Rotanıza sadece Efes'i eklemeyin! Ege'de keşfedilmeyi bekleyen antik kentler!
Ege deyince akla önce Efes gelir; oysa bölge, yalnızca Efes'le sınırlı olmayan bir tarih atlasıdır. Manisa'dan Muğla'ya uzanan kadim topraklar, geçmişin ihtişamını günümüze taşıyan sayısız antik kente ev sahipliği yapıyor. Bu yazıda, Efes'in gölgesinde kalmış ama en az onun kadar etkileyici rotaları keşfe çıkıyoruz!

Tarihi adımlarla gezmek isteyenler için Ege, yalnızca bir bölge değil; yaşayan bir açık hava müzesi. Efes, bu hikâyenin yalnızca giriş kapısı. Gelin, Milet’ten Knidos’a, Priene’den Nysa’ya uzanan rotada tarihin derinliklerine doğru birlikte yürüyelim...

TARİHİN ALTIN ŞEHRİ: SARDES
Manisa’nın Salihli ilçesinde, zamana meydan okuyan bir medeniyet yükselmişti: Lidya Krallığı. Sardes, bu görkemli uygarlığın başkentiydi. İlk madeni paranın burada basıldığı rivayet edilirken, günümüzde ayakta kalan Artemis Tapınağı ile Roma hamamları bu şehrin bir zamanlar nasıl bir refah merkezi olduğunu gösteriyor. Kalıntılar, Lidya'nın ekonomik ve dini yaşamına dair pek çok ipucu sunuyor.

AYDIN’IN GÖLGESİNDE KALMIŞ CEVHER: NYSA
Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde, gözlerden uzak bir tepede kurulu Nysa, Helenistik dönemin eğitim ve kültür merkezlerinden biriydi. Ünlü coğrafyacı Strabon’un eğitim gördüğü kent olarak bilinir. Roma dönemine ait tiyatrosu, sütunlu caddesi ve etkileyici kütüphanesi ile entelektüel bir geçmişe sahiptir. Sessizliğiyle tarihseverleri derin düşüncelere sürükleyen bu antik kent, keşfetmeye değer.

MÜKEMMEL PLANIN ŞEHRİ: PRİENE
Aydın'ın Söke ilçesi yakınlarında konumlanan Priene, antik çağda şehir planlamacılığının başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Izgara planlı sokak yapısı ve geometrik düzeniyle, modern şehircilik anlayışına ışık tutar. Athena Tapınağı, mermer yapısıyla hâlâ ihtişamlı görünürken, tiyatrosu da o dönemin sosyal yaşantısına dair fikir verir. Denize yakın konumu ise ziyaretçilerine hem tarih hem manzara sunuyor.

BİLGENİN TOPRAĞI: MİLET
Didim’in birkaç kilometre dışında, antik felsefenin ve bilimin yeşerdiği bir şehir uzanır: Milet. Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi düşünürlerin bu şehirde yaşadığı bilinir. Antik tiyatrosu, 15 bin kişilik kapasitesiyle dönemin sosyopolitik gücünü temsil eder. Ayrıca Milet Agora’sı, ticaretin ve halk toplantılarının merkeziydi. Burada yürümek, adeta düşünürlerin izinden gitmek gibi.

GÖRSEL BİR ŞÖLEN: EUROMOS
Muğla’nın Milas ilçesindeki Euromos Antik Kenti, özellikle Zeus Lepsynos Tapınağı ile bilinir. M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen bu yapı, ayakta kalan sütunları ve kusursuz simetrisiyle antik mimarinin estetik zirvesine ulaşır. Ormanlık bir arazide, adeta doğanın içinde erimiş gibi duran bu tapınak, hem tarih hem doğa tutkunları için ideal bir rotadır.

AKDENİZ’İN MAVİSİYLE KUCAKLAŞAN KENT: KNİDOS
Datça Yarımadası'nın ucunda, hem Ege'ye hem Akdeniz’e bakan Knidos, antik çağın deniz ticaretinde önemli bir liman kentiydi. Afrodit Tapınağı ile ünlenen şehir, antik astronomi çalışmalarının da merkeziydi. Tiyatrosundan sahile uzanan merdivenlerle geçmişe doğru yürürken, antik denizcilerin ayak izlerine basıyor gibi hissedersiniz. Günü batırmak için ise belki de Türkiye’deki en özel noktalardan biri.

EGE’NİN UNUTULAN RUHLARI
Efes, şüphesiz Ege’nin en çok ziyaret edilen antik şehri. Ancak bu bölge, onun gölgesinde kalmış sayısız medeniyet kalıntısıyla dolu. Sardes’in ihtişamı, Priene’nin mühendisliği, Knidos’un manzarası gibi benzersiz unsurlar, her biri kendi hikâyesini anlatan farklı dünyalara kapı aralıyor.
Bu şehirler, yalnızca taş ve harabe değil; geçmişin nabzını bugünde hissettiren canlı anıtlardır.