Politico yazdı: 5 yıl içinde başlaması muhtemel 5 savaş
Son yıllarda dünyada küresel gerilimin had safhaya çıktığı pek çok gün yaşandı. Rusya-Ukrayna hattı, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, İsrail'in İran ve Lübnan'a yönelik saldırıları derken dünyada tansiyon sık sık yükseldi. Politico, uzmanlara sorarak önümüzdeki 5 yılda ortaya çıkmasından korkulan 5 olası savaşı yazdı...

Gerilimli günlerin ardından Politico önümüzdeki 5 yılda dünyada yaşanmasından korkulan 5 savaşı kaleme aldı. Politico'nun uzmanlara sorarak kaleme aldığı makaleye göre önümüzdeki 5 yılda ortaya çıkmasından korkulan 5 olası savaş senaryosu şöyle:
Sovyetler Birliği'nin yıkılışından sonra bağımsızlığını ilan eden Estonya, Letonya ve Litvanya'dan oluşan Baltık ülkeleri, ki Putin'in yeniden hakimiyet altına almak isteyeceği bir bölge, hemen her uzmanın üst sıralarında yer alıyor.
Ama yalnızca onlar değil. Bu yıl dünyanın en dikkatle izlenen iki potansiyel çatışması çoktan gerçeğe dönüştü: Mayıs ayında Hindistan-Pakistan sınırında füzeler havalandı, Haziran ayında ise İsrail nükleer silah programı nedeniyle İran'la savaşa girdi. Hindistan-Pakistan arasındaki çatışma hızla sona erse de, İsrail'in İran'da elde ettiği kısa vadeli taktiksel başarının stratejik sonuçları hala belirsizliğini koruyor.
Bu yaz, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 80. yılı. Böyle devasa bir yangının uzak görünebileceği düşünülse de, gerçek şu ki dünya çoğu zaman büyük bir bölgesel ya da küresel çatışmaya göründüğünden daha yakın duruyor. Otonom silahlar ve insansız hava araçları gibi yeni yıkıcı teknolojiler ve asimetrik avantajlar, önümüzdeki yılları muhtemelen daha da öngörülemez hale getirecek.
KIRGIN NÜKLEER KOMŞULAR: HİNDİSTAN-PAKİSTAN
Arka Plan: Mayıs ayının başındaki dört gün boyunca dünya, en korkulan nükleer senaryolardan biriyle karşı karşıya kalmış gibiydi; Hindistan ve Pakistan arasında ciddi bir çatışma. Nükleer silahları, uzmanların istediği kadar sıkı kontrol ve güvence altında olmayan iki ülke.
İki ülke arasındaki gerginlik, Nisan sonunda Hindistan yönetiminde bulunan tartışmalı Cemmu Keşmir bölgesindeki bir terör saldırısının ardından tırmandı. Bunun sonucu olarak sınırın her iki tarafındaki askeri üsleri hedef alan birkaç gün süren saldırılar yaşandı. Trump'ın araya girip belirsiz bir ateşkes sağlamasından önce bu, on yıllardır iki ülke arasındaki en ciddi çatışmaydı.
Riskler: Hindistan ve Pakistan, dünyada nükleer silah değişimine en yakın iki ülke olarak görülüyor. Bulletin of Atomic Scientists, Pakistan'ın yaklaşık 170 nükleer silaha, Hindistan'ın ise yaklaşık 180 nükleer silaha sahip olduğunu tahmin ediyor.
Güney Asya'da yaşanacak herhangi bir nükleer çatışma, sadece şehirlerin yıkımı ve radyasyon taşıyan rüzgarlarla geniş bölgelere yayılması nedeniyle ortaya çıkacak kitlesel can kaybını değil, küresel çevresel ve ekonomik sonuçlar da doğuracaktır.
ABD ve Çin gibi büyük güçler doğrudan savaşa çekilmese bile, atmosferdeki "nükleer kış" etkisi, Çin'de ve daha geniş bölgelerde gıda üretimini ciddi şekilde etkileyecektir. Rutgers Üniversitesi’nin 2019 tarihli bir çalışması, bunun "milyonlarca hatta milyarlarca" insanı etkileyecek kıtlıklara yol açabileceğini hesapladı.
Savaşı Olası Kılmayan Faktörler: Basitçe ifade etmek gerekirse, Hindistan ile Pakistan arasında büyük ölçekli bir savaş, her iki ülke için de felaket olur.
Henry Stimson Center'dan Christopher Clary buna ilişkin şöyle konuştu:
"Hindistan ve Pakistan arasında barışın en büyük güvencesi, her iki tarafın da başka acil önceliklere sahip olması. Hindistan için bu, çok ciddi bir Çin rekabeti ve aynı zamanda Hindistan'ı orta gelirli ülke statüsüne taşımayı hedefleyen bir kalkınma gündemidir."
EN ÇOK KORKULAN: ÇİN-TAYVAN
Arka Plan: Önümüzdeki yıllarda en büyük sonuçları olacak çatışmalar sorulduğunda, neredeyse herkes Tayvan Boğazı'nı işaret ediyor. Çin lideri Şi Cinping, Tayvan'ı ele geçirmeyi hedefliyor. Ada, tarihte hiçbir zaman Çin anakarası ile aynı hükümetin kontrolünde olmadı. Ancak Şi, Putin’in Ukrayna konusunda gördüğünü görüyor: Ada halkı giderek Çin'den uzaklaşıyor ve birleşmeye ilgi göstermiyor.
Riskler: Baltıklar NATO'nun dayanıklılığını sınayabilecek bir barut fıçısı olarak görülürken, Tayvan da 21. yüzyılın küresel düzeninde kimin söz sahibi olacağını belirleyecek bir sınav olarak görülüyor: ABD mi, Çin mi?
ABD'nin Tayvan'ı destekleyeceğini uzun süredir dile getirmesine rağmen, Trump'ın bu taahhüde geçmiş yönetimler kadar bağlı olup olmadığı sorgulanıyor. Washington'daki düşünce kuruluşları bu soruları soruyor: ABD gerçekten Tayvan uğruna Çin ile savaşabilir mi? ABD'nin silah stoklarının aylarca sürecek bir Çin çatışmasında hızla tükeneceği öngörülüyor ve simülasyonlar, ABD'nin birkaç ay içinde Vietnam ve Kore savaşlarındaki kayıplarını aşacak ölüm oranlarıyla karşılaşabileceğini gösteriyor.
Savaşı Muhtemel Kılan Faktörler: Şi Cinping'in, ordusuna 2027 yılına kadar Tayvan'ı işgale hazır olmaları talimatı verdiğine inanılıyor. Şi, kendisini Çin tarihinde dönüştürücü bir figür olarak konumlandırdı. 2020'ler ilerledikçe ve siyasi mirası ile iktidarının sonu yaklaştıkça, Tayvan onun "tamamlanmamış" meselelerinden biri olarak kalıyor.
Savaşı Olası Kılmayan Faktörler: Şi'nin ordusuna çok fazla güveni olmadığı görülüyor. Ordu savaş tecrübesinden yoksun. Pek çok tasfiye yaşandı ve Şi'nin ordunun siyaseten güçlü kurumlarını tam olarak kontrol etmediğine dair işaretler var. Tayvan Boğazı'ndan yapılacak bir saldırı, dünya tarihinin en iddialı ve en zor askeri operasyonlarından biri olabilir. Çin bunu, pek çok teknolojiye sahip olsa da gerçek savaş deneyimi çok az olan bir orduyla gerçekleştirmek zorunda kalabilir.
NATO'YU TEST ETMEK: RUSYA VE BALTIKLAR
Arka Plan: Baltık ülkeleri küçük yüzölçümleri ve nüfuslarıyla Rusya için cazip bir hedef konumunda. Putin'in olası bir Baltık müdahalesindeki hedefi iki yönlü olabilir: Hem tarihsel olarak Rusya'ya ait olduğuna inandığı toprakları geri almak, hem de NATO ve Avrupa'yı en küçük ve en izole üyelerini hedef alarak sınamak.
Neden Olası: Putin, yıllardır Sovyetler Birliği'ni yeniden inşa etme isteğini açıkça dile getiriyor. Hedefleri arasında Gürcistan, Moldova, Ukrayna ve Baltık ülkeleri var. Ayrıca Batı'nın liberal düzenini yıkmak istiyor; çünkü kendi bakış açısına göre bu düzen Rusya'yı küçülttü. Batı düzenini en hızlı biçimde çökerten senaryo ise, NATO'nun güvenlik vaatlerinin boş olduğunu göstermek ve Baltık ülkelerinin yeniden Rusya'nın eline geçmesine izin vermek olur.
Neden Olası Değil: Rusya'nın Baltıklara yönelik her hamlesi, Ukrayna'daki savaşın gidişatına sıkı sıkıya bağlı. Ukrayna, üç yılı bulan savaşta Rusya'nın beklenenden çok daha fazla askeri gücünü tükettiğini söylüyor. Ukrayna'nın tahminine göre Rusya bir milyon kayıp verdi; ölü, yaralı ve kayıp olarak.
EN GERGİN SINIR: HİNDİSTAN-ÇİN
Arka Plan: Hindistan'ın Pakistan ile olduğu gibi Çin ile de uzun süredir devam eden sınır anlaşmazlıkları, Britanya sömürge dönemine kadar uzanıyor. 1914'te Britanya ve Tibet, Hindistan ile sınırı belirledi; fakat Çin bu hattı hiçbir zaman kabul etmedi. 1962'de Çin ordusu Hindistan toprağı sayılan bölgeyi işgal etmeye çalıştı. Bir ay süren ve birkaç bin kişinin ölümüne yol açan çatışmaların ardından, Çin sınırı yeniden çizdi ve "Fiili Kontrol Hattı" adını verdi. 1967'de yüzlerce askerin öldüğü çatışmalar yaşandı, 1980'lerde ise yanlış anlaşılan bir Hindistan tatbikatı yeni bir savaşı neredeyse tetikliyordu. O tarihten sonra hem Çin hem Hindistan dünyanın en büyük ve en gelişmiş ordularından bazılarına sahip oldu.
Çin'in Hindistan'la paylaştığı 4 bin kilometrelik sınır, ülkenin jeopolitik yalnızlığının da bir göstergesi. Çin'in kara sınırı paylaştığı 14 ülke ve deniz sınırı anlaşmazlığı yaşadığı 7 ülke bulunuyor. Andrew J. Nathan ve Andrew Scobell'in China's Search for Security kitabında belirttiği gibi, bu komşular arasında dünyanın 8 nükleer gücünden 4'ü var ve Çin, II. Dünya Savaşı'ndan sonra 5 komşusuyla savaşa girmiş durumda.
Mesele: Bir yandan, bu çatışma dünyadaki en değmez bölgeler için yapılıyor gibi görünebilir — dünyanın en ıssız, en yaşanmaz dağ vadileri ve geçitleri. Ama çoğu savaşta olduğu gibi mesele nerede başladığı değil, nereye varacağı. Uzmanlar, herhangi bir çatışmanın iki ülke için de ciddi itibar kaybına yol açacağından endişe ediyor. Çin, Hindistan'la savaşmayı bölgedeki diğer rakiplerini sindirmek için gerekli görebilir ya da ABD'nin önemli bir Hint-Pasifik müttefikini küçük düşürmenin bir yolu olarak görebilir.
Neden Olası: Bölge yanlış anlaşılmalara ve tırmanmalara fazlasıyla açık. Bugün bile sınırda gerilim o kadar yüksek ki, askerlerin silah taşıması yasak. 2020'de Himalayalar'daki Galwan Vadisi'nde çıkan çatışmalar çıplak eller, taşlar, demir sopalar ve hatta dikenli telle sarılmış sopalarla gerçekleşmişti. En az 20 Hint askeri, Çin tarafında ise tahminen 40 asker ölmüştü.
Bir başka risk unsuru ise, iki ülkenin de krizi yatıştıracak iletişim kanallarına sahip olmaması. Soğuk Savaş döneminde Moskova-Washington hattı gibi güvenlik mekanizmaları, yanlış hesaplamaları önlerdi. Çin ise ABD, Hindistan ve diğer ülkelerle böyle "koruyucu hatlar" kurmayı reddediyor.
Neden Olası Değil: Tüm gerilime rağmen, Hindistan ve Çin liderlerinin böylesi ıssız topraklar için savaşa girmesi pek olası görünmüyor. Dahası, uluslararası toplumun hızlı ve ciddi bir şekilde devreye girmesi muhtemel.
BİTMEYEN SAVAŞ: KORE YARIMADASI
Arka Plan: Başlamasından neredeyse üç nesil sonra, Kore Savaşı hala resmen sona ermedi. Hem gelişmiş Batılı ekonomilere sahip Güney hem de tarım çağında sıkışıp kalmış Kuzey, bu durumun ağırlığını hissediyor. Kuzey ve Güney Kore'yi ayıran 250 kilometrelik Askerden Arındırılmış Bölge (DMZ), altmış yılı aşkın süredir varlığını sürdürüyor.
Savaşın Muhtemel Sebepleri:
Kuzey Kore yavaş yavaş çöken bir ülke; kıtlıkla boğuşuyor, ülke yasaklarla yönetiliyor. Kim Jong Un'un elindeki en büyük koz ise nükleer silahları. Kim eğer bir fırsat veya zayıflık görürse, Batı'dan iktidarına yönelik varoluşsal bir tehdit hissederse, her şey mümkün olabilir.
Savaşın Olası Görülmeme Sebepleri:
Kuzey Kore nükleer silahlar ve bunları taşıyabilecek sistemler geliştirmiş olsa da, bir nükleer başlığı başarıyla fırlatma ve hedefe ulaştırma konusunda ne kadar başarılı olduğu tam olarak net değil.
Son değerlendirmelere göre Kore Yarımadası yıllardır olduğundan daha istikrarlı bir konumda ve Kim, kendisiyle iki kez bir araya gelen Trump'ın Beyaz Saray'da bulunmasıyla uzun süredir hissetmediği kadar güvende olabilir. Eski Pentagon yetkilisi Farkas'ın dediği gibi: "Bence Kim Jong Un'un şu an buna ihtiyacı yok. Bir çatışmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum."
Son olarak tarih neredeyse hiçbir zaman öngörülebilir biçimde gelişmiyor ve her zaman "bilinmeyen bilinmeyenler" bulunuyor. Ancak Politico'ya konuşan uzmanlar, Washington'daki ve müttefik başkentlerdeki asıl endişenin bir zamanlar dünyanın en büyük istikrar gücü olan ABD'nin artık dünyanın en büyük belirsizlik kaynağı gibi görünmesi olduğunu söyledi.