Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para Bakan Şimşek: 2026'da enflasyon daha az hissedilecek - Para Haberleri

        Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, A Haber'de katıldığı programda ekonomi gündemine dair açıklamalarda bulunuyor.

        İşte Şimşek'in sözlerinden öne çıkanlar:

        Hiçbir ülke küresel olarak baktığın zaman bir ada değil. Bağlantısallık çok yüksek. Yani ticaret

        savaşları risk iştahını etkiliyor sizi etkiliyor. Birçok boyutuyla dış konjonktür değerli.

        Kısa vadeli baktığımızda bu sene zor bir dış konjonktür geçirdik ama 2026'da şöyle bir resimle karşı

        karşıyayız. Büyüme yüzde 3 civarı yani bu seneden çok farklı olmayacak. Ticarette korumacılık artık

        yasal bir sorun. Geçici bir durum değil. Çok büyük ihtimalle gelecek sene küresel ticaretteki

        büyüme yüzde 2'nin altına düşecek. Bu tabii olumsuz bir gelişme küresel ticaretteki yavaşlama

        olumsuz bir gelişme.

        Küresel enflasyondaki düşüş devam ediyor yavaş da olsa. Küresel finansal koşullar yani Fed'in faizi

        gibi konular bu anlamda daha elverişli küresel finansal koşullar olacak. Yani büyük resme baktığınız

        zaman dengeli bir resim diyeyim. Bu seneden çok farklı değil. Burada bizim yararımıza olacak bir

        trend var o da şu; küresel emtia fiyatları genel olarak baktığımız zaman ılımlı enerjide özellikle

        petrol fiyatlarında düşüş öngörülüyor. Bu ülkemiz açısından bir avantaj. Finansal koşulların daha

        elverişli hale gelmesi risk iştahı açısından bir avantaj ama büyümenin düşük seyretmesi, küresel

        ticaretin daha da yavaşlaması, korumacılığın daha da artması bunlar olumsuz trendler ancak

        yapısal bir takım sorunlar var dünyanın karşı karşıya olduğu bizim için de fırsatlar içeriyor.

        "İHRACATIMIZIN YÜZDE 62'Sİ KORUNAKLI"

        Mesela ticarette korumacılık herkesi etkiliyor. Ancak Türkiye'nin dış ticaretinin ihracatının daha

        doğrusu yüzde 62'si serbest ticaret anlaşmalarımızın olduğu 54 ülkeye gidiyor. Yani ihracatımızın

        yüzde 62'si korunaklı. Korumacılık tedbirlerine karşı. Bu önemli. Yine bölgesel olarak baktığınız

        zaman eğer dünyada korumacılık bir parçalanmaya yol açıyorsa bölgesel entegrasyon ön plana

        çıkıyor. Terörsüz Türkiye ile birlikte yakın coğrafyamızla daha güçlü bir entegrasyon ihtimali yüksek.

        Bu da yine bizi avantajlı konuma getiriyor. Orta Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika gibi bölgeyi dikkate

        alırsak bizim neredeyse ihracatımızı o zaman yüzde 80'inden fazlası serbest ticaret

        anlaşmalarımızın olduğu ülkeler artı yakın coğrafya ve dost ülkeler. Bu değerli bu bizim için bir

        fırsat.

        "DÜNYADA NÜFUS YAŞLANIYOR BU AVANTAJA ÇEVRİLMELİ"

        İkinci olarak dünyada nüfus yaşlanıyor. Türkiye'de de aslında doğurganlık oranları düştü bizde de

        yaşlanıyor fakat bizde yaşlanma yeni başladı. Hala bizim çalışma çağındaki nüfus hızlı artıyor.

        Özellikle kadınların iş gücüne katılımı anlamında büyük bir fırsat penceresi var. Bu iki konuyu

        dikkate alırsak bizim büyüme görünümümüz daha iyi. Bu da Türkiye'yi nispeten bu anlamda makrofinansal istikrarı da pekiştirince Türkiye'yi cazip hale getirir. Bu yaşlı nüfusa yönelik bir ekonomi var. Ona dünyada gümüş ekonomi diyorlar. Dünyada yaşlı nüfusun örneğin 1950'de 65 yaş üzeri nüfusun yüzde 5 oranı bunun yüzde 10'a çıkması 73 yılı aldı. Fakat bunun yüzde 15'leri aşması sadece 27 yılı alacak. Dolayısıyla bu yaşlı nüfusa yine Türkiye olarak bize fırsatlar sunuyor. Yaşlı bakımı özellikle de sağlık turizmi. Dolayısıyla yine biz fırsat penceresinden bakıyoruz.

        "GÜÇLÜ BÜYÜYECEĞİZ"

        Mesela dünyada büyük bir borçluluk sorunu var. Dünya borcunun dünya milli gelirine oranı yüzde

        325. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 245. Türkiye'de yüzde 92. Dolayısıyla yine bu dönemde bizim

        daha hızlı büyüme potansiyelimiz yüksek. Dezenflasyon programı başarılı oldukça sürdürülebilir

        yüksek büyüme patikasına tekrar döneceğiz ve güçlü büyüyeceğiz. Türkiye'yi cazip hale getirecek.

        "YAPAY ZEKA ENDEKSİNDE İYİ BİR NOKTADAYIZ"

        Bir diğer konu bizim için yapay zeka alanı. Bu alan tabii hem dönüştürücü bir güce sahip hem de

        yıkıcı etkileri olabilir. Biz yapay zeka hazırlık endeksinde iyi bir noktadayız. Yani gelişmiş ülkeler

        seviyesindeyiz ama gelişmekte olan ülkelerin de önündeyiz. Önümüzdeki dönemde çok ciddi

        fırsatlar var. Mesela 5G yakında ihalesi yapılacak devreye alınacak. Telekom imtiyaz sözleşmesi

        imzalandı oradaki öncelik Telekom'un fiberoptik altyapısına harcama yapması. Bu anlamda Türkiye

        hazırlığı çük güçlü beşeri sermayemiz zaten çok iyi. Dolayısıyla dünyada şu anda jeopolitik

        gerilimlerden savaştan bahsettiniz bu savunma sanayiinde bize büyük fırsatlar sunuyor. Size bir

        rakam vereyim. Bundan 20-25 yıl öncesinde gidin dünya savunma sanayii harcamaları 1.2 trilyon

        dolar. Ama yakında NATO'nun aldığı kararla birlikte milli gelirin yüzde 5'i kadar harcama mesela

        2030'lu yılların ortasında yıllık savunma sanayii harcamaları 6 trilyon dolara ulaşacak.

        "SAVUNMA SANAYİİ İHRACATINDA YILDIZIMIZ PARLIYOR"

        Şu anda 2.7 trilyon dolar. Türkiye savunma sanayii ihracatında çok büyük bir fırsata sahip. Şu anda

        devam eden bin 400'e yakın proje var. Bunun değeri 100 milyar doların üzerinde. Türkiye büyük

        ihtimalle bu sene küresel savunma sanayii ihracatında ilk 10'a girecek muhtemelen. Bu Türkiye için

        çok büyük fırsatlar içeriyor. 6 trilyon dolarlık bir savunma sanayii harcaması olacak. En hazır ve bu

        konuda en çok yatırım yapmış ülkelerin başında Türkiye geliyor. Yaşlı nüfusa bakım anlamında bir

        gümüş ekonomi 8,5 trilyon dolar. Oradan daha büyük pay alabilir. Şu anda biz sağlık turizminde

        örneğin sadece yüzde 5 pay alıyoruz daha fazlasını alabiliriz. Dolayısıyla evet tehditler var mesela

        iklim krizi tehdidi var ama Türkiye sulamaya 90 milyar dolar yatırım yaptı Cumhurbaşkanımızın

        liderliğinde son 22-23 yılda.

        "DIŞ ŞOKLARA RAĞMEN PROGRAMI RAYINDA TUTTUK"

        Şimdi bu yatırımları daha da artıracağız. Mesela yeşil dönüşümü önceliklendirdik. Yakında

        Meclis'ten biliyorsunuz bir reform paketi çıktı ve hızlandıracağız. Türkiye son 23 yılda petrol ve

        doğal gaz ithalatına tam 1 trilyon dolar ödedi. Biliyor musunuz? 1 trilyon dolar biz kendi

        birikimimizi petrol ve doğal gaz almak için ödedik. Bu Türkiye'nin toplam özel sektör kamu dış

        borcunun neredeyse 2 katı. Onun için bu yeşil dönüşüm mesela bizim önceliklendirmemiz, orada

        mesafe kat ediyor olmamız, bunlar çok değerli. Özetle şunu anlatmaya çalışıyorum size: Evet kısa

        vadede hakikaten programımızı etkileyen dış olumsuz şoklar yaşadık. Mesela Nisan'ın başında,

        Mart'ta bir iç şok yaşadık. Ama Nisan başında ticaret savaşları şokunu yaşadık. Daha sonra

        bölgemizde savaş oldu. Bunlar geçici olumsuz etkiledi programı. Bakın geçici olumsuz etkiledi kabul

        ediyorum. Ancak buna rağmen Türkiye programı rayında tuttu. Çünkü biz kararlı bir şekilde

        programı uygulamayı önceliklendirdik.

        "ENFLASYONDA YÜZDE 30'UN ALTINA İNMEYİ BEKLİYORUZ"

        Bu program biliyorsunuz 3 yıllık bir program. Bu programın ilk evresi ki biliyorsunuz programı biz

        Eylül 2023'te açıkladık. İlk evresi makro-finansal istikrarı tesis etmek ve pekiştirmekti. Yani ne

        demek? Şu demek: Büyük bir deprem yaşanmış. Bu depremin yaralarını sararken enflasyonun

        kontrolden çıkmasını engellemek, cari açığı kontrol altında tutmak, bütçe açığını kontrol altında

        tutmak, yani finansal piyasalarda bir istikrarsızlığa, yani makro-finansal istikrarsızlığa engel olmak.

        Programın ilk evresi makro-finansal istikrarı sağlamaktı. Biz bunu aslında ilk yılda başardık. Yani

        Eylül 2023 ile Eylül 2024 arası gerek rezerv birikimi üzerinden, gerekse bütçe açığını kontrol altına

        alarak, gerekse cari açığı kontrol altına alarak biz bu ilk evreyi geçtik. Şimdi biz ikinci evredeyiz.

        İkinci evre de 1-1.5 yıl alacak. Yani bu senenin sonunda aslında ikinci evre de geride kalmış. İkinci

        evre, dezenflasyonun başlaması ve dayanıklılığın güçlendirilmesi şoklara karşı. Yani burada ne

        yaptık? Enflasyon düşüyor, enflasyonu düşürüyoruz. Mali disiplini tekrar yeniden tesis ettik,

        ediyoruz. Cari açıkta yapısal bir iyileşme sağlandı ve rezerv yeterliliği sağlandı. Mesela bu senenin

        sonunda bizim beklentimiz enflasyonun yüzde 30'un altına düşmesi, bütçe açığının yüzde 3.5-3.6

        civarında olması, cari açığın yüzde 1.5'un altında olması. Büyüme zaten makul gidiyor, işsizlik de

        yüzde 8-8.5 arası bir düzeyde. Dolayısıyla bir taraftan dezenflasyon, bir taraftan ekonomide yeniden dengelenmenin artık başarılması.

        "TÜRKİYE'DE YENİ BİR DÖNEM"

        Bir de üçüncü evre var. Üçüncü evre 2026'da başlayıp 2027'nin ilk yarısında bitecek. Nedir bu evre?

        Bu evre artık fiyat istikrarına geçiş, yani enflasyonun artık daha az hissedildiği bir ekosisteme geçiş

        ve reformlar üzerinden, yani yapısal reformlar üzerinden, yapısal dönüşüm, dijital dönüşüm, yeşil

        dönüşüm, yani sanayide dönüşüm, bütün bunların başarılarak Türkiye'de verimliliğin ve rekabet

        gücünün artırıldığı yeni bir dönem. Bu dönem ne demek? Nasıl bir dönem? Bu sürdürülebilir yüksek

        büyüme ve daha adil gelir dağılımının artık güçlü bir şekilde başarıldığı bir dönem. Yani üçüncü

        evre, az önce de söyledim, gelecek senenin başında başlayıp 2027'nin ilk yarısına kadar devam

        edecek bir evredir.

        Enflasyonla mücadele kolay bir iş değil. Yani onu bir kere görelim. Bakın ben daha önce de bunları

        zikretmiş olabilirim bu programlarda. 2023'te bir çalışma yayınlandı. 56 ülkede 1970 sonrası 100

        enflasyon şoku incelendi ve yani enflasyonun hızlı arttığı dönemler incelendi. Programlar

        uygulandı. Bakın 56 ülkeden bahsediyoruz. 100 tane enflasyon şokundan bahsediyoruz. Peki,

        başarılı programlar ne kadar süre aldı? Bu çalışma diyor ki bu 56 ülkede ve 100 enflasyonist şokta

        enflasyonun şok öncesi düzeye geri getirilmesi ortalama 3.4 yıl almış. Şimdi biz bu programa, az

        önce de söyledim, yani programın açıklanması ve fiili uygulamaya konulması Eylül 2023. Biz daha

        ikinci evresindeyiz. Yani daha üçüncü yılına bile girmedik.

        "DEPREM BÖLGESİNE 90 MİLYAR DOLAR HARCANDI"

        Şunu anlatmaya çalışıyorum. Bu programdaki gidişat uluslararası başarılı uygulamalara paraleldir.

        Bir kere onu bir netleştirelim. İkinci konu tabii bizim başlangıç konjonktürü aslında dezenflasyona

        çok müsait değildi. Deprem şubatta olmuş ama enkazın temizlenmesi, harcamaların başlaması,

        büyük bütçe açığı, bu konular 2023'ün sonlarına doğru ikinci yarısına doğru. Şimdi bir deprem etkisi var. Çok büyük bir deprem... Şimdi deprem deyip geçmeyin. Şu ana kadar kamunun tamamı,

        devletin tamamı, sadece merkezi bütçe değil, devletin tamamı 3.6 trilyon lira, yani 90 milyar dolar

        harcadık. Türkiye 90 milyar doları deprem bölgesinin yeniden inşası ve vatandaşlarımızın

        ihtiyaçlarının giderilmesi için harcamış. 90 milyar dolar. Şimdi bütçe açığı enflasyonisttir,

        dezenflasyonist değildir. Yani o nedenle biz bu açıkları piyasadan borçla yöneterek aslında

        enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledik.

        Tabii vatandaşımız öyle bakmaz. Vatandaşımız bir an önce hayat pahalılığıyla mücadelenin

        başarısını ister. Eleştiriye de ben saygı duyuyorum. Eleştirilere biz açığız. Manşet enflasyonu geçen

        sene ağustos ayında yüzde 50'nin üzerindeydi yaklaşık olarak. Şimdi bu sene 33 civarı şu anda. Bu

        birinci rakam. Fakat manşet rakam her zaman büyük resmi, bütün resmi yansıtmıyor. Yani şöyle,

        detayları yansıtmıyor. Şimdi mal enflasyonu, temel mal enflasyonu, temel mallar şu an ağustos ayı

        itibariyle yüzde 20'nin altına düştü. Yani yıllık enflasyon birçok üründe, temel mallarda yüzde

        20'nin altına düştü. Peki, madem öyle, niye enflasyon 30'un üzerinde? Çünkü hizmet enflasyonu,

        yani kira ve eğitim gibi bazı kalemler, geçmişteki bazı uygulamalarımızdan dolayı, kanunla

        sınırlamıştık, bunların serbest kalmasının getirdiği bir geçmişe yönelik bir uyarlama süreci var. Yani

        geçmişin telafisine yönelik bir çaba var.

        Yani şu anda mesela kira artışı, manşet enflasyon ağustosta 33, kira artışı yüzde 74. Mesela

        eğitimdeki artış yüzde 61. Bakın bunlar yüksek rakamlar. Bunlar da normalleşecek. Bunlar

        normalleşince zaten göreceksiniz.

        Onun için şu anda aslında temel mallarda enflasyon 20'nin altına düştü. Gıdada aslında 30'un altına

        düşmüştük fakat kuraklık nedeniyle tekrar 30'un üzerine çıktı, yüzde 33 civarı şu anda. Bu sene

        dedik ya, başımıza neredeyse gelmeyen bir şey kalmadı. Kuraklık yaşadık. Don yaşadık. Bölgemizde savaş yaşadık. Trump'ın ticaret savaşları var. Şimdi içeride bir dava nedeniyle ortaya çıkan bir tabii ki belirsizlik oluştu. Bütün bunlara rağmen biz bu enflasyonu sene sonu itibarıyla hizmetler dahil olmak üzere, yani bütün yani manşet enflasyonun yüzde 30'un altına düşeceğine inanıyoruz. Şimdi gelecek sene de yüzde 20'nin altını hedefliyoruz.

        Dolayısıyla yüzde 20 demek aslında mal enflasyonunun yüzde 10 civarına düşmesi demek. Yani

        hizmet enflasyonunun da yüzde 20'lerin yani yüzde 30'un altına düşmesi demek. Yani şu anda şu

        anda hizmet enflasyonu yüzde 46 civarı. Dolayısıyla şimdi hizmet enflasyonu önemli değil mi? Tabii

        ki önemli. Fakat vatandaşlarımızın yüzde 72'si, hanelerin yüzde 72'si kira ödemiyor. Yüzde 56'sı ev

        sahibi ama yüzde 72'si kira ödemiyor. Diyeceksiniz bu nasıl? Bir kısmı ailenin yani hani bazı

        kasabalarda, bazı şehirlerde aile bir bina yapar, bütün aile birlikte kalır ve kira almaz. Bizim vergi

        mevzuatımız da buna el veriyor. Yani anne, baba, kardeşlere kira bedeli olmaksızın ev tahsis etmeye elverişli. Mesela eğitim konusu. Eğitim enflasyonu yüksek ama Türkiye'de kamunun eğitimi bedava. Ama özel eğitime giden öğrencilerin toplam öğrencilere oranı yüzde 10 civarı. Dolayısıyla hanelerin yüzde 90'ı eğitim enflasyonundan bu anlamda etkilenmiyor. Özel eğitim alanında.

        Dolayısıyla şunu anlatmaya çalışıyorum. Aslında enflasyonda hissedilebilir bir düşüş içindeyiz. Artık fiyatların eskisi kadar etiketlerin yenilenmediğini herkes biliyor. Ama bu sene şöyle iki tane şok yaşadık. Bir önce don yaşadık. Bu meyve fiyatlarını vurdu. Şimdi kuraklık maalesef aşırı bir kuraklık yaşıyoruz. Bu da gıda, işlenmiş ve işlenmemiş gıda fiyatlarını etkiliyor. Bunlar yani olacak şeyler. Yani biz tabii ki program hiçbir zaman böyle bir düzlükte gitmez. İnişleri çıkışları olacak bu programın. Yani bir şekilde aşağı yönlü veya yukarı yönlü bir trend beklemiyoruz. Şoklara karşı önemli olan verdiğimiz tepkidir.

        RİSK PRİMİ VE BÜTÇE AÇIĞI

        Türkiye'nin risk primi son 5 yılın en düşüğünde. Programımızın önceliği enflasyonda tek hane.

        Depremle birlikte bütçe açığımız yüzde 5'in üzerine çıktı. Bu yüksek bir rakam. Tedbir aldık. 2024'te

        biz bunu yüzde 4.7 civarına indirdik. Bu sene hedefimiz yüzde 3.1'di. Büyük ihtimalle yüzde 3.5 gibi

        bir rakamla bitireceğiz. Biz harcamalara izin vermedik, harcamalarda sapma yok, disiplin var. Gelir

        bizim kontrolümüzde değil.

        TASARRUF GENELGESİ

        Tasarruf genelgesi cari harcamaları içeriyor. Harcama disiplini ile büyük tasarruf sağlıyoruz. Bir

        tasarruf genelgesi var. Biz uyguladık, sonuç da aldık. Tasarruf genelgesi kamunun taşıt alımını,

        kiralamasını taşıtın bütün giderlerini içeriyor. Binalarla ilgili bütün giderleri içeriyor. Tasarruf

        genelgesi öncesi bütün tasarruf genelgesi kapsamında harcamaların bütçe içindeki payı yüzde

        4.6'ydı. Geçen sene yüzde 3.1'e düştü. Bu kalemlerde yüzde 33'lük reel tasarruf sağladık. Bunun

        karşılığı ne? 115 milyar TL.

        GEÇEN SENE ALTIN HARİÇ CARİ FAZLA VERDİK

        Yapısal olarak cari açığı endişe olmaktan çıkarıyoruz. 2026'da cari açık yüzde 0,5'in altında olacak.

        Altın hariç cari açık gündem olmaktan çıkacak. AB pazarındaki payımız her geçen gün artıyor.

        Rezerv yeterliliği konusunda rahat bir yerdeyiz. Türkiye'ye rağbet büyük finansman erişimimiz iyi

        durumda. İhracatçı krediye erişebiliyor. Piyasa faizinin yarısı kadar bir imkan sunuluyor. İhracatçının

        finansmana erişim sorunu yok.

        KONKORDATO İLAN EDEN ŞİRKETLER

        Reel sektörün cirosu içerisindeki konkordato, ilan eden veya başvuran firmaların payı yüzde 0,73,

        yani yüzde 1 değil. Konkordato müessesesini istismar eden firmalar olduğuna dair sahadan bize

        şikayetler geliyor, Adalet Bakanlığı ile bu konuyu konuştuk, şu anda ortak bir çalışma grubu

        üzerinden değerlendiriyoruz. Acaba istismar edilen hususlar varsa nasıl engelleriz ona bakıyoruz.

        VERGİ ADALETİ

        Kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi sürdüreceğiz. Vergi sisteminde adaleti gözetiyoruz.

        KKM'DE SON DURUM NE?

        140 milyar dolarlardan 8 milyar dolara kadar düştü. Aralık itibarıyla vadeler dolacağı için

        yenilemeyeceğimiz için kur korumalı mevduat konusu Türkiye'nin gündeminden tamamen çıkmış

        olacak. Yuvam hesaplarını kapatmıyoruz, çünkü bu dışarıdan gelen vatandaşlarımızın Türkiye'de

        tasarruflarını tuttuğu hesaplardır, kur korumalı uygulamadan farklıdır.Bilançoda iyileşme 250

        milyar dolar seviyesinde.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ