Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Mardin Kültür Yolu Festivali'nin etkileyici durağı: Mor Gabriel Manastırı

        Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen, Türkiye’nin uluslararası marka değerine katkıda bulunmak amacıyla bu yıl 20 şehirde gerçekleştirilen Kültür Yolu Festivali ilk defa Mardin’e geldi.

        26 Ekim’e kadar devam edecek festival 30 farklı noktada gerçekleşecek yaklaşık 370 etkinlik sayesinde Mardin’i kültür ve sanatın kalbi haline getiriyor.

        Uzaktan bakıldığında uçsuz bucaksız bir denizi andıran Mezopotamya Ovası’na tepeden bakan Mardin, taş bir gerdanlık gibi.

        Daracık sokaklarından tarih fışkıran, kat kat yükselen taş evleriyle ziyaretçilerini büyüleyen kent, şimdilerde hem festivalin hem de sonbaharın etkisiyle daha canlı. Oteller, sokaklar, restoranlar kalabalık. Tarihi yapılar meraklı ve heyecanlı gözlerle dolu.

        REKLAM

        Ekim ayında Mardin’i keşfetmeye gelenler için şehrin ruhunu en iyi hissettiren duraklardan biri hiç kuşkusuz Mor Gabriel Manastırı.

        UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan manastır Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Turizm Geliştirme Ajansı’nın davetiyle gittiğim Mardin’de beni en çok etkileyen duraklardan biri oldu.

        UÇSUZ BUCAKSIZ MANZARADA BÜYÜLEYİCİ YAPI

        Mardin’in Midyat ilçesinin yaklaşık 23 kilometre güneydoğusunda bulunan Mor Gabriel Manastırı, diğer ismiyle Deyrulumur Manastırı, dünyanın ayakta duran en eski Süryani Ortodoks manastırı olarak biliniyor.

        397 yılında Mor Şmuel ve Mor Şemun adlı iki keşiş tarafından kurulan yapı, Süryani Kadim Cemaati’nin en önemli eserlerinden biri. Bu arada Mor kelimesi Süryanice’de “aziz” anlamına geliyor; kadınlar için kullanıldığında ise “azize” anlamını taşıyor.

        REKLAM

        Midyat’a doğru uzanan yolda, ağaçlarla çevrili bir tepenin üzerinde yer alan manastır, daha içerisine girmeden bile etkileyici bir atmosfere sahip.

        YAKLAŞIK 60 KİŞİ MANASTIRDA YAŞIYOR

        Mor Gabriel Manastırı’nı gezerken rehberimiz Eliyo Ergün’ün verdiği ilk bilgi, manastırın günümüzde hâlâ aktif bir yaşam merkezi olduğuydu.

        Ergün’e göre içeride, din adamları, öğrenciler ve çalışan personel dahil yaklaşık 60 kişi yaşamaya ve manastırın günlük işleyişini sürdürmeye devam ediyor.

        AYASOFYA'DAKİ MOZAİKLER KADAR ÖNEMLİ

        Manastırda ilk durağımız 397 yılında kurulan ana kilise. Binlerce yıllık tarihine rağmen ayakta ve göz alıcı taşları ile tavandaki orijinal ateş tuğlalarıyla tarihi dokusunu koruyor.

        Tavanları, Bizans döneminde altın ve gümüş işlemeli mozaiklerle süslenmiş; günümüze ulaşan mozaiklerin bir kısmı 15. yüzyılda kaybolsa da, ayin bölümündeki altın yaldızlı mozaikler hala göz kamaştırıyor.

        REKLAM

        Mozaiklerde en çok rastlanan motifler üzüm tasvirleri. Hem kültürel hem de dini anlam taşıyan bu motifler, bereketi simgelerken, İsa’nın kanı olarak kabul edilen şarabı temsil ediyor ve bölgede yetişen üzüm çeşitlerini yansıtıyor. Ülkemizdeki en eski tavan mozaiklerinden biri olarak, Ayasofya’nın mozaikleriyle karşılaştırılabilecek bir öneme sahip.

        MAYA ÖLÇÜLEBİLEN HAMUR TEKNESİ

        Manastırın bir sonraki durağı, Theodora Kubbesi olarak bilinen eski yemekhanesi. Burası, I. Justinianus’un eşi Theodora tarafından 540 yılında gönderilen maddi desteklerle yapılmış.

        İlk amacı bir vaftizhane olarak kullanmak olsa da, zamanla yemekhaneye ve toplantı salonuna dönüştürülerek farklı işlevler kazanmış.

        Binanın mimarisi ise dışarıdan kare, içten ise kubbe biçiminde, hem göze hem akustik olarak etkileyici bir tasarıma sahip. Tavandaki küçük boşluklar yankı sistemi sağlıyor; zamanında toplantı salonu olarak kullanıldığı için böyle bir düzenleme yapılmış.

        Ortada bulunan büyük taş ise hamur teknesi. Bu taş hamur yoğurma işlemlerinde kullanılmış. Teknenin küçük haznesi, maya ölçümü yapmak için kullanılırken, gideri sayesinde fazla su diğer taraftan akabiliyormuş.

        REKLAM

        Yemekhane duvarlarında ise bir sürpriz var: Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosunun bir kopyası. Orijinali Milano’da sergilenen bu eser, yemek salonunun temsili olarak dekore edilmesini sağlıyor. Ayrıca manastırın maketi de bu bölümde yer alıyor.

        Manastır turumuzun bir sonraki durağı Meryem Ana Kilisesi. 5. yüzyılda inşa edilen bu kilise, hala aktif olarak kullanılan bir ibadethane. Manastırda yaşayan yaklaşık 60 kişi, sabah, öğle ve akşam olmak üzere her gün toplu dualarını burada gerçekleştiriyor.

        12 BİN DİN ADAMININ DEFNEDİLDİĞİ MEZARLIK

        Turumuzun son bölümü, manastırın mezarlık alanı. Buraya geçmeden önce sol tarafta, manastırda yaşamış din adamları için hazırlanmış iki küçük oda görüyoruz. Bu odalar din adamlarının vefatlarından sonra defnedildikleri mezarlar.

        REKLAM

        Geldiğimiz mezarlık, 449 yılında inşa edilmiş ve toplamda 15 ana mezar alanı içeriyor. Rehberimizin anlattığına göre bu alanlara, manastırın 1600 yıllık tarihi boyunca yaşamış yaklaşık 12.000 din adamı defnedilmiş.

        Mezarlara yaklaşık 800’er kişi gömüldüğü için üst üste definler yapılmış; derinlikleri sayesinde kemikler daha iyi korunuyor. Bazı din adamları ise oturur pozisyonda, tören kıyafetleriyle ve yüzleri doğuya bakacak şekilde defnedilmiş.

        İnanca göre, Hz. İsa’nın ikinci gelişinin doğudan olacağına inanıldığı için bu pozisyon tercih edilmiş; ancak defin şekli tamamen din adamının vasiyetine bağlı.

        Burada yer alan en dikkat çekici mezarlardan biri, manastırın adını taşıyan Mor Gabriel’e ait. 7. yüzyılda yaşamış olan Mor Gabriel’in vasiyetine uygun olarak mezarı farklı bir alanda ve zeminde bulunuyor.

        Ziyaretçiler ellerini mezardaki toprağa değdirip bereket ve şifa dileğinde bulunabiliyor. Günümüzdeyse bu mezarlık, defin amacıyla aktif olarak kullanılmıyor; çünkü alan betonla mühürlenmiş ve yalnızca cumartesi akşamları, akşam duasının ardından ziyaret amaçlı açılıyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ