Fransa Büyükelçisi Habertürk’e konuştu: “Dünyanın silkineceği tarihi bir an yaşanacak”
Gözler Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na çevrildi. İsrail'in saldırgan tutumu ve Gazze'de yaşananların Genel Kurul'da gündeme gelmesi beklenirken, Fransa'nın Genel Kurul'da Filistin'i tanıma kararı aldıklarını ilan etmesi öngörülüyor. Detayları Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Isabelle Dumont Habertürk'e anlattı. Habertürk'ten Emre Karaca'nın haberi

Gazze’deki insani dram her geçen gün daha da kötü bir noktaya evriliyor, soykırım girişimi tüm hızıyla sürüyor. İsrail’in saldırgan politikası devam ederken gözler Eylül ayının son haflarında New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na çevrildi. Fransa ilan ettiği gibi Filistin’i devlet olarak tanıyacak mı?
Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Isabelle Dumont Habertürk’ün sorularını yanıtladı. Hem BM toplantısından beklentileri anlattı, hem de Terörsüz Türkiye sürecine değindi. Suriye’deki yeni döneme ilişkin de önemli mesajları vardı.
Emre Karaca: Daha önce görev yaptığınız yerleri düşündüğünüzde Türkiye’de yaşamayı nasıl tanımlarsınız?
Isabelle Dumont: Aslında her görev bir diplomat için farklıdır. Her görevin kendi meziyetleri, farklılıkları ve farklı faydalı tarafları vardır. Benim için Türkiye bilhassa özel bir ülke, zira babaannem burada büyüdü, babam bu ülkede büyüdü. Dolayısıyla ailemin neredeyse yüzyıl önce gelip yaşadığı bu ülkede Fransa’nın büyükelçisi olmak benim için gerçekten çok olağanüstü bir şey. Ve bir diplomatın hayatında da bunun müstesna bir şans olduğunu düşünüyorum.
“FRANSA İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ İLİŞKİLER SON DERECE ZENGİN, ÇOK KÖKLÜ”
Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin seviyesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Doğu Akdeniz’deki tabloyu nasıl yorumluyorsunuz? Fransa’nın Türkiye’ni bölgede yürüttüğü politikaya bakış açısı bize aktarır mısınız?
Fransa ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilere gelince, bu ilişkiler son derece zengin, çok köklü ve derin ilişkilerdir. Ben de Büyükelçi olarak, tabii ki, bu ilişkileri daha da güçlendirmek için buradayım. Ekonomik ilişkilerimiz sürekli bir ilerleme kaydetmektedir. 2024 yılında ticaret hacmimiz 23,4 milyar avroya ulaştı. Bu bir rekordur ve çok büyük ihtimalle bu rekorun 2025 yılında yine kırılacağına inanıyoruz. Dolayısıyla bu, her iki ülke açısından da son derece memnuniyet verici bir durumdur. Siyasi düzeyde ise, birazdan ele alacağımız konular da dâhil olmak üzere bütün konularda çok istikrarlı ve derin ilişkilere ve diyaloğa sahipiz ve iki müttefik olarak, NATO üyesi ülkeler olarak ve bugün son derece istikrarsız bir durumda olan Avrupa kıtasına ait ülkeler olarak bu ilişkileri ve diyaloğumuzu daha da derinleştirme arzusundayız. Ve Fransa ve Türkiye olarak sarf ettiğimiz çabaları da, Avrupa kıtasının iki büyük ülkesi olarak, bu kıtanın istikrarını sağlamlaştırmak için güçlendirmeye ihtiyacımız var. Doğu Akdeniz konusunda, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde iki yılı aşkın bir süredir gözlemlediğimiz iyileşmeyi son derece müspet ve memnuniyet verici buluyoruz. Fransa, bu gelişmeyi memnuniyetle karşılıyor zira bu durum bölgeye barış ve istikrar getirmektedir. Ayrıca bunun hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın menfaatine olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla, bölgede dinginleşmeyi tamamen destekliyoruz.
“FİLİSTİN’DEKİ SON DURUM ACI VERİCİDİR”
Bir başka hayati konuya da değinmek istiyorum. Gazze’de yaşananları biliyoruz. İnsani kriz devam ediyor, koşullar her geçen gün kötüleşiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bir duyuruda bulundu, bu ayın ilerleyen günlerinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’i devlet olarak tanıyacaklarını ilan etti. Sizce bu ilan resmi olarak gerçekleşecek mi? Bu ilan nasıl etki edecektir?
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, son birkaç aydır Filistin’de, tanık olduğumuz şekliyle gelişmekte olan durum son derece acı vericidir. Her şeyden önce ilk akla gelen acı çeken insanlardır ve biz, işte bu insani duruma kalıcı bir çözüm bulmak istiyoruz. Fransa, her zaman halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını desteklemiştir. Bu, var olma hakkını desteklediğimiz İsrail için de geçerlidir. Bugün durum artık sürdürülemez hâle gelmiştir. Her zamankinden daha fazla, bir çözüme ulaşmak için çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. Ve Fransa, uluslararası ilişkilerde rol oynama iddiasında olan bir ülke olarak, üzerine düşen rolün gereğini yapmak, diğer bir ifadeyle iki devletli çözüme doğru yol almak için yardım edici bir rol oynamak istiyor. Biz her zaman ve çok uzun bir süredir hep şunu söyledik, Fransa’nın, bir gün, bunun faydalı olacağına inandığında Filistin Devleti’ni tanımaya hazır olacağını. Şimdi önümüzdeki kilit önemdeki an, Fransa ve başka ülkelerin Filistin’i tanıyacağı 22 Eylül’de düzenlenecek toplantıdır. Bu söz konusu anın, bugün, hatta şu an haftalardır ve on yıllardır süren insani trajediye kesin bir çözüm bulmak için dünyanın gerçekten silkelenip uyanacağı tarihi bir an olacağına inanıyoruz. Yani, yönelmemiz gereken şey, gerçekten de Filistinliler için, İsrailliler için kalıcı bir çözümdür ki bölgedeki tüm ülkeler yan yana, birlikte yaşayabilsinler ve bölgede yaşayan herkes İçin istikrar ve güvenlik sağlayacak normal istikrarlı ilişkiler geliştirebilsinler.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİNİ DESTEKLİYORUZ”
Bir başka önemli konu başlığı da Terörsüz Türkiye süreci. Eminim süreci yakından takip ediyorsunuz. Bizim için Fransa’nın konuya ilişkin yaklaşımını paylaşır mısınız? Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı SDG hakkındaki pozisyonunuz nedir?
Öncelikle, Türkiye ve “Terörsüz Türkiye” konusuna ilişkin olarak, bu elbette ki desteklediğimiz bir hedeftir. Biz Türklerin yanındayız, ve terör eylemlerine maruz kaldığında da her zaman Türkiye’nin ve Türk halkına yanında olduk. Bildiğiniz gibi ve sanırım bu herkes için açıktır, Fransa PKK’yı her zaman terör örgütü olarak kabul etmiştir. İki ülke istihbarat birimlerimiz, emniyet teşkilatlarımız Türkiye’yi bu alanda destekleyebilmek için birlikte çalışmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de PKK terörünü sona erdirmeye yönelik olarak yürütülen çabalar, başta Meclis Komisyonu ile halihazırda yürütülen tüm siyasi çabaları Fransa olarak destekliyoruz ve memnuniyetle karşılıyoruz.
Suriye’nin yeniden yapılanma sürecine ilişkin değerlendirmeniz nedir? Fransa Suriye Hükümeti ile SDG arasındaki arabulucu rolü de oynadı. Fransa’nın bu yeni dönemde oynadığı rolden bahsedebilir misiniz?
Şimdi Suriye konusuna gelince, Suriye Demokratik Güçleri (SDG), geçmişte ve bugün hâlâ, bölgedeki terörün önemli bir aktörü olan ve Fransa’ya da çok zarar vermiş olan DAEŞ’e karşı mücadele etmiştir. Ve bu çerçevede ama aynı zamanda yerel halka yönelik insani yardım desteği bağlamında, SDG ile bağlantılı diyaloğumuz var. Bununla birlikte, Esad’ın devrilmesi ve yeni bir hükümetin iş başına gelmesiyle neredeyse bir yıldır yeni bir durum söz konusu. Üniter, istikrarını ve hem kendisi hem de. Bölgesel çevresi için güvenliğini sağlamış bir Suriye’nin ortaya çıkması için bu hükümetin desteklenmeye ihtiyacı vardır. Tüm topluluklarına saygı duyan bir hükümet, bir Suriye elde etmek için Türkiye ile birlikte çalışmayı arzu ediyoruz. Ve bu bağlamda, sizin de atıfta bulunduğunuz 10 Mart tarihli anlaşmanın kapsayıcı bir biçimde, ülkenin hassas durumunu dikkate alarak hayata geçirilmesini arzu ediyoruz. SDG ile diyaloğumuz da bu amaç doğrultusundadır, yani kapsayıcılığın, egemen ve tamamen üniter bir Suriye’nin doğrultusunda. Ve biz bu doğrultuda çalışıyoruz. Fransa’nın, El Şara’nın Suriye’nin başına geçmesinden hemen sonra yaptığı ilk şey, bağ kurmaya çalışmak oldu. Dışişleri Bakanımız ocak ayı başında Şam’a gitti. Suriye Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz Mayıs ayında Cumhurbaşkanımız tarafından ağırlandı. Ayrıca temaslar var. Paris’te Suriye konulu bir toplantı düzenledik. Bu diyalog aracılığıyla yapmaya çalıştığımız şey, yeni makamları anlamak, onları doğru bir perspektife yönlendirmek ve üniter, istikrarlı ve güvenli Suriye’nin yaratmalarına yardımcı olmaktır. Buna, sizin de değindiğiniz yeniden inşa sürecine imkân tanımak için Fransa’nın yardımcı olduğu yaptırımların kaldırılması da dâhildir. Bahsi geçen tüm bu çabalar, sizin de anlayacağınız gibi, Esad rejiminden çıkmış, bütün topluluklarına saygı gösteren yeni bir Suriye’ye imkân tanıyacak bir hükümetin kurulmasını amaçlamaktadır. Bu yıl bu konuda düzenlediğimiz önemli toplantılardan biri, 25 Temmuz’da Paris’te, Suriye Dışişleri Bakanı, Fransız yetkililer ve ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın da katılımıyla gerçekleşti. Bu da dolayısıyla Fransa’nın, insanları bir masa etrafında toplayarak geleceğe dair ortak çözümler üretmek için sürdürdüğü çabalara dahildir.
“POLONYA’NIN YANINDAYIZ”
Biraz daha Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaştan bahsetmek istiyorum. Yakın zamanda Polonya’nın hava sahasına yönelik de bir ihlal oldu. Rusya’ya yönelik birçok yaptırım uygulandı, ancak savaş devam ediyor. Bu konudaki görüşünüzü paylaşır mısınız?
Son gelişmeler oldukça kaygı verici ve kabul edilemezdir. Biz elbette Polonya’nın yanındayız. Fransız makamları derhâl tepki göstermiştir. Rusya’dan kaynaklanan bu son gelişmeler kabul edilemezdir. Dolayısıyla Polonya’ya desteğimizi elbette sürdüreceğiz. Ama daha genel anlamda, amacımız Rusya’yı bu artık fazlasıyla uzun süren savaşı durdurmaya zorlamaktır. Bu konuda da Türkiye ile diyaloğumuzu güçlendirmek istiyoruz, zira Türkiye bu meselede çok önemli bir rol oynayabilir.
“İSRAİL’İN KATAR’I HEDEF ALMASI EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR SALDIRIDIR”
İsrail, Katar’a yönelik bir saldırıda bulundu. Daha önce görülmemiş şekilde müzakere heyetini hedef aldı. Bu saldırıya ilişkin düşüncenizi alabilir miyim?
Bu saldırıyı eşi benzeri görülmemiş ve son derece ciddi olarak nitelendirmenizde haklısınız. Fransa derhâl tepki göstermiştir. Bu saldırıyı kabul edilemez buluyoruz. Katar’a dostluğumuzu ve desteğimizi ifade ettik. Bu durumdan çıkmalıyız. Bildiğiniz gibi Fransa Hamas’ın dostu değildir, tam tersine. Ancak krizden bir çıkış yolu müzakere etmemiz gerekiyor. Katar’daki bir binaya yönelik bu saldırı, bu bağlamda anlaşılır değildir. Müzakerecileri hedef alarak daha iyi müzakere yürütülmeyecektir. Bu nedenle Fransa, İsrail’e müzakereleri sürdürmesi, bu durumdan müzakere ve diplomasi yoluyla çıkılması, içinde sıkışıp kaldığımız bu uzayan çatışmalar kısır döngüsünden çıkma çağrısında bulunmaktadır.