Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güncel Yargıtay'dan emsal imar kararı! Göle nazır villaya niyet, tarlaya kısmet! | Son dakika haberleri

        Yargıtay, mülkiyet ve imar düzenlemelerine ilişkin kritik bir karara imza attı. Bir kişinin “göle nazır villa yapabileceği” umuduyla Hazine’den satın aldığı arazi, gerçekte yaban hayatı koruma sahası çıktı.

        2008’de 2 milyon 270 bin TL bedelle alınan taşınmazın imara kapalı olduğunun ortaya çıkması üzerine açılan dava tam 15 yıl sürdü. Yargıtay, arazi sahibine imar durumu nedeniyle uğradığı zararın iadesine hükmetti.

        SÜREÇ 2008’DE BAŞLADI

        Davaya konu süreç 2008 yılında başladı. Bir kişi, 2008’de ihale ile Hazine’den taşınmaz aldı. İhale şartnamesinde taşınmaz “villa tipi konut yapılabilecek, göle nazır arazi” olarak gösterildi. Tapu devri yapıldı. Ancak arazi sahibi, iki yıl sonra basın ilanlarından arazisinin 2006 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yaban hayatı koruma sahasına dâhil edildiğini öğrendi. Bu gelişme üzerine yargı sürecini başlattı.

        REKLAM

        “TARLAYA FAHİŞ BEDEL ÖDEDİK”

        Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada davacı vekili, Hazinenin maliki olduğu taşınmazı 2008’de ihale yoluyla satın aldıklarını aktardı. Ancak 2010’da basında yer alan ilanlardan, arazinin aslında 2006 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yaban hayatı koruma sahası ilan edildiğini öğrendiklerini belirtti. Buna göre taşınmaz, bu karar nedeniyle arsa vasfını kaybetmiş olmasına rağmen ihale şartnamesinde “villa tipi konut yapılabilecek göle nazır arazi” olarak gösterilmişti. Bu durum gizlenmiş, vatandaş da aslında tarla niteliğinde olan taşınmaza 2 milyon 270 bin TL gibi fahiş bir bedel ödemek zorunda kalmıştı.

        HAZİNE DAVANIN REDDİNİ İSTEDİ

        Davalı Hazine vekili ise ihalenin usulüne uygun yapıldığını savundu. Arazi değerinde herhangi bir azalma olmadığını öne sürerek davanın reddini talep etti.

        MAHKEME 1 MİLYON 662 BİN TL FARK ÇIKARDI

        Tarafların beyanlarını alan Asliye Hukuk Mahkemesi, 7 Şubat 2012 tarihli kararında davacıyı haklı buldu. Mahkeme kararında, “Vatandaş taşınmazın yaban hayatı koruma alanı olduğunu bilseydi ihaleye hiç katılmayacak ya da aynı bedelle satın almayacaktı” denildi. Bilirkişi incelemesine göre dava tarihindeki gerçek değer 607 bin TL idi. Vatandaşın ödediği 2 milyon 270 bin TL ile bu değer arasındaki fark zararın kaynağı sayıldı. Böylece Mahkeme, yasal faiziyle birlikte 1 milyon 662 bin TL’nin Hazineden alınarak davacıya ödenmesine hükmetti.

        15 YILLIK YARGI TRAFİĞİ

        Dava, yıllar boyunca Yargıtay, Danıştay ve yerel mahkemeler arasında gidip geldi. 2013 yılında Yargıtay, “Bakanlar Kurulu kararına ilişkin Danıştay’daki davanın sonucunun beklenmesi gerekir” diyerek ilk kararı bozdu. 2017’de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, imar mevzuatının kamu düzenine ilişkin olduğunu, bu nedenle savunmanın genişletilmesi sayılmayacağını belirterek dosyayı yeniden bozdu. 2018’de Danıştay, söz konusu arazinin yaban hayatı alanı olduğunu kesin biçimde teyit etti. 2020 yılında Yargıtay, davacının uğradığı zararın hesaplanmasında “nispi yöntem” uygulanması gerektiğine hükmetti. Nihayet son bilirkişi raporlarıyla vatandaşa iade edilmesi gereken bedel 1 milyon 8 bin TL olarak belirlendi.

        KARAR KESİNLEŞTİ

        Yargılama sırasında davacı vekilinin “1 milyon 8 bin TL üzerinden ıslah ediyoruz” beyanı, Hazine tarafından “kısmi feragat” şeklinde yorumlandı. Bu nedenle dava bir kez daha uzadı. Yüksek Mahkeme, durumu feragat olarak değerlendirdi. Ancak Yargıtay, hem davacı hem de Hazine’nin karar düzeltme taleplerini reddetti. Böylece 1 milyon 8 bin TL’nin yasal faiziyle birlikte arsa sahibine ödenmesine ilişkin karar kesinleşmiş oldu.

        EMSAL KARAR

        Karar, benzer davalar açısından emsal niteliği taşıyor. Çünkü kararda devletin ihale yoluyla satışa çıkardığı taşınmazların imar ve hukuki statüsünü eksiksiz açıklama yükümlülüğü bulunduğuna dikkat çekiliyor. Karar, yalnızca bireysel mağduriyetin telafisi değil; aynı zamanda idarenin şeffaflığı, mülkiyet hakkının korunması ve çevre–imar politikalarının çelişkisinin giderilmesi açısından kritik bir önem taşıyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ