Vücut ısısı neden 37 derece? Vücudumuz mantarları yok etmek ve enerjiyi korumak için nasıl optimize oldu?
Termometrelerin değişmez sabiti 37 derecenin ardında yatan sırrın sadece tesadüf olmadığını hiç düşündünüz mü? Bilim dünyası, vücut sıcaklığımızın neden daha düşük veya daha yüksek olmadığını, milyonlarca yıllık evrimsel bir savaşa ve hassas bir enerji hesabına bağlıyor. Bu "sihirli" sayının ardındaki mantarı savuşturma stratejisini ve enerji tasarrufu planını sizin için araştırdık!
Vücudumuz 37 derece sıcaklığındayken, hava sıcaklığı 30 dereceye ulaştığında neden "çok sıcak" diye şikayet ettiğimizi hiç merak ettiniz mi? Kendi iç sıcaklığımızdan daha serin bir havanın bizi bunaltması aslında basit bir fizik kuralına ve biyolojik zorunluluğa dayanıyor. İşte hem evrimsel geçmişimizin hem de termodinamiğin birleştiği o şaşırtıcı detaylar haberimizin devamında...
MANTARLARA KARŞI GÖRÜNMEZ BİYOLOJİK KALKAN
İnsan vücudunun ortalama 37 derece (veya yeni ölçümlerle 36.6-36.8 aralığı) olmasının en güçlü evrimsel nedenlerinden biri, mikroskobik düşmanlarla olan savaşımızda yatıyor. Bilim insanlarına göre bu sıcaklık, özellikle mantar enfeksiyonlarına karşı geliştirilmiş mükemmel bir bariyerdir.
Doğada bulunan on binlerce mantar türü, sürüngenler ve amfibiler gibi soğukkanlı canlıları kolayca hasta edebilirken, memelilerde barınamaz. Çünkü mantarların büyük çoğunluğu 30 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda yaşayamaz ve üreyemez. Vücudumuz, bir nevi "sürekli ateş" halinde kalarak bu istilacıları daha kapıdan girmeden etkisiz hale getirir.
ENERJİ MALİYETİ VE MÜKEMMEL DENGE
Peki, mantarları öldürmek için neden 40 veya 45 derece değil? İşte burada devreye biyolojik matematik ve "maliyet hesabı" giriyor. Vücut ısısını yüksek tutmak, biyolojik olarak oldukça masraflı bir iştir.
Isımızı her bir derece artırmak için çok daha fazla gıda tüketmemiz ve daha hızlı bir metabolizmaya sahip olmamız gerekirdi. Yapılan matematiksel modellemeler, mantar koruması ile enerji tüketimi arasındaki en verimli noktanın tam olarak 36.7 derece civarında kesiştiğini gösteriyor. Yani 37 derece, hastalıklardan korunmakla açlıktan ölmemek arasında kurulmuş evrimsel bir "altın oran"dır.
ISI TRANSFERİ VE TERLEME MEKANİZMASI
Vücudumuzun bir soba gibi sürekli ısı ürettiği unutulmamalıdır. Kalbimiz, karaciğerimiz ve beynimiz çalışırken ortaya çıkan bu atık ısının dışarı atılması hayati önem taşır. İşte bu yüzden dışarısı 30 derece olduğunda, yani vücut ısımıza yaklaştığında bunalırız.
Termodinamik yasaları gereği, ısının transfer edilebilmesi için sıcak bir ortamdan soğuk bir ortama akış olması gerekir. Hava sıcaklığı vücut sıcaklığına yaklaştığında, bu ısı transferi yavaşlar ve içerdeki "motor" soğuyamaz.
Vücut bu durumda mecburen terleme mekanizmasını devreye sokar ve biz de bu yüzden havayı "sıcak" olarak algılarız. Kısacası, konforlu hissetmemiz için çevrenin bizden epey soğuk olması gerekir ki içimizdeki ateşi dışarı atabilelim.
Kaynak: Science Focus, BBC, Brittanica