Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu'ndan Habertürk'e açıklamalar

        Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'ndan açıklamalar...

        Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

        Terörsüz Türkiye'ye kim karşı olabilir? Kim arzulamaz bu ülkede herşeyin güllük gülistanlık olmasını. Terörsüz Türkiye denerek terörizmin ve teröristlerin meşrulaştırılmasına karşıyım. Salt milliyetçi reflekslerle konuşan biri değilim. Ama atılan adımların yanlışlıklarına işaret ettikçe, reflekslerimle görüşlerimin şekillendiği yolunda bir kanaat oluşuyor. Oysa meseleye geniş bir perspektiften bakıyorum. Teröristle terörizmin çok doğru biçimde tanımlanması lazım Türkiye'de. Tek başına bir insan karakteri icabı terörist olabilir. Terörizm bir amaç üzere inşa edilmiş örgütlerin emellerinden vazgeçip vazgeçmediğine bakmak lazım. Bugün baktığımda örgütün İmralı'daki lideri pozisyonundaki cani başının bu süreci sevk ve idare ettiğine dair bir kanaat ediniyorum. Bu konuda kime bakarak bir yol haritası çizeceğiz? Benim sizden fazla bir bilgim yok bu süreçte. Bir siyasi parti genel başkanıyım aynı zamanda milletvekiliyim. Devletten aldığım bir bilgi yok. Bu süreç iktidar ve güvenlik bürokrasisi iki iktidarın ortağı MHP ve sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın söyleyemediklerini ifade eden Devlet Bahçeli, örgütün üst düzey yöneticileri ve İmralı'daki ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum zat. Bir de bu işin kuryeliğine ve ulaklığına soyunmuş DEM Parti.

        "BEN ESAS NİYETTEN EMİN DEĞİLİM"

        Devletten bilgi alamaya muvaffak olamadığımdan vasata bakarak, Devlet Bahçeli'nin konuşmalarının şifrelerine bakarak, Abdullah Öcalan'ın yol göstermesine bakarak bir değerlendirme yapabilirim. Ben niyetten emin değilim. Mevcut iktidarın ve o iktidarın başındaki zâtın siyasi geleceğine endekslenmiş bir planlama olduğu kanaati taşıyorum. Türkiye'nin geleceğini karartabilecek birtakım projeler hayata geçirilmesi olarak görüyorum. Cani örgütün üst düzey yöneticilerinden birinin PKK kongresinde yapmış olduğu konuşmayı söyleyebilirim. Bölge ile ilgili dikkat çekici bir şey söylüyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin emperyal kuşatma ile karşı karşıya olduğunu, talep ve beklentiler karşılanmazsa emperyalist güçlerin Türkiye'yi yerle bir edeceğine taalluk eden beyanlar var. Bunu söyleyen sıradan biri değil. Yöneticilerin yaptığı açıklamalar, İmralı canisinin yaptığı açıklamalar ve sayın Bahçeli'nin konuşmalarının şifrelerine bakarak değerlendirme yapıyorum. Bölgede vakelet savaşları yapan örgütün yöneticilerinin bu meyandaki sözlerini söylenmemiş sayamayız. Bu Türkiye'nin geleceğini risk altına atar. Diasporası olan bir örgütten bahsediyoruz. 40 yılı aşkın bir süredir 50 binden fazla vatandaşımızın canını almış örgütten bahsediyoruz. Emperyalistlerle işbirliği yapan bir örgütten bahsediyoruz.

        "PKK TERÖR ÖRGÜTÜ ASALA TERÖR ÖRGÜTE İKAMEDİR"

        Salt Türkiye'deki gelişmelere ve beklentilere bakarak örgütün ne tür planlamalar yaptığını tespit edemeyiz. Biz silah bırakılması dendiğinde bilakaydı şart ifade edilmişti. Şimdi birtakım pazarlıklar yapılıyor. Buradaki alternatif valiyet nedir? Kime ne verilmiştir sorusunun cevabını aramak lazımdır. PKK'nın silahı ne zaman bırakacağı belli değil. MİT tarafından altyapısının hazırlandığı, Türkiye dışında olacağı ve MİT tarafından takip edileceği söyleniyor. Biz Türkiye olarak bütün bileşenleri ile birlikte örgütün kendisini tasfiye etmesi gerekir diyoruz. Ama Suriye'nin kuzeyinde PYD devlete ortak olabilecek birtakım talepleri başlatıyor. Sürece karşı tavır sergileyerek görüşlerimi serdetmiyorum. İşe Lozan'dan başlar, Türkiye'yi 'işgalci ve soykırımcı' olarak tanımlarsanız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o kararı yırtıp çöpe atmazsa, o zaman başka tartışmaların gündeme taşınacağını görmek lazımdır. Diasporası olan örgütten bahsediyoruz. PKK terör örgütü, ASALA terör örgütüne ikame bir örgüt olduğu gerçeği üzerinden konuşuyoruz. Lozan yüzünden biz bu silahlı mücadeleyi verdik diyen, elde etmiş kazanımları silahla elde ettik diyen bir örgütten bahsediyoruz.

        "BİZ BAŞKA YERDEN BİLGİ ALMIYORUZ"

        Defalarca şunu söyledim. Her defasında bize gösterilen adres İmralı ulakları ve siyasi parti. Şimdi üçüncü turlara başladılar. Burada tek kaldım, sonuna kadar tek yürürüm. Benim için problem değil. Tarihe karşı sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışıyorum. Bu süreç beklentilerimize cevap verecek şekilde tanzim edilmeliydi. DEM, MHP, AK Parti organizasyonunda güvenlik bürokrasisi ve Öcalan'la yürütülen süreç. Buradan sağlıklı sonuç iddiasına katılmak mümkün değil. Herkes hiçbir şeyi bilmeden niye bu suça ortak olsun? Yeni bir komisyon modelinden bahsediliyor. Meclis'te bulunan her siyasi partinin üyesinin olacağı, Meclis Başkanının başkanlık edeceğinden bahsediliyor. Salt çoğunlukla karar verilecek komisyondan bahsediliyor. Neyi nereye taşıyacaksınız. 100 kişilik komisyon hangi kararları alıp, hangi kararı o komisyonda konuşacak? Diasporası olan örgütten bahsediyoruz. Türkiye'nin başına bela olabilecek birtakım talep ve beklentilerin tutanak altına alınması 20-30 sene sonra Türkiye'nin başka türlü anılmasına karşısına başka başka belaların gelmesine vesile olacaktır.

        "SİLAH BIRAKMA SÜRECİNİ GÖRECEĞİZ"

        Biz terör örgütünü mağlup ettik demedi Türkiye. Terör örgütü fesih kongresinde Türkiye'ye galebe çaldığını söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti der ki 'ellerini kollarını bağladık, kıpırdayacak halleri yok'. Uzun vadede Türkiye'nin başına bela olabilecek yapılanmaya inşa etmelerine izin vermemek bakımından şu şu tedbirleri alıyoruz denecekti. Silah bırakma sürecinin ne zaman tamamlanacağını planlamışlar? 4 ay içerisinde deniyor. Göreceğiz. Kimin silahının teslim alacağız? YPG'nin silahlarını, Irak PKK'sının, İran'daki PEJAK'ın silahları teslim alacak mıyız? Bu örgüt emelinden vazgeçmediğini söylüyor.

        "DAVET EDİLİRSE DEVLETLE GÖRÜŞÜRÜM"

        Türkiye'nin en temel meselesiyle ilgili sır katipliğinde yapılacak toplantı olursa devletimle yaparım. Ama örgütle yapılan, kamuoyunda kapalı kapılar ardında yapılan toplantılara dahil olmam. İyi niyet sözkonusu olsa ilk adım Lozan'la ya da soykırımla mı atılır? Ben hala o melun projenin, Türk düşmanı ASALA'ya ikame bir örgüt diyorum. Bu örgüt kendi içinde milyarlarca dolarlık bir eko sistemi yöneten bir örgüt. Elbette birtakım tereddütler akla gelir. Halis niyetli adımlar bunlar diye bakmamak lazım. Adam diyor ki 'Ben Abdullah Öcalan'a bile sayın denmesini silahlı mücadele ile temin ettim' diyor. Ben şimdi bunların içinde iyi niyet mi arayacağım? Bize gelecek diyecekler ki, örgütün şu şu taraflarıda bu kabil şeyler var, anlatılacak ne olduğunu biz de karşı duruşlarımızı serdedeceğiz. Mesela sormak lazım 4'lü kanton hedefinizden vazgeçtiniz mi? Kürt etnisitesinden gelen birisi Türkiye'nin her yerini vatan saymıyor mu zaten? Ortak vatan hangi amaca matuf bir şekilde ortaya atılıyor? Bu sorular cevap bulmalı diyorum. Ben cumhuriyeti demokratik cumhuriyet olarak kabul ediyorum. Ben 'parlamenter sisteme geçmek mecburiyetindeyiz' diyorum. Türkiye'de söylenmeyen ne var? Bu sorum Türkiye'nin ayağında prangadır ama yolu ve yöntemi bu değildir. Terörsüz Türkiye'yi teröristlerle kuramazsınız.

        REKLAM

        "TÜRK MİLLETİNİ RİSKE ATAMAZSINIZ"

        Irak, Suriye'nin kuzeyinde, İran'ın güneyinde bütün örgütlerin silah bırakması lazımdır. Bunun olabilmesi mümkünse yolunu Türkiye'nin kendi çizmesinin lazım. Bundan bir seçim öncesinde hem benim partimle hem CHP ile ilgili 'DEM'le ortak, PKK'yla ortak, PKK'nın sofrasında oturan bunlar' diye tanımlama yapıyorlardı. 2024'ten bahsediyorum. O zaman bu iktidarın 23 yıldır işbaşında bulunması durumunu argüman olarak alıyor iseniz, 23 yıl boyunca bir adım atılmadığına şahitlik ettiğini söylüyorsanız, bugün atılan adımların arkasında halis niyet olur mu? Asıl riski mezar taşlarına sarılan babasını göremeyen yavrular, eşler kardeşler aldı. Bu adımı Türk milliyetçileri atmalıdır diyen Abdullah Öcalan var. Öcalan'ın böyle bir talebi ve beklentisi var. O talebin yerine getirilmesi noktaı nazarından da bu konu ele alınabilir. Türk milliyetçi siyasi şahsiyetin ya da bir siyasi partinin inhisarında değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin omurga ilkeleriyle birlikte kuruluş felsfesidir. Şahsen ve siyaseten risk almak istiyorsanız buyrun alın. Ama Türk milletini riske atamazsınız.

        "MİLLİYETÇİ REFLEKSLE KONUŞMUYORUM"

        Terörsüz Türkiye'yi herkes ister. Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını istiyor musunuz diye sorun, kimse istemez. Milletin iyi niyeti üzerine kötü emellerini gizliyor olabilirler endişesini dile getirmektir benim ifade etmek istediğim. Karşımızda cani örgüt var emellerinden vazgeçmediği gibi Türkiye'yi uzun vadede daha büyük problemlerinin girdabını söylüyor. Biz niye örgüte masumiyet atfetmeye çalışıyoruz? Milliyetçi reflekslerle konuşmuyorum. Örgütün propagandasını yapmamış olmak için okumuyorum. Başta Recep Tayyip Erdoğan'a ve Devlet Bahçeli'ye sorulması gereken sorular var. Endişemi ifade ediyorum. Emperyalizmin kullanımına açık olan, sınırda teröristan kurma hedefine çok yaklaşmış olan, Türkiye'nin bekasını tehdit edecek gücün sahip olmasından endişe ettiğim bir örgüt tanımı yapıyorum. Bunlar Türkiye'ye her türlü kötülüğü yapmışlar. Daha da kötüsünü yapmak için çaba sarfederler. Kendilerine zaman kazandırırlar. Oldukça mantıklı biçimde eleştirilerimi belli seviyede tutarak konuşuyorum. Kışkırtıcılık, duygu sömürüsü yapmıyorum. Kimseyi sokağa davet etmiyorum. Makulu temsil ediyorum.

        "GERÇEKLERİ KONUŞMAYA DEVAM EDECEĞİM"

        Bu örgütün siyasi uzantısıyla yanyana görünmekten imtina eden siyasi partiler o gün de konuşamıyorlardı, bugün de konuşamıyor. Terörsüz Türkiye'yi vazgeçilmez görüyorum. Bütün yurt sathında ve ilgi alanımıza giren coğrafyalarda terörsüz yaşanılsın. Türkiye'nin tarihsel süreçlerini değerlendirdiğimizde oya tahvil edilecek şekilde planlanmasını yerinde ve uygun görmüyorum. Bu sözlerimin hiçbir tarafında faydacı, fırsatı bir tavır sözkonusu değildir. Gerçekleri konuşmaya devam edeceğim. Sayın Cumhurbaşkanı oradadır. Bizi çağırır, ziyaret eder, liderler zirvesi yapar. Dışişleri bakanı, mevcut MİT Başkanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı olur. Örgütün emellerini meşrulaştıracak hukuki düzenlemeler aranıyorsa biz buna izin vermemek için elimizden geleni yaparız. Bu ülkeyi yöneten ben olsaydım, PKK'ya bu talebi Öcalan'ın üstünden göndermezdim. Örgüt de bana Lozan'ı alaşağı için bu yapılanmayı yaptım siz soykırımcısınız deseydi açık ve net olarak söylüyorum o metni yırtar ve çöp kutusuna atardım. Bir beladan kurtulmak için o belanın müsebbibine yol haritası çizdiremezsiniz.

        "MÜDAFAA-İ HUKUK KONGRELERİNİ TOPLAYACAĞIM"

        Lozan'ın hükümlerini yaşama geçirmeyi engellemek adına Türkiye'nin neresinde ne zaman hangi isyanlar çıkarıldı diye tarihi perspektif çıkarmamız lazım bizim? Ne olmuştur da Musul'u kaybetmişizdir bakmak lazım bizim. Ben milletimizi aydınlatmak üzere müdafaa-i hukuk kongrelerini toplayacağımızı söylüyorum. Kuvayı milliye nasıl inşa edildiyse bunu bu millete çıkıp anlatacağız biz.

        YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

        Yeni anayasanın hangi saikle kamu oyunun gündemine taşıdılığına işaret ettim. TBMM'nin kıymetli başkanı sayın Numan Kurtulmuş Bey'in açılış konuşmasında yeni ve sivil anayasadan bahsetti. Türkiye bunu sıklıkla kullanıyor. Baktığınızda anayasanın darbe anayasası olma vasfını iki tane şeyi var. Biri YÖK biri Siyasi Partiler Kanunu. Hep bundan bahsediliyor ne zaman yeni anayasa tartışması gündeme geliyorsa hep ekonomik krize tekaddüm eden zaman içerisinde yaşanıyor. Elbette ki Türkiye'nin doğru yönetilmesini temin edecek yasalara karşı olmadığımı söylemiştim. Tek adama tahkim edilecek anayasa değişikliğini kabul etmeyeceğini söyledim. İlk 4 maddeyi kimsenin dönüştüremeyeceğini biliyorum. Kim bunu söylerse aklını yitirmiştir. Recep Tayyip Erdoğan'ı bir kez daha seçelim derseniz ben bunun parçası, dişlisi olmam. Ben makulu temsil eden siyasi partinin genel başkanıyım. Olumsuzlukları ortadan kaldıracak düzenlemeler varsa bunlara elbette karşı çıkılmaz. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini tahkim etmesiyle ilgili hiçbir siyasal düzenlemede olmam. Benim ölçüm parlamenter demokratik sistem. Bu kadar büyük yetkiler Mustafa Kemal Atatürk'te bile yoktu. Bana bu yetkilerle devleti yönet derseniz kabul etmem. Bu anayasa bu sistem Recep Tayyip Erdoğan'ı Recep Tayyip Erdoğan olmaktan çıkardı. Bu sistem yürürlüğe girdikten itibaren Erdoğan'ın üslubu bile tartışma konusu oldu. Bugün 7 yıllık ekonomik krizinin sonuçlarıyla boğuşuyor Türkiye. Önemli kilometre taşlarında alınacak kararlar benim şahsımla olamaz, yetkili organlarla, işinin ehli sivil toplum kuruluşlarla, üniversitelerle, medyayla, güvenlik bürokrasisiyle, siyasi tecrübelerine inandığım legal kurumlarla müştereken alırım bu tür kararları.

        ERKEN SEÇİM

        Seçim eğer bir ihtiyaç ise sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün seçim yapabilecek yetkisi var anayasada. Bu anayasada 2 dönemlik müddet neden konuluyor? Demokrasi halkın kendini yönetmesi. Kimin eliyle yapar? Seçtiği milletvekilleri eliyle yapar. Seçtiği kişiler eliyle yapar. Seçtiği kişiler zamanla sınırlıdır. Seçtiği kişilerin yetkileri de anayasayla sınırlıdır. Şu anda öyle bir rejim işbaşındadır ki ne seçilmişin yetki sınırı tanıyor ne zaman sınırlamasını önemsiyor. Recep Tayyip Erdoğan 'seçim' diyorsa buyursun gelsin, biz hazırız. Muhalefetin erken seçim yapabilecek potansiyeli yok zaten. Bu anayasaya göre Recep Tayyip Erdoğan aday olamıyor. Onun aday olmasının önünü açmaya çalışmak bu anayasayı ihlal etmek anlamına gelir. Seçime 4 ay kala seçim yapması bu anayasanın arkasından dolanmak anlamına gelir.

        "SAMİMİYETLE YAKLAŞIYOR İHANETLERİ UNUTMUYORUZ"

        2024 yerel seçimlerinden büyük bir travmayla çıktı. O yaraları sarmak zamanımızı aldı. Küskünlerimizle konuştuk. Gücenmişler vardı. Beklentilerine karşılık bulamayanlar vardı. Tamamıyla konuştuk. Bizim yaşadıklarımızı başka siyasi parti yaşamış olsaydı siyasi ömrünün sonuna gelmesi muhtemeldi. Zaten siyasi rakiplerimizin de beklentisi buydu. İYİ Parti'nin siyasi ömrüne vade biçen çok siyasi ve gazeteci vardı. O süreçleri atlattık. Geçirdiğimiz travmalar ve üzerimize kurgulanan oyunlar birbirimize kenetlenmeye vesile oldu diyebilirim. Şimdi şahlanış için çabalıyoruz. Kamuoyun araştırmalarında İYİ Parti'nin istikrarlı yükselişinden bahsedebilmek mümkün. Siyasi tarzım ve üslubum gereği vasattan yararlanmak ve olumsuzlukları stratejiye dönüştürmek niyetinde değilim. Gerek duruşumuz, gerek söylemimiz, gerek uygulamalarımızla kamuoyunda takdir edildiğinin emarelerini görüyorum. Bu takdir tercihe dönüştüğünde İYİ Parti'nin sıçrama yapacağını düşünüyorum. Son derece şeffaf bir yol haritası tanzim ediyoruz. Hiçbir şeyi unutmadığımızı söylemek isterim. Samimiyetle yaklaşıyoruz ama ihanetleri de unutmuyoruz.

        "TEVECCÜHÜN TERCİHE DÖNÜŞECEĞİNE İNANIYORUM"

        Türkiye'nin sorunları üzerinde, dezavantajlı grupların üzerine çalışıyoruz. Ben son derece ölçülü davranmaya çaba sarf ediyorum. Kırılmayan bir çizgiyi bir devamlılığı, dünle çelişmeyen dünya görüşümüzü ifade ediyorum. Müsavat Dervişoğlu deyince akla ne geliyor sorusu hep 'özü sözü bir adam' diye cevaplanıyor. Kamuoyunun takdirine mazhar olduğumu, yakın takvimde bu teveccühün tercihe dönüşeceğine inanıyorum.

        EKREM İMAMOĞLU'NUN TUTUKLULUĞU

        Ekrem Bey'i bayramdan hemen sonra ziyaret ettim. Cezaevinde bayram ziyaretleri hükümlü açısından son derece külfetli olur. Bayram günü küçükler büyüklerin ellerini öpmeye gider. Büyükler tutukluysa çocuklar ellerini öpmeye gider, hüzünlüdür. Uğradığı haksızlıkları ifade etti. Siyasi yolculuğunu hiçbir taviz vermeden sürdüreceğini ifade etti. Kendisini ziyadesiyle sıhhatli gördüm. Ben soruşturmanın yöntemleri üzerinde duruyorum. Sayın Ekrem İmamoğlu CHP'nin Cumhurbaşkanı adayıdır. Onun tutuklandığı gün seçim yapıldı. O seçimin yapılacağı önceden biliniyordu. Oraya denk getirildi gözaltına alınması ve soruşturmanın başlatılması. Türk siyasetinde buna benzer süreçler ilk defa yaşanmıyor. İhtilal döneminde bile meşruiyet kazandırmak için gözaltına değil 'gözetim altına alınmıştır' denmiştir. Tutuklama bir tedbirdir. O süreçlerden sayın Erdoğan'dan da içinden çıktığı siyasi kadrolar da geçmiştir. O dönemde tutuklama olmamıştır. Tutuklamanın cezaya dönüştürülmüş olması hali kabul edilebilir değildir. Tutuklama yapıldıktan sonraki süreçte ifade edilen şeyler var, delillerin yetersizliği. Sayın Bahçeli'nin de açıklamaları var. Eldeki delillerin sıhhatinden bahsedilmesinin mümkün olmadığına delalet ediyor sonra yaşanan süreç. Hala delil aranıyor.

        "TÜRKİYE BUNLARI HAK ETMİYOR"

        Bugün delil toplanıyor ise gizli tanıklar ya da itirafçılardan yararlanmaya çalışılıyor ise demek ki tutuklama esnasında yeterli delillere sahip değillerdi. Şimdi de toplanan delillerden emin olunmadığına dair açıklamalar var. Türkiye bunları hak etmiyor. Bu süreçler hukuka, adalete, teamüllere uygun bir biçimde yaşanması lazım. Bazen insanın yüreğini kanatan uygulamalar da sözkonusu oluyor. Tek tutuklu olan sayın İmamoğlu değil. İmamoğlu tutuklandıktan sonra gözaltına alınmış, tutuklanmış gençler var. Anayasa mahkemesi kararlarına rağmen hala tedbir olarak düşünülmesi gerekirken. Sözün millet için sarf edileceği dönemleri özledim.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ