Londra neden şemsiyenin başkenti olarak anılıyor?
Bir yanda romantik sokaklar, diğer yanda kapanmayan bulutlar… Londra, yüzyıllardır yağmurla ve şemsiye ile anılan bir şehir. Ama bu ilişki ne kadar gerçek, ne kadarı abartı? Cevabı tarihsel detaylarda ve iklim verilerinde gizli!

Dünya genelinde "yağmurlu hava" denince akla ilk gelen şehirlerden biri hiç kuşkusuz Londra’dır. Filmlerde, dizilerde ya da kitaplarda geçen Londra sahneleri çoğu zaman gri bir gökyüzü ve elde bir şemsiye ile canlandırılır. Peki, gerçekten Londra bu kadar çok yağmur alıyor mu? Yoksa bu durum bir şehir efsanesinden mi ibaret?
LONDRA VE YAĞMUR: BİR ŞEHİR EFSANESİ Mİ, GERÇEK Mİ?
İngiltere'nin başkenti olan Londra’nın iklimi okyanusal iklimdir. Bu da yıl boyunca sık sık yağmur geçişlerine ve değişken hava koşullarına yol açar. Ancak sanılanın aksine, Londra sürekli şiddetli yağış alan bir şehir değildir. Yağmur genellikle hafif, ince ince ve kısa sürelidir.
Öyle ki bazı yıllarda İstanbul ya da Roma gibi Akdeniz kentleri bile Londra’dan daha fazla yağış alabiliyor. Ama Londra’nın havası sürprizlere açık olduğu için, şehirde yaşayanlar ya da ziyaret edenler yanlarında mutlaka bir şemsiye bulundurmayı tercih ediyor.
ŞEMSİYENİN TARİHSEL YOLCULUĞU: MODADAN GÜNLÜK KULLANIMA
Şemsiye aslında yalnızca yağmurdan korunmak için icat edilmiş bir araç değildir. Antik çağlarda, özellikle Mezopotamya, Mısır ve Çin’de güneşten korunmak için kullanılan lüks bir aksesuardı. O dönemde sadece zenginler ve soylular şemsiye taşıyabiliyordu.
Ancak 18. yüzyıldan itibaren şemsiye, Avrupa’da daha yaygın hale geldi. Bu değişim, hem toplumdaki sınıf farklılıklarının azalmasıyla hem de pratik ihtiyaçların artmasıyla hız kazandı. İngiltere'de şemsiyeyi sokakta ilk kez bir erkek olarak kullanan kişi Jonas Hanway oldu.
LONDRA’DA ŞEMSİYE KÜLTÜRÜ: MODANIN YAĞMURLA BULUŞMASI
Londra’da şemsiye sadece bir korunma aracı değil, aynı zamanda bir moda ifadesidir. Oxford Street’te ya da Camden Town’da dolaşırken birbirinden renkli ve farklı tasarımlardaki şemsiyeleri görmek mümkün. Özellikle klasik İngiliz tarzı, siyah ya da lacivert büyük şemsiyeler şehrin sembollerinden biri haline gelmiştir.
Birçok Londralı için şemsiye, ceket gibi günlük kombinlerin bir parçasıdır. Hatta bazı lüks markalar özel koleksiyonlarında şemsiyelere yer verir. Bu durum, şemsiyenin Londra kültüründeki yerini daha da pekiştirir. Turistler de şehirden hatıra olarak üzerinde "London" yazan veya Big Ben, kırmızı otobüs gibi simgelerin bulunduğu şemsiyeler satın almayı tercih eder.
YAĞMUR ALTINDA LONDRA: ROMANTİZMİN VE MELANKOLİNİN ŞEHRİ
Londra’nın gri havası, ince ince yağan yağmurları ve sisli sabahları birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Edebiyat dünyasında Charles Dickens’ın romanlarından, sinema dünyasında "Notting Hill" ya da "Sherlock Holmes" gibi yapımlara kadar pek çok eserde yağmurlu Londra sokakları başroldedir.
Şemsiyenin bu şehirle özdeşleşmesi, biraz da bu sanatsal tasvirlerin etkisindedir. Yağmurun altında yürüyen âşıklar, taksi bekleyen insanlar ya da Thames Nehri kenarında sessizce yürüyen bir adam figürü, hep elinde bir şemsiye ile çizilir. Bu imgeler zamanla Londra’nın karakteristik bir parçasına dönüşmüştür.
İKLİM GERÇEKLERİ: LONDRA’DA HAVA DURUMU NASILDIR?
Resmi verilere göre Londra yılda ortalama 110-130 gün yağış alır. Ancak bu yağışların çoğu hafif ve kısa sürelidir. Toplam yağış miktarı ise Avrupa ortalamasına göre oldukça ılımandır. Almanya’nın bazı kentleri ya da Hollanda, İngiltere’den daha fazla yağış alabilir. Ama Londra’daki hava genellikle bulutlu olduğu için insanlar güneşli günleri nadir bir lüks olarak görür.
Bu sürekli kapalı hava durumu, insanların zihninde Londra’yı "yağmurlu şehir" olarak kodlamıştır. Bu da şemsiyenin günlük hayatta daha görünür olmasına ve şehirle özdeşleşmesine neden olmuştur.
Kaynak: Londonist, Bucklesbury, Quora