Aydan Şener: Hayatımda kimseyi istemiyorum
Aydan Şener, 'Kadına Dair' adını verdiği bir kitap yayımladı. Şener, kadınların sorunlarından hayvan haklarına; kariyeri boyunca yaşadıklarından, özel hayatına kadar geniş bir yelpazede duygularını, düşüncelerini kaleme aldı. Aydan Şener, kitap yazmasının ana nedenlerini anlattığı Habertük HT Stüdyo'da sorularımı yanıtlarken birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu. O açıklamalarından biri de özel hayatıyla ilgili oldu. Şener, çevremden sık sık duyduğum "Böyle güzel bir kadın neden yalnız kalır?" sorusuna, "Hayatımda kimseyi istemiyorum" derken nedenlerini de dile getirdi
1981 Türkiye Güzeli...
Tarık Buğra'nın aynı adlı eserinden uyarlanan 'Küçük Ağa'nın 'Emine'si...
Reşat Nuri Güntekin'in aynı adlı eserinden uyarlanan 'Çalıkuşu'nun 'Feride'si...
Aydan Şener...
Öyle iki diziydi ki yayın saatlerinde sokaklar boşalırdı.
Öyle ki hem izleyebilmek hem de "Nasıl olsa sokakta kimse kalmaz" diyerek dükkânını saatinden önce kapatan çok esnaf gördüm.
Aydan Şener, erkeklerin platonik aşkı, kadınların arkadaş olmayı hayal ettiği biriydi.
Aydan Şener, yeni bir kitap yayımladı; 'Kadına Dair'...
Deniz Ertem Aydoğar'ın sorduğu soruları kitaplaştıran Aydan Şener, kadınların sorunlarından hayvan haklarına, kariyeri boyunca yaşadıklarından özel hayatına kadar geniş bir yelpazede duygularını, düşüncelerini kaleme aldı.
Aydan Şener, Habertürk HT Stüdyo'da konuğum olarak sorularımı tüm samimiyetiyle cevapladı.
Henüz öğrenci olduğum yıllarda çalıştığım dergi için 1992'de yaptığım röportajdan bu yana güneş; 11 bin küsur kez doğdu, battı. Dünyada sadece değişimin mutlak olduğu değişmedi. Aydan Şener'de ise aynı güzellik, aynı zarafet, aynı mütevazılık.
• Teklif geldiği zaman neler hissettiniz? 'Kadına Dair'de özellikle nelerin altını çizmek istediniz, özellikle nelerin bilinmesini amaçladınız?
Benim için çok farklı bir deneyimdi. İlk defa böyle bir şey yapıyorum. Aslında kitap yazmak hiç aklımda yoktu. Birkaç senaryo yazma girişimim olmuştu ama böyle bir şey çok farklı... Bu söyleşi kitabı kadına dair her şeyi konuştuğumuz çok geniş kapsamlı bir röportaj gibi. Teklif gelince tabii ki çok heyecanlandım. Kalıcı bir şey yapmak ve bırakmak adına bir belge gibi oldu. Kadınlarla bir de böyle bir platformda buluşmak istedim. Güzel oldu. Çok güzel geri dönüşler alıyorum. En başta kadının değerini bilmesi, anlaması, bunun bilincinde olmasından yola çıkmak istedim. Benim için öncelik oydu. Kadın kadınlığıyla mutlu olup ne kadar güçlü ve özel bir varlık olduğunun farkında olup buna göre yaşasın istiyorum. Bunu da kitabıma yansıtmak istedim.
Aydan Şener, kadına şiddetin önlenmesi adına ortaya konulan sosyal sorumluluk projelerinde yer aldı.
• Yıl 2024... Kadınların kendi değerini bilmesi adına özel çaba sarf etmeleri tuhaf olmalı ama ne yazık ki değil. Sizce neden böyle oluyor? Kadınlar, kendi kıymetlerini mi bilemiyorlar yoksa bildirilmiyor mu?
Bildirilmiyor... Yetişme tarzı çok önemli. Maalesef hâlâ çoğu yörelerimizde kadın olmak sanki ikinci sınıf, erkek olmak ise daha üstün olma hali gibi... Bunu dile getirirken bile zorlanıyorum. Maalesef kadınlarımız, kızlarımız böyle yetiştiriliyor. Sanki kız çocuklarımız erkeğe hizmet etmek üzere yetiştiriliyor. Bir de tabii ki eğitim meselesi var. Kız çocuklarının okuması gerçekten çok önemli. Ekonomik güçlerinin elinde olması gerekiyor. Çünkü günün sonunda bir şekilde erkeklere bağımlı hale geliyorlar. Öyle olunca da bu ekonomik bağımlılıktan dolayı birçok şeyi sineye çekmek zorunda kalıyorlar. Benim çevremde de böyle yaşayan çok insan var. Bir türlü kopamıyorlar. Erkek de o gücünü kadını mahrum ederek kullanıyor. Bütün bunların temelinde tabii ki kadının ekonomik gücünün olması yatıyor. Kadınların hem manevi gücünün hem ekonomik gücünün çok sağlam olması gerekiyor.
'Sevgilime Göz Kulak Ol' adlı tiyatro oyunu
• Bu konuda kadınlara ve erkeklere özellikle ne söylemek istersiniz?
Kadınlara; öncelikle hayattan ne istediğinizi bilin. Sonra hayal kurun ve o isteğinizi gerçekleştirmek için de ne gerekiyorsa onu yapın, korkmayın. Siz çok güçlüsünüz. İstedikten sonra başarılamayacak hiçbir şey yok. Belki ben bunları söylerken uzaktan konuşması kolay diye düşünebilirsiniz fakat ben kadınların böyle davranmalarını istiyorum. Mücadeleci olun ve mutlaka bir meslek sahibi olun. Erkeklere; tabii ki hepsi için değil ama bazı erkeklerimiz maalesef kadınlara sadece kendilerine hizmet etmek için veya isteklerini yerine getirecek bir varlıkmış gibi davranıyor. Bizler, bir elmanın yarılarıyız. Kadın ne kadar erkeğe ihtiyaç duyuyorsa erkek de kadına aynı şekilde ihtiyaç duyuyor. Yani birbirimizin ihtiyaçlarına, isteklerine saygı duymalıyız. Mesela, ben daha çok kadınlardan yana olan bir insanım ama feminizm de bence çok yanlış anlaşılan bir şey. Eğer kadının erkekten daha üstün olduğunu savunuyorlarsa, bence o da yanlış. Öyle bir şey yok, eşitiz. Neticede insanız. Düşünsenize; hiç erkeksiz bir dünya, sırf kadınlar var. Veya hiç kadın olmayan bir dünya var. Sırf erkekler yaşıyor. Böyle bir yaşam olabilir mi? Tüm canlılara eşit gözle bakıyorum. Sadece kadın erkek de değil, bu dünya üzerinde bütün canlılar eşit haklara sahipler. Madem gelmişiz dünyaya, bütün canlılar olarak paylaşarak, hoşgörüyle, sevgiyle, keyifle yaşayabilsek. Bütün isteğim ve ütopyam bu.
Aydan Şener, 'Bana Esmeyi Anlat' adlı müzikalde sahneyi İlhan Şeşen ile paylaştı.
• Senaryo yazımından söz ettiniz, devam ediyor mu?
Zamanında denemelerim olmuştu. Mesela, ‘Ay Işığında Saklıdır’ diye bir filmim vardır. Onun hikâyesi bana aitti. Sonra senaryosunu başka bir senarist arkadaşımız yazmıştı ama hikâyesi ve çıkış noktası benim fikrimdi. Bunun gibi birkaç denemelerim oldu ama çok zor. Hele senaryo yazmak bambaşka bir teknik gerektiriyor. Ancak hikâyesini yazabilirim, senaryo olarak zor. Film belki olabilir de dizilerde işin bambaşka bir matematiği var. O, beni zorlayabilir. Uzun vadeli şeylerde sıkıntılı bir yapım vardır. O kadar uzun götüremem herhalde ama belki bu kitap çıkarma işini seversem bundan sonra belki de hikâye kitabı yazabilirim. Roman da olabilir. Bu konuda biraz çalışacağım.
Aydan Şener, 'Çalıkuşu'nda 'Feride'yi canlandırdı.
• Kanımca ekranda veya beyazperdede olması gerekenden daha az görünüyorsunuz. Neden?
Bir süre hiç iş yapmadım. Çok ara verdim. O arada hep tiyatroyla meşgul oldum. Yine kopmadım aslında ama diziye ara verdim. İstediğim gibi rol gelmedi. Esas nedeni bu. Bu süreç içinde güzel önerilerle karşılaşmadım. Artık yapmasam da olur gibi bir hale geçtim. İstediğim gibi bir şey olmayınca sırf yapmış olmak için de yapmayayım diye düşündüm. Bu benim işim, kendimi bildim bileli yaptığım tek iş oyunculuk ve televizyon. Tiyatro sonradan geldi. O sırada birkaç ilgimi çeken öneri geldi, konuk oyuncu olarak içinde olduğum projeler oldu. Biraz da artık keyfi çalışmak istiyorum. Yani çok seveceğim, içinde olmaktan mutlu olacağım, güzel yazılmış, karakterin çok güzel anlatıldığı bir rolde seve seve oynarım. İnsanlar da beni ekranda görmeyi seviyor, onu biliyorum. Çok özlediklerini de bana yazıyorlar. Gittiğim her yerde bu soruyla karşılaşıyordum zaten. Onun için de tekrar böyle bir geri dönüş yapmak istiyorum ama dediğim gibi proje çok önemli.
Aydan Şener ile kızı Ecem
• Şöhretli gibi yaşamıyorsunuz. Neden?
Benim bütün hayatım işim ve evim. Tabii ki geziyorum, çok da severim ama çok fazla ortalarda yaşamayı ya da her şeyimi insanlarla paylaşmayı pek sevmiyorum. Bu benim yapımla alakalı bir şey. Biraz gizemli yaşamayı seviyorum. Her şeyimi ulu orta konuşmaktan hoşlanmıyorum. Sanırım bunların neticesinde böyle bir şey gelişti. Televizyonda, magazinlerde kendimi görmekten de hiçbir zaman hoşlanmadım. Her zaman iyidir magazinci arkadaşlarla aram... Hiçbir zaman bir sorun da yaşamadım. Yapı olarak böyleyim. Bazen beni birtakım polemiklere çekmek için soru sorarlar, ben de 'İstemiyorum böyle şeyler' derim. Bunun avantaj mı dezavantaj mı olduğunu da pek bilmiyorum. Böyle memnunum... Biraz uzak, biraz merak edilir olmak iyi bir şey. Ben bunu bunun için yapmıyorum, yapım böyle olduğu için böyle oluyor.
Aydan Şener, Kuşadası'ndaki 'Çalıkuşu Yeniden Evinde' etkinliğinde hayranlarıyla görülüyor.
• Gördüğüm kadarıyla insanlar üzerinde, bildiğim kadarıyla da yapımcılar, yönetmenler üzerinde krediniz fazla...
Evet ama bir dönem öyle değildi. Özellikle bu ‘Televole’ dönemleri sanki ekranda ne kadar çok görünüyorsan insanlar seni o kadar çok seviyorlar gibiydi. Daha çok iş alıyorlardı. Bir dönem böyle bir şey vardı. Sonradan o ayrım yapılmaya başlandı. Belki de bu durum sahne hayatındaki insanların işine yarıyor olabilir.
• Şimdi de takipçi sayısına bakılıyor diye bir söylenti var ama ben onun sektörün genelinde olduğuna inanmıyorum. Ki kurumsal yapımcıların bu zihniyette olabileceğine hiç olasılık vermiyorum.
Bence de değil. Çünkü o takipçi sayılarının doğruluğu da meçhul. Satın almalar da oluyormuş.
• 20 milyon takipçisi vardır da işleriyle ektileşimi birkaç yüzbinle sınırlıdır. Bunun örneklerini gördük..
Evet, onlara nasıl bakılıyor acaba? O kadarını bilmiyorum. Ben, bir tek Instagram’ı kullanıyorum. Twitter, bana göre değil. Onu takip etmek için ayrı bir mesai lazım, benim öyle bir zamanım yok. Instagram’a bile bazen giriyorum, bakıyorum, artık sonlara doğru gelince içime sıkıntılar basıyor ve bırakıyorum.
• Aslında sosyal medyaya saplanıp kalırken başka şeyleri kaçırıyoruz.
Hayatı kaçırıyoruz... Bir yere gidiyoruz herkesin elinde telefon var ve herkes reklam çekme peşinde. Muhabbet edelim, oturalım diyen yok. Fotoğraf çekip oraya koy, ondan sonra filtre yapmak için ayrı bir mesai harca. 3 saat orada oturuyorsa 1.5 saati zaten bunlar için geçiyor. Ben o kadar esiri değilim.
Aydan Şener, kraliçelik taçıyla Türkiye güzeli olarak payelendirildiği an...
• Hayatınızın bu döneminde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Kendimi son derece huzurlu, dingin, ne istediğini bilen, görmüş geçirmiş, hayatta içinde kalan hiçbir şey olmayan, her şeyi yaşamış, bana yetecek derecede güzel bir hayat yaşamış bir kadın olarak görüyorum. Hayatım boyunca öyle çok büyük hayallerim veya isteklerim olmadı. Büyük arzuları olan biri değilim. Bu biraz da yapı meselesi.
• Memlekette ne kadar erkek varsa size âşıktı. Güzelliğinizi, şöhretinizi dünyayı parmağının ucunda döndürme, nakde çevirme amaçlı kullanmadınız. Azıcık da olsa hiç mi pişmanlığınız yok?
Hayatım boyunca hep yüreğimin götürdüğü yere giden bir kadın oldum. Tabii ki söylediklerinle birlikte her şeyim vardı ama çok daha fazlası olabilirdi ama onların mutluluk getirmeyeceğini çok küçük yaşta farkındaydım. Yani öyle yatlar katlar, mücevherler, adalar, hayatın görünen yüzü... Ben hiçbir zaman gösteriş seven bir insan olmadım. Aslanlar gibi kendi paramı kazanmak, kimseye muhtaç olmamak, kimseye müdana etmemek istedim. Bu hayatta benim için her zaman çok önemli bir şeydi. Hele bir erkeğe asla bir bağımlılığım olmasını istemedim. Ben 'Allahaısmarladık' dediğim zaman gidebilmeliyim. O özgürlük de işte ancak kendin kazanırsan oluyor. Hep onu istedim. Kazanayım, az veya çok ne kazanıyorsam ona göre yaşayayım. Bu bana her zaman yetti. Şöhretin çok büyüğünü yaşadım. Birçok işim çok başarılı oldu. Gencecik yaşımda güzellik kraliçesi seçildim. Anne oldum, evlilik yaşadım, güzel işler yaptım, çok güzel dostlarım oldu. Türk halkı tarafından çok sevildim ve bu çok önemli bir şey. Bu tür değerler benim için her zaman diğer dünya değerlerinden çok daha önemli olmuştur. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Zaten yaşantım da bunu gösteriyor.
• Kitaptan alıntılayarak söylüyorum, bir ara maaşlı çalışmayı da düşünmüşsünüz. Ne oldu da bu düşünceye sahip oldunuz?
Düşünmek değil de artık şöhretten biraz bunalıp, dedikodu gibi şeylerin beni üzdüğü dönemlerde, "Keşke maaşlı bir yerde normal çalışsaydım da şöhret olmasaydım" demiştim. Tabii ki döneminde iyi para kazanan oyunculardan da biriydim. "Bu kadar para kazanacağıma belli bir parayla sıradan, şöhretsiz bir insan olsaydım" demek istemiştim. Bazen öyle dönemler de oluyor. Hayatta her şey çok stabil ve düzgün gitmiyor. İnişler, çıkışlar oluyor, üzüntüler oluyor, mutluluklar oluyor, kayıplar oluyor. Bunaldığım bir dönemde öyle düşündüğümü hatırlıyorum.
• Neyden bunalmıştınız?
Sektörden, kötü insanlardan... Ben çok küçük yaşta çok büyük bir şöhrete ulaştım. ‘Çalıkuşu’ndan önce de Türkiye Güzellik Yarışması ve ‘Küçük Ağa’dan tanınıyordum ama ‘Çalıkuşu’yla büyük bir şöhret yakaladım. Başka bir şehre çekim için gittiğim zaman izdiham nedeniyle sokağa çıkamazdım. Gerçek izdiham olurdu. Kalabalığı, polisler gelip dağıtırdı. O derece büyük bir şöhretle başladığım için benim ayağımı kaydırmak gibi bir şey çok söz konusu olmadı ama sonrasında küskünlük yaşadığım dediğim dönemler oldu. Mesela; bir işe başlayacaksın, her şey konuşulmuş ve birdenbire televizyonda o rolde başka birinin oynadığı fragmanı görüyorsun. Bunun gibi olaylar bu sektörde yaşanabiliyor. Bunu herkes yaşıyor. Bu da bazen kırıcı olabiliyor. Daha insani ilişkiler kurulabilir.
Aydan Şener, 'Yıllar Sonra'da başrolü Tarık Tarcan ile paylaştı.
• Öyle olduğu zamanlarda ne hissediyorsunuz?
Kırılıyorsun. Bazen de 3'üncü ya da 5'inci bölümde, senaristle yapımcının bir tartışması yüzünden dizinizi bitiriyorlar. O da çok kırıcı bir şey. O kadar büyük bir ekip emek veriyor. İzleyiciye karşı da mahcup oluyorsun. Böyle şeyler yaşayınca, "Keşke bu işi yapmasaydım da bir yerde memur ya da öğretmen olsaydım, ona göre yaşasaydım, sıradan bir insan olsaydım" diye düşündüğüm dönemler oldu ama artık hiçbir şey beni kırmıyor. Oraları çoktan geçtim. Hiçbir insan da kırmıyor. Çünkü insanların ne kadar kötü olabildiğini gördüm. Bunu sektör için söylemiyorum, normal insan ilişkilerinde, dostluklarda da böyle. Onun için artık hiçbir şey kolay kolay beni şaşırtıp kıramaz.
• Size birçok teklif geldi. Astronomik ölçüde paralar teklif edildi. Şarkıcılığı neden hiç düşünmediniz?
Yine hırsım olmamasından dolayı herhalde. O dönemki o assolistlik kavramı da bana uygun değildi. Masa olayları, kavgalar, mafyatik durumlar... Birisi, bana bulaşır, bir şey olur diye korkum vardı. Hayatım boyunca hep huzur istedim. Huzur benim için paradan çok daha önemli. Sahneye çıkanlar her zaman bizden daha çok kazanmıştır. Dolayısıyla sahneye çıkanlar televizyonlara da programlar yaptılar, daha çok magazinin içinde oldular. Olabilirdi, çok da rahat yapabileceğim bir şeydi. Çok güzel bir sesim olsaydı, belki arada bir konser vererek performans şarkıcılığı yapabilirdim ama onun için de gerçekten çok güzel bir ses gerekirdi. Mevcut sesimle gazinoda çok rahat yapardım ama gazino sistemi bana hiç uygun değildi.
'Sevgilime Göz Kulak Ol' adlı tiyatro oyunu
• Geriye dönüp baktığınızda kariyer anlamında çok bariz bir pişmanlığınız var mı, yakınlarınız, “Ya Aydan, şu güzelliği şu şöhreti yeterince nakde çevirmedin.” demiyorlar mı?
Yok. Yaşamış olduğum hayattan mutluyum. Diyenler var ama ben hep gözü tok bir insan oldum. Hiç açgözlü olmadım. Dahasına gerek yok. Ben rahat yaşayabiliyorsam, evimde oturabiliyorsam, tatilime çıkabiliyorsam, istediğim yerde istediğimi yiyip içebiliyorsam, çocuğuma istediği bir şeyi alabiliyorsam onu tatile yollayabiliyorsam benim için yeterli.
• 1992’de yaptığımız röportajda da sohbetimizin mantığı aynıydı. Bana dejavu yaşattınız.
Ne mutlu bana ki hiç değişmemişim.
• O zaman şunu sormuştum; “Aydan Hanım, bu kadar şöhretlisiniz, neden sinema filminde oynamadınız?” Ki o zaman Türk sineması şimdiki gibi değildi, çok az film vardı. Şimdi ne düşünüyorsunuz?
Bir sinema filminde rol almayı çok istiyorum. Sinema daha kalıcı. Çünkü diziler çok daha çabuk tüketiliyor. İnsanlar bugün olan işi önümüzdeki sene bile hatırlamıyorlar.
Aydan Şener'in annesi Ayhan Şener ile babası Nezir Şener
• Ben artık o görüşe katılmıyorum. 10 yıl önce çekilen bir dizi tekrar tekrar yayınlanıyor ve yüksek izlenme oranlarına ulaşıyor.
O durum birkaç dizi için geçerli.
• Sizin, “Hak ettiğim zaten benimdir, nasıl olsa gelir” gibi bir tavrınız var. Geliyor mu?
Evet, öyle bir tavrım var. Galiba biraz cool’um. Bazı şeyleri didiklemiyorum. Hayat ne getirirse onu yaşamayı seviyorum. Belki de insan bir şeyleri elde ettikten sonra böyle oluyor. Bir yere geldikten sonra oluyor. Artık hayatın sunduklarıyla da biraz mutlu olayım tarzında bir yanım var.
• 1981’de Türkiye Güzeli seçildiniz, sonra Osman Fahir Seden size oyunculuk teklifinde bulundu. Babanız istemedi ama sonra kabul etti. Kabul etmeseydi nasıl bir hayatınızın olacağını hiç tahayyül ettiniz mi?
O dönem bir süre mankenlik de yaptım ama mankenliği hiç sevmedim. Sonra fotomodellik ve reklam filmleri olmuştu. Bilmiyorum, ne yapardım?
Aydan Şener'in çocukluk fotoğraflarından biri...
• Sizin bir de 'Hayır' diyememe özelliğiniz de var değil mi? Sonra atlattınız onu. Atlatmadan önce büyük bir kayba ya da hayal kırıklığına uğradınız mı?
Evet, eskiden vardı. Şimdi yok. Kırmamak adına, örneğin; gitmek istemediğim bir yere "kırılmasın, hatırı kalmasın" diye gittiğim ya da röportajsa "kırmayayım, yapayım" dediğim şeyler oluyordu. Herkesin oluyordur belki ama bu insanları kırmamak adına yapılan bir şey ama sonrasında, özellikle 40’lı yaşların başlarında, "Kırılırsa kırılsın" demeye başladım. Artık, "ben kırılacağıma o kırılsın, diyorum. Şimdi çok rahat hayır diyebiliyorum, çok rahat istemediğim bir şeyi söyleyebiliyorum. O konuda hiçbir sıkıntı çekmiyorum. Bu da yaşla ve yaşanmışlıkla çok alakalı bir şey. Bir yerden sonra daha kendinize dönmeye başlıyorsunuz. Karşınızdakindense daha kendiniz önemli oluyorsunuz. Bu çok önemli bir şey. Ben insanların yeteri kadar vefalı olmadığını düşünüyorum. Siz o insana kırmamak için ya da iyilik yapmak için bir şeyler yapıyorsunuz ama karşılığında ondan kırıcı bir tavır ya da bir hainlik gördüğün zaman da sinirleniyorsun. Belki bu tür şeyler yaşadığım için en sonunda, ben ne istiyorsam o, dedim. Gitmek istiyorsam gideyim, yapmak istiyorsam yapayım, "evet" diyeyim. Zaten bence en büyük ve gerçek özgürlük yapmak istemediğin bir şeyi yapmamak. O büyük bir özgürlük.
• İnsanın en güzel yaşları 40’lı yaşlar değil mi?
Kesinlikle... Bence o zaman başlıyor hatta o demlenmişlik 45’ten sonra geliyor. Bence çok güzel bir şey. Bana sorsalar asla 20’li yaşlarıma dönmek istemem. İstediği kadar güzel geçmiş olsun, yine de istemem.
• Bir de değer verince, vefa gösterince, bazıları kendinin olduğundan daha fazlası olduğunu düşünüyor. Vefa, iyilik dediğimiz şey, verenden kaynaklanır.
Kesinlikle. Onu bir bilseler. O kadar doğru ki... Hiç pesimist bir insan değilimdir. Tam tersi, her şeye olumlu tarafından bakmaya çalışırım. Hep olumsuz hep kötümser bakan insanlardan da hiç hoşlanmıyorum. Hayat kötü, artık bitti, komplo teorileri falan bana göre değil. Ben hayata hep her şey güzel olacak diye bakan biriyim. Salaklık derecesinde değil tabii ki dünyada olan biten her şeyin farkındayım ve çok duyarlıyım. Savaşlar, Gazze, hayvanlara yapılan zulümler, hayvanların uyutulması, şu dönem beni çok çok üzen şeyler. Benim de zaman zaman, ne olacak bu dünya, insanlık nereye gidiyor, insanlık vicdanını mı kaybetti, diye düşündüğüm dönemler oluyor ama yine de hep insanlığın, doğruluğun, sevginin, hoşgörünün kazanacağına inanmak istiyorum.
Aydan Şener ile kızı Ecem, bir kar tatilinde...
• Genç meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
Onlar zaten bilinçliler. Ben gençleri çok seviyorum. Yolları açık olsun diyorum ama işleri zor. Çünkü o kadar çok oyuncu olmak isteyen sektöre hevesli genç var ki…
• Oyuncu olmak başka bir şey, oyunculuğu kullanıp şöhret olmak istemek başka bir şey.
Evet, o da ayrı bir şey... Tabii ki başarılı bir işin içinde olunca da ister istemez şöhret geliyor. Ondan kaçış yok... Her oyuncu veya oyuncu adayı başarılı bir iş yapmayı ister. Benim önerim, çok çalışmaları, çok disiplinli olmaları, çok hayal kırıklığı yaşasalar bile mücadeleci olmaları, hemen düşmemeleri, dibe bile düşseler tekrar çıkabilme gücünü bulmaları.
Aydan Şener'in teyzesi ünlü oyuncu Suzan Avcı
• “Aydan Hanım öylesine güzel bir kadın ama neden yalnız?” Sizin hakkınızda bu soruyu sürekli duyuyorum...
Yaklaşık 10 senedir sürekli bir ilişkim yok. Birkaç denemelerim oldu fakat yalnızlığımı daha çok sevdiğimi fark ettim. Yalnızlık derken, evdeki yalnızlığımı da hayatta yalnız olmayı da daha çok seviyorum. Özgürlüğüme çok düşkünüm, belki ondandır. Bilmiyorum, rahata alıştım. Hayatımda kimseyi istemiyorum. Benim gibi böyle düşünen birkaç sanatçıya daha denk geldim. Biz neden böyle oluyoruz acaba? Bir kuzenim de bana; “Ünlüler, belli bir yaştan sonra neden yalnızlığı tercih ediyor?” gibi bir soru yöneltti. Ben de durdum, bir düşündüm, baktığın zaman uzun süreli birlikteliği hâlâ sürdüren insan sayısı hakikaten çok azaldı. Neticede seçim bu yönlü oluyor. Yanlış seçimler mi yapıyoruz? Bilemiyorum. Ben kendi adıma hiç öyle düşünmüyorum. Yaşanmış her şeyin arkasındayım, hepsine de saygı duyarım. Değerimizi mi bilmiyoruz ya da birlikte olduğumuz insana o şöhreti ve o gücü hissettirmemek adına daha mı olduğumuzdan farklı davranıyoruz? Bilemiyorum. Böyle çok mutluyum, hiçbir sıkıntım yok. Tabii hiçbir şey için büyük konuşmam, olmayacak diye bir şey yok. 10 sene böyle tercih etmiş olabilirim ama bundan sonra olmayacak diye de bir şey yok. Çok güvenebileceğim, her anımda güvenebileceğim hem başımı omzuna koyduğumda güvenebileceğim hem de arkamı döndüğümde kaşı gözü oynamayacak anlamda güveneceğim, düzgün, doymuş, durmuş, oturmuş, benimle aynı beklentileri olan birisi olursa tabii ki olur. Neden olmasın?
Aydan Şener, sokak köpeklerine yuva bulunması için yürütülen çalışmalara sık sık katıldı.
• Sizin hayvan sevginiz bir hayli yüksek. 'Kadına Dair'de de gözler önüne seriliyor. Oysa sizde kedi - köpek korkusu vardı... Beni çocukken köpek ısırmıştı o sebeple bende de aynı durum vardı.
Onlar sayesinde de kendimi hiç yalnız hissetmiyorum. Biri kucağımdan iniyor biri çıkıyor. Eskiden kedilerden, köpeklerden çok korkardım, 10 metre yaklaşamazdım fakat o korkumu yendim. O dönemde de korkuyordum ama bir yandan da yaklaşabilmeyi çok istiyordum. Kucağına bir yavru köpek al, bak korkunu nasıl yeneceksin.
• O korkumu barınaklarda gönüllü çalışarak yendim.
Ne güzel... Onların gözündeki o sevgiyi görüp de nasıl o kadar kötü şeyler yapabiliyorlar. Son zamanlarda beni çok üzen şeyler duyuyorum. Yol da verildi. Urfa’daki köpeği canlı canlı boğan o adam belki de namaz da kılıyor. O ellerini Allah’a açıyor ve o ellerle gidip bir canı alıyor. Gözü olan bir canlıyı nasıl öldürebilirsiniz? Şimdi Kurban Bayramı geliyor diye karaları bağlıyorum. Ona da tahammülüm yok. Yerdeki bir çiçeğe bile basmaya kıyamıyorsun da nasıl gözünün içine bakan bir canlıya kıyabiliyorsun. Ona bir lokma ekmek versen o hayvan senin için canını feda edecek. Nasıl onu öldürebilirsin veya kötü davranabilirsin, tecavüz edebilirsin? Akıl alır gibi değil. Ne olur o insanları uyutsunlar, insan değil onlar, bu varlıklara insan bile demiyorum. Niçin bir tanesi birilerini ısırıyor diye bütün köpekler öldürülüyor. O zaman bir tane katil var diye de bütün insanlar öldürülsün. Böyle bir şey olabilir mi? Çok karşıyım. Bazen "kıyamet kopsun, bir şey olsun, bu dünyadaki kötülükler bitsin" diyorum. Tekrar iyiliklerle dolu güzel bir dünya inşa edilsin ve öyle yaşasınlar. Bazen bunu canı yürekten istiyorum. Çocuklar ölüyor, insanların sığındıkları yerler bombalanıyor. Buna nasıl seyirci kalınıyor? İnanılır gibi değil. Bazen bir şey de çok fazla söylenildiği zaman anlamını yitirir ya onun gibi oluyor. O kadar çok kötülük var ki artık normalleştirilmeye başlanıyor.