Bakan Şimşek: 2026'da enflasyon daha az hissedilecek
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Yıl sonunda hedefimiz enflasyonun yüzde 30'un altına düşmesidir. 2026'da enflasyon daha az hissedilecek" dedi

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, A Haber'de katıldığı programda ekonomi gündemine dair açıklamalarda bulunuyor.
İşte Şimşek'in sözlerinden öne çıkanlar:
Hiçbir ülke küresel olarak baktığın zaman bir ada değil. Bağlantısallık çok yüksek. Yani ticaret
savaşları risk iştahını etkiliyor sizi etkiliyor. Birçok boyutuyla dış konjonktür değerli.
Kısa vadeli baktığımızda bu sene zor bir dış konjonktür geçirdik ama 2026'da şöyle bir resimle karşı
karşıyayız. Büyüme yüzde 3 civarı yani bu seneden çok farklı olmayacak. Ticarette korumacılık artık
yasal bir sorun. Geçici bir durum değil. Çok büyük ihtimalle gelecek sene küresel ticaretteki
büyüme yüzde 2'nin altına düşecek. Bu tabii olumsuz bir gelişme küresel ticaretteki yavaşlama
olumsuz bir gelişme.
Küresel enflasyondaki düşüş devam ediyor yavaş da olsa. Küresel finansal koşullar yani Fed'in faizi
gibi konular bu anlamda daha elverişli küresel finansal koşullar olacak. Yani büyük resme baktığınız
zaman dengeli bir resim diyeyim. Bu seneden çok farklı değil. Burada bizim yararımıza olacak bir
trend var o da şu; küresel emtia fiyatları genel olarak baktığımız zaman ılımlı enerjide özellikle
petrol fiyatlarında düşüş öngörülüyor. Bu ülkemiz açısından bir avantaj. Finansal koşulların daha
elverişli hale gelmesi risk iştahı açısından bir avantaj ama büyümenin düşük seyretmesi, küresel
ticaretin daha da yavaşlaması, korumacılığın daha da artması bunlar olumsuz trendler ancak
yapısal bir takım sorunlar var dünyanın karşı karşıya olduğu bizim için de fırsatlar içeriyor.
"İHRACATIMIZIN YÜZDE 62'Sİ KORUNAKLI"
Mesela ticarette korumacılık herkesi etkiliyor. Ancak Türkiye'nin dış ticaretinin ihracatının daha
doğrusu yüzde 62'si serbest ticaret anlaşmalarımızın olduğu 54 ülkeye gidiyor. Yani ihracatımızın
yüzde 62'si korunaklı. Korumacılık tedbirlerine karşı. Bu önemli. Yine bölgesel olarak baktığınız
zaman eğer dünyada korumacılık bir parçalanmaya yol açıyorsa bölgesel entegrasyon ön plana
çıkıyor. Terörsüz Türkiye ile birlikte yakın coğrafyamızla daha güçlü bir entegrasyon ihtimali yüksek.
Bu da yine bizi avantajlı konuma getiriyor. Orta Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika gibi bölgeyi dikkate
alırsak bizim neredeyse ihracatımızı o zaman yüzde 80'inden fazlası serbest ticaret
anlaşmalarımızın olduğu ülkeler artı yakın coğrafya ve dost ülkeler. Bu değerli bu bizim için bir
fırsat.
"DÜNYADA NÜFUS YAŞLANIYOR BU AVANTAJA ÇEVRİLMELİ"
İkinci olarak dünyada nüfus yaşlanıyor. Türkiye'de de aslında doğurganlık oranları düştü bizde de
yaşlanıyor fakat bizde yaşlanma yeni başladı. Hala bizim çalışma çağındaki nüfus hızlı artıyor.
Özellikle kadınların iş gücüne katılımı anlamında büyük bir fırsat penceresi var. Bu iki konuyu
dikkate alırsak bizim büyüme görünümümüz daha iyi. Bu da Türkiye'yi nispeten bu anlamda makrofinansal istikrarı da pekiştirince Türkiye'yi cazip hale getirir. Bu yaşlı nüfusa yönelik bir ekonomi var. Ona dünyada gümüş ekonomi diyorlar. Dünyada yaşlı nüfusun örneğin 1950'de 65 yaş üzeri nüfusun yüzde 5 oranı bunun yüzde 10'a çıkması 73 yılı aldı. Fakat bunun yüzde 15'leri aşması sadece 27 yılı alacak. Dolayısıyla bu yaşlı nüfusa yine Türkiye olarak bize fırsatlar sunuyor. Yaşlı bakımı özellikle de sağlık turizmi. Dolayısıyla yine biz fırsat penceresinden bakıyoruz.
"GÜÇLÜ BÜYÜYECEĞİZ"
Mesela dünyada büyük bir borçluluk sorunu var. Dünya borcunun dünya milli gelirine oranı yüzde
325. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 245. Türkiye'de yüzde 92. Dolayısıyla yine bu dönemde bizim
daha hızlı büyüme potansiyelimiz yüksek. Dezenflasyon programı başarılı oldukça sürdürülebilir
yüksek büyüme patikasına tekrar döneceğiz ve güçlü büyüyeceğiz. Türkiye'yi cazip hale getirecek.
"YAPAY ZEKA ENDEKSİNDE İYİ BİR NOKTADAYIZ"
Bir diğer konu bizim için yapay zeka alanı. Bu alan tabii hem dönüştürücü bir güce sahip hem de
yıkıcı etkileri olabilir. Biz yapay zeka hazırlık endeksinde iyi bir noktadayız. Yani gelişmiş ülkeler
seviyesindeyiz ama gelişmekte olan ülkelerin de önündeyiz. Önümüzdeki dönemde çok ciddi
fırsatlar var. Mesela 5G yakında ihalesi yapılacak devreye alınacak. Telekom imtiyaz sözleşmesi
imzalandı oradaki öncelik Telekom'un fiberoptik altyapısına harcama yapması. Bu anlamda Türkiye
hazırlığı çük güçlü beşeri sermayemiz zaten çok iyi. Dolayısıyla dünyada şu anda jeopolitik
gerilimlerden savaştan bahsettiniz bu savunma sanayiinde bize büyük fırsatlar sunuyor. Size bir
rakam vereyim. Bundan 20-25 yıl öncesinde gidin dünya savunma sanayii harcamaları 1.2 trilyon
dolar. Ama yakında NATO'nun aldığı kararla birlikte milli gelirin yüzde 5'i kadar harcama mesela
2030'lu yılların ortasında yıllık savunma sanayii harcamaları 6 trilyon dolara ulaşacak.
"SAVUNMA SANAYİİ İHRACATINDA YILDIZIMIZ PARLIYOR"
Şu anda 2.7 trilyon dolar. Türkiye savunma sanayii ihracatında çok büyük bir fırsata sahip. Şu anda
devam eden bin 400'e yakın proje var. Bunun değeri 100 milyar doların üzerinde. Türkiye büyük
ihtimalle bu sene küresel savunma sanayii ihracatında ilk 10'a girecek muhtemelen. Bu Türkiye için
çok büyük fırsatlar içeriyor. 6 trilyon dolarlık bir savunma sanayii harcaması olacak. En hazır ve bu
konuda en çok yatırım yapmış ülkelerin başında Türkiye geliyor. Yaşlı nüfusa bakım anlamında bir
gümüş ekonomi 8,5 trilyon dolar. Oradan daha büyük pay alabilir. Şu anda biz sağlık turizminde
örneğin sadece yüzde 5 pay alıyoruz daha fazlasını alabiliriz. Dolayısıyla evet tehditler var mesela
iklim krizi tehdidi var ama Türkiye sulamaya 90 milyar dolar yatırım yaptı Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde son 22-23 yılda.
"DIŞ ŞOKLARA RAĞMEN PROGRAMI RAYINDA TUTTUK"
Şimdi bu yatırımları daha da artıracağız. Mesela yeşil dönüşümü önceliklendirdik. Yakında
Meclis'ten biliyorsunuz bir reform paketi çıktı ve hızlandıracağız. Türkiye son 23 yılda petrol ve
doğal gaz ithalatına tam 1 trilyon dolar ödedi. Biliyor musunuz? 1 trilyon dolar biz kendi
birikimimizi petrol ve doğal gaz almak için ödedik. Bu Türkiye'nin toplam özel sektör kamu dış
borcunun neredeyse 2 katı. Onun için bu yeşil dönüşüm mesela bizim önceliklendirmemiz, orada
mesafe kat ediyor olmamız, bunlar çok değerli. Özetle şunu anlatmaya çalışıyorum size: Evet kısa
vadede hakikaten programımızı etkileyen dış olumsuz şoklar yaşadık. Mesela Nisan'ın başında,
Mart'ta bir iç şok yaşadık. Ama Nisan başında ticaret savaşları şokunu yaşadık. Daha sonra
bölgemizde savaş oldu. Bunlar geçici olumsuz etkiledi programı. Bakın geçici olumsuz etkiledi kabul
ediyorum. Ancak buna rağmen Türkiye programı rayında tuttu. Çünkü biz kararlı bir şekilde
programı uygulamayı önceliklendirdik.
"ENFLASYONDA YÜZDE 30'UN ALTINA İNMEYİ BEKLİYORUZ"
Bu program biliyorsunuz 3 yıllık bir program. Bu programın ilk evresi ki biliyorsunuz programı biz
Eylül 2023'te açıkladık. İlk evresi makro-finansal istikrarı tesis etmek ve pekiştirmekti. Yani ne
demek? Şu demek: Büyük bir deprem yaşanmış. Bu depremin yaralarını sararken enflasyonun
kontrolden çıkmasını engellemek, cari açığı kontrol altında tutmak, bütçe açığını kontrol altında
tutmak, yani finansal piyasalarda bir istikrarsızlığa, yani makro-finansal istikrarsızlığa engel olmak.
Programın ilk evresi makro-finansal istikrarı sağlamaktı. Biz bunu aslında ilk yılda başardık. Yani
Eylül 2023 ile Eylül 2024 arası gerek rezerv birikimi üzerinden, gerekse bütçe açığını kontrol altına
alarak, gerekse cari açığı kontrol altına alarak biz bu ilk evreyi geçtik. Şimdi biz ikinci evredeyiz.
İkinci evre de 1-1.5 yıl alacak. Yani bu senenin sonunda aslında ikinci evre de geride kalmış. İkinci
evre, dezenflasyonun başlaması ve dayanıklılığın güçlendirilmesi şoklara karşı. Yani burada ne
yaptık? Enflasyon düşüyor, enflasyonu düşürüyoruz. Mali disiplini tekrar yeniden tesis ettik,
ediyoruz. Cari açıkta yapısal bir iyileşme sağlandı ve rezerv yeterliliği sağlandı. Mesela bu senenin
sonunda bizim beklentimiz enflasyonun yüzde 30'un altına düşmesi, bütçe açığının yüzde 3.5-3.6
civarında olması, cari açığın yüzde 1.5'un altında olması. Büyüme zaten makul gidiyor, işsizlik de
yüzde 8-8.5 arası bir düzeyde. Dolayısıyla bir taraftan dezenflasyon, bir taraftan ekonomide yeniden dengelenmenin artık başarılması.
"TÜRKİYE'DE YENİ BİR DÖNEM"
Bir de üçüncü evre var. Üçüncü evre 2026'da başlayıp 2027'nin ilk yarısında bitecek. Nedir bu evre?
Bu evre artık fiyat istikrarına geçiş, yani enflasyonun artık daha az hissedildiği bir ekosisteme geçiş
ve reformlar üzerinden, yani yapısal reformlar üzerinden, yapısal dönüşüm, dijital dönüşüm, yeşil
dönüşüm, yani sanayide dönüşüm, bütün bunların başarılarak Türkiye'de verimliliğin ve rekabet
gücünün artırıldığı yeni bir dönem. Bu dönem ne demek? Nasıl bir dönem? Bu sürdürülebilir yüksek
büyüme ve daha adil gelir dağılımının artık güçlü bir şekilde başarıldığı bir dönem. Yani üçüncü
evre, az önce de söyledim, gelecek senenin başında başlayıp 2027'nin ilk yarısına kadar devam
edecek bir evredir.
Enflasyonla mücadele kolay bir iş değil. Yani onu bir kere görelim. Bakın ben daha önce de bunları
zikretmiş olabilirim bu programlarda. 2023'te bir çalışma yayınlandı. 56 ülkede 1970 sonrası 100
enflasyon şoku incelendi ve yani enflasyonun hızlı arttığı dönemler incelendi. Programlar
uygulandı. Bakın 56 ülkeden bahsediyoruz. 100 tane enflasyon şokundan bahsediyoruz. Peki,
başarılı programlar ne kadar süre aldı? Bu çalışma diyor ki bu 56 ülkede ve 100 enflasyonist şokta
enflasyonun şok öncesi düzeye geri getirilmesi ortalama 3.4 yıl almış. Şimdi biz bu programa, az
önce de söyledim, yani programın açıklanması ve fiili uygulamaya konulması Eylül 2023. Biz daha
ikinci evresindeyiz. Yani daha üçüncü yılına bile girmedik.
"DEPREM BÖLGESİNE 90 MİLYAR DOLAR HARCANDI"
Şunu anlatmaya çalışıyorum. Bu programdaki gidişat uluslararası başarılı uygulamalara paraleldir.
Bir kere onu bir netleştirelim. İkinci konu tabii bizim başlangıç konjonktürü aslında dezenflasyona
çok müsait değildi. Deprem şubatta olmuş ama enkazın temizlenmesi, harcamaların başlaması,
büyük bütçe açığı, bu konular 2023'ün sonlarına doğru ikinci yarısına doğru. Şimdi bir deprem etkisi var. Çok büyük bir deprem... Şimdi deprem deyip geçmeyin. Şu ana kadar kamunun tamamı,
devletin tamamı, sadece merkezi bütçe değil, devletin tamamı 3.6 trilyon lira, yani 90 milyar dolar
harcadık. Türkiye 90 milyar doları deprem bölgesinin yeniden inşası ve vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarının giderilmesi için harcamış. 90 milyar dolar. Şimdi bütçe açığı enflasyonisttir,
dezenflasyonist değildir. Yani o nedenle biz bu açıkları piyasadan borçla yöneterek aslında
enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledik.
Tabii vatandaşımız öyle bakmaz. Vatandaşımız bir an önce hayat pahalılığıyla mücadelenin
başarısını ister. Eleştiriye de ben saygı duyuyorum. Eleştirilere biz açığız. Manşet enflasyonu geçen
sene ağustos ayında yüzde 50'nin üzerindeydi yaklaşık olarak. Şimdi bu sene 33 civarı şu anda. Bu
birinci rakam. Fakat manşet rakam her zaman büyük resmi, bütün resmi yansıtmıyor. Yani şöyle,
detayları yansıtmıyor. Şimdi mal enflasyonu, temel mal enflasyonu, temel mallar şu an ağustos ayı
itibariyle yüzde 20'nin altına düştü. Yani yıllık enflasyon birçok üründe, temel mallarda yüzde
20'nin altına düştü. Peki, madem öyle, niye enflasyon 30'un üzerinde? Çünkü hizmet enflasyonu,
yani kira ve eğitim gibi bazı kalemler, geçmişteki bazı uygulamalarımızdan dolayı, kanunla
sınırlamıştık, bunların serbest kalmasının getirdiği bir geçmişe yönelik bir uyarlama süreci var. Yani
geçmişin telafisine yönelik bir çaba var.
Yani şu anda mesela kira artışı, manşet enflasyon ağustosta 33, kira artışı yüzde 74. Mesela
eğitimdeki artış yüzde 61. Bakın bunlar yüksek rakamlar. Bunlar da normalleşecek. Bunlar
normalleşince zaten göreceksiniz.
Onun için şu anda aslında temel mallarda enflasyon 20'nin altına düştü. Gıdada aslında 30'un altına
düşmüştük fakat kuraklık nedeniyle tekrar 30'un üzerine çıktı, yüzde 33 civarı şu anda. Bu sene
dedik ya, başımıza neredeyse gelmeyen bir şey kalmadı. Kuraklık yaşadık. Don yaşadık. Bölgemizde savaş yaşadık. Trump'ın ticaret savaşları var. Şimdi içeride bir dava nedeniyle ortaya çıkan bir tabii ki belirsizlik oluştu. Bütün bunlara rağmen biz bu enflasyonu sene sonu itibarıyla hizmetler dahil olmak üzere, yani bütün yani manşet enflasyonun yüzde 30'un altına düşeceğine inanıyoruz. Şimdi gelecek sene de yüzde 20'nin altını hedefliyoruz.
Dolayısıyla yüzde 20 demek aslında mal enflasyonunun yüzde 10 civarına düşmesi demek. Yani
hizmet enflasyonunun da yüzde 20'lerin yani yüzde 30'un altına düşmesi demek. Yani şu anda şu
anda hizmet enflasyonu yüzde 46 civarı. Dolayısıyla şimdi hizmet enflasyonu önemli değil mi? Tabii
ki önemli. Fakat vatandaşlarımızın yüzde 72'si, hanelerin yüzde 72'si kira ödemiyor. Yüzde 56'sı ev
sahibi ama yüzde 72'si kira ödemiyor. Diyeceksiniz bu nasıl? Bir kısmı ailenin yani hani bazı
kasabalarda, bazı şehirlerde aile bir bina yapar, bütün aile birlikte kalır ve kira almaz. Bizim vergi
mevzuatımız da buna el veriyor. Yani anne, baba, kardeşlere kira bedeli olmaksızın ev tahsis etmeye elverişli. Mesela eğitim konusu. Eğitim enflasyonu yüksek ama Türkiye'de kamunun eğitimi bedava. Ama özel eğitime giden öğrencilerin toplam öğrencilere oranı yüzde 10 civarı. Dolayısıyla hanelerin yüzde 90'ı eğitim enflasyonundan bu anlamda etkilenmiyor. Özel eğitim alanında.
Dolayısıyla şunu anlatmaya çalışıyorum. Aslında enflasyonda hissedilebilir bir düşüş içindeyiz. Artık fiyatların eskisi kadar etiketlerin yenilenmediğini herkes biliyor. Ama bu sene şöyle iki tane şok yaşadık. Bir önce don yaşadık. Bu meyve fiyatlarını vurdu. Şimdi kuraklık maalesef aşırı bir kuraklık yaşıyoruz. Bu da gıda, işlenmiş ve işlenmemiş gıda fiyatlarını etkiliyor. Bunlar yani olacak şeyler. Yani biz tabii ki program hiçbir zaman böyle bir düzlükte gitmez. İnişleri çıkışları olacak bu programın. Yani bir şekilde aşağı yönlü veya yukarı yönlü bir trend beklemiyoruz. Şoklara karşı önemli olan verdiğimiz tepkidir.
RİSK PRİMİ VE BÜTÇE AÇIĞI
Türkiye'nin risk primi son 5 yılın en düşüğünde. Programımızın önceliği enflasyonda tek hane.
Depremle birlikte bütçe açığımız yüzde 5'in üzerine çıktı. Bu yüksek bir rakam. Tedbir aldık. 2024'te
biz bunu yüzde 4.7 civarına indirdik. Bu sene hedefimiz yüzde 3.1'di. Büyük ihtimalle yüzde 3.5 gibi
bir rakamla bitireceğiz. Biz harcamalara izin vermedik, harcamalarda sapma yok, disiplin var. Gelir
bizim kontrolümüzde değil.
TASARRUF GENELGESİ
Tasarruf genelgesi cari harcamaları içeriyor. Harcama disiplini ile büyük tasarruf sağlıyoruz. Bir
tasarruf genelgesi var. Biz uyguladık, sonuç da aldık. Tasarruf genelgesi kamunun taşıt alımını,
kiralamasını taşıtın bütün giderlerini içeriyor. Binalarla ilgili bütün giderleri içeriyor. Tasarruf
genelgesi öncesi bütün tasarruf genelgesi kapsamında harcamaların bütçe içindeki payı yüzde
4.6'ydı. Geçen sene yüzde 3.1'e düştü. Bu kalemlerde yüzde 33'lük reel tasarruf sağladık. Bunun
karşılığı ne? 115 milyar TL.
GEÇEN SENE ALTIN HARİÇ CARİ FAZLA VERDİK
Yapısal olarak cari açığı endişe olmaktan çıkarıyoruz. 2026'da cari açık yüzde 0,5'in altında olacak.
Altın hariç cari açık gündem olmaktan çıkacak. AB pazarındaki payımız her geçen gün artıyor.
Rezerv yeterliliği konusunda rahat bir yerdeyiz. Türkiye'ye rağbet büyük finansman erişimimiz iyi
durumda. İhracatçı krediye erişebiliyor. Piyasa faizinin yarısı kadar bir imkan sunuluyor. İhracatçının
finansmana erişim sorunu yok.
KONKORDATO İLAN EDEN ŞİRKETLER
Reel sektörün cirosu içerisindeki konkordato, ilan eden veya başvuran firmaların payı yüzde 0,73,
yani yüzde 1 değil. Konkordato müessesesini istismar eden firmalar olduğuna dair sahadan bize
şikayetler geliyor, Adalet Bakanlığı ile bu konuyu konuştuk, şu anda ortak bir çalışma grubu
üzerinden değerlendiriyoruz. Acaba istismar edilen hususlar varsa nasıl engelleriz ona bakıyoruz.
VERGİ ADALETİ
Kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi sürdüreceğiz. Vergi sisteminde adaleti gözetiyoruz.
KKM'DE SON DURUM NE?
140 milyar dolarlardan 8 milyar dolara kadar düştü. Aralık itibarıyla vadeler dolacağı için
yenilemeyeceğimiz için kur korumalı mevduat konusu Türkiye'nin gündeminden tamamen çıkmış
olacak. Yuvam hesaplarını kapatmıyoruz, çünkü bu dışarıdan gelen vatandaşlarımızın Türkiye'de
tasarruflarını tuttuğu hesaplardır, kur korumalı uygulamadan farklıdır.Bilançoda iyileşme 250
milyar dolar seviyesinde.