Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Şener Şen, "Bitti" demeden bitmez

        Şener Şen, geçtiğimiz günlerde 7 yıl boyunca 400'den fazla sahnelenen 'Zengin Mutfağı' adlı tiyatro oyununun son temsilinden sonra eve giderken gazeteciler tarafından görüntülendi. Şen, "Sahneleri artık bıraktınız mı, yeni bir oyun ya da sinema projesi olacak mı?" şeklindeki soruya; "Hayır, bitti" cümleleriyle cevap verdi.

        'Zengin Mutfağı', ilk kez 1978'de sahnelenmiş, 1980 Askeri Darbesi nedeniyle temsiline son verilmişti. 'Zengin Mutfağı', 1988'de yine Şener Şen'in başrolüyle sinema versiyonu olarak beyazperdeye aktarılmıştı.

        Şener Şen'in bu açıklamaları, oyunculuğu bıraktığı şeklinde anlaşıldı. Şen, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ifade etmek için bir açıklamada bulunarak; "Zengin Mutfağı oyunumuz yaklaşık 7 yıldan sonra sona erdi. Başta seyircilerimiz olmak üzere birlikte çalıştığımız, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Genç arkadaşlarım; Onay Kaya, Gizem Ergün, Kutay Sandıkçı, U. Arda Başkan’ın oyunun başarısında büyük katkıları oldu. Birlikte çok güzel anılar biriktirdik... Şimdi uzunca bir tatil zamanı… Yeni projelerde buluşmak dileğiyle..." dedi.

        "Yaş alınmasına rağmen genç kalmanın tek yolu, çalışmaya devam etmektir."

        Anlaşılan o ki Şener Şen'in "Bitti" cümlesi sadece 'Zengin Mutfağı' içinmiş. Şen'in bu açıklaması, doğal olarak hayranlarını ziyadesiyle mutlu kıldı.

        Bize sadece özenilesi yaşamları yansıyan ünlülerin elbette bir de madalyonun öteki yüzünde bir hayatları bulunuyor. Şöhrete kavuşmadan, tercih edilen bir oyuncu olmadan önce neler yaşadıkları, ne sıkıntılar çektikleri de fazla bilinmez. Kendileri de o günleri pek anlatmak istemez.

        REKLAM

        Oyunculuktan önceki yaşamı az bilinen ünlülerden biri de Şener Şen'dir. Örneğin soyadının aslında 'Şilit' olduğu, birçok mesleği icra ettiği pek bilinmez.

        Şöyle;

        26 Aralık 1941’de Adana’da doğan Şener Şen de babası Ali Şen gibi oyunculuğa başka meslekten geçiş yaparak başladı. Lüleburgaz’daki Kepirtepe Köy Enstitüsü’nden mezun olan Şener Şen’in öğretmen olarak atandığı ilk yer Kocaeli oldu. Şen, daha sonra da iki yıl boyunca Muş’taki bir okulda sınıf öğretmenliği yaptı.

        Şener Şen'in işportacılıktan, Türkiye'nin en ünlü oyuncularından biri haline nasıl geldiğinin ayrıntılarını aşağıda okuyacaksınız.

        ASLINDA MARANGOZDU

        Türk sinemasının en etkin karakter oyuncularından biri olan Ali Şen, aslında bir marangozdu. Şen, marangozluk yaptığı 1930'lu yıllarda kurulan Adana Halkevi'nin dekorlarını yapma işini aldı. Çalışırken bir yandan da sahnelenen oyunları seyreden Şen, oyunculuğa ilgi duymaya başladı. Tiyatro yöneticilerinin teşvikiyle halkevinde bir süre amatör oyuncu olarak yer alan Ali Şen, marangozluğu bırakarak 1944 - 1946'da gezginci Sadi Tek Tiyatrosu'nun kadrosuna dâhil oldu.

        Ali Şen'in de oğlu Şener Şen'in de doğum günleri, 365 / 1 oranıyla aynı güne denk geldi. Baba - oğulun doğum günleri; 26 Aralık...

        Ali Şen, oyunculuğu daha kapsamlı yapmak için 1950’de İstanbul’a taşındı. Şen, rol aldığı 354 yapımda canlandırdığı karakterleri canlandırmadaki ustalığıyla ‘Unutulmazlar’ arasında yer aldı.

        Liseyi bitiremeyen Şener Şen, önce bir iplik fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. Bu işte fazla tutunamayınca şansını; işportacılık, marangozluk ve şoförlükte denedi. 1978 yapımı ‘Neşeli Günler’de canlandırdığı ‘Ziya’nın işportacılık yaptığı sahnedeki başarısında gerçek hayatındaki işportacılığın etkisi var mıdır?

        Şen Şen, baktı ki işte işe atlamayla gelecek kurulmayacak, liseyi bitirmeye karar verdi. Liseden mezun olduktan sonra Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı öğretmenlik sınavını kazanan Şener Şen, önce Kocaeli'ye atandı. Ardından da Muş'un Malazgirt ilçesinin Fenek köyüne...

        Kara tahtada yazma öğrettiği öğrencisi Şefik Bahşi, verdiği bir röportajda, Şener Şen'den; "Çalışkan, disiplinli, şakacı bir öğretmendi" şeklinde söz etmişti.

        Şener Şen’in Fenek köyünde geçirdiği iki buçuk yıl, kendini ve geleceğini sorgulayarak geçti. Köy yerinde fazla meşgale de olmaması, Şen’in geleceğini sorgulamak için daha fazla zamanı olmasına yol açtı.

        Babası Ali Şilit, sahne adı olarak 'Şen'i kullandı. Şener Şen, bu konuda da babasının izinden gitti.

        Şener Şen, geleceğinin öğretmenlikte olmadığına karar verdiği an istifa ederek baba mesleğine yönelme adına soluğu İstanbul’da aldı.

        Şener Şen'in Fenek köyündeki evinde yemek yaparken çekilmiş bir fotoğrafı... Şen, mutfağa ne kadar hâkim olduğunu; 'Zengin Mutfağı' ve 'İkinci Bahar'da kamera karşısında da sergiledi.

        Şehir Tiyatrosu'na bulunduğu başvuru kadronun dolu olması nedeniyle kabul edilmeyen Şener Şen, hayatının yönünü değiştirecek kararı verdi. Şehir Tiyatrosu yetkililerine, hiçbir ücret almadan tiyatroda çalışabileceğini söyleyen Şen'in bu teklifi olumlu karşılanınca adını, Türk sinemasının efsaneleri arasına yazdıracağı günlere başlangıç yaptı.

        'Muhsin Bey' (1987)

        Şehir Tiyatrosu'nda çalıştığı bir yıl içinde 'Yolda Yürüyen Adam', ‘Garson’, ‘Uşak’ gibi küçük ve adsız karakterleri canlandıran Şener Şen, ikinci yılında sahneye daha büyük rollerde çıkmaya başladı. O sıralarda kadroda kendine yer bulmasıyla maaş da almaya başladı.

        Ne var ki ücretsiz çalıştığı günlerde biriktirdiği para bitmişti ve bağlanan maaş da kendisine yetmiyordu. Her ne kadar sinema oyuncusu olmayı istemese de para kazanma adına tanıdığı sinemacılara haber salarak, figüranlık ve seslendirme yapabileceğini söyledi.

        İşte o karar, Şener Şen’in Türk sinemasının efsaneleri arasında yer almasını sağlayacak yolu açtı.

        1964’te Fatma Girik ile Orhan Günşiray’ın başrollerini paylaştığı ‘Hizmetçi Dediğin Böyle Olur’daki rolü; isimsiz bir karakteri canlandıracak kadar küçüktü.

        Keza aynı yıl rol aldığı ‘Yaşasın Hayat’ta da öyle…

        Sonraki ilk filminden birinde; ‘Hasta’, diğerinde ise ‘Serseri’ye hayat veren Şener Şen’in canlandırdığı karakterin bir adının olması için 6 yıl beklemesi gerekecekti.

        Şener Şen’in canlandırdığı karakterin bir adının bulunduğu ilk film, 1970 yapımı; Kartal Tibet ile Hülya Darcan’ın başrollerini paylaştığı ‘Kadın Satılmaz’dı. Her ne kadar karakterinin bir adı olsa da rolü küçüktü.

        1975’e kadar olan süreçte rol aldığı filmlerin bazılarında; ‘Devlet Dairesinde Müdür Arayan Adam’ gibi adsız, bazılarında ise adlı ama yine küçük karakterler için kamera karşısına geçen Şener Şen’i, Şener Şen yapan film, ‘Badi Ekrem’i canlandırdığı ‘Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’ oldu.

        Şener Şen’in kariyer döngüsü tam bir; “Sen, yeter ki çalış. Bugün olmazsa yarın mutlaka olacak” şeklindeki felsefenin en iyi örneklerinden biri olarak göze çarpıyor.

        ‘BADİ EKREM’İ ASLINDA ZEKİ ALASYA CANLANDIRACAKTI

        Şener Şen’in bütün ülkece tanınmasını sağlayan film, hiç şüphesiz bir beden eğitimi öğretmeni olan ‘Badi Ekrem’i canlandırdığı ‘Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’dır… Aslına bakılırsa Şener Şen’e ışıltılı kariyerinin kapısını açan ‘Badi Ekrem’i, başta Zeki Alasya’nın canlandırmasına karar verilmişti.

        Şöyle;

        Zeki Alasya, tiyatro oyunu olarak sahneledikleri ‘Hababam Sınıfı’nı film haline getirmesi için Ertem Eğilmez’e teklifte bulundu. Eğilmez, kabul ettikten sonra senaryo yazımına başlandı. Tamamlandıktan sonra hangi karakteri, hangi oyuncunun canlandıracağı konusunda belli olan ilk isim Zeki Alasya idi.

        Ne var ki…

        O dönemde; Zeki Alasya ile Metin Akpınar, kariyerlerinde yükselişe geçmişlerdi. Ertem Eğilmez, Alasya ile Akpınar'a kaşe ücreti olarak 15 bin lira veriyordu. 'Hababam Sınıfı'nın çekileceği günlerde yapımcı Şahan Haki, 'Mirasyediler''de rol almaları için o dönemlerde sadece jönlerin kaşesi olan 50 bin lira teklif etti. Zeki Alasya ile Metin Akpınar, 'Mirasyediler'de rol almayı tercih edince 'Hababam Sınıfı'nın kadrosunda yer alamadı. Ertem Eğilmez, bunun üzerine ‘Badi Ekrem’ rolünü Şener Şen’e verdi.

        ‘Badi Ekrem’i Zeki Alasya canlandırmış olsaydı şüphesiz ortaya yine keyifle izlenecek bir karakter çıkacaktı ama Şener Şen’in yeteneğinin fark edilmesi, belki de çok sonraları olacaktı.

        Süt Kardeşler (Ergin Orbey - Jale Altuğ - Halit Akçatepe - Hale Soygazi - Kemal Sunal - Yasemin Esmergül - Şener Şen - Adile Naşit - Ayşen Gruda / 1976)

        Şener Şen’in ‘Badi Ekrem’ ile izleyiciler üzerinde bıraktığı etki, Arzu Film’in fenomen filmleri; ‘Tosun Paşa’, ‘Şabanoğlu Şaban’, ‘Neşeli Günler’, ‘Gülen Gözler’, ‘Süt Kardeşler’ ile kariyerini ışıltılı bir hale getirdi.

        Şener Şen, 1975 – 1983 arasında kalabalık kadrolu filmlerde rol alırken hiçbirinin hikâyesinin merkezinde canlandırdığı karakter yoktu. Ta ki 1983’te çekilen ‘Şalvar Davası’na kadar…

        Şener Şen, 1983 yapımı 'Şalvar Davası'nda başrolü, Müjde Ar ile paylaştı.

        Kartal Tibet’in yönettiği, 'Şalvar Davası', Şener Şen’in ilk başrol filmi oldu. O yıl, 42 yaşında olan Şen'in 'Şalvar Davası'ndan sonra rol aldığı her filmin hikâyesinin merkezinde, canlandırdığı karakter vardı.

        42 YAŞINDAN SONRA ROL ALDIĞI FİLMLER

        Züğürt Ağa (1985)

        Âşık Oldum (1985)

        Çıplak Vatandaş (1985)

        Değirmen (1986)

        Milyarder (1987)

        Muhsin Bey (1987)

        Selamsız Bandosu (1987)

        Arabesk (1989)

        Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni (1990)

        Gölge Oyunu (1993)

        Amerikalı (1993)

        Eşkıya (1996/ Oscar Aday Adayı)

        Gönül Yarası (2005 / Oscar Aday Adayı)

        Kabadayı (2007)

        Av Mevsimi (2010)

        Yol Ayrımı (2017)

        'Züğürt Ağa'

        1990'lı yıllara gelindiğinde Şener Şen'in rol aldığı film sayısı azaldı. "Geç bulunan kıymet, erken kaybedildi" şeklindeki düşünceler, 1996'da 'Eşkıya'nın gösterime girmesiyle yok oldu.

        Ne var ki 'Eşkıya'dan sonra 8 yıl boyunca hiçbir filmde rol almamasının nedeninin sadece Yavuz Turgul'un senaryolarının dışındaki filmlerde çalışmak istemediğinin öğrenilmesiyle; "Şener Şen'i izlemek için Yavuz Turgul'un senaryo yazmasını mı bekleyeceğiz? Velev ki yazmadı / yazamadı, o zaman Şener Şen'den mahrum mu kalacağız?" düşüncesi ortaya çıktı.

        Bu düşüncenin iyiden iyiye yaygınlaştığı dönemde Yavuz Turgul imzalı 2005 yapımı 'Gönül Yarası'nda rol aldı. Ardından da yine Turgul'un senaryosunu yazdığı; 'Kabadayı' (2007), 'Av Mevsimi' (2010) ve 'Yol Ayrımı' (2017) için kamera karşısına geçti.

        'Av Mevsimi' (Yavuz Turgul; Cem Yılmaz, Şener Şen ve Okan Yalabık'ın yer aldığı sahnenin kadrajını yapıyor)

        Şener Şen'in son 25 yılda sadece 4 filmde rol alması (Hepsinin senaryosu Yavuz Turgul'a ait) hayranlarının şerzenişini haklı çıkardı.

        Şener Şen, bunun nedenini yaptığımız röportajda açıklamıştı.

        "NASIL PARÇALANDIKLARINI GÖRDÜM"

        ♦ Birlikte çalıştığınız genç oyuncular sizden neler öğrendi?

        Kim kimseden ne öğrendi o belli olmaz. Ben de kendilerinden kazançlar sağladım. Belki o kazançları şimdi burada biçimlendirmesi zor olur ama öğrendiğimi biliyorum. Onları bilgi kutuma attım. Zamanı ve yeri gelince kullanacağım.

        ♦ Sizi tanımlamalarını istediğimde net bir cevap vermediler. “Ne söylesek az kalır” şeklinde bir tavırları vardı. Siz kendilerine bu konuda yardımcı olmaz mıydınız?

        Belki bende geçmişte yapılmış işlerin deneyimini görmüşlerdir. O deneyime sahip olmak, oyunculukta böyle bir role donanım isteyebilir. Belki de ben onların modeliyim.

        ♦ Kendinizi yaptığınız her işte başarılı olmak zorunda hissetmenizden yorulmuyor musunuz?

        Yapılan her işte başarılı olunacak diye bir kural yok. Sonuçta sanat yaptığımız için elimizde başarı adına somut bir veri olmuyor. Birkaç işimi peşi sıra sayabiliriz ama izleyicilerle en çok buluşan ‘Eşkıya’ olmuştur. ‘Eşkıya’daki izleyici rakamını baz alacak olursak önceki işlerimin başarısız olduğunu mu düşüneceğiz? Yaptığım işlerden istediğim noktaya gelmeyenler mutlaka olmuştur. Başarısızlığa da hazırım. Amacım işimle mutlu olmak. Yapılan her işe başarılı olma sorumluluğu yüklemek çok ağır bir şey. İstediğiniz kadar yetenekli olun, bazen şanssızlıklar olur. Ya da rol size uygun değildir. Bu benim kabahatim değildir. Ya da film kötü çıkar. Bu benim suçum değildir. Yine de iyi işler çıkınca mutlu olurum. Zaten neden yapılır bu işler? Bu sorunun cevabı önemli. Oyuncunun kendini ispat etme ihtiyacı, yönetmenin de beğenilme kaygısı vardır. Seyirciye hikâyeyi anlatmak vardır. O hikâyeye inandırmak vardır. Ben hikâyelere çok fazla güvenen birisi değilim. Sinema, tiyatro, edebiyat… Hikâyeye dayalı işlerdir ama ben insanın hikâyesinden çok ruhunun aktarımını daha çok önemsiyorum. Ben sinemayla ciddi anlamda 1970’lerde Arzu Film’in yapımlarında küçük rollerle yer alarak ilgilenmeye başladım. Orada Ertem Eğilmez, Yavuz Turgul, Sadık Şendil gibi önemli isimlerin ne düşündüklerine ve ortaya iyi bir iş çıkarmak için nasıl parçalanlandıklarına şahit oldum. Onlardan bütün meselenin hikâye olduğunu öğrendim. Benim komedi konusundaki titizliğim asıl meselenin hikâye olduğunu biliyor olmam. 120 dakika boyunca hikâyeyi komedi diliyle anlatmanın başka bir sırrı var. O sırrın keşfedilmesiyle yazılan senaryo bulamadığım için komedi filmlerinde rol almıyorum.

        Şener Şen - Yavuz Turgul

        ♦ Yavuz Turgul'dan başka senaristlere güveniniz yok mu?

        Öyle bir durum söz konusu değil. Hele bir yönetmen kendisi yazdıysa ben de beğenirsem o proje de rahatlıkla yer alırım.

        ♦ Hakkınızda "Yavuz Turgul takıntısı olmasaydı dünya yıldızı olabilirdi" şeklinde yorumlar yapılıyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

        Yavuz Turgul ile çalışmamın takıntı olarak tanımlanması hoş değil. Burada, benden önce Yavuz Turgul'a ayıp ediliyor. Ayrıca oyunculuk ait olduğun topraklarla ilişkilidir. Bizim insanımızı iyi tanırım. Bu nedenle canlandırdığım tipler beğenilmiştir. Örneğin 'Züğürt Ağa'yı yabancı bir oyuncu benim gibi canlandırabilir miydi? New York'a gidip bir borsacıyı canlandırsam acaba beğenilir mi? Türkiye'de oyuncu olmaktan ve konumumdan mutluyum. Gerisi hikâye.

        Dünyanın gözü burada
        Dünyanın gözü burada Haberi Görüntüle
        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ