Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar 'Siyah Kalp'in Halil'i Erkan Bektaş: Karakteri beğendim

        SHOW TV'nin ilgi gören dizilerinden TIMS&B Production imzalı, yapımcılığını; Timur Savcı ile Burak Sağyaşar'ın üstlendiği, 'Siyah Kalp'in bu akşam 31'inci bölümü yayınlanacak.

        Yönetmen koltuğuna Murat Saraçoğlu ve Evren Karabıyık Günaydın'ın oturduğu, senaryosunu ise Yıldız Tunç'un yazdığı 'Siyah Kalp’in oyuncu kadrosunda; Ece Uslu (Sumru), Aras Aydın (Nuh), Hafsanur Sancaktutan (Melek), Leyla Tanlar (Sevilay), Burak Tozkoparan (Cihan), Esra Dermancıoğlu (Hikmet), Burak Sergen (Samet), Genco Özak (Esat), İlker Aksum (Tahsin), Bülent Polat (Bünyamin), Ayşe Tunaboylu (Enise), Gözde Cığacı (Canan), Derin İnce (Harika), Deniz Karabaş (Esma), Ferda Işıl (Sakine) ve Işıl Yücesoy (Nihayet) gibi birbirinden başarılı ve usta isim yer alıyor.

        'Dizide 'Halil' karakterine hayat veren Erkan Bektaş, oyunculuk serüvenini ve 'Siyah Kalp'i anlattı.

        'Siyah Kalp'ten gelen teklifi kabul etmenizdeki etkenler nelerdi?

        Kabul etmemin birçok sebebi var. Ben Kapadokya’yı çok seviyorum. Daha önce çalıştığımız yönetmenimiz, hocamız Murat Saraçoğlu’nu çok seviyorum. Onunla çalışmak çok güzel. İkinci yönetmenimiz Evren Hanım da öyle. TİMS&B daha önce defalarca çalıştığım sevdiğim ve güvendiğim bir şirket. Onlarla beraber olmak bu işi yapmak benim için yeterli bir sebepti. Karakteri de beğendim. Bu yüzden de oynamak istedim.

        Dizide canlandırdığınız ‘Halil’ karakterinden bahseder misiniz?

        Halil karakteri zor bir karakter. Makyevelist bir karakter. Amaca giden yolda her şey mübah onun için. Her şeyi yapabilir, her türlü yalanı söyleyebilir. Önemli olan tek şey amaca ulaşmak.

        REKLAM

        Canlandırdığınız karakter ile ortak yönleriniz var mı?

        Halil ile ortak noktamız onun amaçları var benim de amaçlarım var. Bir tek bu olabilir. Onun dışında Halil ile ortak bir yönümüz yok gibi görünüyor.

        Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Oyunculuk bölümü mezunusunuz. Ankara'dan İstanbul'a geliş serüveniniz nasıl gerçekleşti?

        Bütün piyasa İstanbul’da… Eğer Şehir Tiyatroları ya da Devlet Tiyatroları’nda çalışmayı tercih etmiyorsanız bu piyasa burada. Aslında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Altan Erkekli ile çalışmak istiyordum. Okul bittikten sonra Altan Hoca da bana atla gel demişti. Ama Altan Hoca ani bir kararla İstanbul’a gelince ben de İstanbul’a gelmeye karar verdim. Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay’ın kurdukları ‘Oyun Atölyesi’ne gittim. Bu şekilde ani bir gelişme ile İstanbul’a geldim.

        2010 yılında kendi tiyatronuz Tiyatro Baykuş'u kurdunuz. 'Tiyatro Baykuş' ismi nereden geliyor?

        Mitolojide Baykuş zekanın, sanatın ve estetiğin sembolü olarak biliniyor. Zaten benim çok sevdiğim bir kuş türü. O yüzden adını ‘Tiyatro Baykuş’ koydum.

        Tiyatroyu hayatınızda nasıl konumlandırıyorsunuz?

        Benim mesleğim oyunculuk ama hayatımdaki büyük değişimlerin hepsi tiyatroyla başladı. Ben kendimi tiyatro oyuncusu olarak konumlandırıyorum diyebilirim. Televizyon, sinema tiyatrodan hep sonra geldi. Fakat Türkiye koşullarında tiyatro yapmak çok kolay değil. Gerçekten büyük zorluklar var tiyatro yapmanın önünde. O engelleri de kolay kolay aşamıyoruz. Dolayısıyla sinema ve televizyon benim hayatıma öyle girdi. Ama tiyatroyu hiç bırakmadım, hep devam ettim. Hep de devam etmek istiyorum. Umarım hep hayatımda olur.

        Oyuncu olmak isteyenlere sizin ilk tavsiyeniz ne olur?

        Çok okumaları, çok izlemeleri ve insanları empati ile gözlemlemeleri gerekiyor. İnsan denen varlığın bir tane vücudu var, iki tane gözü var ve bütün karakterlerde bir tanecik beynimizi kullanıyoruz. Ama ne kadar çok gözlemlersek o kadar çoğalıyoruz. Ancak o şekilde farklı farklı karakterlere can verebileceğimizi düşünüyorum. Empatik olmayan, gözlem yapamayan insanların yeni tipolojiler yeni karakterler yaratmakta sorun yaşadıklarını düşünüyorum. Ama en önemlisi çok emek vermek. Ne iş yaparsanız yapın garson da olsanız, taksi şoförü de olsanız şirket sahibi de olsanız çok emek vermek gerekiyor. Başka türlü kendinizi geliştiremezsiniz.

        Tiyatro, sinema ve televizyon... Hayatınızın sonuna kadar birini seçmek zorunda kalsanız, tercihiniz hangisi olur?

        Kamera karşısına geçtikten sonra onu da sevdim tabii ki. Daha büyük kitlelere ulaşabiliyorsunuz. Bir sıralama yapacak olsam sanırım sinema, tiyatro ve dizi diyebilirim. Sıralamam bu olur.

        Sizi hayatta en zorlayan ve tahammülünüz olmadığı şey nedir?

        Empati yoksunluğu ve bencillik çok can sıkıcı oluyor. Eğer karşınızdaki kişi bunlardan yoksunsa ne muhabbet edebilirsiniz ne iş yapabilirsiniz. Bu büyük bir sorun oluyor.

        Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?

        Bu soruyu daha önce düşündüm kendi kendime. Herhalde sanatın başka bir dalında olmak isterdim. Ama tek başına yapılan resim, heykel gibi bir sanat değil de müzik olabilirdi. Küçük yaşlardan itibaren kendimi bir müzisyen olarak yetiştirmek, şarkı söylemek ve mutlaka birkaç enstrüman çalmak isterdim. O da olmazsa dansçı olmak isterdim. Dans etmek çok güzel bir şey gerçekten.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ