Böyle bir seviye görülmedi
İstanbul'da böyle bir seviye görülmedi. Trafik sıkışıklığına maruz kalmamak için motosiklet kullanımını tercih edenler bile trafik çilesine maruz kalmaya başladı. İstanbul'da otomobil ve motosiklet sayısındaki artışları, şehrin nüfus dağılımına göre oranlarsak ortaya çarpıcı rakamlar çıkıyor

Sizde de oluyor mu bilmiyorum ama iş yerinin, evin pencereden veya herhangi bir yerde, dışarıya baktığımda zaman zaman şu düşüncelere kapılıyorum; "Acaba buralar, 50 yıl önce nasıl görünüyordu? Acaba buralar, 50 yıl sonra nasıl görünecek?"
1960'lı yıllarda Levent semti...
Zaman zaman; İstanbul'da yaşamaya başladığım 1990'daki İstanbul panoramasıyla günümüzdeki panoraması arasındaki muazzam farkı düşünüyorum.
Günümüzdeki Levent semtinin panoraması...
Gerçekten müthiş bir değişim...
Örneğin o yıllarda; en yüksek yapılar camilerin minareleriydi.
Günümüzde ise malumunuz, yükseklik özelliği gökdelenlerde bulunuyor.
* İstanbul'un en yüksek binası, 261 metreyle İstanbul Sapphire...
39 ilçede 90 bine yakın cadde ve sokağa sahip İstanbul'un gökdelen bölgelerinden Maslak'ta, her daim gökdelenler yükselmeye devam ediyor.
O yıllarda, sık sık; "Şimdi bu kadar trafik varsa ileride ne olacak? Köprüleri neden çift katlı yapmamışlar ki?", "Neden metro ağını genişletmiyorlar ki?", "Deniz ulaşımı daha verimli hale getirilemez mi?" diyerek trafik sıkışıklığından yana dertlenirdik.
Köprülere; kat çıkmak mümkün değildi ama metro ağını genişletmek, deniz ulaşımını daha verimli hale getirmek mümkündü.
* İstanbul'un ilk metrosu 'M1' adıyla, 1989'da Aksaray - Kocatepe arasında hizmete sunuldu.
* Günümüzde; 380 kilometrelik kent içi raylı sistem ağı bulunuyor. 18 hatta, günde 3 milyonun üzerinde yolcunun ulaşımı sağlanıyor.
Fotoğrafta gördüğünüz yüksek binalar, 10 yıl öncesinde henüz inşa edilmemişti. Önümüzdeki 10 - 20 yıl içinde aynı bölgenin panoramasının nasıl olacağını tahmin etmek hiç zor değil.
Metro ağları genişletilse, Marmaray ile Avrasya tüneli olsa da İstanbul'un trafik çilesi sona ermiyor.
Bir metrobüs durağındaki yoğunluk...
Bunun başlıca nedenleri malumunuz; plansız kentleşme nedeniyle yolların genişletilememesi, Boğaziçi gibi bir su yoluna rağmen deniz ulaşımından, olması gerekenden daha az fayda sağlanması, nüfus artışı (Aşağıdaki tabloda yıllara göre nüfus artışının ne ölçüde olduğunu göreceksiniz) araç sayısındaki artış ve konfor seviyesinin ve sayısının bir hayli düşük olması nedeniyle toplu ulaşım araçlarının olması gerekenden az ölçüde tercih edilmesi...
Bir zamanlar; Topkapı Sarayı'ndan bakıldığında, İstanbul'un böyle bir panoramaya sahip olacağı, acaba zihinlerinde hiç canlandırılmış mıydı?
24 Şubat Pazartesi günü Kabataş'ta yürürken gördüğüm bir manzara bana "Yok artık... Motosikletliler bile trafik sıkışıklığına maruz kalmaya başlamış" dedirtti.
Öyle değil mi?
Trafik sıkışıklığı yaşamamak için son yıllarda motosiklet kullanımı bir hayli arttı.
Hazır gıda ve diğer dijital alışverişlerin artmasına bağlı olarak moto kuryelerin çoğalması, motosiklet sayısının yükselmesindeki ana unsur..
Motosikletlilerin kazalardan korunması ve konfor adına kask, mont, eldiven, pantolon, bot, yağmurluk, reflektör yeleklerinin son teknolojilerle geliştirilmiş olmasıyla sağlanan sürüş güvenliğinin ve zevkinin artması da yollarda motosiklet sayısını artıran bir diğer unsur...
2024'te İstanbul'da kayıtlı moto kurye sayısı; 350 bini aştı. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın, 2023'te yaptığı bir açıklamada kayıtlı olan moto kurye sayısı yaklaşık 250 bindi. Günümüzde; kayıtlı olmayanlarla birlikte bu sayısının yaklaşık 500 bin olduğu tahmin ediliyor.
Kısacası; yollarda gördüğümüz her 100 motosikletten 64'ü moto kurye...
Yukarıdaki fotoğrafı; geçtiğimiz günlerde Kabataş'ta çektim.
Aşağıdaki fotoğraf ise Kemali Söylemezoğlu'nun arşivindeki Kabataş fotoğraflarından biri olup, 1970'li yıllarda çekilmiş. Aynı yer, farklı yıllar...
Türkiye'nin ve İstanbul'un nüfusuyla, otomobil sayısı arasındaki oranlar, karşımıza konunun özeti olarak çıkıyor.
YILLARA GÖRE TÜRKİYE NÜFUSU
1970… 34.772.031 (252 kişiye 1 otomobil)
1975… 39.185.637 (97 kişiye 1 otomobil)
1980… 43.905.790 (59 kişiye 1 otomobil)
1985… 49.178.079 (50 kişiye 1 otomobil)
1990… 53.994.605 (33 kişiye 1 otomobil)
1995… 58.522.320 (19 kişiye 1 otomobil)
2000… 63.174.483 (14 kişiye 1 otomobil)
2005… 67.743.052 (12 kişiye 1 otomobil)
2010… 72.137.546 (10 kişiye 1 otomobil)
2015… 78.741.053 (7 kişiye 1 otomobil)
2020… 83.614.362 (6 kişiye 1 otomobil)
2024… 85.664.944 (5 kişiye 1 otomobil)
• 1970'ten 2024'e kadar olan süreçte, Türkiye'nin nüfusu; % 146 arttı.
Aynı süreçte, otomobil sayısı (Diğer taşıtlar hariç) ise % 11691 oranında arttı.
Çok eski yıllara gitmeden bir değerlendirme yapacak olursak, örneğin son 10 yılın karşılaştırmasında da trafik keşmekeşliğinin ana nedeni gözler önüne seriliyor.
Otomobil sayısı, 2024'te; 2015'e oranla iki kat daha fazla.
İstanbul'da motosiklet kullanımının ne ölçüde arttığını sayısal olarak ifade etmek gerekirse aşağıdaki tabloya göz atmak gerekir.
İSTANBUL NÜFUS
2015… 14.657.434 (57 kişiye 1 motosiklet)
2024… 15.701.602 (19 kişiye 1 motosiklet)
• 10 yıllık süreçte, İstanbul'un nüfusu; % 7 arttı.
Aynı süreçte motosiklet sayısı ise % 210 arttı.
Peki Türkiye'de yollarda en çok hangi araç tipi seyrediyor?
2024 sonunda Türkiye'de, trafiğe kayıtlı araç sayısı; 31.301.389 oldu.
Otomobil... 16.245.420 (% 51.9)
Motosiklet... 6.260.279 (% 20)
Kamyonet... 4.695.208 (% 15)
Traktör... 2.253.702 (% 7.2)
Kamyon... 1.001.644 (% 3.2)
Minibüs... 532.123 (% 1.7)
Otobüs... 219.109 (% 0.7)
Özel Amaçlı Taşıt... 93.904 (% 0.3)
Şimdi, sizleri Kemali Söylemezoğlu'nun arşivinde bulunan İstanbul'un henüz trafik sıkışıklığına maruz kalmadığı yıllardaki fotoğraflarıyla baş başa bırakıyorum.
Saraçhane
Üsküdar
Aksaray
Şişhane
Sirkeci
Taksim
Aksaray
Sirkeci
Rumelihisarı
Bağlarbaşı