Gazeteci Fatih Altaylı tutuklandı
Gazeteci Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan tehdit içerikli sözler sarf ettiği iddiasıyla önceki gün gözaltına alındı. Emniyette ifadesi alınan Altaylı, dün öğle saatlerinde adliyeye sevk edildi. Altaylı, savcılıktaki ifadesinde soruşturma konusu olan sözlerinin anlam bütünlüğü değiştirilerek saptırıldığını söyledi. Savcılığın tutuklamaya sevk yazısında "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı tehdit suçu oluştuğu ve tehdit suçunun da fiili saldırı kavramına dahil olduğu" belirtildi. Altaylı, sevk edildiği mahkemece tutuklanarak Silivri'deki Marmara Cezaevi'ne gönderildi

Gazeteci Fatih Altaylı, hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında önceki gün savcılık talimatıyla gözaltına alındı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan tehdit içerikli sözler sarf ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Altaylı tutuklanması talebiyle dün adliyeye sevk edildi. Altaylı, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, Altaylı hakkında, kendi ismiyle anılan YouTube sosyal medya kanalında dünkü yayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan tehdit içerikli sözleri nedeniyle "Cumhurbaşkanını tehdit" suçundan resen soruşturma başlatıldığı belirtildi.
Fatih Altaylı'nın, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne verilen talimat gereği yakalanarak gözaltına alındığı bildirildi. Emniyette ifadesi alınan Altaylı'nın Cumhurbaşkanı'nı tehdit suçunu kabul etmediği, verdiği tarihi örneklerin de suç teşkil etmediğini söylediği öğrenildi. Altaylı, dün öğle saatlerinde Çağlayan Adliyesi'ne sevk edildi.
TUTUKLANDI
Altaylı, savcılıktaki ifadesinde de tehdit suçunu işlemediğini, soruşturmaya konu olan videonun anlam bütünlüğü değiştirilerek saptırıldığını söyledi. Videonun 3 dakikalık orijinal halinde tarihsel bilgi verdiğini, 30 saniyelik kısaltılmış kesitte ise algı yaratıldığını söyledi.
Altaylı'nın savcılıktaki ifadesinin tamamı şöyle:
"20/06/2025 tarihinde yapmış olduğumuz yayında Cumhurbaşkanına karşı herhangi bir tehdit veya hakaret maksadım yoktur. Araştırma şirketinin yapmış olduğu anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaydi hayat şartıyla Cumhurbaşkanlığı yapmasına onay verip vermedikleri yönünde araştırma yapılmış, vatandaşların %70 de böyle bir anayasa değişikliğine onay vermeyeceklerini söylemiştir. Yapmış olduğumuz bu yayında da, bu konu ile ilgili Türk halkının tanzimattan bu yana oy kullanarak devlet yönetiminde etkin olmayı sevdiğini ve benimsediğini ve herhangi bir kişiye kendi isteği ve denetimi dışında, devlette üst düzey görev yapma iznini peşinen vermekten hoşlanmadığını beyan ettim, Türk halkının kendini yönetenlere karşı her zaman eleştirisel bir tutum takınabildiğini, padişahlar döneminde dahi padişahların eleştirildiğini, tarihe meraklı entelektüel kimliğim ile ifade ettim. Söylemiş olduğum şeylerin aynıları ya da benzerleri daha önceki tarihlerde, murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu gibi yakın tarihimiz üzerine uzman olan bilim insanları tarafından da defalarca söylenmiştir. Burada kesinlikle Cumhurbaşkanına tehdit veya tehdit algısı çıkarılacak beyanım yoktur. Herhangi bir ima dahi yoktur. Olayın bu şekilde anları bütünlüğü değiştirilerek saptırıldığını, sadece tarihe bilgi vermeye yönelik beyanlarımın bilinçli bir şekilde Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi yansıtıldığını görmekteyim. Bu algı bozulmasından ve sözlerimin çarpıtılmasında şahsım sorumlu değildir. Zira sayın savcılık makamına sunmuş olduğum USB içerisinde bulunan suça konu edilen videolar izlendiğinde, yaklaşık 3 dakika olan orijinal video benim açıklama yaptığım ve tarihsel bilgi verdiğim videodur, diğer yaklaşık 30 saniyelik kısa olan video ise bu videoların kesilerek anlam bütünlüğü oluşturulacak şekilde sanki Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum algısı yaratınak için kurgulanmış ve kamuoyuna sunulmuş videodur. Orijinal olan video izlendiğinde herhangi bir şekilde Cumhurbaşkanını kastederek halk nazarında tehdit vari bir konuşma yapmadığım, konuşmanın tamamen tarihsel olduğu açıkça görülecektir. 45 yıllık meslek hayatım boyunca sayısız televizyon programına katıldırı ve köşe yazıları yazdım. Bunların herhangi birisinde bırakın Cumhurbaşkanını herhangi bir vatandaşı dahi tehdit etmişliğim yoktur. Bu suçlamalar ile daha önce herhangi bir adli soruşturma yada kovuşturma dahi geçirmedim. Burada kesinlikle tehdit maksadım yoktur, şahsen tanımış olduğum Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik eleştiri hakkımı kullandım, tehdit benim asla yaptığım bir şey değildir. Ayrıca savcılık sevk evrakında TCK 310/2 maddesi uyarınca suçlandığımı gördüm. Ancak bu suçun oluşabilmesi için fiili bir hareket gerekliliği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle sadece sözlerimden dolayı, suçun maddi unsurları oluşmamıştır. Bu nedenle hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini arz ederim."
Savcılıkta ifadesi alınan Altaylı tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi. Savcılığın tutuklamaya sevk yazısında Altaylı'nın soruşturma konusu olan sözlerinin "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı tehdit suçunu oluşturduğu ve tehdit suçunun da fiili saldırı kavramına dahil olduğu, bu haliyle şüphelinin eyleminin TCK 310/2 maddesi delaleti ile TCK 106/1 maddelerinde düzenlenen suçu oluşturduğu" belirtildi. Savcı, kuvvetli suç şüphesi gerekçesiyle tutuklama talep etti.
Altaylı, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Silivri'deki Marmara Cezaevi'ne gönderildi.
BAŞSAVCILIKTAN AÇIKLAMA
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Fatih Altaylı hakkında kendi ismiyle anılan “Youtube” sosyal medya kanalında 20/06/2025 tarihli yayında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan tehdit içerikli sözleri nedeniyle Cumhurbaşkanını Tehdit (TCK md. 310/2 delaletiyle 106/1) suçundan re’sen soruşturma başlatılmış olup adı geçen şahıs İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne verilen talimat gereği bugün yakalanarak gözaltına alınmıştır."
DMM'DEN AÇIKLAMA
İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), tutuklama kararının ardından yapılan değerlendirmeler üzerine şu açıklamayı yaptı:
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik tehdit iddiası ile gözaltına alınarak tutuklanan Fatih Altaylı'nın yargılanma süreciyle ilgili kamuoyunu manipüle etmeye yönelik bir kampanya yürütülmektedir.
Türk Ceza Kanunun 106. maddesine göre "tehdit”, bir suçtur. Tehdit suçunun "ifade özgürlüğü" olarak takdim edilmesi manipülasyondur. Hukuk devletinde suç teşkil eden durumlara karşı "hukukun üstünlüğü ilkesi" herkesi bağlamaktadır.
YouTube kanalında Altaylı'ya "Halka Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ömrü boyunca cumhurbaşkanı kalıp kalmamasının sorulduğu ve yüzde 70’in buna karşı çıktığı" şeklinde bir soru yöneltilmiş; kendisi suç teşkil eden şu ifadeleri kullanmıştır:
“...yakın geçmiş değil uzak geçmişe bak, bu millet padişahını boğmuş bir millettir. Az buz değildir öldürülen, suikasta kurban giden Osmanlı padişahı... Suikast demeyelim de, komploya kurban giden veyahut boğazlanan veya intihar etti süsü verilen Osmanlı padişahı.”
Altaylı'nın ifadelerinin, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili yöneltilen bir soru üzerine sarf edildiği ve ne anlama geldiği açıkça ortadır. Buna rağmen Altaylı’nın Cumhurbaşkanımızı kastetmediğine ve tarihi bir anekdot aktardığına ilişkin iddialar manipülasyondur.
Altaylı'nın "gözaltı ve yakalama" süreci Ceza Muhakemeleri Kanununun ilgili maddeleri uyarınca hukuki çerçevede yürütülmüştür. Bu konudaki usulsüzlük iddiaları da tamamen dezenformasyon ürünüdür.
Soruşturma makamları, Altaylı’nın ifadelerinin TCK’nın 310/2 maddesine dalalet ile TCK 106/1’de belirtilen tehdit suçuna vücut verdiği kanaatiyle kendisini tutuklamaya sevk etmiştir.
Sulh Ceza Hakimliği ise şüphelinin “beyanı ve ifadeleri, kanun metni ve gerekçeleri dikkate alındığında, tehdit suçunun varlığı ve fiili saldırı kapsamına girdiği, şüphelinin sözlerini ikrar etmiş olması ve bunun fiziki delillerle desteklendiği, cezanın alt ve üst sınırıyla birlikte değerlendirildiğinde kaçma şüphesinin yüksek olduğu” mütalaası ile tutuklanmasına karar vermiştir.
Ülkemizde yargı süreçleri bağımsız mahkemeler tarafından icra edilmektedir. Adli makamlar suç şüphesi durumunda şüpheli veya tanıklarla ilgili süreçleri hukuki çerçevede yürütmektedir.
ÖZGÜR ÖZEL'DEN PAYLAŞIM
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya X hesabından Fatih Altaylı'nın gözaltına alınmasını eleştirerek “Fatih Altaylı gazetecidir. Serbest bırakılmalıdır” şeklinde tepki gösterdi.
YAVAŞ: SERBEST BIRAKILMALI
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, tutuklama kararının ardından yaptığı açıklamada "Ortada ne suç unsuru ne de tutuklamayı gerektirecek bir durum vardır" dedi. Tutuklamanın ceza değil, istisnai bir tedbir olduğunu kaydeden Yavaş, "Bu yanlıştan derhal dönülmeli, Fatih Altaylı serbest bırakılmalıdır" dedi.
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI SAĞKAN'DAN AÇIKLAMA
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da sosyal medya hesabında şu açıklamayı yaptı : “Fatih Altaylı hakkında hukuka aykırı şekilde uygulanan gözaltı kararı, sadece bir gazeteciyi susturma çabası değil, halkın haber alma hakkına açık bir tehdittir”.
DERVİŞOĞLU: ŞAKA MISINIZ?
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu "Fatih Altaylı gibi bir gazeteci, darbe dönemlerinde bile böyle bir suçlama ile tutuklanmamıştır. Gençlerin diliyle sorayım size: Şaka mısınız?" diyerek tepki gösterdi.
AĞIRALİOĞLU: BU SÖZLERİN TEHDİT OLMASI SÖZ KONUSU OLAMAZ
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu da yaptığı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir. Seçimle gelen, seçimle gider ve aksi düşünülemez. Dolayısıyla da bu sözlerin Sayın Cumhurbaşkanına tehdit olması söz konusu olamaz. Fikirleri suç, eleştiriyi tehdit, muhalif düşüneni şüpheli, itiraz edeni sanık sandalyesinde gören tavır, herkesten önce “güçlü devlet” hedefimize zarar verir” dedi.
KILIÇDAROĞLU: ELEŞTİRİ DEMOKRASİNİN TEMELİ
CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "Gazetecilerin, siyasetçilerin ya da yurttaşların düşüncelerinden dolayı tutuklanması kabul edilemez. Bu, korkuyu ve adaletsizliği büyütür.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı, ancak özgürlük, hukuk ve demokrasiyle taçlanabilir; bu yolda ilerlemek hepimizin ortak sorumluluğudur.
Eleştiri, demokrasinin temelidir. Katılmadığımız fikirlerin dile getirilmesi, özgür toplumların doğal parçasıdır. Ancak özgürlükler, sorumluluk duygusuyla birlikte anlam kazanır. Türkiye, korkuyla değil; adaletle, özgürlükle ve demokrasiyle güçlenir."