Yeni Yol Partisi Ankara Milletvekili İdris Şahin, istikrarın yalnızca silahla değil, diyalog ve işbirliğiyle sağlanabileceğini belirtti. Tezkerenin süresinin 3 yıl olmasını eleştiren Şahin, "Bizim TBMM geleneğinde böyle bir şey yoktu. TBMM'yi çalıştırmak çok mu zor ki siz 2 yıllık, 3 yıllık tezkereleri buradan çıkarıyorsunuz? Oysa tezkerelerde aslolan her yıl Parlamentoda yenilenebilecek güce iktidarın sahip olduğu gerçeğidir. Sayısal çoğunluğunuz, dilediğiniz gibi bu tezkereleri yılda bir görüşmek suretiyle çıkartabilir." ifadelerini kullandı.
Tezkereye destek vereceklerini kaydeden Şahin, "Suriye'de ve Irak'ta Türkiye'ye yönelik bir tehdidin varlığını hepimiz görüyoruz, bu konuda hiçbir tereddüt yok ama yangından mal kaçırır gibi 3 yıllık bir tezkerenin bu parlamentoda görüşülmüş olmasını doğru bulmuyoruz ve iki buçuk yıl sonra Anayasa'ya göre görev süresi tamamlanmış milletvekillerinin bu yönde bir irade kullanması da bir noktada yetki gaspıdır." dedi.
İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, PKK, PYD, YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin sınırlardaki varlığının Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkını kullanmasını haklı kıldığını söyledi.
Tezkereyi desteklediklerini belirten Ergun, şöyle konuştu: "Dış politika, macera arayışlarından, duygusal reaksiyonlardan ve ideolojik sapmalarından arındırılmış, sadece milli menfaatler ekseninde şekillenmelidir, tezkerelerle talep edilen yetkiler bu büyük ve tarihi vizyonun bir parçası olmalıdır. Bizim 'evet'imiz, terörle mücadeleye destektir ama keyfiliğe, basiretsizliğe, kurumların devre dışı bırakılmasına rıza göstermek değildir. Bizim 'evet'imiz, devletin meşruiyetini, Meclisin iradesini ve hukukun üstünlüğünü koruma iradesidir."
MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, tezkereye destek vereceklerini söyledi. Türkiye'nin en uzun güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde terör tehdidinin sürüyor olması ve kalıcı istikrarın henüz tesis edilmemesinin milli güvenlik açısından risk ve tehdit oluşturmaya devam ettiğini kaydeden Aydın, "İçeride olduğu gibi dışarıda da sulhu önceleyen kadim bir siyasi geleneğin mirasçısı olarak Türkiye, komşumuz Irak'ın toprak bütünlüğünün, milli birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük bir önem atfetmektedir. Öte yandan, Suriye'de PKK-PYD/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri mevcudiyetini sürdürmekte ve ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Bu terör örgütleri, Suriye merkezli yönetime entegre olmaya yönelik adım atmayı, ayrılıkçı ve ayrıştırıcı gündemi dolayısıyla reddetmekte, ülkede kalıcı istikrarın tesisine yönelik sürecin ilerletilmesine de engel olmaya çalışmaktadır." dedi.
DEM Parti Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Türkiye'nin coğrafyasında huzuru tesis etmenin en doğru yolunun demokratik ve barışçı siyaseti esas almaktan geçtiğini belirtti. Oluç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Orta Doğu'da şiddetin, ölümün değil halkların bir arada eşit ve barışçıl bir yaşamın tarafıyız. Demokratik ve barışçıl yaşamı bu topraklara hakim kılmanın her zamankinden daha güçlü bir şekilde kendisini dayattığını düşünüyoruz. O nedenle, bu anlayışı içermeyen Irak, Suriye tezkeresine 'hayır' oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum."
CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, 18 yıldır aralıksız yürürlükte olan bir tezkereyi görüşeceklerini belirtti. CHP'nin farklı dönemlerde bu tezkereyi gözden geçirdiğini belirten Tan, geçen 2 tezkereye ise "ret" oyu verdiklerini hatırlattı.
Bu tezkereye de "ret" oyu vereceklerini kaydeden Tan, tezkerenin 3 yıllık süreyle çıkarılmasına da tepki gösterdi. Tan, "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna katıldıklarını anımsatarak, "Komisyon İmralı'ya gidecekse TSK neden Irak ve Suriye'ye gidecektir? TSK Irak ve Suriye'de ucu açık konuşlandırılmaya devam edecekse Komisyonun Ada'ya gitmesi hangi amacı gütmektedir?" ifadesini kullandı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Fuat Oktay, Türkiye'nin dünyada barışın anahtarı konumuna geldiğini belirterek, Türkiye'nin aynı zamanda insani yardımlar açısından da dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında yer aldığını söyledi.
Terör örgütü PKK'nın "Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında bir süre önce kendisini feshettiğini açıklayarak, silah bırakma sürecine girdiğini ilan ettiğini anımsatan Oktay, PKK'nın kendisini feshinin söylemden öteye geçerek bir an önce fiiliyata dönüşmesi gerektiğini, bu süreci ilgili kurumların yakından takip ettiğini belirtti. Oktay, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece kendi vatandaşlarını değil, aynı zamanda komşu ülkelerdeki sivilleri de korumayı önemli bir insani sorumluluk olarak gördüğünü ifade etti. Mevcut Şam yönetimi ülkenin toprak bütünlüğünü ve istikrarını sağlamak için yoğun çaba harcadığını belirten Oktay, şunları kaydetti:
"Ancak bu ülkede istikrar maalesef tam anlamıyla henüz sağlanamamıştır. Suriye'de devam eden istikrarsızlıkta başta İsrail olmak üzere dış güçlerin bu ülkeye gayrimeşru askeri müdahaleleri de önemli bir rol oynamaktadır. PKK'nın Suriye kolu olan PYD, YPG, SDG son on yıldır iç kargaşadan yararlanarak ve yabancı güçlerin de desteğiyle Suriye'nin yaklaşık üçte 1'ini kontrol altında tutmaya devam etmektedir. SDG işgalindeki bölgenin Suriye'nin tarım açısından en verimli topraklarını, su kaynaklarını ve bu ülkenin hidrokarbon ve yer altı kaynaklarını içermekte olması bu terör unsurlarının neden buralarda faaliyet gösterdiklerini net bir şekilde ortaya koymaktadır, tabii bu terör unsurlarını destekleyenlerin de aynı zamanda. SDG işgalindeki bölgenin Suriye'nin kuzey ve doğu hatlarında, gayrimeşru bir silahlı unsurun Şam Hükümetinin yönetimi dışında fiili kontrol sağlıyor olması gerek Suriye gerek ülkemiz açısından ciddi bir endişe kaynağıdır. Geçmiş dönemde sınır harekatlarını gerçekleştiren bir ülke olarak bugün benzeri tehditlere duyarsız kalmamız düşünülemez. PYD, YPG, SDG'nin Suriye merkezi yönetimine entegre olmaya yönelik adım atmayı, ayrılıkçı ve ayrıştırıcı gündemi dolayısıyla reddetmekle ülkede kalıcı istikrarın tesisine yönelik sürecin ilerletilmesini de engellemeye çalıştığı görülmektedir."
CHP'nin kendi iç sorunlarına hapsolduğu için dış politikadaki gelişmeleri takip etmekte zorlandığını ifade eden Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yine, bir başka eleştiri vardı gün içinde, Türkiye'yi süt dökmüş kedi gibi tanımlamaya çalıştı bir hatibimiz. Türkiye, özellikle dış politikada süt dökmüş kedi gibi değil, kükremiş aslan gibidir. Eğer dışarıda süt dökmüş kedi ve ağlayanları, onları arıyorsanız da CHP'ye bakmanız yeterli. O, biz değiliz. Bizler bir şeye karar verdiğimizde o konuda ne herhangi bir yabancı büyükelçinin kapılarında görüş almak için bekleriz ne de herhangi bir yerden izin isteriz, gerektiği zaman gerekeni yaparız, bu kadar net."
Genel Kurulda, CHP Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız'ın "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin doğrudan gündeme alınması önergesi reddedildi.
TBMM Başkanvekili Celal Adan, birleşimi yarın saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.