Martenitsa bilekliği takıyorsanız bu kurala uyun! Zarif ve kadim bahar geleneği: Martenitsa
Kırmızılı beyazlı Martenitsa bileklikleri baharı karşılamanın en zarif yollarından biri. Geleneğe göre 1 Mart'ta takıp kırlangıç veya leylek görünce çıkarabilirsiniz… Ama dikkat, sadece hediye olarak takılabilir!
Her ne kadar yapay zekalar, uzaya roket fırlatmalar, üç boyutlu yazıcıdan organ yapmalar çağındaysak da hala kadim kültürlerin geleneklerini yaşatıyoruz. İçinde bulunduğumuz bahar aylarında bir anda kırmızı, beyaz yünden yapılma bilekliklerin nasıl da arttığına bakın… Martenitsa adı verilen o bileklikler baharın gelişini kutlamanın en renkli yolu. Kökeni Bulgaristan olsa da bütün Balkanlar’da ve ülkemizde de bu gelenek sürdürülüyor.
UNESCO tarafından 2017 yılında Somut Olmayan Kültürel Miras olarak kabul edilen martenitsa geleneği Bulgaristan, Kuzey Makedonya, Romanya ve Moldova’nın ortak mirası olarak tanınıyor.
Baba Marta ve kocakarı soğukları
Bulgar kültüründeki Baba Marta yani büyükanne Marta baharı getiren yaşlı bir kadın. Efsaneye göre, oldukça huysuz bir kadın olan Baba Marta'nın iki erkek kardeşi Ocak ve Şubat ile arası pek iyi değil. Onlara kızdığında hava soğuk ve kasvetli olur, ama keyfi yerine geldiğinde güneş açar, baharın sıcaklığı hissedilir. Baba Marta'nın ruh hali, mart ayının değişken havası gibidir çünkü bu yaşlı kadın Mart ayının ta kendisidir. Hatta bizde de “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” diye anlatılan bu değişken havanın en soğuk zamanına halk arasında "kocakarı soğukları" denilir.
“Hediye” kuralına uymalısınız…
Geleneğe göre baharın gelişini kutlamak isteyenler 1 Mart’tan itibaren birbirlerine kırmızı ve beyaz iplerden yapılan süsleri hediye eder. Esas olan bu süsleri kendi kendine yapmak veya satın almak değil bir başkasından hediye olarak almaktır. Dolayısıyla siz birilerine hediye etmelisiniz, birileri de size…
Martenitsalar bileğe takılabilir, kıyafete broş olarak iliştirilebilir veya evlere asılabilir. Hatta ağaç dallarını süslemek için bile kullanılır. Bu gelenek, sağlık, güç ve bereket dilemek için yapılır.
Martenitsalar, ilkbaharın gelişini müjdeleyen kırlangıç veya leylek görülene kadar takılır. Betondan mürekkep şehirlerde yaşıyorsanız leylek göremedim diye üzülmeyin, çiçek açan bir ağaç görmeniz de kafi. Sonrasında da zaten bileğinizden çıkarıp ağaca bağlayıp dilek dilemelisiniz.
Bereket için kırmızı, yeni başlangıçlar için beyaz
Martenitsa’nın kırmızısı, hayatı, enerjiyi, doğumu ve bereketi yani dişiliği; beyaz da, saflığı, temizliği ve yeni başlangıçları sembolize eder. Bu iki rengin bir araya gelmesi, yeniden doğuşun ve doğanın uyanışı temsil eder. Geleneklere göre bu bilezikleri bekar kızlar sol bileklerine, evli kadınlar sağ bileklerine takarken bekar erkeklerin ipleri ayrı durur ama evli erkeklerin ipleri birbirine bağlılığını simgeleyecek şekilde sıkı sıkı örülür.
Nevruz, Paskalya, Hıdırellez ve Hamursuz…
Kışı geride bırakıp baharın bolluğuna ve bereketine kavuşma coşkusu sadece bu coğrafyaya özgü değil. Binlerce yıldır neredeyse tüm kültürlerde mevsimlerin dönüşünü ve hayatta kalmayı kutlayan ritüeller toplumun belleğinde yaşar. Bulgaristan’da bunun adı Martenitsa, Orta Asya’da Nevruz olur, Hıristiyan dünyasında Paskalya, Yahudi kültüründe Hamursuz, Anadolu ve Balkanlar’da Hıdırellez… Adı ve kutlama biçimleri değişse de özü aynı kalır: Kışın zorluklarından sonra umutla ve bereketle gelen baharı karşılamak. Baharın getirdiği umut ve yeniden doğuştur. Çünkü her bahar, zorluklardan sonra yeni bir başlangıç yapma şansı sunar!
Arnavutluk’ta Yaz Günü ve “ballokume”
Balkanlar demişken Arnavutluk’ta bu gelenek benzer şekilde sürdürülüyor. 1 Mart’ta takılan bileklikler 14 Mart Yaz Günü’ne kadar çıkarılmıyor, o gün geldiğinde bilezikler çıkarılarak yaz selamlanıyor. Hatta Elbasan şehrinde bu bayram için özel lezzetler hazırlanıyor. Mısır unuyla yapılan kurabiyeye, tadı bal ve lokumu andırdığı gerekçesiyle “Ballokume” deniliyor.
Mart birinci ay ise Eylül de yedinci ay…
Sümer kültüründe bereket tanrıçası İnanna'nın tanrı Dumuzi (Temmuz) ile birleşmesi de aslında bu bahar bayramlarının öncülü sayılıyor. Kutsal birleşmeden sonra ekinler büyüyor, toprak coşuyor, bu kutlu günün şerefine tapınaklarda büyük törenler yapılıyor, refahın ve bolluğun artacağına inanılıyordu.... Sümerler’in yanısıra Anadolu, Yunan ve Roma kültürlerinde de bu kutsal bahar şenlikleri kendine bir karşılık buluyor. Öyle ki Roma takviminde yılın resmi başlangıcı mart ayı; sonu ise hasat zamanı ile belirlenen aralık ayı kabul ediliyor. Uzun süre, ocak ve şubat aylarının yer almadığı bu takvim esas alınıyor. Hatta bu nedenle eylül ayı Latince “septem” yani 7 kelimesinden hareketle yedinci ay anlamına geliyor. İngilizce’deki “September”ın kaynağı da burası…
Martenitsaya dönersek, toplumun belleğine kazınan gelenekler, biçim değiştirse de böylece yaşamaya devam ediyor.