Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SEÇİLMİŞ Başkan Donald Trump, yarın yapacağı yemin töreni de beklenen yönetim biçimi gibi, 40 yıllık ABD tarihinden farklı olacak…

        Trump’ın ikinci dönemini başlatacak tören, meteorolojik verilere göre, hava sıcaklığının 20 derecenin altına ineceğinden dolayı, 40 yıl aradan sonra ilk kez kapalı bir alanda yapılacak…

        ABD başkanlarının ağırlıklı bölümü bugüne kadar yemin törenlerini Kongre Binası’nın batı cephesinde yer alan bölgede gerçekleştiriyordu.

        220 BİN DAVETLİ NE OLACAK?

        Açık havada olması nedeniyle de çok sayıda kişi törene katılıyordu.

        Ancak Trump’ın da dün kendi sosyal medya platformundan da duyurduğu gibi tören Kongre’nin 20 bin kişilik kapalı salonuna alındı.

        Medyada yer alan haberlere bakılırsa bu durum töreni izlemek için uçak biletini alanların da arasında bulunduğu 220 bin davetlide krize yol açmış.

        Törenin kapalı alanda yapılıyor olması aslında bugüne kadar görülmeyen bir durum da değil.

        Örneğin, Franklin D. Roosevelt de 1945’te Başkanlık yemin töreni de Kongre Binası’nın hemen girişinde yer alan bölümünde düzenlendi…

        KUBBENİN ALTINDA GERÇEKLEŞECEK…

        Trump ise Roosevelt’ten de farklı olarak, Kongre Binası ile simgeleşen kubbesinin altındaki yuvarlak boşlukta, Capitol Rotunda’da yemin edecek.

        “Amerika’yı tekrar müthiş yapacağız” sloganıyla bütünleşen yeni dönem siyasetiyle bütün dünya sarı alarmın butonuna da basmış olacak…

        Hatta daha yemin töreni yapılmadan basıldı ve dün itibarıyla başta Washington olmak ABD’nin birçok yerinde Trump karşıtı eylemler gerçekleştirildi.

        ABD medyasına bakılırsa, eyleme katılan sayısı 2017’de Trump iktidara gelirken gerçekleşen bir milyonluk miting gibi olmamış, daha az kişiyle gerçekleşmiş…

        Nedenine ilişkin birçok yorum okudum, kamuoyu araştırma sonuçlarını da gördüm…

        Anketler, halkın yarıdan fazlasının Trump’ın göçmenleri sınır dışı etme ve Amerika'nın denizaşırı ülkelerdeki askeri varlığını azaltma politikasına destek verdiğini gösteriyor…

        Eğer denizaşırı ülkelere askeri ve ekonomik destek sağlanacaksa bunun bir bedelinin olması gerektiğini de düşünüyor.

        The New York Times’ta yayınlanan ankete göre de Trump’ın ezeli rakibi Demokratların %57’si göçmen ve deniz aşırı politikasını destekliyor…

        POLİTİKALARINA DESTEK SEÇİMDEKİ OYUNU AŞTI…

        Gazetede de bu açıdan olsa gerek başlığını dün, Trump'ın Politikalarına Destek Trump'a Desteği Aştı…” diye vermişti.

        Bu da gösteriyor ki “Önce Amerika” sloganı etrafında bütünleşen politikasına destek ilk döneminden daha yüksek olacak…

        Nitekim, ankete katılanların görüşleri de verilmişti…

        Ohio’dan Sam Crane isimli bir Amerikalının şu cümlesi de durumun özetiydi:

        “Savaşların devam etmesini istemiyorum. Sadece savaşın her açıdan kötü olduğunu düşünüyorum. Dünyanın dört bir yanında olsa bile, ABD'yi etkileyebilir; çünkü her şeyden önce savaşı finanse etmeye devam ediyoruz...”

        Önceki döneminde yine aynı sloganla başlayıp, ABD’nin klasik politikalarının dışına çıkan, aldığı kararlarla adından söz ettiren Trump’ın eli bu kez daha rahat olacak.

        AVRUPA’YA AYAR ÇEKİYOR

        Çünkü büyüme hızı düşen, ekonomik olarak da son dönem arzu ettiği noktaya gelemediğini dile getiren ABD halkının arkasında güçlü desteğini de bulacak.

        “Para vermeyene mama da yok…” diye özetlenecek politikası Avrupa’da da kendini hissettireceği açık…

        ABD’nin diplomasi geleneğine aykırı gelen tutumu ilk döneminde Avrupalı liderlerle arasının açılmasına neden olmuştu.

        NATO ile ilgili bakışı da Avrupa ile arasındaki krizi derinleştirmiş; transatlantik bir soruna dönüşmüştü…

        Yeni dönemde başka güvenlik olmak üzere, iklim, ticaret ve Rusya başta olmak üzere dış politikada büyük kırılmaların yaşanacak olması kaçınılmaz.

        Çünkü bu kez Trump’ın, yanından eksik etmediği sosyal medyanın etkin motoru X’in sahibi Musk da Avrupa’ya ayar çekmeye başladı.

        Bu ister istemez Avrupa’nın Trump etkisini yeniden değerlendirmesine yol açacak.

        KORUMA PARASI DA İSTEYEBİLİR

        Peki, bu Avrupa açısından nasıl bir etki yaratır derseniz, onu da AB’nin etkin bir isminin bir süre önce bu sütunda yer verdiğim şu özet cümlesi anlatıyor:

        “Avrupa, uzun süredir ABD’nin rotasından çıkamıyor ve kendi politikasını üretemiyor.”

        Buna ekonomi ve teknolojiyi de eklemek gerekir.

        Çünkü ABD’nin Rusya’nın doğalgazına getirdiği kısıtlama hoşuna gitmese dahi, AB’nin en başat ülkesi Almanya’yı da uymak zorunda bıraktı.

        Kuzey Akım-2’nin inşaatını durdurmakla da kalmadı, Kuzey Akım-1’i de kapatmak zorunda kaldı.

        Bu da yetmedi, Trump’ın dibinden ayrılmayan Elon Musk da Hitler politikalarına özenenlerin oluşturduğu Alman aşırı sağ partisi AfD’ye destek mesajı vermesi Berlin’de birçok politikacının sinirlerini gerdi.

        Bunun devam etmesi kaçınılmaz olacak…

        Yakında Trump AB ülkeleri ile “Sizi Rusya’dan koruyorum bana bedelini ödeyin” diye pazarlığa oturmaya kalkarsa da şaşırmayın…

        FRANK-GERMAN’IN ÇÖKÜŞÜ

        AB’nin etkin isminin dile getirdiği gibi belki bu hayırlara da vesile olur, ABD’nin rotasında kalmış Avrupa’nın kendi yolunu bulmasını sağlar.

        Çünkü AB’nin Almanya ve Fransa’dan oluşan ve kısaca Frank-German diye adlandırılan iki motor güç, güvenlik, diplomasi ve teknolojide ABD ve Çin’in gerisine düştü…

        Orta Doğu başta olmak üzere bir zamanlar tahakkümleri altında tutukları Afrika’da da hüküm süremez hale geldi.

        Hollanda ve Belçika’nın ardından bugün hükümet krizi Almanya’yı da vurdu.

        Macaristan, Polonya, Avusturya gibi, kendi ulusal politikalarını uygulamak için AB’ye bir rest çeken hükümetler de iktidara gelince Birlik sorgulanmaya başladı.

        Üzerine güvenlik ve dış politikada ABD navigasyonu ile çizilen yön ve yollardan çıkamaz hale düşmesi eklendi…

        Washington’un ürettiği politikaların dışında hareket edemeyen felçli hale geldi.

        DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ SÖYLEMİ BİTTİ

        Değerler sistemi de çöktü…

        Bir zamanlar “daha fazla özgürlük, demokrasi, yeşil çevre, insan hakları” sloganı atan Avrupa’da, bugün bunların bırakın mücadelesini veya daha fazlasını, hiç konuşamaz hale geldi.

        Daha azla yetinir bir Avrupa politikasızlığı ortaya çıktı.

        Bunda İngiltere’nin Brexit ile Birlikten çıkışının etkisi oldu mu tartışılır, ama bugün AB’nin, ABD olmadan yönünü çizemediği açık…

        TÜCCAR İKTİDARIN NİMETİ

        Trump’ın tüccar iktidarında yön çizmenin de bedelini istenmesi halinde AB’nin tutumunun ne olacağını zaman gösterecek.

        Ancak böyle bir durumda ABD ile AB’nin yollarını ayırması da kaçınılmaz olur.

        Bu da en azından Avrupa’daki başat ülkelerin tekrar politika üreten hale dönmesini sağlar…

        Özetle, Trump’ın yarın yeni iktidar dönemi çok şeye gebe olacak; özellikle de bizim coğrafyada çok şeyin değişmesini sağlayacak…

        Bundan dolayı sadece Avrupa’da değil, bütün dünyada, kırmızı renklisinden farklı olarak Sarı Pazartesi yaşanıyor…

        Gabriel Garcia Marquez’in kırmızı renkli olan romanında sonun ne olacağını herkes biliyordu; ama burada neyin, nasıl ve ne zaman olacağını bilen de yok…

        Umarım hayırlara vesile olur…