum” dediği konuşmasında, kendi durumlarını aktarırken de sahada yaşadıklarıyla ilgili önemli bir itirafta bulundu:
“Rüşvet vermeden bir tek iş yaptıramıyorduk…”
General Esbati konuşmasından anlaşılıyor ki ele geçirilmesinden bir gece önce son askeri uçakla Şam’dan ayrılıp beraberindeki 4 subayla Tahran’a gitmiş…
İran’ın Suriye sahasındaki kaybını kabul etmekle birlikte müttefiklerinin kendilerini yalnız bıraktığını söylemekten de geri durmadı…
Verdiği bilgiler ise Şam’da son günlerde yaşananları anlamak açısından önemli...
Anlatısına göre, Esad İran destekli milislerle birlikte İsrail’e saldırı düzenleme önerisine sıcak bakmamış, hatta ret etmiş…
“RUSYA BOŞ SAHAYI BOMBALADI…”
Suriye sahasındaki Rus güçleriyle ilgili sözleri de önemli:
“Rusya Suriyeli isyancıları bombaladığını söyledi, ama bombalarını boş arazilere attı…”
Rusya ile ilgili yakındığı bir diğer konu da İsrail’in Suriye sahasındaki İran destekli hedeflere yönelik saldırısı sırasında radarlarını kapatmış.
Bir anlamda kendilerini kör durumda bırakmış…
Bütün bunlara karşın Suriye konusundaki umudunu da kaybetmemiş:
“Yıllar boyunca çalıştığımız tüm ağları harekete geçirebiliriz… Adamlarımızın yıllarca yaşadığı sosyal katmanları harekete geçirebiliriz; sosyal medyada aktif olabiliriz ve direnç hücreleri oluşturabiliriz... Şimdi diğer uluslararası arenalarda yaptığımız gibi orada da faaliyet gösterebiliriz, zaten başladık bile…”
İran’ın siber saldırılarla ilgili biriminin başında olan komutanın “diğer uluslararası arenalarda yaptığımız gibi…” cümlesi de aslında bir itiraf niteliğinde…
Tuğg. Behrouz Esbati’nin Tahran yönetiminin içinde bulunan ruh haline yansıtan bu konuşmasının bir diğer destekçisi de Erdebil şehrinde yaşandı…
ETNİK ÇATIŞMAYI KÖRÜKLÜYOR…
İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in Erdebil vilayeti temsilcisi Seyyid Hasan Ameli, İran’ın devlet televizyonundan da yayınlanan programda Türkiye ve Azerbaycan’a ve cumhurbaşkanlarına hakaret etti.
Dikkat çeken ise 29 Aralık’ta yaptığı bu konuşmanın düzenlendiği etkinlik:
“Çaldıran Şehitleri ve Direniş Şehitleri Anma Programı…”
Yani, 1514’de Osmanlı ve Safevi imparatorlukları arasında gerçekleşen, “Sultan ile Şah” savaşı olarak da geçen, sonrasında etnik sorunları da taşıyan, birçok kişinin hafızasından silinmiş Çaldıran Savaşı…
Bir anlamda etnik çatışmayı kaşıyor…
Ameli de deyip geçilmemeli, konuşmaya sert tepki gösteren Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in de altını çizdiği gibi İran’ın dini lideri Hamaney’e en yakın isim…
O denli etkili bir isim ki; helikopter kazası sonucu ölen Cumhurbaşkanı’nın yerine kimin gelmesi gerektiğini belirlemek için kurulan üç kişilik komisyonun da üyesi…
Belli ki İran yönetimi Suriye sahasında oyun dışında kalmasının nedenlerini sorgulamak yerine, Türkiye’nin etkisinin yükselmesine dövünüyor.
Türkiye ve Azerbaycan’ın Şam’ın yeni yönetimine verdiği destekten de rahatsızlık duyuyor.
“PUTİN DE İRAN’I SUÇLADI”
İran çalışmalarıyla bilinen Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Serhan Afacan da dünkü sohbetimizde iki olayın birbiriyle olan yakın bağına dikkat çekti.
“Bu İran yönetimine karşı içerde yükselen tepkinin de yansıması” deyip devam etti:
“İran içinden, özellikle de muhafazakar kesimden, ’30-40 milyar dolar harcadınız, her şeyi seferber ettiniz, sonunda kaybettiniz’ tepkileri yükseliyor. Rejimin politikalarını eleştirirken, ilk kez Dini Lider Hamaney’e de tepki gösteriyorlar; artık yönetemediğini söylüyorlar. Bu da onun bir yansıması…”
Doç. Dr. Afacan’ın Moskova’nın, Tahran ile olan karşılıklı atışmasına da dikkat çekti.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in de benzer şekilde, “İran’ın 30-35 bin milisi vardı, onları hareket geçiremedi. Şam güçleri de hareketsiz kaldı” yönündeki sözlerini anımsattı.
Suriye sahasında iki tarafın birbirine olan suçlamaları gelecekte İran’ın Irak’taki durumunu da sorgulatacak nitelikte…
BAŞARISIZLIĞI YÜKLEME ÇABASI
İran üzerine çalışan Dr. Hakkı Uygur da son dönemde Tahran’daki üslup ve söylem değişikliğine dikkat çekip ekledi:
“Bugüne kadar Tahran yöneticilerinin ağzından, ‘Baas Rejimi’ diye bir söylem çıkmazdı. İlk kez Baas Rejimine vurgu yapılıyor. Tuğgeneral Esbati’nin konuşmasını dinledim, o da ideolojik bir kitle karşısında Baas Rejimi tanımını kullanıyor. Suriye’nin yarattığı krizi müttefiklere yükleme gayreti var.”
Dr. Uygur, Tahran’ın Şiilik ve Sünnilik zemininde bir mecraya işi çekmeye çalıştığına da dikkat çekti.
Ancak bunun zemininin bulunamadığını da belirtti.
Görünen o ki Tahran bir süredir kendi içinde yaşadığı ekonomik ve idari sorununun çözemememin sancısını çekiyor...
İran, bir yandan kendi haline, diğer taraftan da Türkiye'nin Suriye sahasında etkin hale gelmiş olmasına için için yanıyor...
Tahran açısından bölgede bundan sonra doğacak sonuçlar da ABD'nin yeni yönetiminin İran politikasına göre bağlı olarak değişir...